Left
Lamba

HAYIRLI RAMAZANLAR

__:__:__
Lamba
Right

'İlaç mümessiliydim binbir surat oldum'

'İlaç mümessiliydim binbir surat oldum'

GÜNDEM Haberleri

SANAT dünyasına adım atmasını "Film gibiydi!" sözleriyle anlatan Ercan Akışık: takım elbise, kravat doktorlara ilaç sattığını ve bir düğünde yaptığı kısacık gösterinin hayatını değiştirdiğini söyledi.

Eğitim konuşmalarının nbsp;bu haftaki konuğu taklit yapmaya 10 yaşında başlayan ve 7'den 70'e herkesin beğenisini kazanan Ercan Akışık. Ünlü komedyen, hayatı ve eğitimdeki rüyası ile ilgili sorularımızı şöyle cevaplandırdı:

Taklit yeteneğinizi ne zaman keşfettiniz?
E.A: Önce taklidin benim havuzumda nerede olduğunu izah edeyim. Ben şuna inanıyorum: Biz sıfır noktasından bitiş noktasına kadar olan süreçte aslında taklidi bir ifade biçimi olarak algılıyor ve uyguluyoruz. Nedir bu? Bazen bir kişiyi anlatırken onun gibi hareket ediyoruz, onun gibi gülüyoruz, onun gibi şekil alıyoruz. Ama bunun bendeki yansıması ne yazık ki kalıcı olmuş. Bundan memnun muyum? Acayip memnunum. Geçmişe dönecek olursak, ailemle alışveriş merkezine gittiğimiz zaman beni oradan çıkaramıyorlar. Kendimi televizyonda görüyorum ve hareketler yapıyorum, garip garip sesler çıkartıyorum, sonra yürüyorum. İlk taklidimi de 10 yaşında yaptım. Babamın taklidiydi. Bunun sanat değeri yoktu. Sonra uzun zaman geçti, 1980'li yıllarda bir yarışma vardı TRT'de; yarışmayı Müjdat Gezen, Perran Kutman sunuyor. Oraya çıktım. Ben ne yaptığımın farkında değilim ama insanlar gayet farkında ve gereksiz yere beni alkışlıyorlar. Ama zihniyet, memur zihniyeti; farklı iş kollarında çalıştım. Farklı olarak bu işte tek kişi yerine 5-10 bin kişiyi ikna ediyorsun. Ben farkında değilim ama.
Sonrasında şöyle bir durum oldu: "Ya kardeşim senin böyle bir durumun var. Durumunu değerlendir, yarın çok geç olabilir!" 1994 yılında bir şimşek çaktı bende. Deneyeyim, olmazsa geri dönerim, dedim kendi kendime. Eğer bir konuda başarısızlığım varsa başarısızlığımı kabul eder, çeker giderim; sandığımı da koyarım, limonumu da satarım! Bu durum bugün için bile geçerli. Bu rahatlıkla yürüdüm. Çok şükür bu zamana kadar limon tezgâhı kurmadım ama bundan sonra da gerekirse limon satarım.


Bir mülakatınızda, sizden standapçılar ile şovmenleri kıyaslamanızı istediklerini belirtiyorsunuz. "Aynı işi mi yapıyorsunuz? Farkınız var mı?" diye sorulduğunda "Evet, farkımız var. Netice itibarıyla evet aynı işi yapıyoruz ama aynı değiliz. Benim onlardan bir farkım var. Benim bir hikâyem var. Ben o hikâyemi ortaya koyuyorum. Orada ayrılıyorum" diyorsunuz. nbsp;
E.A: Aslında söylemek istediğim şu: Mizah ciddi bir iştir. Mizah bir ülkenin sibop ayarıdır. Ben hikâyelerimi bazen fantastik ögelerden bazen de tanıştığımız kişiler üzerinden anlatıyorum. Ben de bir şey söylüyorum, siz de bir şey söylüyorsunuz. Bizi izleyenler size de gülüyor, bana da gülüyor; ya ikimize de gülüyorlar ya da gülmüyorlar. Buradaki nokta şu, ben güldürmek için uğraşmıyorum. Ben tespit ettiğim bir durumu paylaşıyorum. Anlatırken de bu paylaşımın içine, renklendirmek için kendimce bir şeyler katıyorum. Özü de şu, inanın bana, hepimiz zaten aynı coğrafyanın insanları olduğumuz için beslendiğimiz kanallar aynı. Sadece stil ve tarz farklılığı var, o kadar. Bizim toplumumuz diğerleri gibi değil. Hakikaten zor gülen, o ironinin kendi içinde bir mesaj arayan nesilden geliyoruz. Nasrettin Hoca'mız var, Hacivat, Karagöz'ümüz var. Mizah bizim genlerimizde var.


