Left
Lamba

HAYIRLI RAMAZANLAR

__:__:__
Lamba
Right

İş Bankası Genel Müdürü: Sıkıntılara aslanlar gibi direniyoruz

Düzenleyen:
İş Bankası Genel Müdürü: Sıkıntılara aslanlar gibi direniyoruz

Ekonomi Haberleri

“Hiçbir öngörüde yer almayan darbe girişimi gibi hadiselere rağmen, ülke olarak hem yurt içi hem yurt dışı sıkıntılara karşı, gerçekten aslanlar gibi direniyoruz”. “Bütçe açığı, borç stoku, cari açık, büyüme, takipteki krediler, bankaların sermaye yeterliliği; olağan dışı ve çok boyutlu olumsuzluklara rağmen iyi durumda”. “Kamu gereğini yaptı; marş basmadı, araba itildi, bir süre sonra motor çalıştı. Şimdi ekonominin kendi ayağı üzerinde durmasını sağlayacak tedbirler alınmalı”

Türkiye İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali, yaşanan bütün iç ve dış olumsuzluklara rağmen ekonominin yeniden büyüme patikasına girdiğini ve bunun, ülke direncini ortaya koyduğunu söyledi. Adnan Bali, bankanın 93. kuruluş yıl dönümü dolayısıyla yaptığı açıklamada, Türkiye ve dünya ekonomisine ilişkin görüşlerini paylaştı. Bali “Bizim kendi bölgemizde yaşanmış ve yaşanmakta olan jeopolitik gerilimler, küresel krizin hâlâ etkilerini sürdürüyor olması, Avrupa’daki borç krizi, FED’in tahvil alımlarını azaltacak olması, bunun bizim de dâhil olduğumuz gelişmekte olan ülkeler grubuna sermaye akışlarını etkileme potansiyeli, yurt içinde de bu arada olağandışı, epeyce siyasi, ekonomik gelişmeler... Hatta hiçbir öngörüde yer almayan darbe girişimi dâhil hadiselere rağmen, ülke olarak hem yurt içi hem yurt dışı sıkıntılara karşı, tabirim yerindeyse gerçekten aslanlar gibi direniyoruz. Bu kadar çok boyutlu, çok taraflı, derin bir ortamda; bütçe açığı ekonomideki bir kısım genişletici önlemlere rağmen korunabiliyor. Borç stokunun GSYİH’ya oranı da aynı şekilde... Bir miktar büyümenin aşağıya gitmesiyle ilgili olsa da cari açığın çok tehlikeli seviyelerden, yüzde 4’lü seviyelere gerilemesi... Bankacılık sisteminin yüzde 15-16’larda sermaye yeterliliği... Sektörde hâlen yüzde 3’ler civarında olan takipteki krediler rasyosu... Avrupa’ya baktığınız zaman görüyorsunuz, Yunanistan’ı saymıyorum bile, hep çift basamaklı sorunlu kredi oranları var. Onun için aslanlar gibi direniyoruz hâlâ diyorum. Yapısal olarak hakikaten sağlam olan makroekonomik temellerimiz, karşılaştığımız sorunları çözmede bize esneklik sağlıyor” dedi.

İLİŞKİLER DÜZELİR
Türkiye’nin çevresindeki, bölgesindeki ülkelerle yaşadığı bazı sorunların kalıcı şekilde devam etmeyeceğini öngördüğünü belirten Bali “İhracatın yüzde 47’si Avrupa Birliği ülkelerine... En fazla ihracat yaptığımız ülke Almanya. Temmuz verileri, TİM’in öncü göstergeleri, Almanya’ya ihracatın artmaya devam ettiğini gösteriyor. Doğrudan yatırımların yaklaşık yüzde 75’i Avrupa kaynaklı. İlişkiler, kısa dönemli siyasi gerilimlere kurban olmaz” diye konuştu.

YÜZDE 5 BÜYÜRÜZ
Adnan Bali, kamu harcamalarının desteği ve 2016’nın sonlarında makroekonomik tedbirlerde başlayan genişletici önlemler sayesinde ekonomide yeniden hızlı toparlanma gerçekleştiğini belirterek şöyle devam etti: KGF kefaletli kredilerin etkisiyle bu yıl büyüme iyi ivmelendi. KGF enstrümanının çok iyi bir zamanlamayla ve iyi bir şekilde uygulandığını düşünüyorum. Çok kısa süre içinde 185 milyar lira kullandırıldı, bankacılık sistemi iyi bir sınav verdi. Ancak daima kamunun öncülüğünde büyüme modeli götüremeyiz. Eskiden araba marş basmadığı zaman itilirdi, bir süre sonra motor çalışır, ondan sonra bırakırdınız. Kamu bu manada gereğini yaptı, şimdi de ekonominin kendi dinamiğiyle gitmesini sağlayacak, özel kesim inisiyatiflerine ihtiyaç var. Özel kesimin sadece tüketim harcamaları ile değil, yatırım harcamaları ile de büyümeyi desteklemesi gerekir. Dış talepte, özellikle Avrupa ekonomilerindeki toparlanmalara bağlı olarak bir miktar canlanma var. Bu, destekleyici bir unsur. Kredilerde 10 civarında bir reel büyüme mevcut, bu da yüzde 5 gibi bir büyümeyi destekleyebilir.

