Left
Lamba

HAYIRLI RAMAZANLAR

__:__:__
Lamba
Right

İmzanın peşindeki matematik profesörü

Düzenleyen:
İmzanın peşindeki matematik profesörü

KÜLTÜR - SANAT Haberleri

Dünyanın uzak bir köşesinde kendisine verilen hediyeyle imzalı kitap toplamaya başlayan Matematik Profesörü Haluk Oral, muhteşem bir koleksiyona sahip. 30 yıla yakındır sahaf sahaf dolaşarak 10 binin üzerinde imzalı kitap toplayan Prof. Dr. Oral, sadece Ömer Seyfettin’in imzalı kitabını bulamamış.

Murat ÖZTEKİN

Bir taraftan Yahya Kemal’in hüzünle İstanbul’u tasvir eden mısralarının yer aldığı müsveddelerin kokusunu alıyorsunuz, diğer tarafta Necip Fazıl’ın el sürdüğü kitapları görüp hüzne dalıyorsunuz. Hemen yanında Orhan Veli, Nazım Hikmet ve Cahit Sıtkı gibi daha birçok ismin imzaladığı kitaplara dokunup maziye ait bir hikâyenin içinde buluyorsunuz kendinizi... Burası Prof. Dr. Haluk Oral’ın imzalı kitap koleksiyonunu barındırdığı evi... 
İmzalı bir kitaba sahipseniz, ilk sayfaya işlenen mürekkebin, eseri ne denli size has kıldığını, elinize aldığınızda ne kadar güzel hisler yaşadığınızı bilirsiniz. Prof. Dr. Haluk Oral’ı da böyle bir hissiyat imzalı kitap biriktirmeye sevk etmiş. 30 yıla yakındır sahafları dolaşarak imzalı kitap toplayıp, evinde çok hususi bir koleksiyon meydana getirmiş. Şimdi 10 bin kitaplık koleksiyonda aklınıza gelebilecek hemen her ismin imzalı kitabı mevcut. Aslında matematik profesörü olan Oral, yüksek sesle dile getirmese de Türkiye’de imzalı kitap koleksiyonerliğini ilk başlatan şahıs. Üstelik Oral, edebiyat tarihi çerçevesinde yazdığı eserlerle de kendinden söz ettiriyor. Bu yüzden “edebiyat arkeoloğu” olarak anılan Oral’dan imzalı kitap macerasının hikâyesini dinledik…
l Bir matematik profesörü olarak sizi edebiyatla profesyonel olarak alakadar olmaya iten neydi?
İnsanlara matematik ve edebiyat çok uzak geliyor. Aslında iki disiplin de birbiriyle yakından alakalı. Her ikisi de insan aklının ürettiği güzellikler. Bu güzellikler “Hayatta ne işe yarayacak” mantığıyla meydana getirilen şeyler değil. Bir matematikçi, diğer bir matematikçinin edebiyatla ilgilenmesine şaşırmaz. Bu din değiştirmek gibi bir şey değil. Ben edebiyatla uğraşıyorum ama hâlâ matematik yapıyorum. 
l İmzalı kitap toplama merakınız da herkesçe malum, bu maceraya nasıl başladınız?
1984’te Kanada’ya doktora yapmaya gittiğimde Antalyalı bir Rum’la tanışmıştım. Bu şahıs Nazım Hikmet’in arkadaşıymış. Antalya’dan yola çıkarak bütün dünyayı dolaşmış,  1960’da Moskova’da Nazım Hikmet’le buluşmuş. O Rum’la karşılaşıp, sohbet ettikten sonra ahbap olduk. Bana Nazım Hikmet’in kendisi için imzaladığı kitabı hediye etti. Türkiye’den binlerce kilometre uzakta biriyle Türkçe konuşmak insana acayip iyi geliyordu. Memleket hasreti çekerken bana verilen bu hediyeyle de Türkiye’ye dokunmuş gibi hissettim. Bu his beni imzalı kitap toplamaya itti. 1990’da Türkiye’ye döndükten sonra da imzalı kitap toplamaya devam ettim. Hem sadece kitap da toplamıyorum. Yazarların, şairlerin hatta devlet adamlarının imzaladığı ne varsa biriktirmeye başladım; fotoğraf, tablo, müsvedde…  Yavaş yavaş büyük bir koleksiyon meydana geldi.
BİR  TEK ÖMER SEYFETTİN’İ BULAMADIM
l Yeni bir imzalı kitapla karşılaştığınızda neler hissediyorsunuz?

