03.01.2003 - 01:00 | Son Güncelleme: 03.01.2003 - 01:00
KKTC halkı Rumların kapanına düşmemelidir
Geride bıraktığımız 2002 yılının Aralık ayının sonunda, KKTCde toplanan binlerce kişinin Annan Planının kabulünü KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaşın istifasını isteyen bir bildiri yayınladığını medya haberlerinden hatırlıyoruz.
Geride bıraktığımız 2002 yılının Aralık ayının sonunda, KKTCde toplanan binlerce kişinin Annan Planının kabulünü KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaşın istifasını isteyen bir bildiri yayınladığını medya haberlerinden hatırlıyoruz.
Hiç şüphe yok ki Güney Kıbrısta kişi başına düşen milli gelir 15.000 doları aşarken, KKTCde bu miktarın 4000 dolar civarında olması önemli bir farktır. Ne var ki, bunun sorumluluğunu KKTCye yüklemek büyük bir haksızlıktır. Zira, Avrupa Birliği Adalet Divanı, Kıbrıs Cumhuriyeti adını kullanan Kıbrıs Rumlarının başvurusu üzerine, bundan altı yıldan fazla bir zaman önce Temmuz 1994te KKTCnin ABye ihracatını yasaklayan ve bu suretle, KKTCnin toplam ihracatının %60ını etkileyen bir karar alırken, AB Güney Kıbrısa, adaylık kapsamında bugüne kadar 60.000.000 EURO tutarında yardım sağlamış, bu yardımı sözde Kıbrıs Cumhuriyetine yapmasına rağmen, KKTCye ise hiçbir şey vermemiştir.
ABye tam üye olarak 2004 Mayısında girmesi kesinleşen Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, serbest dolaşım hakkı başta olmak üzere birçok haklar elde edeceğini ve KKTCdeki Türklere pasaport verebileceğini açıklamakta, çoğu Kıbrıs dışında yaşayan Kıbrıs Türkleri olmak üzere birçok kişi bu pasaportu almak için başvurmaktadırlar. Diğer taraftan Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Türklerin Güney Kıbrıstaki gayrimenkullerini yüksek fiyatlar vererek, satın almakta, gelecekte mübadele söz konusu olunca, Güney Kıbrısta çok az Türk toprağının olduğunu ileri sürmeye hazırlanmaktadır. Ayrıca Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin, Güney Kıbrısın, Kıbrıs Cumhuriyeti adına Türkiye aleyhine yaptığı başvuruyu 10 Haziran 2001de karara bağlayarak, Türkiyeden maddi ve manevi tazminat hakkını saklı tuttuğunu bildirmesi ilerisi için bir endişe konusudur.
Yukarıda kısaca açıkladığımız durumlar, Tarihsel Perspektif içinde Kıbrıs sorununu ayrıntıları ile bilmeyen ve özellikle Kıbrıs Türklerinin, 1950li, 60lı ve 70li yıllarda Kıbrıs Rumlarından neler çektiklerini bilmelerine imkan olmayan genç kuşağın yeterince malumu olmadığı için, Güney Kıbrısın propaganda ve tahrikleri ile, KKTCnin siyasal, ekonomik ve sosyal istikrarını bozabilmek istidadını taşımakta ve maalesef bir kısım medyamız dahi ekonomik sıkıntıları ve bugüne kadar bir siyasi çözüme ulaşamamanın faturasını, yıllarca bu konuda çaba sarfeden ve mücadele veren KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaşın omuzlarına yüklemeye kalkışmaktadır.
Özellikle, başından itibaren Kıbrıs sorununu ayrıntıları ile bilmeyen ve 1970lerin sonlarından itibaren doğan Kıbrıslı Türk gençlerine söylemek istediğim şudur: Kıbrıs Rumlarının kapanına düşmemek için Giritin Rumlar tarafından nasıl yutulduğunu iyice öğrenin. 1669dan itibaren Türk egemenliği altında olan Giritin 1913te Avrupa Devletlerinin desteği ile Osmanlı Devletinden koparılması sonucu, bugün bu adada ne Türk ne de cami kalmamıştır. Zira hoşgörülü Türklerin 400 yıllık yönetiminde kalan Yunanistan ulusal kimliğini koruduğu halde, dünyanın en insafsız emperyalistleri olan Rumlar kısa sürede Giriti Türklerden ve Türklükten arındırmışlardır.
Nekahet dönemini kısa keserek Kıbrısa dönen Sayın Denktaşa, Annan Planını Kıbrıs Türklerinin hayatî çıkarları açısından müzakere etmek imkanı ve desteği verilmeli, Güney Kıbrıs Rumları nasıl medyası ile Kleridesin arkasında duruyorsa, KKTC halkı ve tüm kurumları KKTC Yönetimi etrafında kenetlenmelidir. Bu birlikten ise en çok Kıbrıslı Türklerin yararlanacağı muhakkaktır.