Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın: Erbil yönetimine referandum uyarısı

Düzenleyen:
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın: Erbil yönetimine referandum uyarısı

GÜNDEM Haberleri

Erbil yönetiminin referandumdan vazgeçmesi çağrısı yapan Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreter Yardımcısı ve Sözcüsü İbrahim Kalın, bundan vazgeçilmemesi halinde bunun sonuçlarının olacağını belirtti. Kalın, birkaç hafta içinde bazı yeni gelişmelerin olabileceği yönünde beklentisi olduğunu da belirtti. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Twitter hesabındaki unvan bölümünde yazan "Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı" ifadesinin "Türkiye Cumhurbaşkanı" ile değiştirilmesine ilişkin olarak da konuşan Kalın, "Türk Dil Kurumu'na da danıştık, Türk Dil Kurumu'nun da hem sözlüğünde hem yaptığı diğer izahlarda bakıldığında aslında çok mantıklı bir şey var" diye konuştu.

Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreter Yardımcısı ve Sözcüsü  İbrahim Kalın, Best FM'de yayınlanan "Konuşan Türkiye" programında gündeme  ilişkin açıklamalarda bulundu, soruları yanıtladı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Twitter hesabındaki unvan  bölümünde yazan "Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı" ifadesinin "Türkiye  Cumhurbaşkanı" ile değiştirilmesinin hatırlatılarak, bu tasarrufun neden  yapıldığının sorulması üzerine Kalın, bu kullanımın yeni bir şey olmadığını,  Cevdet Sunay döneminden bu yana tüm cumhurbaşkanları tarafından kullanıldığını  hatırlattı. Bu kullanım örneklerinin sosyal medya hesaplarından paylaşıldığını  aktaran Kalın, "Cevdet Sunay'ın, Fahri Korutürk'ün, Özal'ın, Demirel'in,  Sezer'in, Sayın ABDullah Gül'ün birçok davetiyesinde 'Türkiye Cumhurbaşkanı'  ifadesi kullanılmıştır. Nitekim YSK'nın 2014 yılında Cumhurbaşkanımızın seçimiyle  ilgili Resmi gazete'de yayımlanan kararına baktığınız zamanda orada da 'Türkiye  Cumhurbaşkanı olarak seçilmiştir' ifadesi yer almaktadır." değerlendirmesinde  bulundu.  Kalın, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 2014'ten bu yana kullandığı  davetiyelerde de aynı ifadenin bulunduğuna dikkati çekti.

Aynı ifadenin Twitter hesabına da alındığını aktaran Kalın, şöyle  devam etti: "Şu sorulabilir tabii ki 'neden Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı  denmesin?' Biz burada Türk Dil Kurumu'na da danıştık, Türk Dil Kurumu'nun da hem  sözlüğünde hem yaptığı diğer izahlarda bakıldığında aslında çok mantıklı bir şey  var. Cumhurbaşkanı, cumhuriyet rejimi ile yönetilen bir devletin başındaki kişi  demektir. İçinde var zaten dolayısıyla tekrar etmek oluyor. Türkiye Cumhuriyeti  Cumhurbaşkanı dediğinizde 'Cumhuriyet'i iki defa etmiş oluyorsunuz. Türkiye  Cumhurbaşkanı ifadesini daha doğru olduğu, Türk Dil Kurumunun da ifade ettiği  şey. Bazı vatandaşlarımız şunu sorabilir, 'Ne zararı var?' Böyle de  kullanılabilir fakat daha iktisatlı, dil ve gramer açısından daha doğru olanı  'Türkiye Cumhurbaşkanı' ifadesi."

Türkiye Cumhurbaşkanı ifadesinin, Cevdet Sunay döneminden beri bütün  cumhurbaşkanlarının kullandığı ortak bir kullanım olduğuna işaret eden Kalın,  2014'te Abdullah Gül'ün cumhurbaşkanıyken bir resepsiyonda "Türkiye Cumhurbaşkanı  Abdullah Gül" sıfatıyla bir davetiye gönderdiğini, o zaman CHP Genel Başkanı ve  milletvekilleri "Cumhuriyet yoksa biz orada yokuz" gibi bir açıklamayla o  resepsiyona katılmadıklarını anımsattı.

