Benin'de sofralar bereket oldu

Düzenleyen:
Benin'de sofralar bereket oldu

DÜNYA Haberleri

Benin’de bereket sofraları açan Deniz Feneri Derneği; yetimlere bayram harçlığı, talebelere Kur’ân kursu, köylere su kuyusu, fakirlere erzak, Müslümanlara ise bir cami hediye etti.Benin, Fon dilinde ve Vudu inancında bereket anlamına geliyor. Deniz Feneri Derneği, rahmet ve bereket ayı ramazanda Müslümanlara ‘Benin’i doyasıya hissettirdi.

OSMAN SAĞIRLI - BENİN

Brezilya’nın Salvador De Bahia şehrindeki Mercado Modelo köle hapishanesinin girişinde “Burada Dahomey’den getirilen köleler Portekiz ve İspanyol tacirler tarafından Amerika kıtasına satılmıştır” şeklinde bir yazı görmüştüm. İlk defa o zaman böyle bir ülkenin var olduğunu duymuş haritada uzun süre aramıştım. Meğerse Dahomey 1975’te önce Benin Halk Cumhuriyeti sonra da Benin Cumhuriyeti olarak isim değiştirmiş. 
Ne senin ne benim, sadece Benin
Dünya haritasına bakın Afrika’nın batısında külahta dondurma şeklinde bir ülke göreceksiniz. İşte Benin orası.  Fransızlar bir tarafından İngilizler bir tarafından ısırmışlar ülkeyi, biri senin diğeri benim demiş ve dünya haritasına ülkenin tarihini birebir yansıtan bir görüntü bırakmışlar. Uzun zamandır görmek istediğim bir ülke.  Deniz Feneri Derneği ramazan programı için davet edince tabii ki evet diyorum.
Hattat Mahmut Şahin, Avukat Hasan Hüseyin Palan ve Beninli Ahmet Yunus’tan oluşan ekibimizle 8 saate yakın bir uçuşun ardından oradayız. Benin, Afrika’da ayak bastığım 40. ülke.  Tipik Afrika ritüelleri burada da pasaport kuyruğunda başlıyor. Beyazlar için dizlerini kırarak selamlayan ama yavaş hareketlerle zamanı dolduran insanlar.  Tepki gösterdiğinde ise hey bro here is Africa cevabını aldığın bu topraklarda sabırlı olacaksın. Öyle de yapıyoruz; evrak doldur, olaya parmak bas, kameraya göz kırp, bagajının etiketini çıkar gibi sayısız talimat sonrası gece yarısı ülkeye adım atıyoruz. 
İki başkentli ülke
 Gündüz insanların gece sokakların kapkara olduğu Cotonou’da mevsim kış. Kış dediysem bizdeki gibi değil. Kaldı ki burada zaten sulu yaz susuz yaz diye iki mevsim var. Yağmur eşliğinde otele doğru yol alıyoruz. Beninli Ahmet Yunus 6 yıldır Türkiye’de eğitim gördüğünden esprileri peş peşe patlatıyor… “Başkente hoş geldiniz” Başkent  Porto-Nova idi. Hâlbuki uçak Cotonou’ya inmişti. Ahmet,”Porto-Nova ismini Portekizliler vermiş. Bizim her şeyimiz  Fransız artığı. O sebeple orayı siyasi burayı idari başkent olarak kullanıyoruz” Gerçekten de ülkenin iki başkenti varmış. Bütün devlet daireleri bizim bulunduğumuz şehirdeymiş…
Afrika’nın özgürlüğü kadar uzak
 Birbirlerine tam tam sesleri haricinde benzemeyen yerel müzikler,  yüzlerce aracın aynı anda çıkardığı korna sesleri, her biri tenor edasında, gırtlağını kullanan erkeklerin hoparlörden çıkmış gibi konuşmaları ve bilumum gürültü orkestrası, sabahın olduğunun habercisi.  Zücaciye dükkânını başında taşıyan seyyar satıcıların araçlardan sayıca fazla olduğu caddelerden geçip Nikki’ye doğru yol alıyoruz. Şehirden çıkınca hem kalabalıktan uzaklaşmanın hem de yeşile kavuşmanın ferahlığı ile derin bir nefes alıyoruz.  Bakmayın kuraklığı anlatanların Afrika’yı örnek vermelerine, ülke o kadar yeşil ki toprağı sadece evlerin duvarlarında görüyoruz. Ahmet Yunus, yolumuzun üç saat kadar süreceğini söylese de yol uzadıkça uzuyor. Biz üç saate üç daha ekliyoruz, Ahmet Yunus ise ne kadar kaldı sorularına 15 kilometre... Nikki Afrika’nın özgürlüğünden daha uzak geliyor âdeta. İftarı Parakou’da yolda yapıyoruz, sahura az bir zaman kala 430 kilometreyi tamamlayıp Nikki’ye varıyoruz. 
Krallara layık açılış
 Mikroskobik sineklerin gece boyu makyaj yaptığı günün sabahında ilk durağımız Avukat Hasan Hüseyin Palan Bey’in eşi tarafından yaptırılan Borgou’daki Fatma Nevhilal Kur’ân Kursu. Burası için çok büyük bir ihtiyaç öyle ki ülkedeki 12 kraldan biri olan bölge kralı bile açılışa katılıyor. Dualar eşliğinde kurdele kesiliyor. Ardından 76 yetim çocuğa bayram harçlığı dağıtılıyor. Kesilen adak hayvanları da bölgedeki fakir halka ramazan erzakları ve zarf içinde uzun süre yetecek parayla birlikte paylaştırılıyor. Bayram âdeta bir hafta erken geliyor buralara…
Ölüleri dik gömüyorlar
İstikamet Ahmet Yunus’un doğup büyüdüğü Natitingou. Köyler kasabalar geçiyoruz. Bizde yol boyu mezarlıklar olur burada hiç yok. Merakımız cevabını buluyor. “Burası Putperestlerin yoğun olduğu  bir bölge ve ölüleri evlerinin civarında dik gömüyorlar. Öyle hemen de değil. Ölüye güzel elbiselerini giydirip ilaçlıyorlar. Bir ay boyunca çevreye ölünün karşısında ziyafet verip eğlenceler düzenledikten sonra” İstanbul’da mezar yeri sıkıntısı olduğunda bir SHP’li meclis üyesinin “dik gömelim” teklifi geliyor aklıma kesin buraya gelmiştir diyerek gülüşüyoruz. 
 

