Bir buçuk metrekarede saatleri ayarlama enstitüsü

Düzenleyen:
Bir buçuk metrekarede saatleri ayarlama enstitüsü

KÜLTÜR - SANAT Haberleri

Yarım asırdır Kapalıçarşı’nın daracık mekânlarında saat tamir eden Şakir Usta “Uzun müddet uğraşıp da saatten gelen tik tak sesini duymak paha biçilemez. Mesleğimi seviyorum, bunun keyfi bir başka” diyor.

Murat Öztekin - İstanbul’un kalbine inip, Kapalıçarşı’nın dar sokaklarını adımlarsanız hâlâ ‘eski hikâyelerin’ yaşandığı yerleri keşfetmeniz mümkün. Şakir Şimşek’in 1,5 metrekarelik saat dükkânı da o yerlerden biri... Şakir Usta, yarım asırdır Kapalıçarşı’nın tek kolunuzu dahi açamayacağınız mekânlarında çalışan Makedonya kökenli bir saat tamircisi ve satıcısı. Hem hayat hikâyesi hem de dükkânıyla nevi şahsına münhasır biri…
Şakir Şimşek Usta’nın küçücük dükkânına bir müşteri giriyor, diğeri çıkıyor; kimi çok kıymetli bir saatini tamir ettirmeye çalışıyor, kimi kendine miras kalan bir yadigârı paraya çevirmeye uğraşıyor… Kendisiyle konuşurken yaşlı bir adam geliyor. Çok pahalı zannettiği ancak aslında bir hurdadan farksız olan saatini satmak istiyor. Şakir Usta, ilk bakışta o saatin beş para etmez olduğunu anlıyor ama hemen ses çıkarmıyor. Hayal kırklığına uğratmadan yavaş yavaş izah etmeye çalışıyor durumu, incelikle uğurluyor adamcağızı…
Sonra dönüp anlatmaya başlıyor: 1950’lerin sonunda Makedonya’dan Türkiye’ye bir göç furyası başladı. Biz de o göçün bir parçasıydık. Komünist Tito hükûmetinden kurtulmak için bereketli topraklarımızı, güzel havalı şehirlerimizi ardımızda bıraktık. Gülünç paralara sattık evlerimizi barklarımızı, Adapazarı’na geldik. Sonra yolumuz İstanbul’a düştü.

KAPALIÇARŞI’DA TAKİP
Orta mektebi terk ederek, küçük yaşta Kapalıçarşı’da saat satmaya başlayan Şakir Usta, o günleri şu sözlerle anlatıyor: 60’larda Türkiye’de kapalı ekonomi var saat kıymetli… Az bir ithalatın yanında çok sayıda kaçak saat memlekete giriyordu. Faturalı saatlerin fiyatı iki kat daha pahalıydı. İnsanlar onları alamadığı için biz de kaçak saati pazarlamak zorunda kalıyorduk. Bir gün Kapalıçarşı’da gizlice saat pazarlarken, maliye polisleri beni takibe almış. Saati müşteri gösterdiğim esnada beni yakaladılar. Daha önceden beni tanıyan polis memuru acıyarak bana işlem yapmadı. Hapse düşmekten kurtulmuştum ancak artık rüyalarıma sık sık beni kovalayan polisler giriyordu. Kaçak saat satamazdım daha fazla. Amca oğlumun yanında saat tamirciliğini öğrenmeye başladım. Gece yarılarına kadar çalışarak on senede öğrenilebilecek bu mesleği, söküp takarak kısa zamanda kavradım.
Şakir Usta’nın Kapalıçarşı’daki ilk dükkânı 80 cm enindeymiş. Bu yüzden şimdiki 1,5 metrekarelik dükkânını kendisi için büyük bir nimet olarak görüyor. Ama bu dar mekânın her yerini değerlendiriyor. Oturulan küçük koltuğun altı depo yapılıyor, dünyalar sığdırılıyor çekmecelere... 70 yaşındaki Şakir Şimşek “Burası bana yayla gibi geliyor. Dar yerlerin kışın başka bir zorluğu, yazın başka bir zorluğu oluyor. Çok küçük bir ısıtıcıyı bile zor sığdırabiliyorum dükkânıma. Ancak alışkanlık olduğu için sıkılmıyorum burada çalışmaktan” ifadelerini kullanıyor. 
Bir buçuk metrekarede saatleri ayarlama enstitüsü
ESKİDEN KIYMETİ BAŞKAYDI...
Saat, Reşat altını gibiydi

