Taşı toprağı balık!

Taşı toprağı balık!

YAŞAM Haberleri

İstanbul'un en güneyinden en kuzeyine kadar onlarca nokta, olta sallayanlara ev sahipliği yapıyor.

FATİH GÜRBÜZ
Yaklaşık 15 milyonluk nüfusuyla İstanbul, balık tutmak da zaman zaman meşakkatli bir ortam sunabiliyor. Kalabalık yerlerin aksine daha rahat avlanabilecek yerler de mevcut. İşte tüm bu "meraları" sizler için derledik:
İstanbul Boğazı'nın Anadolu Yakası'nda balık tutulacak pek çok nokta var. Bu mevsimde istavrit, çinakop, az da olsa lüfer, izmarit ve mezgit tutulabiliyor. Üsküdar Şemsipaşa Sahili'nde Semsi Paşa Camii'nin önündeki yoldan araç geçmiyor. Poyraz estiğinde rüzgar alsa da çinakop için uygun nokta. Üsküdar'dan Karadeniz yönüne 10 dakikalık yürüyüşle Paşalimanı'na ulaşırsınız. Sahildeki parkta güzel havalarda piknik yapıp, balık tutulabilir. Bu mevsimde istavrit, çinakop ve lüfer çıkıyor.
Biraz daha yukarıda Beylerbeyi Camii'nin önünde balık tutacak alanlar bulunuyor. Çengelköy, Kuleli Askeri Lisesi civarı, biraz daha ilerideki Kandilli sahili olta balıkçıları için uygun kıyılar. Karadeniz'e doğru ilerlediğinizde, Kanlıca ve Çubuklu sahilinde rahatlıkla balık tutulabiliyor. Anadolu Kavağı'nın girişindeki yeşil alan da hem piknik yapıp hem de balık tutmaya imkan veriyor. Kentin Avrupa Yakası'nda ise Bakırköy'den Sarayburnu'na kadar birçok noktada balık tutuluyor. Galata Köprüsü ve Unkapanı Köprüsü'nden sonra Arnavutköy Burnu'na kadar sahile sokulmak pek mümkün değil. Arnavutköy, balık açısından elverişli. Bebek sahilinde artık gezi teknelerinden olta sallamak mümkün değil. Aşiyan sahili, Rumelihisarı önü, Tarabya Oteli'nin önü, Kalender Orduevi'nin ön tarafları da balıkçıların yoğun olduğu yerler. Büyükdere sahili ve Rumeli Feneri köyünde de kale altındaki kayalık bölümden balık tutulabiliyor.
DİKKAT EDİLMESİ GEREKENLER
Balık tutmaya İstanbul Boğazı gibi akıntılı bir yere gidecekseniz yanınızda irili ufaklı değişik gramajlarda kurşun olmalı. Yoksa kurşun dibe inmez. Yedek olta bulundurmayı unutmayın. Bu mevsimde yanınızda mutlaka yağmurluk olsun. Oturmak için küçük bir tabureyi de unutmayın. Kamış ve makineden oluşan oltalar artık hayli ucuzladı. 60 TL'den 600 TL'ye kadar makineli kamış bulunabiliyor. Yeni bir olta alacaksanız orta boy bir makine ve en az 3 metrelik kamış alın, kamışınız en az 150 gram kurşun atabilecek dayanıklılıkta olsun. Daha ince kamışlar, akıntılı bölgede ağır kurşun kullanmanız gerektiğinde kırılabilir. Küçük yapay balıkların fiyatı 5 ile 20 TL'ye kadar indi. Bulunduğunuz bölgede kalamar yakalıyorsanız, yapay balığı birkaç atıştan sonra değiştirmeniz gerekebilir. Karagöz, çipura, mırmır gibi balıkları yakalamak için de kalamar ideal yemlerden biri. İri ve keskin dişli balıklar için misinanın bir bölümünde çelik tel kullanılıyor.
İLK DURAK GALATA KÖPRÜSÜ
İstanbul'da oltayı eline ilk kez alanlara bile sorsanız, size Galata Köprüsü'nü işaret eder. Öyle ki, yer bulmak bile çok zordur. Özellikle de hafta sonlarında. Sabahın ilk ışıklarında gitmek, rahat ve güzel bir yer kapmak için şarttır. Özellikle Marmara'ya bakan tarafının daha verimli olduğu söylenir. Temmuz-ağustos ayları dışında çinakop, kefal ve istavrit bolca bulunur. Balıkçıların tecrübesine göre 10'lu veya 12'li çapari kullanımı en çok tercih edilen tekniktir. Sarkıtma, şamandıralı, mantarlı olta da kullanılabilir. Köprü üzerinde sandviç ve çay satan seyyar satıcılara rastlamak mümkün. Köprünün hemen yanı başındaki Sarayburnu sahilinde de özellikle akın balıklarına bolca rastlanıyor. Taşlık ve kırmalık balıklar da tutabilirsiniz. İstavrit, çinakop, lüfer, uskumru ve palamut bolca görülüyor. Sahil kayalık olduğundan fırlatma olta kullanmanız en verimli sonucu verecektir.


