Left
Lamba

HAYIRLI RAMAZANLAR

__:__:__
Lamba
Right

Nereden nereye...

Düzenleyen:
Nereden nereye...

YAŞAM Haberleri

Mercedes-Benz Türk, Aksaray’da açtığı AR-GE merkeziyle dünyaya teknoloji ve mühendislik sunacak. Hâlbuki 50 yıl evvel imalata başladığında...

İrfan Özfatura

Mercedes-Benz Türk önemli bir hamleye imza attı. 8,4 milyon avroluk yatırımla Aksaray Kamyon Fabrikası’nda AR-GE merkezi kuracak. Türkiye de, Daimler AG’nin Almanya, ABD, Brezilya, Hindistan, Çin ve Japonya’da bulunan küresel AR-GE ağına katılacak.   
M.B. Türk kuruluşundan bu yana 80 bin otobüs ve 230 bin kamyon üretti, 77 bin araç satıp 8 milyar avro ihracat yaptı. Hâlen yollarımızda dolanan üç kamyondan biri üç kollu yıldız taşıyor, dileriz bu merkezle mühendislik satmaya da başlar. 
Hatırlarsınız Mercedes Türkiye’de 1967 yılında üretime başlamış Otomarsan adıyla 0302’leri çıkarmıştı. Bizi Aksaray’a götüren otobüsün şoförü Rıfat Bulut babadan dededen otobüsçü, bakın sektörün dününü bugününü nasıl anlatıyor:  
Çocukluğumda bir Magirus’umuz vardı. Babamla Kayseri yoluna giderdik, sonra bir 0302 aldık ve çok kovaladık. 32 yıldır direksiyon sallıyorum, gitmediğim il kalmadı, Avrupa’yı da avucumun içi gibi tanırım bu arada.
Hatta aşağıda uyurken lastik sesinden nereye geldiğimizi hissederim. Mesela Afyon girişi beton asfalttır, İzmit viyadükleri pat pat ses yapar, tünellere girip çıktıkça İstanbul’a kaç kilometre kaldığını anlarım üç aşağı beş yukarı.
Evde yatıyorum ağrılar çıkıyor, otobüste dalıp gidiyorsun, uykunun tadına doyulmuyor. 
Eskiden otobüslerde sigaralar, dumanlar, bir fren yapsan bütün kafalar kalkar. Şimdi herkesin önünde kamera, kimse yolla otobüsle ilgilenmiyor. Arabalar öyle sessiz ve sarsıntısız ki tedirgin olmuyorlar.
 

DOSTLAR DA AYAĞA
Gençliğimizde otobüs şoförleri yumurta topuk giyerlerdi. Sivri burunlu olacak ama. Dil dikiş bağcık kopça bulunmayacak. Ökçe azıcık yüksek olacak. Gerçi eski kaptanlar onu da kâfi görmez, topuğuna basarlardı. Tabana demir vurdurur, yürürken trampet gibi takırdatırlardı. Laci pantolona da yakışırdı ayrıca. 
Karadeniz hattına giden şoförler Çarşamba’dan “kontra”, güneye inenler Maraş’tan “Ökkeş işi” alırlardı. 
Topkapı’da bulunur muydu peki? 
Orada ne bulunmaz ki? İste Teksas’tan kovboy çizmesi getirsinler sana. 
O zamanlar Ayvaz suları vardı, ağızları alimünyum kapak. Muavin sefer öncesi boş şişeleri değiştirmiş, testere ile buzları kesmiş yerleştirmiştir dolaba. Buz erir mi? Erir. Göllenir mi? Göllenir. 
Peki fren yapınca? Şişeler yuvarlanır taa şoförün ayağına gelir. 
Kaptanlar bu su işinden pek hoşlanmazdı. Çünkü şişeler felaket şıngırdardı.
Sonra poşet sular çıktı “tut yakala!” “Elden ele verelim beyler, arkaya!” Isındı mı turşu gibi olur, naylon kokar. Şimdi sıcak soğuk ne alırdınız diyoruz, kekler, tuzlular, kahvaltı, çeşit çeşit ikramlar...
Nereden nereye...

ŞİMDİKİLER TAYYARE GİBİ
O zamanlar yolcu yollukla binerdi, haşlanmış tavuk, kaynamış yumurtalarla. 
Marşa basarken bütün ışıkları söndürürdük, teyp bile kapatılırdı hatta. Haa bir de şu var, çalışan araba hemen yola koyulmaz, gaz pompalanmalıdır ki hava tüpleri dola. 
Yazıhaneci “Ann kara yolcusu kalmasın!” deyip milleti oturtur, tek tek sayar, listeyi uzatır kibarca. Kaptan ilgisizce ikiye, dörde katlar ve sokardı tuşların arasına. 
Ve elini vitese atar. Önce “iki - bir” yapar sonra afilli bir hareketle geriye oturtur. Kol, dirsek kırmadan ama… Bel omuz paslaşmasıyla. Bu arada besmele çeker, gözler aynalarda.
Ve şırakkk diye bir ses, el frenini tokatlarcasına boşaltır, araba yerinden oynar.  
Bazıları direksiyona topuz takar, sol kolunu camdan çıkarır, sağ elle fırıl fırıl çevirirlerdi evvelAllah. 
Araba henüz geri geri kayarken vitesi bire takar, arkaya doğru giderken öne aktığınızı hissedersiniz. Yumuşacık ve yaylana yaylana. Bu şoförün debriyaja ne kadar hâkim olduğunu gösterir. İşte tam burada havalı kornaya ucundan dokunur, havlatır âdeta. Kesik bir ses, yarım yamalak. “Hoşça kalın” demektir uğurlayanlara.
Kalktınız araba takviyededir ihtimal, kaptan bir, iki, üç derken vitesi boşa alır pirinç mandala basar ve yine sokar üçün yuvasına. Bu arada parmağının ucuyla “ein aus” yazan sarı düğmeye dokunur, havalı kapıyı örter havalı bir edayla.
Motoru takviyede unutursanız ne olur? 
Isınır ve fazla yakar. Bu yüzden oto elektrikçiler ışıklı vites topuzu takarlar. Bunlar şeffaftır, içinde allar, güller, kurukafalar. Şimdiki arabaların takviyesi ekzoz freni yok, taksi gibiler inan.
Şoförün heveslisi vites kolu üzerinde sürreel çalışmalarda bulunurdu. Bisiklet kadrolarına sarılan naylon şeritlerden tutun, boncuk ve orlon ponponlara kadar. Hiç olmadı tesbihini asar. 
Gece tavan lambaları söndürülünce birer ikişer koltuklar yatar, vücutlar bırakılır uykunun müşfik kollarına. Ama otobüs kolikler uyumaz, büyük bir hazla lastik sesi dinler, sabırla şerit sayarlar. Eh ağlayan bir tıfıl çıkmazsa tabii. N’apsın bebe darlanır koltuklar arasında. 
Nereden nereye...

