Erhan Altunay: İstanbul'un sırları galiba hiç bitmeyecek

Düzenleyen:
Erhan Altunay: İstanbul'un sırları galiba hiç bitmeyecek

KÜLTÜR - SANAT Haberleri

Araştırmacı Erhan Altunay'ın Mukaddes Emanetlerin peşindeki şövalyeleri merkezine aldığı "Masalcı" romanında, hakikatle hayal iç içe giriyor, mazi günümüze taşınıyor.

Murat ÖZTEKİN

Televizyon ekranlarından görmeye alışık olduğumuz araştırmacı Erhan Altunay, yakınlarda "Masalcı" isimli sırlarla dolu bir kitaba imza attı. Altunay'ın gizemli hadiseleri sosyal medyada yazmaya başlamasıyla doğan eserde; bir "masalcı", hakikatle kurgu, maziyle günümüz arasında gidip gelen hikâyeler anlatıyor. Eski eserler ve saklı ibareler eşliğinde, Balat'tan Üsküdar'a, Galata'dan Suriçi'ne uzanan bir seyahate, Mukaddes Emanetlerin peşindeki şövalyelere karşı mücadele veriliyor. Zaman mefhumunun sık sık yok olduğu Altunay’ın romanında, günümüzde yaşanan gerilimlere, patlayan bombalara dair ipuçları var. Dahası muhtemel felaketlerin haberi de…  Erhan Altunay'la bir araya gelerek "Masalcı"yı konuştuk...

Bir sahafta başlayan hikâye gerçekten program hazırlığında mı doğdu, ne zaman fısıldamaya başladı Masalcı?

Masalcı hep vardı aslında. Kitaplara, ezoterik örgütlere merakım çok küçükken başladı. Hatta bu sebeple yaşıtlarım futbol topu peşinde koşarken ben Orta Çağ Latincesi öğrenmek için bir rahibi kovalıyordum. Zamanla okuyup öğrendiklerimin gerçek hayattaki yansımalarını gördükçe, şaşkınlıkla anneme anlatıyordum. Düşünün, mesela bir suikast olayı. Televizyon ve gazeteler bunu tartışıyor ama oğlunuz evde, başka sebepler göstererek olayın aslında sanıldığı gibi olmadığına sizi ikna etmeye çalışıyor. Ne derdiniz? Annem de herkesin verebileceği cevabı verirdi bana. “Masal bunlar” derdi. Yıllar boyunca süren araştırmalar ve yazdığım kitaplarla artık sınırlarım “ev”in dışına çıktı. Televizyonda anlatmaya başladım. Belki de daha ciddi konuşup, takım elbise ile çıkıp anlattığımdandır ki bu defa daha ciddi bir sıfatım oldu; “Komplocu”... Kimileri tam anlamıyla ikna olamıyordu. Ve elbette bir de hiç ulaşamadıklarımız vardı. Bu yüzden içimdeki masalcı hortladı sanırım. Hep ciddi cümlelerle anlattığım, çok ciddi meseleleri bu kez kısa masalların ardına gizlemeye başladım. Sosyal medyada büyük ilgi gördü. Takipçiler bir ertesi akşam masala devam etmemi istiyordu. Ama bu öyle bir masal değildi. Yaşadıkça anlatılabilecek bir masaldı. Ve hala da anlatmaya devam ediyorum. Masal gibi dinleyenler belki bu defa "Masal"la ilgilenmeye başlarlar…

Biz masalları tatlı bir uykuya dalmak için dinlerdik, ardından onun rüyasını görürdük. Bu roman da bizi uyutacak mı?

Evet, tam uykuya dalmadan önce dinlerdik. Âdeta bir telkin gibi öyle değil mi? İyiler ve kötüler vardır masallarda ve hiçbir zaman kötüler kazanmazdı. Masal biter uykuya dalardık ve anlatılmak istenen bilinçaltımıza daha rahat işlenirdi böylelikle. Ben de okuyuculara “Masalcı”yı uyumadan önce okumalarını tavsiye etsem belki de maksadıma daha kolay ulaşırım. Belki masal perdesi uykularında sonuna kadar aralanır. Böylece “uyanırlar”. Çünkü “Masalcı”yı uyutmak için değil uyandırmak için yazdım. 

“ŞÖVALYELER" HER YERDE

Kitapta kahramanlarımız gözü dönmüş şövalyelerle mücadele ediyor. Kim bunlar, ne işleri var İstanbul sokaklarında? Hâlâ aramızdalar mı yoksa?

Şövalyeler hep aramızda. Yanlarından geçip gidiyoruz, televizyonlarda görüyoruz. Bunlar bir grup sapkın inançlı kişi. Dünyadaki para akışını yönlendiriyorlar. Bu şekilde savaşlar çıkarıyorlar, kan döküyorlar...  İstanbul her zaman onların hedefinde idi, tarih boyunca iki kere işgal ettiler. Üçüncü defa yapmak istemeyeceklerinin garantisi yok. Bu tehditlere karşı uyanık olmak zorundayız. “Masalcı”nın en büyük maksadı da bu; gözleri açmak...