O zaman da 11. Cumhurbaşkanı Gül'ün ofisinden aynı açıklamanın  yapıldığını aktaran Kalın, "Yeni bir konu değil bu. Dönem dönem ısıtılıp tekrar  tedavüle sokuluyor. O konuda vatandaşlarımızın da zihni netliğe sahip olması  açısından tekrar edeyim; bu ifade yaklaşık 50 yıldır kullanılmaktadır. Çünkü  Cumhurbaşkanı ifadesi, cumhuriyet rejimini içinde zaten barındıran bir ifadedir."  diye konuştu.

ABD-KUZEY KORE GERİLİMİ 

 ABD ve Kuzey Kore arasındaki gerilime ilişkin Kalın, "Biz dünyanın  hiçbir yerinde savaş istemeyiz. Bu ister konvansiyonel silahlarla olsun, ister  nükleer bir tırmanış şeklinde olsun, bölgesel olsun, küresel olsun biz dünyanın  hiçbir yerinde savaşın insanlığın barışına, huzuruna katkı getireceğine  inanmıyoruz." değerlendirmesini yaptı. Türkiye'nin yakın coğrafyasında yaşanan savaşları hatırlatan İbrahim  Kalın, aynı barışçıl dili her zaman burada da kullandıklarını söyledi.

Diplomasi ve devlet adamlığının bir gereğinin de bu tür durumları  savaşa ve yıkıma kapı aralamadan çözüme kavuşturmak olduğunun altını çizen Kalın,  sözlerini şöyle sürdürdü: "Kuzey Kore ile Amerika arasındaki bu son günlerde yükselen duruma  baktığınız zaman işin tabii biraz geri planında şunu görüyorsunuz, jeopolitik  olarak o bölgede aslında ABD ile Çin arasında devam eden bir güç mücadelesi var.  Kuzey Kore bunun bir unsurudur. Sadece bunu bir Kuzey Kore, Amerika çekişmesi  olarak görmemek lazım. Çünkü şu veya bu gerekçelerle, bunun tarihi biraz uzun,  Çin bir anlamda Kuzey Kore'nin hamisi olarak o bölgede bir rol icra etmektedir.  Buna karşılık olarak özellikle İkinci Dünya Savaşı'ndan beri Amerika'nın o  bölgede yükselen Çin tehdidine, gücüne karşı oluşturmaya çalıştığı bir Pasifik  hattı var. Japonya gibi Güney Kore gibi, Vietnam gibi bazı ülkelerin Amerikan  ittifakı içerisinde yer alarak Çin'e karşı bir hilal oluşturması, bir engelleyici  güç oluşturması... Bu soğuk savaş döneminin de temel unsurlarından bir tanesiydi,  küreselleşme ve Doğu Bloku ülkelerinin yıkılmasıyla da aslında bu temel dinamik  aynen devam etti. bugün bunun tezahürlerini görüyoruz orada."

Kalın, Obama döneminde bunların neden yaşanmadığı sorusu üzerine bu  durumun belki Trump'ın üslubuyla ilgili olduğuna değindi. Geçmişte de Kuzey Kore'nin bu tür çıkışlarına ABD yönetiminin sert  ifadelerle karşılık verdiğini vurgulayan Kalın, "Belki Obama'nın kamuoyuna  verdiği imajın biraz daha yumuşak olmasından dolayı sözler yumuşak algılanmış  olabilir ama analiz ettiğinizde aslında üç aşağı beş yukarı benzer şeyler." dedi. Son günlerde retoriğin bu kadar yükselmesinin endişe verici olduğunu  belirten Kalın, çok ciddi bir hareketlilik olduğunu dile getirdi.

TUTARLI OLMAK LAZIM

Geçen hafta Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın da "orada bir nükleer tırmanma,  bir çatışma, bir savaş, karşılıklı vuruşma" tarzı bir şey istemediklerini  söylediğini aktaran İbrahim Kalın, "Umarız bu gerilim düşer." ifadesini kullandı. "Gerilim düşer mi, öngörünüz nedir?" sorusu üzerine Kalın, bunun  aktörlerin nasıl tavır alacağına bağlı olduğunu söyledi. Kalın, "Şunu da söyleyelim; nükleer silahlanmaya karşı herkesin  küresel bir tavır alması lazım. Burada da tutarlı olmak lazım. Nükleer silah  sahibi ülkeler, bu 'nükleer silahların yayılmasının önlenmesi' anlaşması  çerçevesinde üzerilerine düşeni aslında yeteri kadar yapmıyorlar." diye konuştu.

