Buhara'nın gülleri, Yedi pir & Çar Bekir

Düzenleyen:
Buhara'nın gülleri, Yedi pir & Çar Bekir

Ramazan Haberleri

Samaniler İslamiyeti öğretsin diye Yemen’den dört seyyid getiriyor, Buhara’ya yerleştiriyorlar... Bunlar bir dergâh kuruyor, zahirî ve batıni ilimlerde mütehassıs âlimler yetiştiriyorlar.

Yeryüzünde kilometrekareye düşen tarihî eser bakımından en zengin şehir Buhara.  Nereye baksanız, mescit, han, hamam, medrese...
İnsanın ah diyesi geliyor, ah bir de Harezm orduları Cengiz karşısında dağılmasaydı, neler durur, neler neler olurdu daha! 
Rus generali Frunze de Moğolları aratmıyor, şehri acımadan bombalıyor.
Yetmiyor yağmaya başlıyor, kendi çarptıklarını bilmiyoruz ama Moskava’ya 100 vagon altın yolluyor. 
Neyse... Buhara bu hâliyle de güzel. Misafirler Özbek pilavlarını kaşıklıyor, şaşlıkları dürüm yapıyorlar. Porselen fincanlarda gök çaylar içip meyve tabakları arasında kayboluyorlar. Çiniler, deriler, minyatürler, takkeler ve tek parça tahtadan oyulmuş, rahleler.
Yani diyeceksiniz, alış veriş meraklıları için de çok şey var burada. 
Yerliler, hazır Buhara’ya gelmişken 7 pir ve Dört Bekir (Chor Bakr) ziyaret etmelisiniz diyorlar.  7 pir Abdülhalık Goncdüvanı, Arif-i Rivegeri, Mahmud-i İncirfagnevi, Ali Ramiteni, Muhammed Baba Semmasi, Seyyid Emîr Külâl ve Şah-ı Nakşibend hazretleri. 
Bunları bir günde gezmek kolay değil, zira biri Hive yolunda biri Semerkand tarafında. 
Çar Bekir kolay ama. Şehrin içinde sayılır, taksiciler biliyor.
Buhara’nın Batısında dut ağaçlarının merasim kıtası gibi sıralandığı bir alanda sarı sarı kubbeler yükseliyor. Yaklaştıkça çiniler parlıyor, havuz, mezar, minare derken düşüveriyorsunuz 16. yy’dan kalma bir avluya.
Gelenler sadece müminler değil, İtalyan ve Fransız grupları da Asya Türk mimarisinin en bozulmamış örneklerini izliyorlar hayranlıkla. 
Avrupalılar Nekropol diyor, rehberler ölü şehir ifadesini kullanıyorlar. Ancak hava hiç de öyle değil, ruhaniyetlerini hissediyorsunuz, sanki nefes alıp veriyor. Köyün adı Sumitan (dokumacılar) Samani hanedanının hüküm sürdüğü yıllarda İsmail Bey Yemen’den dört Evlad-ı Resûlü Buhara’ya getiriyor ve şehrin batısında bir arazı veriyor. 
Bir dergâh kuruyor, zahirî ve batıni ilimlerde mütehassıs âlimler yetiştiriyorlar. 
En büyükleri Ebû Bekir Said Yamani adlı bir alim. İsmail Samani’ye müşavir oluyor ayrıca. 
Ebû Bekr Muhammed ibn Fazl Yamani ise bir hadis âlimi, aynı zamanda tüccar, kervanları Buhara ile Orta Doğu arasında gidip geliyor. Bir nevi irtibat sağlıyor. 
Ebû Bekir Muhammed Hamid Yemani ise gök hareketlerini kitap gibi okuyor muvakkitlik yapıyor. 
Ebû Bekr Ahmed Yemani ise bir fakih, Samani hükümdarına İslami hükümleri öğretiyor. Dört kardeş dünya işlerinden ellerini eteklerini çekmiyor, kurdukları müesseselerde semtin çocuklarını istihdam ediyorlar. Değirmenler fırınlar açıyor, el sanatlarını destekliyorlar. Mahalleye her gün bin ekmek dağıtılıyor. 
Dört Bekirler para kazandıkça, komşularını kalkındırıyor, kanallar açtırıp çiftçiyi güldürüyorlar. 

 NURLU HAZİRE
 Hicri 360’da büyük ağabey Bekir Said vefat ediyor. Bilahare kardeşleri de yanına defnediliyor. 
Halk tarafından dört kardeş manasına gelen Chor Bakr diye anılıyor. 
1560 yılında Şeybani Hanı II. Abdullah, asil ailenin hatırasını yaşatmak için cami, medrese ve hankah inşa ediyor. Şaşılacak şey ama inşaat sadece bir yılda bitiyor. 
Ve bu hayrı darü’l-bekaya yürüyen hocası Ceybar Şeyh Muhammed İslam Hoca’nın ruhuna hediye ediyor. 
İlerleyen yıllarda eşraf, devlet adamları buraya gömülmek istiyor ve kabristan büyüyor. Günümüzde camii ibadete açık, talebeler Kur’ân-ı kerim okuyor. 

MİMARİ ŞAHESER
 Hazirenin etrafı yüksek duvarlarla çevrili, büyük bir taç kapıdan içeri giriyorsunuz, sağınız solunuz hatta ayaklarınızın altı tuğla döşeli. Her adımınız duvarlarda yankılanıyor. Kuş sesinden ağaç hışırtısından başka bir ses yok. Müezzin ezan-ı Muhammediyi avluda okuyor, ses katlana katlana yükseliyor. 
Ortada derince bir havuz, kubbeleri aksettirip resmi güzelleştiriyor. Etrafı bahçelerle çevrili misafirler meyveye doyuyor. 
Abdullah Han ve sonra gelen Şeybani hanları burayı ziyaret etmekten hoşlanıyor, devlet ricali güneş altında kalmasın diye yolun iki kenarına (takriben 5 km) kanal açılıyor; çınarlar kavaklar, salkım söğütler dikiliyor. 
Yer yer bağlar, gülistanlar yolculara nefes aldırıyor. 
Sonra Nakşibendi büyükleri yerleşiyor ve zikr-i hacegâna oturuyorlar. 
Buhara'nın gülleri, Yedi pir & Çar Bekir
DEV KÜLLİYE
Külliyede 30 civarında mimari değeri olan bina var. Hücreler, çilehaneler, dervaza, taxhorothane (taharethane-şadırvan)...

DERGÂHTAN KOLHOZA 
Sovyet zamanlarında burası kolektif çiftlik yapılıyor (Kolkhoz Pravda). 1991’de bağımsızlıktan sonra tekrar Chor Bakr’a dönüyor. Külliye yüzde 80 nispetinde orijinal, tamir ve restorasyon ile yıpranmamış daha. Sanat tarihçiler planını çok zekice buluyor, usanmadan fotoğraflıyorlar.  Ve mekân UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne alınıyor.  Özbek hacıları yola çıkmadan evvel mutlaka buraya uğruyor, sünnet çocukları ve gelin konvoyları eksik olmuyor.

 

Düzenleyen:  - Ramazan
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...