Bizim kârımız ülkemizin kârı
“Ekonomik büyüme için kredi lazım, kredi için öz kaynak lazım, öz kaynaklar için de bankaların kâr etmesi gerekiyor.”
Adnan Bali, bankaların kârlılıklarıyla ilgili şu değerlendirmeyi yaptı: Biz kâr ederken, birilerini zarar ettiriyor değiliz. Ekonomik büyümenin olduğu yerde, tarafların hepsi kazanabilir. Siz, tasarruf sahibinin fon fazlalarını alır değerlendirirsiniz, operasyonel maliyetlerinizi ve kabul edilebilir bir kârlılığı gözettikten sonra, kredi olarak ekonomiye enjekte edersiniz. Bunu kullanan müteşebbis, istihdam da sağlar, katma değer de oluşturur. Bu katma değer, kredi maliyetlerinin üzerinde olduğu sürece herkes kazanır. İş Bankası’nın bugün 40 milyar TL öz kaynağı var, bunu devlet tahvilinin sunduğu getiri ile değerlendirirseniz, zaten 4 milyar TL’nin üzerinde gelir elde edersiniz. Onun için sektörde yüzde 14-15 civarında bir öz kaynak kârlılığı çok makul. Ekonomik büyüme için kredi lazım, kredi için öz kaynak lazım, öz kaynaklar için de bankaların kâr etmesi lazım. Kârları buharlaştırıyorsanız, oraya buraya transfer ediyorsanız, eleştirileri anlarım o zaman... Hâlbuki biz, yeni kredi imkânı olarak kullandırmak üzere öz kaynağımızın üzerine ilave ediyoruz. Bizim kârımız Türkiye’nin kârıdır.

Bankacılık yapmıyorduk
2001 krizinden önce krediler, toplam aktiflerin yüzde 30’unu oluştururken, krizde bu oran yüzde 20’li seviyelere geriledi. Bugün ise yüzde 60’larda. Aradan geçen süre içerisinde biz asıl işimize gücümüze döndük. Açık söylemek gerekirse, o yıllarda yapılan işin bankacılıkla alakası yoktu. Krediyi veriyordunuz devlete, en risksiz olana, en yüksek getiriyle... 2001, bu açıdan hayırlı bir krizmiş. Bize çok şey öğretti.

Enflasyon yüzde 9 olur
Kurdaki istikrarlı sürecin devam etmesini, özellikle gümrük vergilerinin indirilmesinin gıda fiyatları üzerindeki olumlu etkisini ve petrol fiyatlarındaki yükselişin sınırlı kalmasını dikkate alarak, aşağı yukarı yüzde 10’un altında, 9 - 9,5 bandında bir enflasyonun gerçekçi olabileceğini düşünüyorum. Bundan sonra asıl performansımız; üretimi destekleyecek ve ithalata olan bağımlılığı azaltacak reformların hayata geçirilmesi olmalıdır.

Mevduatta yarış yok 
Mevduat faizlerindeki yükselişin, KGF kefaletli kredilerin hızlı artışıyla doğrudan ilişkisi var. Bu kredilerle aynı hızda TL mevduat artışı gerçekleşmedi. 2017 Haziran sonu itibarıyla TL krediler 173 milyar artarken, TL mevduat 43 milyar artmış. 130 milyar TL civarında fark var. Tabii bu açığı bir yerden fonlayacaksınız. Mevduat faizlerindeki hadise, bunun sonucuydu. Yoksa bankacılık sisteminin mevduat yarışı içerisinde olduğu kanaatinde değilim.

Yüksek faiz bizi de üzer
Fonlama kaynaklarımızın yüzde 55-60’ı mevduat. Bu mevduat, 40-45 gün içerisinde yeniden fiyatlanıyor. Ticari krediler, ikinci yarıda hızlı artmayacak. Dolayısıyla mevduat faizlerinde gevşeme görüyoruz. Yüzde 15’lerin üzerine çıkmıştı, şimdi 14’ün bir miktar altına gidiyor. Yükselen faiz, bankacılık sistemine de zarar verir. Maliyetleri artıracağı için hem kârlılık hem de takipteki krediler yolu ile aktif kalitesinde olumsuz etki oluşturur.

 

 

 

Düzenleyen:  - Ekonomi
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...