En sevdiğiniz öğretmenlerden hatırladıklarınız var mı? nbsp;
E.A: İlki tarih hocam. Çünkü beni sözlüye kaldırdığında hiçbir şey anlatmadan sadece Herodot Cevdet gibi bir tavır sergilediğimden acayip bir durum oluşmuştu. İkinci olarak da edebiyat öğretmenimi unutamam. Çünkü derste kompozisyon yazdığım bir günün ertesinde okula gitmemiştim. Gittiğimde beni odasına çağırıp, "Muhakkak yazmalısın, hayalin çok iyi, ufkun geniş!" demişti.


Öğretmenlik hakkında ne düşünüyorsunuz? Mesleğe ve bunun uygulayıcılarına bakış açınız nedir?
E.A: Eğitim serüveni içinde hepimiz çarpanlarına ve saatlerine vursak, belki çoğu kez annelerimizden, babalarımızdan, kardeşlerimizden veya akrabalarımızdan daha çok gördük öğretmenlerimizi. Cebimizde biriktirdiklerimizi hayat içinde kullandık. Unuttuklarımızı da zaman zaman hatırlama peşindeyiz. Fakat hayatın her aşamasında eğitim ve öğrenimin her ikisini de bir arada tutmak gerekiyor. Salt bir eğitim almak, bir şeyleri öğrenmek anlamına gelmeyebilir. Hâlihazırda, okulu bitireli yıllar oldu ama ben hâlâ kendimi, hayat karşısında öğrenci olarak görüyorum. Birilerinden bir şey öğrenme konusunda hakikaten açım! Belli bir zaman sonra okul bitiyor, diplomalar alınıyor ama orada bitmiyor eğitim-öğretim. Asıl ondan sonra başlıyor.


Sanatı eğitimin içine ne kadar sokmalıyız? Sanattan nasıl faydalanmalıyız? Bu bağlamda tiyatro ve drama, eğitime ne gibi katkılar ve faydalar sağlar? nbsp;
E.A: Bana göre yüzde yüz fayda sağlar. Eğitimi ve sanatı iç içe geçirerek birbirlerinden etkileşimlerini sağlamak gerekiyor. İkisini de doğru şekilde oranlayabilirsek, belki sanatın öğrettiği bilgi, unutulmaz bir bilgi hâline gelebilir. Eğitim sonucu aldığımız bilgi sanata dönüşmeyebilir ama hayat serüvenimizdeki en etkili yöntem, sanatla öğretmektir.


Ercan Akışık'ın eğitimdeki rüyası nedir?
E.A: Sanat ve eğitimin iç içe olduğu bir ülke düşlüyorum.


nbsp;'İlaç mümessiliydim binbir surat oldum'