Benin'de sofralar bereket oldu

 

Hattat, sanatını duvarda anlat
 Ertesi gün Hattat Mahmut Şahin ve talebelerinin yaptırdığı caminin açılışı için Tanguieta’dayız. Hattatların pir-i sanisi,  Kur’ân-ı kerimin hattatı Hafız Osman’ın ismi ahde vefa örneği olarak verilmiş camiye. Yaptıranlar da isim de hattat olunca iş değişiyor tabii. İstanbul’dan beraberimizde getirdiğimiz Hatttat Mahmut Şahin’in yazdığı birbirinden güzel Cihar-ı Yâr-i Güzin’i caminin dört duvarına asıyoruz. Caminin bereketi, nazar boncukları gibi duruyor. Aynı zamanda hafız olan Ahmet Yunus burada Kur’ân tilavet ediyor. Ardından öğle vakti ile birlikte ilk ezan. Cemaatten bazıları duygusal anlar yaşıyor. Ve ilk namaz…

Onlar kirli beyaz
 Cemaate Deniz Feneri Derneğinin ramazan yardımı dağıtacağı duyuruluyor. Batılıların bir şeker için bile birbirleriyle kavga ettirdiği insanlarda hareketlenmeler oluyor. Çocuklardan Yovu (sömürgeci beyaz) sesleri yükseliyor. Ahmet Yunus’un elini iki dudağına ortasında buluşturup “ayıp” cümleleriyle birlikte sessizlik hakim oluyor. Cami imamının ismini belirlediği aileler tek tek çağrılıp erzakları teslim ediliyor. Ardından tabii ki beyaz adam diye bağıran çocuklar... Kirli beyazdan başka beyaz görmeyen çocuklara da Deniz Feneri gönüllülerinin gönderdiği oyuncak ve bayram harçlığı dağıtılıyor. 
Akşam ezanı ile birlikte camide kurulan iftar sofrası 5 yıldızlı otellere taş çıkaracak türden. Etli pilav, meyve, meşrubat. Miktarı az olsa da tadı dünyanın hiçbir yerinde yok.  Benin mahallî dilde bereket amanasına geliyormuş. Öyleyse Afrika’nın en ücra köşelerinde unutulan garip Müslümanların bu ramazanda hatırlayanların, vesile olanların ömürleri, sofraları, kazançları ‘Benin’ olsun... 
Benin'de sofralar bereket oldu

