Rahim Er: Âlemler onun hatırına yaratıldı

Rahim Er: Âlemler onun hatırına yaratıldı

KÜLTÜR - SANAT Haberleri

O "Sevgililer Sevgilisi"nin hayatını yazmaya bizzat kendimiz cesaret edemezdik. Ama "el emr-ü fevkâl edeb" yani emir edepten üstündür.

Merhum Enver Ören Bey bize Peygamber Efendimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) hayatını yazmamız talimatını verdiler.

Gazetemiz yazarlarından Rahim Er ile, 30 yılı aşkın süre emek sarf ederek, aşk ile akıcı üslubuyla kaleme aldığı, nadide eseri Sevgili Peygamberim Siyer-i Nebi kitabı üzerine sohbet ettik. Sözü yazarımız Rahim Bey'e bırakalım.
gt; Sohbetimiz yeni eseriniz Sevgili Peygamberim Siyer-i Nebi üzerine olacak ama kısa sorularla sizi biraz okuyucularımıza tanıtmak istiyorum. Nerelisiniz?
12 Nisan 1950 Elazığ Harput doğumluyum. İlk, orta, lise tahsilimi Adana'da yaptım. Sonra İstanbul'a yerleştik.
gt; Esas mesleğiniz nedir?
Avukatım. İstanbul'a geldiğimiz yıllarda hukuk fakültesini bitirdim. Fakat şu anda avukatlık yapmıyorum.
gt; Yazarlığa nasıl başladınız?
Daha lisedeyken kararımı vermiştim. Hukuk tahsil edeceğim fakat yazar olacağım diye arzum vardı. İstanbul'da hukukta talebeliğimiz devam ederken Türkiye grubu ile tanıştım. Askerliğimi bitirip geldikten sonra, 9 Kasım 1976'da Türkiye Gazetesi'nde nbsp;"Tiranların Ölümü" diye ilk makalem çıktı. Bundan sonra kalem hiç elimden düşmedi. Şu husus çok önemli… İlk yazımı merhum Enver Ören Bey gördüğünde "olmuş" dedi. Eğer o gün "bu senin işin değil" gibi bir ifade kullansaydı, muhtemel ki bugün yazı hayatının dışında olabilirdik. Bu bakımdan teşvik edici olmak çok mühim bir unsur…
gt; Geçmiş yıllarda Babıâli Kültür Yayıncılığı'nı kurarak, 15 yıl kadar kitap neşriyat işlerinde de bulundunuz.
Evet. Fakat 2013 yılı başlarında, "Mevcut çizgimizi bozmamak kaydıyla bunu sizlere bırakıyorum" dedim ve yayınevini çalışan arkadaşlarımıza bıraktım. Bu yayınevimizde çıkan son kitabımız da Sevgili Peygamberim Siyer-i Nebi kitabı oldu. nbsp;
gt; Sevgili Peygamberimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) hayatını yazmak hem sorumluluk isteyen, hem de birikim isteyen bir iş. Böyle bir eseri yazmak fikri nasıl oluştu? nbsp;
Hani dedik ya 1976 yılında yazmaya başladık diye. Liderlerin keşif kabiliyetleri vardır. Merhum Enver Ören Bey mükemmel bir liderdi. Demek ki bizde bir yazma kabiliyeti keşfetti. "Olmuş" dedi. "Olmamış" demedi. Bardağın dolu tarafını gördü. Eğer bize kalsaydı biz roman yazardık. Başka bir şey yazardık bilemiyorum. Ancak Allah'ın Resûlü'nün hayatını yazmak, hakikaten kolay olmayan, büyük sorumluluk isteyen aziz bir görev. En ufak bir kelime, en ufak mana sapması edepsizliğe yol açabilir. Bu roman değil. Hayalinizi kullanarak orada bir şeyler yazamazsınız. Hem bugünün insanının kabul edebileceği şartlarda, güzellikte, üslûpta olacak; hem de birebir hakikati aynen aksettirecek. Bütün bunları bir araya getirdiğinizde bir çetin vadi karşınıza çıkmakta. Onun için buna bizzat kendimiz cesaret edemezdik. Ama "el emr-ü fevkâl edeb" yani emir edepten üstündür. Merhum Enver Bey bize peygamber efendimizin hayatını yazmamız talimatını verdiler. Bunun üzerine yazmaya başlamış olduk.
gt; Sevgili Peygamberim kitabından bahseder misiniz?
Sevgili peygamberim kitabı daha önce Türkiye Gazetesi hediyesi olarak verilmişti. Hem radyo tiyatrosu tarzında hazırlanmış seslendirme kasetleri verildi, hem de bölüm bölüm, kitaplar halinde verildi. Ancak tamamı bir arada basılmış olarak ilk defa yeni çıktı. Sevgili peygamberim siyer-i nebi adıyla. Kitabımız 942 sayfa. Aşağı yukarı bu eseri 30 yılda kaleme aldık. Çok uzun titiz araştırmalarla, emeklerle hazırlanmış bir eserdir.
gt; Neler var kitabın muhteviyatında?
