'Güvenli bölge' için kritik açıklama

/ Kaynak: DHA
'Güvenli bölge' için kritik açıklama

Politika Haberleri  / DHA

Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, güvenli bölge ile ilgili açıklamalarda bulundu.

Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, "Burada oluşacak olan her türlü denge değişikliği, birinci derecede Türkiye'yi etkiliyor. Türkiye, uluslararası sistemin insafına terk etmeden kendi güvenliğini sağlamak durumundadır, bununla ilgili her türlü adımı kararlı şekilde atmak durumundadır. Bizim güvenli bölge dediğimiz çalışma da buna matuf" dedi.
Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, "Afganistan zor bir coğrafya ama TİKA'nın faaliyetleri açısından özellikle Taliban sonrasında yurtdışında en yoğun faaliyetlerimizin olduğu bir yer. 2004'ten 2014'e kadar 970 kusür proje yapılmış. Bu projeler eğitim ağırlıklı projeler var, sağlık alanında yapılmış projeler var. Sağlık alanında yapılan çalışmalardan 4 tanesini fiilen TİKA işletiyor, yıllık masraflarına da katkı yaparak. Yaklaşık 4 milyor Dolar bu 4 sağlık kuruluşunun çalışmaları yapılıyor. Ayrıca kültürel işbirliği çalışmaları, burada insan yetiştirme faaliyetleri, her alanda proje destekleri, eğitim alanında sağlık alanında diğer alanlarda özellikle tarım alanında hem proje destekleri hem insanların yetiştirilmesiyle ilgili çalışmalar yapılıyor.
Bugün nasip olursa açılışını yapacaktık, ama biraz zor görünüyor, yol ve alt yapı çalışmaları var. Bunlardan 2 tanesi de çok önemli projeler. Bunlar en kısa zamanda gerçekleşecek. Bunlardan bir tanesi Sultan Veled'in Berh'deki türbesinin tamir edilmesi. Kültür merkezi, burada türbelere karşı bazı çevrelerin alerjisi olduğu için bunu bir kültür merkezi şeklinde inşa edilecek. Şu anda proje evresinde. Bahçesine de Hazreti Mevlana'nın türbesini hatırlatan bir şadırvan yapılacak. Berh şehrinin dışında, meskul mahalde değil. Selçukluların son başkenti. Dr. Rıfkı Kamil Urga Hastanesi projesi de var. Bu hastanenin yapılması için 1927 yılında Mustafa Kemal Atatürk zamanında karar alınmış, 1931 Nadir Şah zamanında burası kabulleri yapmış, 1933'de proje tamamlanmış. Tamir edilecek, Sağlık Bakanlığı yönetim binası olarak kullanılacak. Arkasına da 2 tane yeni bina inşa ediliyor, onlar da hastane olarak kullanılacak. Bu da prestijli, uluslararası itibarlı bir proje.Atatürk zamanında buraya doktorlar gelmiş.


YAPTIKLARIMIZ AFGAN HALKI TARAFINDAN BİLİNİYOR
Türkiye'nin bu kadar çok proje yapmış olması bir iftihar vesilesi. Belki çok büyük maddi değil ama büyük manevi değer taşıyor. Buradaki projeler de öyle 2004 şartlarında dünyada kimsenin giremediği dönemde Türkiye buradaki halkın en temel ihtiyacı olan alanlarda büyük zorlukları da göz önünde bulundurularak, buradaki insanlarımızın saldırıya uğramasını da göze alarak çalıştılar, Afgan halkı büyük destekte, yardımda bulundu. Yapılanların Afgan halkı tarafından bilindiğini ve takdir edildiğini biliyoruz.


'İYİLİK YAP DENİZE AT. BALIK BİLMEZSE HALİK BİLİR'DİYORUZ
Halen Türkiye'den zaman zaman özellikle doktor, tıp alanında destekler oluyor. Buradan Afganlı insanları alıp Türkiye'de eğittiğimiz projeler oluyor, Türkiye'den eğitmen gönderdiğimiz projeler oluyor. Manevi değeri son derece yüksek projeler yürütüyoruz. 970 proje için tam rakam veremiyoruz. Uluslararası hesaplamalara bakıldığında milyar dolara yaklaşıyor. Biz, 'İyilik yap denize at. Balık bilmezse halik bilir' dediğimiz için bunların değerlerinin hesaplanmasında mütevazi davranıyoruz. Kullandığımız personelin maaşlarını, hizmetlerin değerini hesaba katmıyoruz. BM hesaplarıyla hesaplanınca 1 milyar dolara yakın 10 yıl içinde Türkiye'nin katkısı var.


Kurtulmuş açıklamasının ardından basın mensuplarının sorularını yanıtladı.


