İran'ın çelişkili diplomasi hamleleri

/ Kaynak: AA
İran'ın çelişkili diplomasi hamleleri

DÜNYA Haberleri  / AA

Yemen'de Husilere destek vermesi nedeni ile İslam ülkelerinin tepkisini çeken İran, nükleer müzakereler yoluyla en azından Batı'yla barışmak istiyor.

İran, nükleer programıyla ilgili yürütülen müzakere süreci ve Yemen'deki politikasıyla son dönemde dikkatleri üzerine çekerken, uzmanlar, bölgede hakimiyet kurma niyeti olduğu konusunda hemfikir oldukları İran'ın bunu başarabilecek ekonomik, askeri, kültürel ve siyasi ağırlığının bulunduğu konusunda farklı görüşlere sahip.
Suriye, Irak ve Lübnan'da Şii hükümet ve gruplara verdiği siyasi ve askeri destek sebebi ile Ortadoğu ülkelerinin tepkisini çeken İran, Yemen'de hükümete karşı ayaklanan Husilere de aynı desteği verdi. Bunun üzerine Suudi Arabistan liderliğinde oluşan koalisyon, bir yandan Yemen'de Husileri havadan bombalarken diğer yandan Husilere destek veren İran'ın daha sert yaptırımlar ile cezalandırılması için diplomasi atağına geçti.
İran ise Mahmud Ahmedinejad dönemine kıyasla Batı ülkeleri ile ilişkileri geliştirmenin yollarını arıyor. Nitekim Hasan Ruhani'nin 2013 yılında cumhurbaşkanlığı görevine gelmesiyle birlikte Batılı ülkelerin İran ile ilişkilerinde yaşadığı iyileşme dikkati çekiyor. İngiltere'nin de aralarında bulunduğu Batı ülkeleri, Ruhani dönemini, Suriye'deki krizin sona ermesi ve Tahran'ın nükleer programıyla ilgili uluslararası toplumdaki gerginliğin giderilmesi için fırsat görüyor.
AA muhabirinin sorularını yanıtlayan Avrupa Dış İlişkiler Konseyi'nin (ECFR) Londra'daki merkezinin Ortadoğu Uzmanı Adam Baron, "İran son dönemde Yemen'e yapılan müdahaleyi kınadığını belirten açıklamalar yaptı. Fakat bombardıman başladığından beri İran'dan doğrudan bir müdahale görmedik. İran'ın Yemen'e doğrudan müdahale riski var, bu halen bir olasılık" dedi.
İran'ın bölgedeki nüfuzunu artırmak adına Yemen'deki müttefiklerine destek olabilmek için doğrudan askeri müdahalede bulunma riski olduğunu savunan Baron, "Öte yandan, İran eğer Batılı liderlerle aynı masada bir nükleer anlaşma imzalayacaksa, önceliklerinin bu anlaşma olacağını düşünüyorum. Şu anda İran için öncelik konu, bu anlaşma" ifadesini kullandı.
İran'ın nüfuzunu artırmak için bölgede müttefik arayışında olduğuna işaret eden Adam Baron, İran'ın Yemen'e olan ilgisinin, güvenliğini sağlamaktan çok Suudi Arabistan'a ve Batı'ya karşı bir direnç noktası oluşturmak olduğunu savundu.
Baron, "İran, Suudi Arabistan üzerinde baskı oluşturmanın çok kolay bir yolunu bulmuştu. İran'ın perspektifinden bakarsak, çok açık bir şekilde orada son günlerde yaşananlar kesinlikle İran'ın arzuladığı gelişmeler değil" dedi.
İran ile Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi'nin daimi üyeleri ABD, Rusya, İngiltere, Fransa ve Çin ile Almanya'dan oluşan 5+1 ülkeleri arasında yürütülen müzakerelerde sona yaklaşılırken, İran'ın Yemen konusundaki duruşunun da değişmesi beklentiler arasında yer alıyor. Çerçeve anlaşmaya bu kadar yaklaşılmışken, İran'ın başta Yemen olmak üzere bölgedeki nüfuzunu da yeniden değerlendirmesi bekleniyor.
- "İran Husilere mali ve askeri destek verdi" -
İran ve Yemen'deki Şii Husilerin ortak çıkarlar çerçevesinde bir araya geldiğinin altını çizen Baron, "İran'ın Husilerle birlikte bölgede ortak çıkarları var. Her ikisi de bölgede Suudi Arabistan'ın etkisini istemiyor. Her ikisi de ABD'nin karşısında yer alıyor. Husilerle işbirliği yapan İran potansiyel bir ortak bulmuş oldu. İran, Yemen meselesinde Husilere mali ve askeri destek verdi. Yemen şu anda Arap Yarımadası'nın en geniş silah pazarı" ifadelerini kullandı.