BENİ YURDAER DOĞULU KEŞFETTİ
İlk kazandığım nbsp;parayı saklıyorum
Sanat dünyasına adım atmam Türk filmi gibi oldu. İlaç firmasında çalışıyordum ama televizyona da çıkmışlığım vardı. Takım elbise, kravat; otobüs tepelerinde doktora ilaç tanıtmaya gideceğim ama otobüstekiler birbirlerini dürtüyorlar, bana bakıyorlar. Hani öyle bir an geldi, doktor diyor ki: "Oğlum gelme!" Hatta o kadar kabul görmüş ki durumum, bir tanesi: "Tiyatrocu tanıdığım var, söyleyeyim ona! Senin ne işin var buralarda?" Ama tabii ilk keşif çok enteresandı, bir arkadaşımın nişanı vardı. Muziplerden biri çıkıp diyor ki: "Aramızda öyle biri var ki şöyle yapar, böyle yapar." Ben de çıkıyorum oraya. Sonrası film gibi... Adamın biri geliyor, bana bir kart veriyor. Kendimi Neşe Karaböcek falan sanıyorum. Aramıyorum da adamı ama ısrarla aratıyorlar. Bununla beraber, sahneye ilk çıkıp para kazanmama vesile olan isim de Yurdaer Doğulu'dur. Allah rahmet eylesin, kendisi çok iyi bir müzisyendi. Adamın yerine gitmiştim. "Ne yapıyorsun, nedir yeteneğin?" dedi. Ben de anlattım ne yaptığımı. Bir telefon açtı. "Atatürk Orman Çiftliği'nde bir sünnet düğünü var; gel, orada bir şeyler yap!" dedi. Bir gittim ki mekân tıklım tıklım... "Ne yapacağım?" dedim. "Çık, aklına ne geliyorsa yap!" dedi. Ben de çıktım, tüm mermileri sıktım. İş bitti, bir zarf getirdi. "Abi, dedim; bunu hak edecek ne yaptım?" Bana dedi ki: "Sen bir gün bu işten ekmek yiyeceksen, ne olursa olsun hayatını bununla idame ettireceksen, bunu almaktan utanma. Çünkü bu, emeğinin karşılığı." Ve zarf içinde aldığım o para hâlen durur. İlk keşif, ilk mihenk taşı orası.
--------------------------------------------------------------------------




EĞİTİM AJANDASI
TEDxIhlasCollegeED
İhlas Kolejinin düzenleyeceği ve Türkiye'nin eğitim temalı TEDx'i olacak olan TEDxIhlasCollegeED, 11 Mayıs'ta, Cevahir Kongre Salonu'nda gerçekleşecek. Gün boyu sürecek olan ve eğitime farklı disiplinlerden bakmayı amaçlayan bu konferans için birçok ünlü isim düşünülmüş. "Benim Bir Rüyam Var" teması ile karşımıza çıkacak olan TEDxIhlasCollegeED'in konuşmacıları ise şu şekilde: Emine Erdoğan, Egemen Bağış, Ömer Çelik, Deniz Ülke Arıboğan, Oktay Sinanoğlu, Naci Koru, Erhan Erkut, Ziya Selçuk, Leyla Alaton, Alemşah Öztürk, Salih Memecan, Neslihan Demir, Rukiye Şahin, Lokman Ayva, Mevlüt Dinç, Ercan Akışık, Kıvanç ve Burak, Mustafa Muharrem, Korhan Abay, Özgür Bolat, Mustafa Kencesoy. Daha fazla bilgi için www.tedxihlascollege.com'u ziyaret edebilirsiniz.