Nükleer silaha sahip ülkelerin "Biz sahibiz, biz bunlardan vazgeçmeyiz  ama bundan sonra hiç kimse sahip olmasın" dediğine dikkati çeken Kalın, nükleer  silahların yayılmasının önlenmesi rejiminin adil bir şekilde yürümediğini  kaydetti.    Buradan "Kuzey Kore'de, İran'da nükleer silah sahibi olsun" sonucunun  çıkarılmaması gerektiğine vurgu yapan Kalın, "Tam tersine bizim dediğimiz, bütün  bölge ve bütün dünya nükleer silahlardan arındırılsın. İnsanlık adına çok endişe  verici tabloyla karşı karşıyayız." açıklamasını yaptı.   Nükleer silahlar konusu üzerinde ciddi ciddi düşünülmesi gerektiğini  ifade eden Kalın, "Nereye kadar?" sorusunun da sorulmasını istedi. İran'la ilgili nükleer müzakereler sırasında kendilerinin "İran'ın  veya herhangi bir ülkenin bölgede nükleer silaha sahip olmasına karşı  olduklarını" söylediklerini hatırlatan Kalın, bu yüzden İran'ın Batı'yla  yürüttüğü nükleer müzakerelere destek verdiklerini anlattı.

KİME NE FAYDA SAĞLAR

Dünyanın en büyük silah üreticisi konumundaki 5 ülkenin  "silahsızlanma" çağrıları yapmasının ne kadar samimi olduğu yönündeki bir soruya  Kalın, "Dünyanın neresinde bir savaş ihtimali yükselirse orada şuna bakmak  gerekir; buradan kim, ne fayda elde ediyor. Silah şirketleri her zaman buradan  karlı çıkmıştır maalesef." yanıtını verdi.  Bu tür silah lobilerinin kendi işlerini çevirmek için gerilimleri,  çatışmaları körükleme gayretlerine girebildiklerini belirten Kalın, buna karşı da  teyakkuzda olunması gerektiğinin altını çizdi.  Her ülkenin kendi milli savunma sistemlerini en iyi noktaya getirmesi  gerekliliğine dikkati çeken Kalın, "Fakat bunu bir silah ticareti aracı olarak  kurguladığınız zaman yani özellikle açık söyleyeyim; Körfez ülkelerinde yaşanan  gerilim, bunun önemli bir ayağı silah ticaretiyle de ilgili. Oraya silah  satılması, bu kadar yığınak yapılması..." dedi. ABD-Kuzey Kore geriliminde Çinlilerin açıkladığı "Eğer ilk atışı Kuzey  Kore yaparsa nötr kalacağız, ilk atışı ABD yaparsa Kuzey Kore'yi savunuruz."  şeklindeki pozisyonun enteresanlığına değinen Kalın, "Burada asıl büyük soru şu;  Çin gibi büyük bir dev, şu anda dünyanın ikinci büyük ekonomisi muazzam bir  büyüme potansiyeli var... Yavaş yavaş ayağa kalktığında sadece Asya'nın değil,  küresel siyasetin dengeleri değişecek. Zaten 10-15 yıldır biz onu görüyoruz."  diye konuştu.

IKBY'NİN REFERANDUM KARARI 

Irak Kürt Bölgesel Yönetimi'nin (IKBY) 25 Eylül'de düzenlemek istediği  referandumun sorulması üzerine Kalın, referandum kararının yanlış olduğunu, bunun  Irak'ın içinde bulunduğu hiçbir sorunu çözmeyeceğini belirtti. Kalın, Irak'ın toprak bütünlüğünün bölgedeki en önemli konulardan biri  olduğunu vurguladı.
Amerikan işgalinden sonra Irak'ta federal bir yapı kurularak Kürt   bölgesinin oluşturulduğunu hatırlatan Kalın, Kürt bölgesiyle merkezi yönetim  arasında birtakım sorunlar yaşandığını söyledi. Söz konusu sorunların yönetilmesi gerektiğine işaret eden Kalın, Kürt  yönetiminin temsilcilerinin "DEAŞ sonrası Irak'ta hiçbir şey eskisi gibi  olmayacak, artık bizim bir arada bulunmamız mümkün değil." şeklindeki  söylemlerini anlayamadığını dile getirdi.

