Aida Begiç: Filmi çekerken Bosna’daki savaşı yeniden yaşadım

Düzenleyen:
Aida Begiç: Filmi çekerken Bosna’daki  savaşı yeniden yaşadım

KÜLTÜR - SANAT Haberleri

Bosna Savaşı’nda abluka altında kalan yönetmen Aida Begiç, Suriye dramını bizzat savaşı yaşamış çocuk oyuncularla sinemaya taşıdı. Begiç “Suriyeliler hakkında film çekmek, maziyi yaşamak gibiydi” diyor.

MURAT ÖZTEKİN

Savaşın trajedisi, bizzat o savaşı yaşayan çocukların oyunculuklarıyla sinemaya taşınsaydı nasıl bir film ortaya çıkardı? Bosnalı tanınmış yönetmen Aida Begiç’in “Beni Bırakma” isimli yeni filmi tam da bu sorunun cevabını veriyor. İç savaştan Türkiye’ye kaçan 8 Suriyeli çocuğun rol aldığı film, miniklerin gözünden işlenen bir eser. Fakat “Beni Bırakma”ya savaşın acılarından çok umut ve sevgi hâkim. Begiç’in filmi, gösterildiği 54. Uluslararası Antalya Film Festivali’nde de seyircinin büyük beğenisini topladı. Biz de film üzerinden yönetmen Aida Begiç’le bir sohbet gerçekleştirdik…

ACILAR HÂLÂ TAZE
Siz de filmini yaptığınız çocuklar gibi bir savaş görmüştünüz. Bosna Savaşı’nda neler yaşadınız?

Genç bir kız olarak Bosna’daki kuşatmanın içinde kaldım. Büyük acılar çektim. O günlerde, en temel ihtiyaçlarımızı bile karşılayamıyorduk; evlerimizde elektrik, gaz ve su yoktu. Bu acının izleri uzun zaman ruhumdan silinmedi.

Sizi, Suriyeli çocuklarla sinema yoluyla empati yapmaya bu acılar mı itti?
Evet ama önceleri Suriye hakkında çok fazla şey bilmiyordum. Yetimler hakkında farkındalık oluşturma programı için Beşir Derneğinden davetiye aldım. Suriyeli çocuklarla “Benim Hayalim” adında bir atölye çalışmasına başladık. Bu çalışmalar filmime zemin oluşturdu. 

Türkiye, milyonları kurtardı
Bosna’da yaşadığınız savaşın çektiğiniz film üzerinde ne gibi bir tesiri oldu?
Bir Bosnalı olarak Suriyeliler hakkında film çekmek, maziyi yaşamak gibiydi. Film ekibindeki iki çocuk, tıpkı benim gibi bir müddet Deyre’z-Zor’da kuşatma altında kalmıştı. Bu yüzden ben de onları çok iyi anlayabiliyordum.  Acılar aynı, yaşananlar aynı, başımıza gelenler aynıydı… Bu da filme yansıdı. 

Bizzat savaşı yaşamış çocuklara filmde rol verme fikri nasıl ortaya çıktı?
Aslında Türkiye’ye geldiğimden beri savaşı yaşamış çocuklarla beraber film yapmak istedim. Hiçbir zaman oyunculuk yapan bir çocuğa filmimde rol vermeyi düşünmedim. Çünkü gerçek olanı işlemek istiyordum. 

Bu çocuklarla film çekmenin teknik zorlukları oldu mu?
Film çekimleri, hakikaten kolay olmadı. Zira savaşın travmasını bizzat yaşamış bu çocukların hâlleri çok kırılgandı. Ama ben bu sıkıntılardan yılmadım. Çocuklara da savaşın acı hatıralarını yeniden hatırlatmamaya çalıştım. Bu filmle, aslında savaşın acılarını unutmalarını sağladık. 

Yaptığınız işin bir istismar olarak görülmesinden korkmadınız mı?
Bundan korkmadım zira sürekli niyetimi sorguluyordum. “Ne kadar safiyane bir düşüncem var?” diye kendimi hesaba çekiyordum.

Sinemanızla dünyaya nasıl bir mesaj vermek istediniz?
Temel olarak Suriyeli yetim çocukların hayatlarında gördüklerimi anlatmaya çalıştım. Onların yaşadıkları karmaşayla birlikte güzellikleri de sinemaya taşıdım. Bu filmle, insanlar arasında köprüler kurmak istiyorum. 

Filminize mekân olarak Şanlıurfa’yı seçmenizin sebebi neydi?
Şanlıurfa binlerce yıllık tarihi hissedebildiğiniz büyülü bir yer. Bu yüzden, filmi bu mukaddes mahalde yapmanın hikâye anlatmak için en uygun yer olduğunu düşündük. 

HAYAT, ÖLÜMDEN GÜÇLÜDÜR 
Niçin savaşın sıkıntıları yerine umudu ön plana koydunuz?
 
“Suriye” denilince insanların aklına kötülükler geliyor. Hâlbuki var olan güzellikleri görmek, insanların içindeki iyiliğe inanmak lazım. Şartlar ne olursa olsun bunu başarmamız gerekiyor. Hayat dediğimiz akış, her zaman ölümlerden güçlüdür.  

Suriyelilerin dramlarına şahitlik etmiş biri olarak, Türkiye’nin mülteci politikasını nasıl buluyorsunuz?
Türkiye, milyonlarca insanı kabul ederek aslında onları ölümden kurtardı. Ancak mülteci problemiyle uğraşmak çok kolay bir şey değil. Bu her iki taraf için zor bir durum ve bir gecede çözülebileceğe benzemiyor. Suriyeli dediğimiz zaman biz “kötü” diye genellemeler yapamayız. Aralarında zenginler de var fakirler de; iyiler de var kötüler de… 

Aida Begiç: Filmi çekerken Bosna’daki  savaşı yeniden yaşadım

Yönetmen Begiç, filminde Suriyeli çocuklara başrolü verdi... 

Türk sineması yeni uyanmış ‘uyuyan güzel’
Daha evvel Semih Kaplanoğlu ile birlikte çalıştınız. Türk sineması hakkında düşünceleriniz neler?
Türk sinemasının yeni uyanmış, bir “uyuyan güzel” olduğunu düşünüyorum. Gelecekte Türk sinemasından, daha büyük kabiliyetler çıkacaktır.

Umumiyetle sinemanızda nelerden besleniyorsunuz?
İçerik olarak uzun zaman bağlı kalabileceğim mevzular seçiyorum. Zira bir film yaptığımda iki ila beş yıl sürüyor. Bir mevzuyu tespit ederken önce insanlara sonra yazılmış eserlere bakıyorum. Yaptığım bir manada bilimsel araştırma…

Dinî inançlarınız filmlerine nasıl yansıyor?
Filmler aslında yönetmenin dünyasıdır. Ben de bir yönetmen olarak eserlerimde kendi dünyamı yansıtmaya çalışıyorum. Ancak bunu didaktik bir şekilde yapmamaya özen gösteriyorum.

Aida Begiç: Filmi çekerken Bosna’daki  savaşı yeniden yaşadım

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...