HANGİ AYDA HANGİ BALIK TUTULUR
Avlanma yasağı, beslenme, yumurtlama, denizdeki su sıcaklığı ve tuz oranı dikkate alınarak, uzmanlar tarafından balık avı ve yeme takvimi hazırlandı. 
OCAK: Uskumru, lüfer, palamut, istavrit lezzetlerini muhafaza eder. Kefal ve hamsi tam yağlı durumdadır. Çinakop, kofana, minakop boldur. Midyenin mevsimi başlamıştır. Tekir, kırlangıç fazla miktarda avlanır.
ŞUBAT: Kalkan mevsimi başlar, mayıs sonuna kadar devam eder. Tekir bu ayda bol çıkar. Uskumru, lüfer, palamut ise bu ayda yağını kaybetmeye başlar. Gümüş balığı, kefal, dere pisisi ve midye lezzetle yenir.
MART: Kefal, levrek ve kalkanın en lezzetli zamanıdır. Uskumru ise çiroz olmaya başlar.
NİSAN: Kalkan, lezzet bakımından yine liste başında gelir ve en bol zamanıdır. Mercan, levrek, kılıç, kırlangıç bolca çıkmaya başlar. Dolayısıyla diğer aylara göre bu ayda balık türü daha boldur.
MAYIS: Barbunya, tekir Mayıs ayına bakılınca ıstakoz, levrek, barbunya, dil balığı, tekir, kılıç, kırlangıç, pavurya, karides, iskorpit bolca çıkar, zevkle yenir. Kalkan yavrusu ve gelincik balıkçı ağlarına yüz göstermeye başlar.
HAZİRAN: Bu ayda balıklar az tutular ve geçici olarak Karadeniz'e gider. Dip balıkları da yumurtalarını dökmüş olduklarından dolayı dağınık gezerler.
TEMMUZ: Sardalye mevsimi başlamıştır. Ekim ayı sonuna kadar lezzetini devam ettirir. Tekir, barbunya yine tadını devam ettirir. Istakoz, pavurya, böcek bol miktarda çıkar.
AĞUSTOS: Çingene palamudu mevsiminin açtığı aydır. Sardalye, kılıç, mercan, sinarit, ıstakoz ve pavurya yine nefis lezzetlidir.
EYLÜL: Kılıç nefasetini devam ettirir. Palamut irileşmiş olup çeşitli yemeği yapılır. Lüfer, kolyoz, izmarit, kırlangıç bolca çıkar.
EKİM: Her çeşitte bolluk Ekim ayında geçici balıkların yazın Karadeniz'de beslenip Marmara'ya dönüşe başladığı aydır. Bu, balığın her çeşidinin bollaşması demektir.
KASIM: Pisi, torik Kasım ayında ekim ayındaki balıkların bolluğu ve lezzeti devam eder. Pisinin en nefis olduğu aydır. Torik akışı başlar, lakerdası yapılır.
ARALIK: Hamsi, tekir Aralık ayında ise uskumru, lüfer, palamut, torik yağlı olduklarından her türlü yemeği yapılır. Bu ayda tekir boldur, hamsinin de tam lezzetli zamanıdır.
Taşı toprağı balık!