Şu anda koleksiyonumda on binin üzerinde kitap var. Nazım Hikmet’in 20’ye yakın imzalı kitabına sahibim. Orhan Veli,  Cahit Sıtkı Tarancı, Necip Fazıl Kısakürek gibi aklınıza gelebilecek her ismin imzalı kitapları mevcut. Yahya Kemal’in hayatı boyunca kendi iradesiyle bir kitabı neşredilmedi ama onun bile şiir müsveddeleri var. İmzasını bulamadığım bir tek Ömer Seyfettin kaldı. Hâliyle o ilk kitaplarımı toplarken ki heyecanımı yaşamam mümkün değil. Ancak çok sıra dışı bir şey çıksa heyecanlanabilirim. 
l Koleksiyonunuzu derlerken herhangi bir tasnifte bulundunuz mu?
Koleksiyonumu toplamaya başladığımda bunu Türkiye’de benden başka yapan kimse yoktu. Dolayısıyla bu kitapları toplamamın maddi bir yükü de olmadı. Bir sahafa gittiğinizde imzasız kitap kaç liraysa, imzalı kitap da o fiyataydı. Onun için her gittiğimde 20-30 tane kitap alabiliyordum. İlk zamanlar sahaflar bana bıyık altından güldüler. Fakat 10 sene sonra gelinen duruma birlikte gülmeye başladık. Çünkü artık imzalı kitaplar talep edilir olmuştu. Benim o zaman aldığım kitapların ederi 10 katına çıktı. Şimdi başlamış olsam birkaç şair seçip, onların eserlerini toplamaya çalışırım. 
l Günümüz yazarlarından kitap için imza istediğiniz oluyor mu?
Açıkçası ben bugünün yazarlarından imza almıyorum. Fakat İskender Pala gibi bazı dostlarım bana imzalayıp gönderiyor. Zaten hayatım boyunca Fazıl Hüsnü Dağlarca dışında kimsenin imza gününe gidip kitap imzalatmadım. 
“OKUMAYA TENEZZÜL ETMEZSİN AMA...”
l İmzalı kitaplarda karşılaştığınız enteresan ifadeler vardır öyle değil mi?

Aklıma Ratip Tahir Burak’ın karısına imzaladığı kitaba yazdığı şu cümleler geliyor: “Sevgili karıcığıma… Okuma tenezzülü göstermeyeceğini bile bile…” Bunun dışında Refik Halid Karay da, “Sabih Bey’e sevgilerimle…” diye 1912’de bir kitap imzalamış. Aynı kitap 1922’de tekrar eline geçince de, “10 yıl sonra düşülen not: Bir zamanlar seni adam zannedip, ‘beyefendi’ demişim. Yuh olsun bana!” yazmış. Nihat Sami Banarlı imzaladığı bir kitabı yıllar sonra sahaflarda bulup, tekrar başkası için imzalamış. Böyle çift imzalı kitaplarla da karşılaştım. Bazı kitaplarda da sadece imza atılmış. Mesela Orhan Kemal sadece imza atar, Kemal Tahir ise mutlaka kime imzaladığını yazar.
l “Koleksiyonumun en değerli parçası” diyebileceğiniz bir kitap var mı?
Bunu diyebilmem çok zor fakat koleksiyona başladığım Nazım’ın kitabı benim için çok farklı.
TARİHİN ELEĞİNDEN KİM GEÇER?
l Şimdilerde kitabevlerinin tertiplediği “ilk 100 kitap yazar imzalı…” benzeri kampanyalar, bu işin ruhuna uygun mu?

Ben buna karşı değilim, zaten çok eskilerden beri Türkiye’de yapılıyor. Mesela eskiden Orhan Veli’nin kitaplarının ilk on baskısına özel desenler konuluyordu. Bu eski usul, kitapseverlere daha hususi bir şey sunuyor. Bence hiçbir mahsuru yok ama bu kitapların 100 yıl sonra bir değeri olur mu bilemiyorum. Zira yazarları daha tarihin eleğinden geçmedi. Ben birçok Osmanlıca imzalı kitaba rastlıyorum, şu an yazarının adını bile kimse bilmiyor. Ama -sevin sevmeyin o ayrı bir husus- Nazım Hikmet’in adı bugüne taşınmış.
İmzanın peşindeki matematik profesörü
MAL DA YALAN MÜLK DE YALAN…
l Kitaplarınız için gelecek planınız var mı? 

Kitaplarımı kızıma bırakmayı düşünüyorum. Kendisi edebiyata meraklı ve koleksiyonmu devam ettirmeyi düşünüyor. Kızım kitapları satsa bile bunun benim için mahsuru yok. Ben bir ömür boyunca bu kitaplardan çok şey öğrendim ve keyif aldım. Başkaları da keyif alsın. Yunus Emre, “Mal sahibi, mülk sahibi hani bunun ilk sahibi!/ Mal da yalan mülk de yalan, var biraz da sen oyalan!” demiş. Ben oyalandım. Firavunlar gibi, mezara giderken bunları benimle birlikte gömün demeyeceğim.
"Neyse ki sahtekarlarımız acemi" 
Prof. Dr. Haluk Oral yazarların imzasına o kadar aşina ki “Bir imza önüme geldiğinde bunun hangi yazara ait olup olmadığını anlayabiliyorum” diyor. En çok imzasına aşina olduğu isimler ise Yahya Kemal, Nazım Hikmet, Cahit Sıtkı ve Orhan Veli gibi yazarlar.  Türkiye’de çok sayıda sahte imzalı kitap satılmaya çalışıldığını da anlatan Prof. Dr. Oral, “Allah’tan bizim sahtekârlarımız acemi. Usta olsalar herkesi kandırabilirler. Batı’da imzalı kitapları tetkik eden müesseseler var. Türkiye’de grafologlar mevcut ama onlar daha çok yeni imzalar üzerinde çalışıyorlar. Kitap imzaları biraz daha farklı” ifadelerini kullandı.

Düzenleyen:  - KÜLTÜR - SANAT
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...