Hep yavaş gittik şimdi gaza basma zamanı

Düzenleyen:
Hep yavaş gittik  şimdi gaza basma zamanı

T-Otomobil Haberleri

Yerli otomotiv endüstrisi için ilk adım Osmanlı zamanında atılmıştı. Mahmut Şevket Paşa, meselenin ciddiyetini kavramış ve otomobil konusunda uzmanlaşmak için beş kişilik özel ekibi Almanya’ya eğitime yollamıştı.

Ali ÇELİK İSTANBUL

Takvim yaprakları 1895 yılını gösteriyordu.  İstanbul Gümrük Nazırlığında bekleyen ve tekerlekleri at arabalarından daha küçük duran acayip makineler, halkın şaşkın bakışlara hedef oluyordu. Osmanlı ilk otomobil ithalatı yapıyordu. Halk, araçlara zatü’l-hareke (kendi kendine hareket eden) ismini taktı. Aslında otomobil ismi de Yunancadaki autos (kendi) ve Latincedeki mobilis (hareket eden) sözcüklerinden birleşen automobile kelimesinden geliyor. 

II. Abdülhamid Han, Basra mebusu Züheyrzade Ahmet Paşa’nın isteğini kırmamış, Osmanlıya ilk otomobil ithalatına izin vermişti. 
İtalya’dan getirilen araçlar önce orduya tahsis edildi. İlk otomobile binen Padişah V. Mehmed, ilk özel otomobil tahsis edilen kişi ise Harbiye Nazırı Enver Paşa oldu. Mahmut Şevket Paşa ise uzmanlaşmaları için Yüzbaşı Mehmet Ali Bey başkanlığında 5 kişilik özel bir ekibi Almanya Gaggenau’ya eğitime göndermişti. Zamanla İstanbul’da otomobil modası başladı, nüfuslu aileler birer birer araba aldı.  
Ford Motor Company, 1920’lerde Amerika dışına yayılmaya başladı. Liman şehirlerinde montaj hattı kurup işi hızlı büyütüyorlardı. Bunlardan birisi de İstanbul’da açıldı. 1929 fabrikası için onay çıkarıldı ve Tophane liman gümrüğünün hemen önüne bir fabrika kuruldu. ‘T Model’lerin Amerika’dan getirilen parçalarla üretimine başlandı. 

Hep yavaş gittik  şimdi gaza basma zamanı

DEVRİM İLK ARABAMIZ DEĞİLDİ 
1950 başında UZEL, Massey-Ferguson ile ortak traktör işine girdi. Birçok parça o yıllarda yerli üretiliyordu. Meşhur Çiftçi ailesi De-Soto ve Volkswagen kamyonetlerin montajına başlamış ve bir nebze başarılı da olmuştu. Fakat ilk ciddi seri üretim hikâyemiz 3 tekerlekli bir otomobille başladı. Nobel 200 adındaki aracın ülkemizdeki macerası 1958-61 arasına sıkışsa da, İngiltere, Almanya, Hollanda, Arjantin, Yunanistan, İsveç ve hatta Hindistan’da bile aynı patentle bu otomobili üretti. 

1960 yılında adımı atılan Devrim ise tam bir başarı hikâyesiydi, fakat proje seri üretime yönelik değildi. Her şey Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel’in iki dudağı arasındaydı ve bunu yapabildiğimizi göstermek istemişlerdi. Gerisi malum sadece benzin koymayı unutunca proje rafa kalktı. Yerli otomobil girişimi hayal oldu.
Otomobil üretimi politikaya takılsa da, Bursalı kaportacılar kimseyi dinlemedi ve son model kamyonları kesip biçip otobüse çevirdi. Sanayiden kabini, koltukları ile şekli şemaili yerinde otobüsler piyasaya sürüldü. 
Otosan 1960’da Ford Consul ve Thames ile kamyon işine giriş yaptı. Ardından da Thames Trader, Genoto Bedford, International Harvester, Chrysler, Dodge ve Fargo... İzmirli BMC gecikmedi Leyland, Austin derken Yavuz modeliyle elini taşın altına koydu.

OYAK MI VOLVO MU? 
Otomotiv sektörüne yatırım kararı alan OYAK ilk önce İsveçli Volvo ile masaya oturmuştu. 67’de ön protokol imzalansa da, Volvo meselesi askıda kaldı ve otomobil üretimi için imza 69’da Fransız Renault Grubu ile atıldı. İyiki işe Renault ile devam etmişiz, yıllardır Türk otomotiv sektöründe ihracat lideri olan Oyak-Renault, bugün Megan Sedan modelini dünyada bir tek Bursa’da üretiyor ve 5 kıtaya gönderiyor. Volvo ise Çinlilere satıldı. 

NEYMİŞ EFENDİM, İNEKLER YERMİŞ 
 Türk Otomotiv Endüstrisi (TOE) bir ara Triumph lisansıyla Zafer adlı otomobile niyetlense de proje daha başlamadan sonlandı. “Nobel 200” modelini de saymazsak ilk seri üretim otomobilimiz Anadol’du. Tasarım İngiliz, şasi, motor ve şanzımanlar Ford’dan temin ediliyordu. Fiberglas kaporta aksamı alaya alınsa da mantıklı bir malzemeydi. Hafifti, tamiri kolaydı ve paslanmıyordu. Bugün pahalı modellerde kullanılan fiber kaporta bizde bugün bile “Bunu tarlaya park etme inekler yer” olarak yorumlanıyordu. Tamam, konforsuzdu 1.200 cc’lik motoru gitmez ama Koreli Hyundai ile aynı yıl yollara çıktı. Onlar kendi araçları bizim gibi yadırgamadı ve bugün bir dünya markası olarak yoluna devam ediyor. 

Murat 124 de çok tutuldu fakat Anadolu coğrafyasında bir Renault 12 beş tane Amerikan Jeep’e bedeldi. Her iki modelin de yerlilik oranı git gide artsa da zamana dayanamadılar.  
Zamanla Toyota, Honda ve Hyundai Türkiye’yi üretim üssü yaptı. Hatta bir ara Opel, Vectra modellerini ülkemizde üretti. Honda ise 98’de Anadolu Grubu ile Şekerpınar’da başladı. TOFAŞ’ın hikâyesi ise başarılarla dolu. Tamamen Türk mühendisleri tarafından Bursa’da geliştirilen Egea otomotiv tarihimiz için bir dönüm noktası oldu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Yok mu bir babayiğit” sorusuyla yarım asırlık rüya canlandı. Dev şirketler el sıkıştı. Ve dün yola çıkıldı.

Hep yavaş gittik  şimdi gaza basma zamanı

Ford’un Tophane’deki fabrikası (1929)

İlk elektrikli otomobili |I. Abdülhamid Han almıştı
Osmanlı arşivlerinde yer alan bilgilere göre tarihimizdeki ilk elektrikli otomobil II. Abdülhamid Han zamanında alındı. 1888 yılında İngiltere’den deniz yolu ile getirtilen aracın direksiyonuna ise Yıldız Sarayı’nda ilk olarak Padişah oturdu. Teknoloji alanındaki her türlü gelişmeyi destekleyen Sultan II. Abdülhamid Han, test sürüşünde küçük bir kaza atlatılmış olsa da elektrikli arabayı yapan mühendisleri ödüllendirmişti. 

Düzenleyen:  - T-Otomobil
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...