SEVEN ÖLSÜN MÜ?
Bazı yeni yetmeler de gider ön kapının basamaklarına ilişir, dirseklerini torpidoya dayar. Gözleri dikiz aynasında, yırtılan görüntüler içinden bir şeyler seçmeye çalışırlar. Ta ki şoför “oğlum çek kafanı aynayı kapatma” diye ikaz edene kadar. 
Geri çekilecek ama birazdan yine girecektir ceza sahasına.
N’apsın abi, çocuk kayıtta. 
Motorlar şimdikilere göre güçsüzdü, yük ise misliyle fazla. Arabalar makaslı, yollar laga. Rampalarda egzoz ateş kesilir, kalaşnikof gibi kıvılcım atar. 
Düz yolda vitesiniz beşte, devriniz 2.300’de ise kopmuş gidiyorsunuzdur, süratiniz temiz 100 km civarında. Bas basabildiğin kadar, radar ney yoktur o sıralar. 
Mola yerlerinde muavin koşup takozu yetiştirir, sonra lastikleri tokmaklar. Motor kaputunu açar, dinler, koklar, kasnaklara kayışlara bakar. Sıhhatli motor belli olur, çın çın öter âdeta. 
Muavinler uzun süre sınanır direksiyona oturtulmaz. Öyle ya her şeyin zamanı var. Gelgelelim gece otobüs onların elindedir, yol verir, yanaştırır, tadını çıkarırlar. Hareketlerinde rahatlık yumuşaklık hissediliyorsa olacaktır. Virüsü kapmıştır artık, söz nasihat mafi fayda…
Gece uyku bastırdı mı opon artı kola alanlar olurdu, kahve gripin de uyku dağıtır, biraz da çayla tein çaktın mı gözler çakmak çakmak yanar. Menzile varınca felç eder o başka.
Yorgunluktan orta halıya sünger serip uyuduğumu bilirim, üstüme basıp çiğnerlerdi, uyanıp da “ne yapıyorsun” diyemezdim adama. 
Bence uykunun yerini bir şey tutmaz, kriz geldi mi bırakacaksın. Yolcuyu bekleteceksin icabında. Ben belki Türkiye’deki sigara kullanmayan tek uzun yol şoförüyüm, işi kabak çekirdeği ile çözdüm. Yolum Niğde Nevşehir’e düşüyor nasıl olsa. 
Şimdi akaryakıt çok pahalı, yazıhaneler araba kalkmadan %40’ını alıyorlar. Garaj çıkışları, otoban ücretleri, cezalar hasılatı götürüyor. Daha yağı filtresi değişecek, ön takım elden geçecek, düşünün bir lastik 1.500 lira.  
Otogarlara 15 dakika girince100 lira veriyoruz. Sigorta ağır, bandrol 5 bin, kasko 30-35 bin lira. Artık şahısların araba sahibi olması mümkün değil, gidip büyük firmalarda çalışabilirsin anca.
 

TADI KALMADI
Mahalli şirketler de bitiyor. Hâlbuki halkla iç içeydik, hemşehrilerimiz çoluk çocuklarını bize emanet ederlerdi. Asker mektubu, talebe harçlığı, hatta kuyumcular tamir için altın yollarlardı Kapalıçarşı’ya, atardık bagaja bir şeycik olmaz. 
Güzel günlermiş onlar.
Eskiden yoruluyor ama para kazanıyorduk. Düşünün arabanın borcunu bir yılda ödeyebilirdin pekâlâ. 
Şimdiki sıkıntıları anlatsam destan olur. Bizimki sahipsiz meslek, adam 50-100 bin liraya büfe açıyor, birinci sınıf esnaf. Bizim altımızdaki araba milyon lira ama kimse kaale almıyor. Kâhyası, tamircisi, benzincisi, çaycısı, çorbacısı, taksicisi, kahvecisi, otelcisi, kuru temizlikçisi, berberi bizim üzerimizden kazanıyor. Herkese hayrımız var lâkin istikbalimiz iyi görünmüyor. 

Nereden nereye...

MERDİVENDEN ÇIKIYOR, PATİKADAN İNİYOR
Türkiye ticari araçta Avrupa’nın önde gelen ülkelerinden biri. İşe montajla başlamıştık ama her geçen gün yerli yüzdesi yükseliyor. Yan sanayii çok güçlü. Bu da markaların elini güçlendiriyor. Türkiye’de üretim yapanlar hayatlarından memnun, yapmayanlar da gelmek için fırsat gözlüyor. 

 

Düzenleyen:  - YAŞAM
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...