Türkiye'nin bölgede aktif bir aktör olduğun altını çizen Baron, "Türkiye Arap Baharı'ndan beri Yemen'de varlığını hissettiriyor. Sadece siyasi olarak değil ekonomik olarak da Türkiye, iş adamları ve Yemen'deki faaliyetleriyle görünür bir durumda. Yemen şu anda gerçekten bu krizi sonlandırmak için uluslararası bir arabulucuya büyük ihtiyaç duyuyor" dedi.
- İngiltere-İran ilişkilerindeki yakınlaşma -
Londra Üniversitesi, Doğu ve Afrika Çalışmaları Okulu (SOAS) Londra Ortadoğu Enstitüsü'nün Direktörü Dr. Hassan Hakimian da İran'ın bölgesel gelişmelerden ziyade asıl odak noktasının nükleer müzakereler olduğunu belirterek, "İran için şu anda Yemen'de olanlardan çok nükleer müzakereler önem taşıyor. Tabi Yemen'deki savaş İran'ı da kapsarsa o zaman durum değişir" dedi.
Hakimian, son gelişmelerin İngiltere-İran ilişkilerine etkisi konusunda ise "Hem İran hem de İngiltere gereksiz husumet ve aşırıcılığın sınırlarını tecrübe etti. Şimdi vakit, uluslararası diplomasinin vaktidir. Batı ile İran da buna odaklanmış gibi görünüyor" diye konuştu.
İngiltere ile İran arasındaki ilişkilerin yumuşaması son dönemde nükleer anlaşma müzakereleri kapsamında olumlu bir unsur olarak öne çıkmaya başladı. İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani'nin göreve gelmesinin ardından İngiltere-İran ikili ilişkileri daha olumu bir seyir izledi. Birleşik Krallık, 2013 yılında Tahran'a yerleşik olmayan maslahatgüzar atama kararı almış, ardından da geçen yıl haziran ayında Tahran Büyükelçiliği'ni yeniden açmıştı.
İngiltere ile İran arasındaki tarihi görüşme ise geçen yıl eylül ayında New York'taki BM Genel Kurulu çerçevesinde yapılmıştı. Cameron, Ruhani ile bir araya gelmiş, bu görüşme 1979 İran İslam Devrimi'nden sonra bir İngiltere başbakanının, İran Cumhurbaşkanı ile yaptığı ilk yüz yüze görüşme olmuştu. Son olarak İsviçre'nin Lozan kentinde yapılan nükleer müzakerelere ilişkin İngiltere Dışişleri Bakanı Philip Hammond yakın zamanda bir anlaşmaya varılabileceğini söyledi.
- "Aktörler ortak güvenlik mimarisi oluşturmalı"-
AA muhabirinin konuya ilişkin sorularını yanıtlayan İngiltere'nin eski Tahran Büyükelçisi ve İngiltere'nin önde gelen düşünce kuruluşlarından Chatham House'un Ortadoğu ve Kuzey Afrika uzmanı Richard Dalton ise "Tek bir ülkenin görüşlerinin bölgeyi domine edemeyeceği ABD ve İsrail örneklerinde görüldü. İran'ın bölgeyi domine edecek ekonomik, askeri, kültürel veya siyasi ağırlığı bulunmuyor" ifadelerini kullandı.
Dalton, "Bölge devletleri güç ve nüfuz rekabetinin olduğu bir sisteme kilitli. Türkiye'nin Irak politikası olduğu kadar, İran'ın da var. İran, Irak, Lübnan, Suriye ve Yemen'deki gruplar arasında rekabet yaşatmadı. Ancak İran, Lübnan'da İsrail'e karşı, Irak'ta da DAEŞ'e karşı olmak üzere, müttefiklerinin dayanışma ve ulusal savunma sebebiyle ayakta kaldığını görmek istiyor. Yani ortaya çıkacak sonuçları etkilemek için bölgesel güvensizlikten istifade etmeyi gözetiyor" dedi.
Londra Üniversitesi, Doğu ve Afrika Çalışmaları Okulu (SOAS) İran Çalışmaları Merkezi Profesörü Arshin Adib-Moghaddam da İran'ın Yemen'deki durumla ilgili birçok faktörden sadece biri olduğunu belirtti. Adib-Moghaddam, "Bölgedeki sorunların hiçbiri tek bir aktörün etkisiyle çözülemez. Türkiye, İran ve Suudi Arabistan bölgede uygulanabilir bir güvenlik mimarisi oluşturmak için birlikte çalışmalıdır. Bölge halkı, böyle bir liderliği hak etmektedir" ifadelerini kullandı.

DÜNYA
Kaynak: AA
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...