"TÜRKİYE HEM KENDİ UFKU AÇILDIĞI İÇİN HEM KENDİ GÜCÜ ARTTIĞI İÇİN DÜNYANIN DÖRT BİR YANINDA"
Bir gazetecinin "TİKA yıllardır proje yapıyor, ama paralel yapıyla mücadeleden sonra biraz daha ivme kazandı. Hizmet hareketinin de yurtdışında çalışmaları fazla, onları da pasifize etmek için çalışmalara hız verildi mi?" sorusuna Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş: "Hayır hiç alakası yok. TİKA'nın çalışmalarının güçlenmesi Türkiye'nin uluslararası alanda artan itibarı ve gücüyle ilgilidir. Türkiye'nin vizyonu geliştikçe, eski Türkiye'de etrafına örülen o çelik duvarları yıkıp geçtikçe dünyanın birçok yerinde bizim kültürümüze ait birçok metruk eserin olduğunu görüyoruz. Ayrıca birçok yerde insanların mağdur ve mazlum insanların yardım beklediğini düşünüyoruz. Dünyada herkes Afrika üzerine konuşuyor, oradaki hastalıklardan bahsediliyor, en son eboladan bahsediliyor. Kuraklıktan, susuzluktan bahsediliyor. Nijer'de bizim TİKA ve STK'lar vasıtasıyla bizim orada harıl harıl kuyular açtığını görüyorsunuz. Bu anlamda Türkiye hem kendi ufku açıldığı için hem kendi gücü arttığı için hem dünyanın dört bir yanına yayılma, oradaki eski eserleri tamir etme, onarma imkanımız geliştiği için bunları yapıyor. Dünyanın birçok yerinde yardıma muhtaç birçok insan ortaya çıkıyor, bu anlamda yardımların, TİKA'nın faaliyetlerinin artmasının temel sebebi bu" dedi.


"KOBANİ'DEN GELECEK OLANLAR ZATEN GELDİ, DAHA FAZLA GÖÇ GELMESİ MÜMKÜN DEĞİL"
"Kobani'de IŞİD'in geri çekilmeye başladığı şeklinde bilgiler geliyor, bu gelen sığınmacı sayısını düşürdü mü?" sorusuna Kurtulmuş, "Şu anda Kobani'de bildiğimiz kadarıyla fazla sivil kalmadı, belki birkaç bin kişiyle ifade edilecek sivil bir nüfus kaldı. Kobani'de hem şehirde hem de etrafındaki kırsal kesimdeki insanların büyük bir kısmı kısa sürede Türkiye'ye geldi. Bizim söylediğimiz çok sayıda sığınmacı gelebilir öngörüsü, Allah muhafaza, savaşın başka bölgelere yayılması ya da Halep gibi önemli şehirlerde ciddi güç dengeleri değişimi sonucu ortaya çok büyük sayıda yüzbinlerce hatta milyonla ifade edilebilecek yeni bir göç dalgası gelebilir.
Savaşın yoğun olduğu kuzey bölgelerinin sınırı biziz. Yoksa Kobani'den zaten gelecek olanlar geldi, daha fazla Kobani'den göç gelmesi zaten mümkün değil" şeklinde yanıt verdi.


"İSTEDİĞİMİZ AN GÜVENLİ BÖLGEYİ OLUŞTURABİLİRİZ"
Numan Kurtulmuş, "Güvenlikli bölge oluşursa, buraya Suriye'den gelen milyonlarca kişinin yerleştirilmesi söz konusu mu? Siz en son tampon bolge demiştiniz, biz tampon bölgeden vazgeçildiğini düşünüyorduk?" sorusuna ise, "Çok kafa karışıklığı var. 3 tane kavram var uluslarası hukukla ilgili. Bunlardan birisi uçuşa yasak bölge, bir diğeri tampon bölge. Tampon bölge askeri amaçla da olabiir, sivil amaçla da olabiir. Bunlar bizim sınırlarımızın dışında olacak olan şeyler. Bunların olması için ya BM kararı olması lazım ya koalisyon ülkelerinin bu konuda bir karar alması, yaklaşımda bulunması lazım. Bu doğrudan doğruya Türkiye'nin yapacağı birşey değil.
Bir de güvenli bölge var. Biz kendi sınırlarımız içinde güvenli bölge oluşturabiliriz. Bununla ilgili zaten çalışmalar yapılıyor. İstediğimiz an güvenli bölgeyi oluşturabiliriz. Hem askeri anlamda sınır güvenliğimizi kuvvetlendirmek hem de dışarıda önlenemeyen, tampon bölge denilen yerde önlenemeyen çok yoğun göçmen kitleleri gelirse onları alabilecek güvenli bölge. Bu üçü birbirinden farklı şeyler. Tampon bölge ile güvenli bölge kavramları farklı" dedi.