"ACABA" DİYEN ÇOBAN ADAYI!

Peki, bu modern zamanlarda romandaki gibi büyülere karşı uyanık kalan ve uyanık kalmamızı sağlayacak çobanları nereden bulacağız? 

Aslında kurtarıcı çobanlar hususunda uzun zamandır oldukça ümitsizdim. 15 Temmuz süreci bu düşüncelerimi değiştirdi. Hâlâ büyülenmemiş, uyanık kalabilen insanlar olduğunu gördüm. Hepimiz gördük. Ama bu işin sadece bir yönü. Her konuda uyanık olabilmek çok önemli. Özellikle bu dönemde. Sadece ülke olarak değil dünyaya bakıp yaşananlar konusunda “acaba” diyebilen, durup düşünen herkes birer çoban adayı.

Roman Balat’tan başlayıp, Sultanahmet’in dehlizlerinde Üsküdar’ın yokuşlarında geçiyor. Bizim için bu mekânların önemi ne?

Buralar bugüne gelen akışta kilit rolü oynamış olan yerler. Biz buralardan, günlük hayatta, eski yaşanmışlığın farkında olmadan geçiyoruz. Oysa eski bir taş, bir kitabe, bir bina bütün geçmişi bugüne bağlıyor. Düşünün, çok eski zamanda bir şövalye de aynı tepede durmuş Kral Mohammed’in (Fatih Sultan Mehmed) ülkesine bakıyor ve Mukaddes Emanetlerin hayalini kuruyormuş. Masalcı da kaçınılmaz olarak bu kadim semtlerde şövalyelerle karşılaşıyor, mücadele ediyor. 

"İSTANBUL'UN SIRLARI GALİBA HİÇ BİTMEYECEK"

Kitapta çözemediğiniz şifrelerden söz ediyorsunuz. Birazcık sır verebilir misiniz?

Geçmiş dönemlerde ezoterik sırlar tabii ki şifrelerle saklanıyordu. Bunların bir bölümünü çözebildik ama ne yazık ki çözemediklerimiz var. Bunları tam anlamı ile çözebilmemiz için o devre ait tüm taşların, yapıların üzerindeki yazıları ve işaretleri ile detaylı bir envanterini çıkarmamız gerekiyor. Kabul edersiniz ki bu hiç kolay bir şey değil. Ve böyle bir çalışma daha önce hiç yapılmadığı için biz en başından başlamak zorunda kaldık. Önce Göksel Gülensoy ile Ayasofya’da böyle bir çalışma yaptık, sonra da Yerebatan Sarnıcı’nda aynı çalışmayı yaptık. Daha bizi bekleyen çok iş var. Öte yandan eski kitapların taranması gerek. Masalcı’daki Latince kitap gibi yüzlerce incelenmeyi bekleyen kitap var. Ve tabii tarih araştırmaları... Bitirdiğimizi düşündüğümüz an bile İstanbul bize yeni bir sırrını açmaya karar verebilir. Her anı sürprizlerle dolu çünkü. Bir haber alıyoruz yıkılan bir apartmanın altından bir ayazma çıkıyor. Sanırım İstanbul’un sırları ve şifreleri hiç bitmeyecek. Kitapta yer verdiklerime dönersek; meraklı okuyucu mutlaka çözecektir ve bana da sosyal medyadan ulaşacaktır diye tahmin ediyorum. 

Kitabın Dan Brown’ın “Cehennem”i ile benzerlikleri tesadüf mü?

Benzerlik demeyelim ama konu itibarı ile tabii ki ortak özellikler var. Hatta kitapta Cehennem adlı kitaba da atıf var, çünkü Dan Brown da sonunda bir tür algı yönetimi yapıyor ve onun da bütün bu planların içinde yer alması gerek. Öte yandan Göksel Gülensoy ile bazı konularda uzun zamandır birlikte çalışıyoruz. Biliyorsunuz Göksel’in adı Cehennem adlı kitapta geçiyor. Masalcı’da da geçiyor. Bu da çok normal, bu kadar uzun çalıştık bir de çok şey yaşadık, birlikte bazı şifreleri çözdük, romanda yer alması kaçınılmaz. 

Peki Masalcı devam edecek mi? 

Masallar toplumun hafızasını taşırlar ve dinamik süreçlerdir.  Ülkemizde ve dünyada sancılı bir safha devam ediyor. Eğer gelecek nesillere yaşanabilir bir dünya bırakmak istiyorsak bu ayrıca bizim sorumluluğumuz. Gelecek nesiller için bugünün masalını yazıyoruz aslında. Bu sebeple masal bitmeyecek...

Düzenleyen:  - KÜLTÜR - SANAT
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...