Telafer'de bu sabah itibarıyla operasyon başladığını anımsatan Kalın,  Irak'taki, "Biz bir arada kalamayız, artık ayrılacağız." düşüncesinin Irak'ın bütünlüğünün ve Irak Kürtlerinin menfaatine olmadığını bildirdi.

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, şöyle devam etti: "Bizim bu referanduma karşı çıkmamızın temel sebebi, Irak'ın toprak ve  siyasi bütünlüğünün korunmasıdır. Burada ne Irak Kürtlerine ne Suriye Kürtlerine  ne de bölgedeki diğer Kürtlere karşı herhangi bir olumsuz tutumumuz söz konusu  değildir. Terör örgütünün ve yandaşlarının zaman zaman bunu işleyip, işte  Türkiye, özellikle Sayın Cumhurbaşkanımıza atfen 'Türkiye, Kürtlerin  kazanımlarına karşılar, bundan rahatsızlar' gibi propagandalar yaptıklarını, Batı  basınının da bunu köpürterek ve büyüterek tedavüle soktuğunu biliyoruz. Bizim bir  kere Kürtler ile bir sorunumuz olsaydı Türkiye Cumhuriyeti devleti veya milleti  olarak Kuzey Irak Kürtleriyle bu kadar iyi ilişkiler içinde olmazdık. Belli  çevrelerden eleştiriler de geliyor ama biz bu ilişkilerin önemli olduğuna  inanıyoruz." Erbil'le iyi ilişkiler içinde olduklarını dile getiren Kalın, bunun  devam etmesini istediklerini söyledi.

Suriye Kürtlerine karşı da Türkiye'nin olumsuz bir tavrı olmadığını  ifade eden Kalın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Suriye Kürtlerine sahip  çıkan tavırlarını anlattı.  Kalın, Türkiye'de yaşayan Kürt vatandaşlarının rahat nefes alabilmesi  için en devrimci ve radikal adımları atanın Cumhurbaşkanı Erdoğan olduğunu  aktardı.  Kürtçenin önündeki bütün engellerin kaldırıldığını belirten Kalın,  "Hatırlayın, Kürtçe bir şarkı, türkü kasetini, Şivan'ın bir kasetini Türkiye'ye  sokmak, bir yerden bir yere götürmek bile suç unsuruydu." diye konuştu.apılanları suistimal etmek isteyenlerin var olduğuna dikkati çeken  Kalın, meselenin tam çözülme noktasına geldiğinde birilerinin devreye girerek  bunu sabote ettiğinin görüldüğünü dile getirdi.

VAZGEÇMEZLERSE SONUÇLARI OLUR

Erbil yönetiminin referandumdan vazgeçmesi gerektiğini vurgulayan  Kalın, bundan vazgeçilmemesi halinde bunun sonuçlarının olacağını kaydetti. Birkaç hafta içinde bazı yeni gelişmelerin olabileceği yönünde  beklentisi olduğunu bildiren Kalın, açıklamalarını şöyle sürdürdü:"Referanduma diyelim ki gittiler, referandum kararını aldılar, bununla  ne yapacaklar? Tek taraflı olarak 'Biz bağımsızlığımızı ilan ettik' dedikleri  zaman bunu kim tanıyacak? Bağdat, Türkiye, İran, komşu ülkelerin hiçbiri  tanımayacak. Avrupalılar ve Amerikalılar da bu yönde tavırlarını ortaya koydu.  Dolayısıyla kendilerini çok sıkıntıya sokacaklar. Bizim açımızdan hassasiyet arz  eden bir diğer konuda Kerkük vilayetinin de referandum alanına dahil edilmesi.  Buna da hakları yok. Erbil yönetiminin buna hakkı yok. Çünkü Kerkük Bağdat'a  bağlı, tartışmalı bölge diye de bilinen bir coğrafyayı ifade ediyor. Kerkük'ün  bizim tarihimizde çok özel yeri var. Kerkük bir Türkmen şehridir, orada Kürtler  de Araplar da vardır. Kalkıp siz Kerkük'ü de bu referandum alanına dahil  ettiğinizde ortaya çıkacak netice bellidir. Orada yaşayan Türkmenler, Araplar bu  referanduma katılmayacaktır."