Levrekle gladyatörler gibi savaştım!
Yıl 2005, ekim ayındayız. Palamut bereketi yaşanıyor, tanesi 50 kuruş. Ben ise Doğu Karadeniz'de şehir efsanesine dönüşen levrek peşindeyim. Elimde olta takımı ve kepçe, çevre yolunun hemen yanındaki bir dalgakırana doğru yürüyorum. O da ne? Kartal marka bir otomobil takla atmış, yol kilitlenmiş, ambulans gelmiş, yüzlerce sürücü araçlarında mahsur. Ben ise T şeklindeki dalgakırana çıkıp 11 cm'lik Rapala'mı, dalgalı ve çamur gibi olmuş denize bir umut sallıyorum. Birkaç atıştan sonra birden misinam geriliyor ve 3 metre önümde sudan çıkan kocaman bir kuyruk görüyorum. Oltamın motoru çekmez oluyor ve denizin içindeki bir taşa atlayıp, belime kadar suya gömülüyorum. Artık misinayı elimle çekiyorum. Nihayet o koca balık kollarımın arasında! Hemen dalgakırana çıkıyorum. Ancak asıl mücadele şimdi başlıyor. Levrek, kafasını kafama, kuyruğunu göbeğime vurup duruyor. Sahilin yanı başındaki yolda bekleyen sürücüler ise şaşkın bakışlarla beni izliyor. Birkaç dakikalık mücadelenin ardından, levreği kepçeme koyup, kancayı ağzından çıkarıyorum. 250 metre uzaklıktaki yazlığımıza yol kenarından yürürken, sırtımdaki kepçe içerisindeki 3,2 kiloluk balığa bütün sürücüler hayretle bakıyor. Romalı askerler gibi gururluyum, çünkü savaşı kazandım!
Cihat Masum Yanık
Taşı toprağı balık!

Balıkçılık için hanımdan belge şart!

Balık tutmaya ilkokul 5. sınıfta başladım.
O zamanlar Fatih'te oturuyorduk. Haliç'in kokulu sularında "tahta olta" diye tabir edilen el oltamızla balık tutmaya çalışırdık. Bir-iki arkadaş bir olup inerdik Haliç'e, tahta oltalarımızı sallar, oltası suda olanın mutlaka bir şansı vardır diyerek kefal tutmaya başlardık. Kefalle başlayan bu amatör macera, zamanla bir sevda halini aldı ve profesyonel oltalarla avlanmaya başladım. Profesyonel balıkçıların rehberliğinde istavrit, çinakop, sarıkanat, lüfer, kofana, levrek, palamut, kalkan, eşkina, zargana, çipura, mırmır gibi balıklar yakaladım. Öyle ki evlendiğimin 3. günün akşamı balığa davet edildim. Kapı zilim çalınca kısık bir sesle, "Hanımdan izin alayım" deyip, daha evliliğin ilk haftasından balık tutmadan evi balık kokutmuştuk. Ne demişler balık baştan kokar! Velhasıl hanımdan "izin kağıdı" eşliğinde üzerimi giyinip balığa gitmiştim. Hanımın sesi ben balıktayken kulaklarımdaydı, "Eve geç gelirsen seni içeri almam, ona göre" sözünden ötürü balığa bir türlü adapte olamamak da vardı işin ucunda. Ama balık dostlarına bir hatırlatma, amatör balıkçı belgesinin yanına bir de hanımdan izin belgesi alsınlar!.. İsmail Sert 

Kirlilik en büyük tehdit
Çok değil, 30-40 yıl önce Karadeniz'de ve Boğaz'da kılıç balığından orfoza kadar, değerli balık türleri vardı. Peki ama ne oldu? Sebebi, bizim tarihimizde de özel bir yeri olan Tuna Nehri… Dere yataklarının akıttığı çöpler Karadeniz'e yayılıyor. Bu durum diğer denizler için de söz konusu. Kirlilikten İstanbul Boğazı da nasibini alıyor. Duyarlı birkaç insan, çeşitli kampanyalarla çöpleri topluyor, toplumu uyarıyor.
 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...