Artık Osmanlının silüeti vardır İstanbul'da...

Düzenleyen:
Artık Osmanlının silüeti vardır İstanbul'da...

Ramazan Haberleri

Bilinen hayli Fatih Camii var: Amasra’da, Enez’de, Köstendil’de, Priştine’de, Ortahisar’da… Ama Fatih Camii dendi mi önce İstanbul Fatih’teki gelir akla.

İstanbul alındığında perişandır. 2 asır evvel şehri istila eden Latinler, yakmış, yıkmış, çalmış çöle çevirmişlerdir âdeta. Fatih gecikmeden imar faaliyetlerine başlar. Türklerin mimaride de var olduklarını gösterecektir cihana. Bunun için zarif bir cami yaptırmalıdır mesela. 
Fatih Camii’nin bulunduğu alan İstanbul’a hâkimdir lakin On iki Havari (Hagioi Apostoloi) Kilisesi bulunmaktadır o sıra. Fatih burayı Ortodoks patriğine tahsis eder. Patriğin başka bir yere taşınmak istemesi üzerine (1455) boş kalır yıllarca. Sultan Fatih, Mart 1463’te inşaata başlar ve 8 yıl sonra saf tutar tekbir alırlar. 
Cami, şehre yeni bir inancın hâkim olduğunu göstermesi açısından mühimdir, artık bizim silüetimiz de vardır İstanbul’da...

TİTİZ BİR SİMETRİ
 Külliye dâhice düzenlenmiş, binalar titiz bir simetriye göre yerleştirilmiştir. Ortada cami, kıbleye dönerseniz sağ tarafta Bahr-i sefid (Akdeniz) medreseleri, sol tarafta Bahr-i siyah (Karadeniz) medreseleri. Bunların önlerinde tabhâne ve dârüşşifâ. Çarşı ile hamam biraz daha kenarda. Mektepler, kervansaray, muvakkithane, darül kurra… Tabii bir kısmı yenilir zamana. 
Bu muhteşem eserin mimarı da Sinan’dır. Azatlı Sinan adıyla da anılan Sinan-ı Atik, yani Eski Sinan! 
Sinaüddin Yusuf bin Abdullah dahi malını mülkünü Kumrulu Mescid’e harcar, mektep, zaviye yaptırır yanına. Kendisi de haziresinde yatmaktadır. 
Osmanlının kavmiyet diye bir derdi yoktur ama Fatih Külliyesinde Bizans mimarisinden iz bulunmaz. Bizdendir baştan ayağa. Zaten Rumlar yıllardır bu tür projelere yaklaşacak güçten mahrumdurlar. Türk mimarları ise Edirne Üç Şerefeli Camii ile sınıf atlamış, çıtayı asmışlardır yukarılara. 
Fatih Camii 1509 yılında “küçük kıyamet” denilen zelzeleden hasarlı çıkar. Sütun başlıkları parçalanır, kubbe yerinden oynar. 1557 ve 1754 sarsıntılarıyla da yıpranır ayrıca, onarılsa da 1766 zelzelesine dayanamaz. 
Nitekim Sultan III. Mustafa, Hâşim Ali Bey’i emin tayin eder ve yaptırır sil baştan. 
İşte bugünkü cami o camidir, yani Nisan 1771’den kalma...
İlk caminin ortada büyük bir kubbesi vardır, mihrap tarafında yarım kubbe yaslanır ona. Yanlarda daha alçak üçer kubbe daha... 
Fatih Sultan Mehmed 1481’de Gebze Sultançayırı’nda vefat eder. Na’şı İstanbul’a getirilir, Ebül Vefa hazretlerinin kıldırdığı cenaze namazından sonra defnedilir. 
1782’deki Cibali yangınında halk kurtardığı eşyaları cami avlusuna yığar, bir kıvılcım gelir ortalık tekrar toz duman. Türbe de zarar görür bu arada.

İLİM YUVALARI
 Fatih Camii’nin iki yanındaki medreselere Sahn-ı seman denir ki Molla Hüsrev, Ali Kuşçu, Mevlâna Ali Tusi gibi ünlü hocalar ders verir burada. Her medresede sahn etrafına dizilmiş 19 oda, dershane, gusülhane ve helalar... Medreseliler kandille aydınlanır “Ehl-i Suffa”nın feyzinden hissedar olmaya çalışırlar. 
Tetimme (Tamamlama) medreseleri ise dörderden sekiz tanedir. 
İstanbul’da Osmanlının yaptığı ilk Sıbyan Mektebi de buradadır ve Daru’t-talim ismiyle anılır. Osmanlı çocuğu 4 yaş, 4 ay, 4 günlük olduğunda mektebe başlar. 
Dârüşşifâ İstanbul’daki ilk Türk hastanesidir. 
Hazirede 400 kadar kabir vardır. Burada pek çok âlim ve devlet adamı yatar. Fatih Sultan Mehmet Han’ın hanımı Gülbahar Hatun, Plevne Kahramanı Gazi Osman Paşa, Şeyhul İslâm Dağıstanlı Ömer Hulusi Efendi, Hoca İshak Efendi, Ahmet Cevdet Paşa, Ali Emiri Efendi, Ahmet Âmiş Efendi gibi… II. Mahmud’un annesi Nakşıdil Sultan için de bir türbe ile sebil yapılır. 
Külliyenin güney tarafında bulunan “Çukur Hamam” da 1766 zelzelesinde zarar görür. Tamir edilmez ve ardiye gibi kullanılır. 
Sultan Mehmed sekiz medresenin dördünde (Sinobiyye, Şeyhiyye, Muslihuddin ve Kāsımiyye) birer kütüphane kurar. 1. Mahmud, kıble duvarı bitişiğinde müstakil bir kütüphane yaptırır, 6 hâfız-ı kütüb ve bir kâtib-i kütüb tayin eder başına.
Fatih Camii’nde günün her saati bir ders ya da vaaz vardır. Meraklılar fıkıh, hadis, tefsir derslerini izleyebilir pekâlâ. 
Selanik’ten İstanbul’a gelen hareket ordusu Fatih Camii’ne de baskın yapar, Caminin Akdeniz cihetinde mermi izleri durmaktadır hâlâ. 
Muvakkithâne ahşap bir binadır. Zaman zaman yenilense de 1918 yangınında kül olur. Bizzat Ali Kuşçu’nun yaptığı “güneş saati” sağ minarenin kaidesinde durmaktadır hâlâ. 
Akdeniz cihetinde tabhane vardır. Misafirhane olarak kullanılır, yemek de çıkarılır. Kervansarayın tonozlu kısmı yıkılır. 80’li yıllarda yerine Vakıflar İşhanı yapılır. Devehanı diye bilinir civarda.

Düzenleyen:  - Ramazan
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...