 Yüzen köy Ganvie  

 11.  yüzyılda Fon ve Dahomey Krallıklarının askerlerinin şiddetine maruz kalan Ganvie köylüleri, kendilerince ilginç bir metot geliştirmiş. Rivayete göre dinî sebeplerle suya girmekten kaçınan askerlerden korunmak isteyen halkevlerini suyun ortasına yapmış. Yaklaşık bin yıldır su üzerine kazık çakarak yaptıkları evlerde yaşayan Ganvie sakinlerinin sayısı 10 bini geçmiş. Marketlerin, okulların, pazarların bile su üzerinde kurulduğu köyün tek ulaşımı küçük kayıklar, tek geçimi ise sudaki balıklar.

Öğrendiğim Benin
l Batı Afrika’da Kuzey Atlantik Okyanusu’nun kıyısında yer alan Benin,  batısından Togo, kuzeybatısından Burkina Faso, kuzeydoğusundan Nijer, Doğusundan ise  Nijerya ile komşu. 114 bin kilometrekare yüz ölçümüne sahip. Yaklaşık 11 milyonluk nüfusun 3 milyona yakın Müslüman, çoğunluğu Hristiyan ve putperest. Animistlerin sayısı da azımsanmayacak bir oranda.
l Bugünkü Benin, Fon, Dahomey ve Benin Krallıkları ile birçok kabilenin bakiyesi. Ancak gerçek Benin Krallığı bugünkü Nijerya sınırları içerisinde kalmış. Hatta orada bir şehrin de ismi. Hâl böyle olunca yüzden fazla dil konuşuluyor. En yaygın mahallî dil Fonca. Kabileler aralarında kendi dilleriyle anlaşamadıklarından sömürge dili ve resmî dil olan Fransızcayı kullanıyor. 
l 1800’lü yılların ortalarına kadar Portekiz ve Hollandalı sömürgecilerin “ Köle Sahili” olarak kullandığı Benin sahilde “dönüşü olmayan yol “ ismi ile kölelerin bu topraklara veda ettiği utanç yoluna ev sahipliği yapıyor. Ne gariptir ki, UNESCO’nun dünya mirası listesinde. Keşke yoldan çok ülkeyi miras listesine alsalardı. Lakin dünyanın birçok ülkesine köle olarak giden ve oralarda kalan bugünkü siyah kökenli insanların hepsinin atası da mirası da bu topraklarda.  
 l Dahomey Krallığı olarak bilinen ülke 1800’lü yılların sonlarında Fransız sömürgesi olmuş. 1900’lerde Nijerya’da petrol keşfeden İngilizler burayı da bir süreliğine ele geçirmiş. Fakat Fransızlar ile yaşanan savaş (pazarlık) sonrası ülke bölünmüş Nijer, Nijerya, Benin, Togo gibi ülkeler çıkmış. Bugünkü Benin Fransızların, petrol zengini Nijerya İngilizlerin olmuş. Portekiz ve Hollandalıların üstünü sömürdükleri ülkeyi Fransızlar yeşillik olsun diye sömürmemişler; 1980 yılında petrol çıkarmaya başladıkları rezervlerden ihracat yaparak ciddi gelir elde etmeye başlamış. Şimdi ise ülkedeki askerleri eğitiyoruz gerekçesiyle münavebeli olarak Belçikalılarla birlikte bu topraklarda gün geçiriyor, atadıkları yöneticilere gözüm üstünde mesajı veriyorlar! 

 

 

Düzenleyen:  - DÜNYA
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...