PENCERELER
Ahmet Rasim nbsp;Akdağ
ahmetrasim.akdag@ihlaskoleji.com


Hakkında bilmediğiniz nbsp;
3 şey: Parfüm


Mısırlılar ölülerini kokulu nbsp;
yağlar ile gömerdi



gt; nbsp;Geçmişi MÖ 4000'li yıllara kadar dayanan parfüm, Arabistan ve Mısır'da dinî amaçlarla yakılan kokulu maddelerle ortaya çıkmıştır. Mısırlılar ölülerini kokulu yağlar kullanarak mumyalar, mezarlarına parfüm şişeleri ve kokulu kremler koyarlardı. Nitekim, yapılan kazılarda Mısır Firavunu Tutankhamon'un mezarından parfüm şişeleri ve krem vazoları çıkarılmıştır. Mısırlılar günlük hayatlarında ise kokulu yağlar ve pomatlar kullanırdı.
gt; nbsp;11. yy'da İbn-i Sina (Avicenna), damıtma yoluyla gül suyunu ve bugün essential oil (uçan yağ, eterik yağ) dediğimiz koku verici maddeyi gülden çıkarmayı keşfetti. Çalışmasını diğer çiçekler üzerinde de geliştirdi. Gül suyu önceki kokulu yağlar ve tütsüye göre daha narin ve hafif olduğu için hemen popüler oldu. Koku kullanımı savaşlar, gezginler ve İpek Yolu kanalı ile 14. yy'da Avrupa'ya kadar ulaştı. Ancak modern parfümü dünya ile ilk tanıştıran Macarlar oldu. Avrupa'da o yıllarda kokulu yağların tüketicileri Avrupa saraylarıydı. 14. yy'da (1370) ilk alkol temelli parfüm olan Macar Suyu, güzelliği ile ünlü Macar Kraliçesi Elisabeth von Ungar'e ithafen yapılmıştır. Muhteşem güzelliği ile tanınan Elizabeth, 25 yaşındaki Polonya Kralı kendisine evlenme teklifinde bulunduğunda 72 yaşındaydı. Elizabeth'in muhteşem güzelliğinin sırrının Macar suyu olduğu söylenmektedir.
gt; nbsp;18. yy'da deri ticareti önemini kaybettiğinde kokulu eldiven üreticileri sadece parfüm üretmeye yöneldiler, bu amaç için çeşitli ağaçlar yetiştirdiler. İnsanlar koku ihtiyaçlarını 19. yy başlarına kadar bitki ve çiçeklerden elde ettikleri kokulu yağlar ile karşılamışlardır. Modern parfümeri 1806'da Jean Maria Farina tarafından Eau de Cologne'un pazarlanması ile başlamıştır. Almanya kaynaklı olan formülü 1818 yılında patent almıştır. Ülkemizde ise 19. yy.da, gülyağı ile uçan yağ üretimine başlanmıştır. Isparta gül yağı, kalitesi ile dünyada aranan bir ürün olma özelliğindedir.







KARMA SÖZLÜK

Otobüste Boş Yer nbsp;
Görünce Depar Atan Tip
gt; Azmiyle kızgınlık ile hayranlık arası bir duyguya sebep olan tiptir. Şoförün hemen arkasındaki koltuktan birisinin kalktığını görür görmez arka taraflardan Gareth Bale gibi depar attığı vakidir bu tipin. Deniz feneri gibi çalışan kafası, gördüklerini Terminatör'ün kırmızı ekranlı bilgisayarında yaptığı gibi analiz eder ve hedefine koşar. (harmezca)
gt; Her İstanbullunun edinmesi gereken kritik bir yetenektir bu. Tabii eğer her gün 3 ila 4 saatinizi ayakta dikilerek geçirmek istemiyorsanız. (rosakaninchen)
gt; Hayatta çok başarılı olacaktır. Kişinin bu hareketinden fırsatları kaçırmayan, zeki, çevik ve azimli olduğu sonucunu çıkarabiliriz zira. (eproksimitlii)
gt; Öğrenciliği esnasında 500 ES - 500 T ve metrobüsü sıklıkla kullanarak bu ata sporunda kendini geliştiren kişidir. (patasana)
gt; Uzaklığa göre engelli koşuda açık ara farkla birinci gelen tiptir. Azmine sağlık. (civcivuss)


twitter.com/


AhmedRAkdag

tweetçi


osman nar
Sürekli "Arkalara doğru ilerleyelim!" diyen otobüs şoförleri, bu toplumun ileri seviyelere ulaşmasını istemeyen gizli bir örgüt olabilir!


Instagram®
Ben doktor olsam hep kendime rapor yazıp işe gitmezdim. Beni çılgın beni.


altan
Sokakta "tek eliyle annesinin elini tutarken düşüp, annesi tarafından sürüklenerek çekilen çocuk" figürü görüyorsanız Türkiye'desiniz.


serbetcia
Diyetisyen olsaydım "Eni Başlayanlar İçin Etkili Kilo Verme Yöntemleri" isminde bir kitap çıkarırdım.


AbSurDMaN
Dostoyevski'nin yerinde olsam roman yazacağıma Karamazov Kardeşler Pide ve Kebap Salonu'nu açardım. İyi ki Dostoyevski olmamışım.


alper nbsp;
Bi kanalda Charlie Chaplin'in eski filmlerini gösteriyolardı, inan bi an o sessizliğini bozup burç yorumu yapacakmış gibi geldi.























UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...