Saatin insan için değişen ehemmiyetinden söz açan Şimşek şunları aktarıyor: Önceleri saat çok değerleriydi. Mesela 60’lı yıllarda bir saati Reşat altını gibi bozdurabiliyordunuz. Hem de saat kullanmaya mecbur hissediyordunuz kendinizi. Saati olanlar da parmakla gösteriliyordu. O yıllarda Cortebert, Nacar, Hislon, Vialux gibi markalar popülerdi. Mesela, babamın bir saati vardı, ne zaman resim çektirecek olsak onu kolumuza takardık. Milletlerarası ticaret canlanıp, Türkiye’ye bol miktarda saat gelince bu büyü bozuldu tabii… Şimdilerde bir hobi olarak mekanik saatlere rağbet yeniden doğdu. Bu, güzel bir şey…

O SES VAR YA...
Lafı yaptığı işe getiren Şakir Usta “Saat tamirciliği çok zor bir meslek. Bu işi yapabilmek için saatlere çok meraklı olmanız gerekiyor. Zira saatlerin mekanizmaları birbirine hiç benzemiyor. Her bir aletin artık çok fazla teferruatı var. Düşünün bir saatin içerisinde üç yüzden fazla parça mevcut. Üstelik bunların bazıları mikronluk ölçülerde” diyor.
Bütün bunlara rağmen işi çok sevdiğini söyleyen Şimşek “Uzun müddet uğraşıp da saatten gelen tik tak sesini duymak paha biçilemez. Ben mesleğimi seviyorum, bunun keyfi bir başka” şeklinde konuşuyor.

ZEMBEREĞE YOLCULUK
“Bir saatin çalışmaması en büyük hastalık alameti” diyen Şakir Usta, onları nasıl yeniden canlandırdığını da şöyle anlatıyor: Saati tamir etmek kadar arızasını tespit etmek de çok mühim. Zira bir saatin durmasına, yüzlerce şey sebep olabilir. Önce kapağını açıp bakıyorsunuz. Arızayı göremedikçe daha çok parça sökerek saatin zembereğine doğru iniyorsunuz. Saat kapalıyken çok basit bir şeymiş gibi düşünülebiliyor ama öyle değil.

Kur’ân için duvarı delmiştik
Şakir Usta, Tito günlerini hiç unutamıyor: Makedonya’dayken bize maddi manevi baskı vardı. Cami hocası olan amcam, 7 yaşımdayken bana Kur’ân-ı kerim öğretmek istemişti. Ancak elimde elifba ile yanımızdaki amcalara bile geçemiyordum. Babamlar çok düşündüler, en sonunda sırf benim Kur’ân öğrenebilmem için evin duvarını deldiler. Böylece o delikten geçerek Kur’ân-ı kerim okumayı öğrenebildim. Bir ara Makedonya’da ‘Hepimiz kardeşiz’ diye bir slogan çıkardılar. Buna göre artık Hristiyanlarla kız alıp vermemiz isteniyor, Müslüman kızları da askere çağrılıyordu. Babam ve annem ölmeye razı oldular ancak buna razı olmadılar. Her şeyi göze alarak yollara düştüler. Arkadaşları ‘Çocuklarınız açlıktan ölür’ dediler ama babam ‘Açlıktan da ölsek bayrağımızın altında ölürüz’ cevabını verdi.

“BURADA DA GÂVURLAR VARMIŞ”
Türkiye’ye geldiklerinde hayal kırıklığı yaşadıklarını söyleyen Şakir Şimşek “Hiç unutmam buraya göçtüğümüz ilk aylarda bir ramazan günü sokağa çıkmıştım. Bir adamın ulu orta sigara içtiğini gördüm. Ağzım açık kaldı, hızla eve dönüp anneme seslendim: ‘Anne, anne burada da gâvurlar varmış…’ Zira çocuk aklımla Türkiye’de böyle bir tabloyla karşılaşacağımı hayal bile edemezdim. Hâlbuki Makedonya’daki köyümüz olan Kırçova’da, İslamiyet çok ciddi bir şekilde yaşanırdı; kimse namazlarını bırakmaz, harem ve selamlık titizlikle tatbik edilirdi” ifadelerini kullanıyor. 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...