Kitapta, Peygamber Efendimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) dünyaya teşrif etmeden önceki hallerinden başlayarak, veda haccına kadar, bir peygamber olarak, bir baba olarak, bir aile reisi olarak, bir kumandan olarak, bir devlet adamı olarak neler buyurmuş, nasıl yaşamış, neler olmuş gibi onu daha yakından tanımamızı sağlayan hususlar var.
Mesela peygamber efendimizin, devrin süper güçlerine yazdıkları mektupları var. Müslümanlar bir avuç ama, Bizans Kayseri'ne, İran Kisrası'na, Körfez sultanlarına nbsp;mektuplar gönderiyorlar. Burada muazzam bir ufuk var. Sevgili Peygamberimiz, Hendek harbinde İstanbul'un fethedileceğini, fetheden kumandanın ne güzel kumandan olacağı, onun askerlerinin ne güzel asker olacağını müjdeliyor. Ama bu fetih, yüzyıllar sonra Osmanlı'ya yani Fatih Sultan Muhammed Han'a nasip oldu.
gt; Allahü teâla "Habibim! Sen olmasaydın, sen olmasaydın âlemleri yaratmazdım!" buyuruyor ya! Onun methettiği bir milletin mensubu olmak, onun ümmeti olmak. Bu konuda neler söylemek istersiniz?
İnsanların hidayete kavuşmaları, huzura ermeleri veya huzurlarının artması; ancak ve yalnız kainatın zerreden arşa kadar bütün kainatın, onun hatırına yarattığı Sevgili Peygamberimize (sallallahü aleyhi ve sellem) benzemesiyle mümkündür. Onun ahlakıyla ahlâklanmak, onun sabrıyla sabırlanmak, onun hoş görüsüyle görebilmek, onun tevekkülü ile tevekküllenmek, yani kısacası peygamberimize benzeyebilmek. Çünkü İslamiyet, onun bütün söz ve fiil davranış bütünlüğünün içinde...
gt; Daha önce gazetede verilen ciltler eksikti. Bölümlerin tamamı verilmedi. Ciltler tamamlanmadı diye biliyoruz.
Zaten bu tür eserler gazetelerde ya bir miktar verilir, ya da özet olarak verilir. nbsp;Tamamı verilmeyebilir. 18 cildin tamamı şimdi bu yeni eserde toplandı. Bu eserin hususiyeti şudur. Bunu bilhassa söylemek lazım... Bu eser hangi yaştaki insan okursa okusun ona hitap eder. Bu marifet bana ait değil. Bu marifet eserin sahibinin kıymetinden ileri gelmektedir. Çünkü mevzubahis olan Peygamber Efendimizdir. (sallallahü aleyhi ve sellem) Onların bereketi sebebi ile 7 yaşındaki bir çocuk da okusa, 85 yaşındaki insan da okusa, aynı güzelliği hissetmekte... Aynı duyguları yaşamaktadır.
gt; Sevgili Peygamberim kitabı için, "Rahim Bey'in ustalık eseridir" deniyor. Bununla ilgili bir şey söylemek ister misiniz?
Öyle bir şey demedim ama, şunu diyebilirim. Bir insanın 1000 yıl ömrü olsa, bin tane de eli olsa, yazabileceği en kıymetli eser budur diye düşünüyorum.
gt; Kısa, öz ve çok yerinde bir cevap oldu. Okuyucularımıza son olarak neler söylemek istersiniz?
Şimdi bir şükranı nimet olarak şunu bilhassa ifade etmek isterim. Geçenlerde yolda bir kişiyle karşılaştım, profesörmüş. Yalova Üniversitesi'nde. Dedi ki "sen bu milletin çocuklarına peygamber efendimizi öğrettin." İnşaallah ahirette de bu zat şahadette bulunur. 10 yıl kadar önce bir toplantıda Rifat Hisarcıklıoğlu ile karşılaştık. Uzaktan seslenerek "Rahim bey, bizim gençlik yıllarımız senin yaptığın kasetleri dinlemekle geçti." dedi. Demin ifade etmeye çalıştık. Sevgili Peygamberim kitabı daha bitmeden klasikleşme gibi bir şans yakaladı. Bu sebeple gazetenin yanında verilen, gerek Sevgili Peygamberim ciltleri, gerek kasetler ile nesiller yetişti. Şimdi bu yeni eserle bir bütünlük kazanmış oldu. Bu milletin mensuplarının, evlatlarının ve gelecek nesillerinin bu eserden inşallah çok istifade etmelerini arzu etmekteyiz, temenni etmeyiz. Yazmak bize nasip oldu. Okumak ve yaymak milletimize aittir. İnşallah ilerde başka dillere de çevrilir. Bütün insanlık istifade eder. Çünkü eser kolay çıkmıyor ortaya... Ecdadımız böyle eserlerin sonunu şöyle bitirirlerdi. Gayret bizden, tevfîk Allah'tan...
gt; Bize ayırdığınız zaman ve paylaştığınız bilgiler için teşekkür ederiz.
Biz de teşekkür ederiz.
nbsp;Rahim Er: Âlemler onun hatırına yaratıldı