" GÜVENLİKLİ BÖLGE BİR TEDBİR, HAZIRLIK, İLLA BU ADIM ATILMAYABİLİR DE"
"Güvenli bölgeyi kendi sınırlarımız içinde oluşturabiliriz diye bir taslak var mı?" sorusuna Kurtulmuş, "Askeriye bunun üzerinde çok detaylı bir şekilde çalışıyor. Türkiye muhtemel nelereleri askeri ve mülteciler bakımından güvenlikli hale getirmesi gerekiyorsa onunla ilgili çalışıyor. Güvenlikli bölge bir tedbir, hazırlık, illa bu adım atılmayabilir de. Diyelim ki koalisyon ülkeleri için savaş uzakta bir savaş, Pratik olarak kendi ülkelerini ilgilendirmeyen, bütün dünyadaki siyasal dengeleri bozan bir savaş Suriye'de cereyan ediyor. Zaten dünya sistemi bırakın Suriye'deki sorunu çözmeyi Ukrayna'daki sorunu bile çözme kabiliyetini kaybetmiş bir dünya sistemi var. Diğer ülkeler için de koalisyon ülkeleri için de bu fevkalade önemli bir durum, hassas bir durum. Türkiye için herkesten çok daha hassas, çünkü bizim 900 kusür kilometre sınırımız var, orada yaşayan insanlarla akrabalıklarımız var. Bizim sınırımızda bulunan insanlarla aşağı yukarı aynı milletin, toprakların çocukları. Yangın hemen bizim komşumuzda çıkmış olan bir yangın.


"TÜRKİYE, ULUSLARARASI SİSTEMİN İNSANFINA TERK ETMEDEN KENDİ GÜVENLİĞİNİ SAĞLAMAK DURUMUNDADIR"
Burada oluşacak olan her türlü denge değişikliği, birinci derecede Türkiye'yi etkiliyor. Türkiye, uluslararası sistemin insafına terk etmeden kendi güvenliğini sağlamak durumundadır, bununla ilgili her türlü adımı kararlı şekilde atmak durumundadır. Bizim güvenli bölge dediğimiz çalışma da buna matuf. Kolay değil 3 günde 200 bin mülteciyi, 4 sene içinde 1,5 milyon mülteciyi kabul ettik. Bu dünyada hiçbir ülkenin kabul etmesi mümkün olmayan bir miktardır. Kimse böyle bir özveride bulunmaz. Ne ABD, ne Rusya, ne İngiltere bulunur. Bizden çok daha zengin ülkelerin hiçbirisi böyle bir özveride bulunmaz. Amerika'da çok göçmen alan bir yer, AB ülkeleri de göçmenler alıyorlar, ama bu göçmenler az az miktarda gelen ve belli kriterler içinde kabul edilen göçmenler. Bizde öyle değil, 2011 Nisan'dan beri 1,5 milyonu aşkın göçmen kitlesi. Aynı zamanda askeri açıdan, her türlü güvenliği sağlayacak tedbiri alması lazım. Bunu illa koalisyon ülkelerinin veya uluslararası sistemin alacağı kararlara bırakamaz. Türkiye hiçbir ülkenin bir karış toprağında gözü yok eyvallah. Hiçbir ülkedeki siyasi rejim değişikliğinin ne şekilde olacağı, Ahmet mi, Mehmet mi idare edecek bu da bizi ilgilendirmez bu da eyvallah. Ama sonuçta Türkiye'nin fiziki, fiili olarak güvenliğini sağlamakla yükümlüyüz, onun için de güvenli bölge düşünülen tedbirlerden birisi" dedi.
"Sayın Başbakan, 6 - 7 bölgede ama Türkiye sınırları dışında güvenli bölgelerin oluşturulmasından bahsetmişti" sorusuna Kurtulmuş, "O uluslararası sistemin ya BM ya da koalisyon ülkelerinin kararıyla alınacak tedbirdir. Sınırlarımızın dışında, tampon bölge olarak söylenen yer. Bu tampon bölge askeri tampon bölge şeklinde de bu anlamda güvenlikli bir bölge şeklinde de olabilir. İnsanların, göçmenlerin güvenliğinin sağlandığı yer olabilir. Böyle bir çalışma devam ediyor. TSK böyle bir çalışmayı yapıyor. Bu illa uygulanacak diye söylemiyorum, Türkiye sınırları içinde de gerekirse güvenli bölge çalışması yapılabilir" dedi.
"Güvenli bölgeden kastımız çok büyük bir mülteci kampı mıdır?" sorusuna Kurtulmuş, "Hayır, bunu bir askeri bölge olarak düşünün. Cumhurbaşkanlığı köşkünün bahçesi askeri güvenli bölgedir, oradaki hareketlerin, giriş-çıkışıların kontrol altına alındığı yerdir. Buranın büyük yerleşim yeri olmaması, çok sayıda insanın yaşadığı yerleri kapsamaması şeklinde düşünülüyor.Mevcut kamplarımızda bir sorunumuz yok" diye yanıt verdi.
"Bedelli askerlik bu süreçle rafa kalkmış görünüyor, sonrasında mı belki gündeme gelebilir" sorusuna ise Kurtulmuş, "Hem toplumdaki talepler hem de ortadaki şartlar belirler. Toplumda böyle bir talebin olduğunu dile getirdim, böyle bir talep var, ama o talebin karşılanması için şartlar… Kobani olaylarından sonra şartlar değişmiş görünüyor." diye yanıtladı.

Politika
Kaynak: DHA
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...