Kerkük'te var olan grupların birbirlerine karşı tavır alarak gerilimin  artacağını, bunun da fayda getirmeyeceğini vurgulayan Kalın, yönetilmeyecek bir  duruma gelinebileceğine ve referandum kararından vazgeçilmesi gerektiğine dikkati  çekti.

TERÖRE KARŞI EN SERT MÜCADELE VERİLİYOR 

"Bu meselenin Türkiye aleyhine kullanılması için birileri bunu sürekli  sıcak tutarak, PKK ve başka unsurları kullanarak operasyonlar çekti." diyen  Kalın, bunlara karşı gerekli adımları atmaya devam edeceklerini bildirdi. Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, "Teröre karşı anladığı dilden en sert  mücadele veriliyor, verilmeye devam edilecek. Bu noktada İçişleri Bakanlığımız,  emniyetimiz, jandarmamız, silahlı kuvvetlerimiz tam bir uyum içinde, tam bir  kararlılıkla bu mücadeleyi sürdürüyor." değerlendirmesinde bulundu.

ERKEN SEÇİM İDDİALARI 

Erken seçim iddialarının sorulması üzerine Kalın, erken seçim kararını almanın TBMM'nin uhdesinde olan bir konu olduğunu söyledi.Bu konuda bir değerlendirme yapmasının doğru olmayacağını dile getiren  Kalın, "Benim görebildiğim kadarıyla böyle bir gündem, karar söz konusu değil.Bunu gündeme getirenler siyasi bir spekülasyon yapıyorlar diye düşünüyorum. Hangi  gerekçeyle, neden yapıyorlar onu bilemem ama son tahlilde bu, Meclis'in  uhdesinde, tasarrufunda olan bir konudur." değerlendirmesini yaptı. Türkiye'de güçlü bir hükümetin olduğunu ifade eden Kalın, 2019 yılında  yeni hükümet sisteminin uygulanmasına geçileceğini ve bunun altyapısının  hazırlanmaya devam ettiğini belirtti.Kalın, Cumhurbaşkanlığı olarak sistem değişikliğinin sağlıklı bir  şekilde hayata geçirilmesi konusuna yoğunlaştıklarını dile getirdi.

TEK TİP KIYAFET

Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) tutuklu sanıklarının mahkemelere  tek tip kıyafetle getirilmesine ilişkin bir soru üzerine Kalın, bunun Adalet  Bakanlığının yaptığı bir çalışma olduğunu aktardı. Bu konunun FETÖ zanlılarının  suistimal yaparak, giydikleriyle mesajlar vermeye çalışmasıyla gündeme geldiğini  anlatan Kalın, bir yıl önce siyasi tarihin en kanlı darbesinin yaşandığını  anımsattı.

Şehit yakınları ve gaziler başta olmak üzere herkesin duruşmalara  gittiğini bildiren Kalın, birilerinin adeta orada bulunan insanlarla, şehitlerin  hatırasıyla dalga geçercesine bir tutum içine girdiğinde devletin de burada  tedbir almak zorunda olduğunu vurguladı. "Bu, masumiyet karinesini ortadan kaldırmak değildir." diyen Kalın,  bunun hukuk sürecinin de engellenmesi olmadığının altını çizdi. Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, şunları kaydetti:"Türkiye'de hukukun üstünlüğüyle ilgili sıkıntılar var diyenlere gelip  şu mahkemeleri izlemelerini tavsiye ederiz. Falanca mahkemeye hemen koşup giden  Avrupalı örgütlerin, basının acaba kaç tanesi 15 Temmuz davalarını izlemeye  gittiler, gidiyorlar. Buyursunlar gelsinler, kapılar açık. Gruplar halinde  gelsinler, hiçbir mahsuru yok. Biz memnun oluruz. Bir de gelip orada şehit  aileleriyle bir otursunlar, onların yakınlarıyla otursunlar, bir de onları  dinlesinler. Bu kadar tek taraflı olmasınlar. Oradaki duygu yoğunluğunu, o  insanların içinde bulunduğu psikolojiyi bir görsünler. Ondan sonra 'Türkiye bu  tedbirleri neden alıyor?' sorusuna o zaman daha doğru, adil cevaplar  verebilirler."

Düzenleyen:  - GÜNDEM
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...