Sevgili Peygamberim Siyer-i Nebi nbsp;
Daha önce 18 bölüm halinde hazırlanan ve şimdi Babıali Kültür Yayıncılık (bky) tarafından tek ciltte toplanan ve neşredilen, Sevgili Peygamberim Siyer-i Nebi kitabı 942 sayfadan oluşuyor. Çok uzun bir zaman dilimi içinde titiz araştırmalar, gayretli çalışmalar sonucu hazırlanmış kitabın muhteviyatında; Peygamber efendimizin (sallallahü aleyhi ve sellem), dünyaya teşrif etmeden önceki hallerinden başlayarak, doğumları, sütanneleri, bebeklikleri, çocuklukları, babasını kaybetmeleri, sonra 6 yaşında annesini kaybetmeleri, 8 yaşında dedesini kaybetmeleri, sonra amcası Ebu Talib'in yanında yetişmeleri, evlenmeleri, 40 yaşında nübüvvetin bildirilmesi, tebliğ için yaşadıkları o dayanılmaz zulümler, azaplar ve bunun üzerine Medine'ye hicret etmeleri, savaşları, antlaşmaları, veda hacları, bir peygamber olarak, bir baba olarak, bir kumandan olarak, bir devlet adamı olarak davranışları gibi birçok hususlar yer alıyor. (www.bky.com.tr)

Mesele toprak davası değil İ'lâ-yı Kelimetullah
Abdülhakîm Arvasî hazretleri buyuruyorlar ki: "İslamiyet'i anlatmak isteyen Resûlullah'ı anlatsın." Ona dair her şey onun hayatında vardır. O, bir merhamet peygamberidir. Zulme rıza göstermeyen müsaade etmeyen bir şefkat peygamberidir. Daha ilk akında, peygamberimizin bu akıncı birliğine nasihatları ve talimatları: "Gittiğiniz yerlerde çocuklara, kadınlara, din adamlarına, mabetlere, ağaçlara dokunmayacaksınız." nbsp;Ya ne yapılacak? Sadece İslamiyet'in yayılmasına mani olana, taarruz edip üzerinize gelene müdahale edilecek. Bütün İslam tarihi boyunca hadiseler böyledir. Osmanlı'dan geriye Eshab-ı kirama kadar, Peygamber Efendimize kadar hadise bu. Ya bir müdafaa veya mani olana müdahale…
Mesele toprak davası değil. Tamamen İ'lâ-yı Kelimetullah diyor ya Fatih Sultan Mehmet Han. Trabzon fethine giderken Uzun Hasan'ın annesi Sara hatun da yanındadır. Bir yerde padişah attan inmek mecburiyetinde kalıyor. O zaman şimdiki gibi geniş yollar mevcut değil. Bunun üzerine Sara hatun diyor ki: "Oğul bir Trabzon ili için bu kadar meşakkâte değer mi?" Fatih'in verdiği cevap meşhurdur. "Ana bizim derdimiz Trabzon ili değildir. Bizim derdimiz İ'lâ-yı Kelimetullahtır. Allahü teâla'nın ismini layık olduğu şekilde hep yücede tutmaktır."

Halil Önür / nbsp;halil.onur@tg.com.tr
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...