Bu iş aceleye gelmez

Düzenleyen:
Bu iş aceleye gelmez

Ramazan Haberleri

Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) “Hırsızların en büyüğü, namazından çalandır. Yani namazın rükünlerine riayet etmez, rükû ve secdelerini hakkıyla yerine getirmez” buyurdular

Namazı büyük bir emir bilmeli, ilk vaktinde, cemaatle ve tadil-i erkân ile kılmalı. Yani rükû ve secdelerde, kavmede (rükûdan kalktığımızda) ve celsede (iki secde arasında) bütün uzuvlarımız tam oturmalı hareketsiz kalmalı. Sükûn ve vakar korunmalı.
Server-i âlem “aleyhissalatü vesselam”, rükû ve secdelerini tam yapmayan birini gördü. “Namazlarını böyle kıldığın için, Muhammed’in (aleyhissalâtü vesselam) dininden başka bir dinde ölmekten korkmuyor musun” buyurdular.
Rükû ve secdeler tam yapılırsa, namaz sevinçli ve nurani olur, Melekler onu göklere taşırlar. Namazı da sahibine şöyle dua eder: “Sen beni muhafaza ettiğin gibi Allah da seni muhafaza etsin.”
BİR HAFTADA TAMAM
 Kur’ân-ı kerim okumak zor bir şey değil. Her mümin yüzünden okumayı öğrenmeli, hiç değilse namaz sûrelerini bir hoca efendiye dinletip hatalarını tashih ettirmeli. 
Mesela: Haşa kulfü diye bir sûre yok. İhlas-ı şerif var. Bir kere ‘kef’ ile değil ‘kaf’ ile başlıyor ve ehad kelimesindeki h (ha) harfidir dikkat. Kalkale yapılmazsa (D’ye basılmazsa) ehad (ehat) gibi bitiyor. Samed, Yelid, Yûled kelimeleri de aynı şekilde ihmal ediliyor.
Süpaneke diye bir kelime yok. Subb (burada basıyoruz biraz) haneke (Ha ile). 
Arapçada P diye bir harf yok. Ö yok, Ç yok, J yok
Üç tane h var: He Ha Hı
Üç tane s var. Se, Sin, Sad
Üç tane z var. Zel, peltek Ze, Zı
Biri kalın iki tane T var.
Bizde hiç olmayan Ayın, Gayın, Lamelif var, Dat var. 
Ayrıca iki elif miktarı, dört elif miktarı çekilen yerler var, geçilmesi ve asla geçilmemesi gereken duraklar var. Korkutmak için söylemiyoruz. Kesinlikle zor değil, namazımızı kurtaracak kadarı iki günde öğrenilebilir. Zaten kulaklarımız aşina.
FIRSAT VARKEN DAHA
 Cüneyd-i Bağdadi hazretleri buyurdu ki: Dünyanın bir saati, kıyametin bin senesinden iyidir. Çünkü bu bir saatte salih ameller işlenebilir. O bin senede ise hiçbir şey yapılamaz.
Fırsat varken ilmihâl kitaplarından namaz bahsi okunmalı ve bir hoca efendinin önünde diz kırmalı. 
Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem” Uhud Harbi’nde mübarek dişleri kırılıp yanağından kanlar aktığı hâlde “Ya Rabbi! Kavmime hidayet ver” buyurdular “Onlar bilmiyorlar.” 
Hâlbuki Hendek günü, müşrikler ikindi namazını kılmalarına fırsat vermeyince çok üzüldüler dayanamadılar: Ya Rabbi! Onların kalplerini ve kabirlerini ateşle doldur!
SEKSEN HUKBE
 Bir kimse, bir vakit namazı kasten terk ederse, onun cezası cehennemde seksen hukbe yanmaktır.
Bir kavle göre, bir hukbe seksen ahiret senesidir ki, altı bin dört yüz sene eder. Bir kavle göre de bir hukbe seksen bin senedir. 
Namaz kılmayanlar “Esselamü aleynâ ve alâ ibâdillahissâlihîn” duasından kardeşlerini mahrum bırakıyorlar. 
MESNEVİ-Yİ ŞERİFTEN
 Dekûkî, Allahü teâlânın sevgisiyle dolu bir velidir. Hikmetli konuşur, bulunduğu mekânı makam edinmez, iki gün aynı yerde durmaz. Gündüz seyir hâlindedir, gece namazda. 
Seyahatten maksat, hâlis bir kul ile konuşmaktır, dostlarla buluşmak. Bir yandan yürür, bir yandan da “Ey Rabb-i muin! Has kullarına beni yakın eyle” diye yalvarır.
Bir gün yedi dervişle karşılaşır. Selamlaşırlar: 
- Ve aleyküm selam ey Dekûkî. 
- Siz benim Dekûkî olduğumu, nereden biliyorsunuz? 
- Ehl-i nazar Hak teâlânın muhabbetiyle dolu olan kalbi anlar. 
Birlikte sohbete oturur, feyz alırlar. Bâtıni kirleri gözyaşı ile yıkar yuğarlar.
Ve iki rekât da namaz kılıp gönüllerini ziynetlendirmeyi arzularlar.
Dekûkî imamete geçer. O yedi kimse namaza dâhil olur, ne zaman ki tekbir alırlar, âdeta âlemden çıkarlar.
Allahü ekber’in hakiki manası budur ki, “Ey Hüdavendi-i âlem! Bizler sana, kurban olmuşuz. Çünkü İbrahim aleyhisselam kurban keserken tekbir getirdi.” 
Rabbim bize de öyle namazlar nasip eder inşallah.
VAKİTTİR, KALK! 
 Bayezid-i Bistami hazretleri bir sabah kalktığında güneş doğmuştur. O kadar üzülür ağlar ki anlatılamaz, perişan olur âdeta. 
Allahü teâlâ bu pişmanlıktan hoşnut olup yetmiş bin namaz sevabı verir ona. 
Yine bir sabah. Yine uyku hâli. Şeytan gelip, ayağından tutar.
- Kalk, kalk, namazın kaçacak.
- Ey mel’un, sen böyle bir şey yapmazdın? 
- Şimdi yine ağlayacak sızlayacak yetmiş bin namaz sevabı kazanacaksın. Sen kıldığının ecrini al yeter, ben de kahrolmayayım bu arada.  

 Hiçbir MÂNİ namaza MÂNİ değil...

 

Bir Müslümanın başına gelen hastalık, dert ve hüznü Allahü teâlâ o kişi için günahlarına kefaret sayar. O yüzden bir engelli asla Yaradan’a isyan etmez, ibadetlerinden taviz vermez. Âmâ bir sahabe olan Itban bin Malik bir gün Peygamber Efendimize gelerek “Ey Allah’ın Resûlü! Benim gözlerim iyi görmüyor. Evimle kabilem arasındaki nehir, yağmur yağdı
ğında taşıyor ve geçmem zor oluyor. Evime gelir bir yerinde namaz kılarsan orayı mescit edineceğim” der. Efendimiz o sahabeyi kırmaz, ertesi sabah güneş doğup yükseldikten sonra beraberinde Hazret-i Ebû Bekir ile Itban’ın evine gider. O sahabenin gösterdiği yerde namaza durur, arkasındakiler de ona uyarak namaz kılarlar...

Düzenleyen:  - Ramazan
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...