Sizden Gelenler

Sizden Gelenler

KÜLTÜR - SANAT Haberleri

Sorma yavrum sanki yüzü kara olan bizleriz,

Soma şehitleri

Sorma yavrum sanki yüzü kara olan bizleriz,
Karalar üzerinden paralar kazanan bizleriz(!)
Mavi gök altında değil yavrum,
Arzın yedi kat altına ölüme giden bizleriz.
Şerefimiz, alnımızın karası,
Emek hırsızlığı değil, aldığımız ekmek parası.
Hani bizden kaçanlar var ya yavrum,
İşte onlar şeref yoksulu, emek hırsızı...
Bizimkisi ne mi yavrum hayat pahası...
Tarih yazmasa bizleri üzülmem.
Lakin KÖMÜR bitmez, ÖMÜR biter burada
Size hasret her günüm, size her gün elveda!
Ruhum mevlaya giderse bir gün bu karadan
İsteğim odur ki evimi sıcak tutsun yaradan...
gt; Ali Osman Şimşek – Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi öğrencisinden



İstanbul Yalnızlığı nbsp;
Pencereler soğumuş,
İstanbul soğumuş sanki…
Nisan ayı, dolunay soğuk, güneş sıcak
Üşüyoruz hayallerimizin ateşinde. nbsp;
Bir uçak iniyor Sabiha Gökçen'e,
Sıkkın bir şekilde kalkıyor bir diğeri,
Kulenin ışıkları alıyor gözlerimi,
Oysa amacı bu değil. nbsp;
Uzakta bir metronun son vagonu,
Takılmış gidiyor, diğerlerinin peşine.
Dur metro! Bekle;
Sana bir anlam yükleyeceğim. nbsp;
Ufuk çizgisinin altında bir deniz,
Masmavi rengini yırtıyor gecenin karanlığı.
Gemiler dolaşıyor üstünde,
Akıllarınca özgürce. nbsp;
Ve arabalar, tramvaylar, vapurlar, trenler,
Ve insanlar...
Bir şehir böylesine kalabalıkken,
Ancak bu kadar yalnız olabilir. nbsp;
Mustafa Ali Aykol nbsp;



Ocağı söndü
Somada yaşandı büyük facia,
Yürekmi dayanır böyle acıya,
Allah sabır versin ana bacıya,
Yüzlerce garibin ocağı söndü.
Elleri yüzleri kömür karası,
Bütün çileleri ekmek parası,
Kolay mı sarılacak yetim yarası?
Yüzlerce garibin ocağı söndü.
Gitti canlarımız tozda dumanda,
Düşündü yuvasını gözün yumanda,
Asılsın kimde ise emir kumanda...
Yüzlerce garibin ocağı söndü.
Yinemi ağdaş endişe korku,
Şehitlerde doldu hastane morku,
Çalıp söylemedik ülkece orku!
Yüzlerce garibin ocağı söndü.
ERDOĞAN AĞDAŞ


nbsp;Sizden Gelenler


Dağlar nbsp;
Yıllar önce sılam şimdi gurbetim,
Yaslı gönlümü coşturan dağlar...
Yaylasında sular olmuş şerbetim,
Ayrılık türküsün söyleten dağlar...
Yavuz gitti şimdi özler sılasın,
Yürekte varsa varsın söylesin,
Yılda bir yazıp selam eylesin,
Seher vakti selamım ulaştır dağlar...
Yavuz Örnek






Bir Makale nbsp;
Dilimiz elden gidiyor!
Yozlaşma, özenti, yabancılaşma, yabancı hayranlığı aldı başını gidiyor. Gitgide benliğimizden uzaklaşıyoruz. Eskiden doğuya dönmüştük, şimdi batıya, Amerika'ya dönük yüzümüz... Bu yüzden bir türlü kendimize dönemiyoruz. Artık başlamıyoruz, start nbsp;veriyoruz! Hoşça kal, güle güle yerine bay baylaşıyoruz. Çarşıda pazarda adı Türkçe olan yerleri mumla arıyoruz. Satıcılar satış yerlerine yabancı adlar koymazlarsa ikinci sınıf, kalitesiz, adi sanılacağından korkuyorlar. Avrupa'ya, Amerika'ya gidiyoruz ama bir türlü kendimize gelemiyoruz.
Evlerimiz dubleks, tripleks, salon salomanjeli, izoleli, dizaynlı… Yiyeceklerimizi taze kalsınlar diye deepfrizlere koyuyoruz. Yollar bariyerli, starlar badigardlı, gece kulüpleri adisyonlu, şovlu... Kulüpler klap oldu artık, clup'a benzetmek için klüp yazanlar var. Bankalar dekont veriyorlar. Türkçe tu kaka ediliyor, yabancı sözler okeyleniyor...
Kimi yabancı sözcüklerin yanına etmek eylemi getirerek Türkçeleştiriyoruz! Böylece orijinal, marjinal oluyoruz. Başarılı gençler onore ediliyorlar, lafını bilmeyenleri refüze ediyoruz. Dövizler deklare ediliyor, sırlar afişe ediliyor, gençler ajite ediliyor, agresifleşiyor.
Irklar asimile ediliyor, sporcular rekorları egale ediyor, sporumuzda mantalite, kondisyon, performans, motivasyon, defans, ofans, fikstür, deplasman, skor, rövanş, rövaşata gibi sözcükler cirit atıyor. Geçenlerde bir spikoş, "Takımımız faynıl fora gidiyor" diye bar bar bağırıyordu. Önce ne dediğini kavrayamadım, sonra kafama dank etti. Meğerse takımımız ilk dörde giriyormuş...
Ne kadar yabancı sözcük kullanırsak o kadar uygarlaşacağımızı, globalleşeceğimizi(!) başımızın göğe ereceğini sanıyoruz. Boyumuz bir karış büyüyecek diye seviniyoruz.
Gözümüz aydın! Batıl-ılaşıyoruz! Dilde Avrupa Birliği'ne çoktan girdik. Fakat nedense arabamızı dağdan aşıralım derken düz yolda bile şaşırıyoruz? gt; Erhan Tığlı


Yazı kuralları: Köşemizde milli manevi değerlere hakaret edici, kişilerin özlük haklarını ihlâl ve rencide edici, propaganda nitelikli yazılar yer almaz. Bu köşeye yazı gönderenler, yazılarının yayınlanmasına, noktalama işaretlerinin, kelime veya cümle hatalarının düzeltilmesine ve teliften doğan bir hak talep etmeyeceklerine razı olmuşlar demektir.





UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...