Kemiklerin şifresini çözüp hastalıklara şifa arıyor

Düzenleyen:
Kemiklerin şifresini çözüp hastalıklara şifa arıyor

SAĞLIK Haberleri

Binlerce yıllık iskeletleri inceleyen doktor Görgülü, elde ettiği bilgileri günümüz insanlarının DNA’larıyla karşılaştırıyor. Böylece; hastalıkların değişim ve dönüşümlerini ortaya çıkarıp farklı tedavi metotları geliştiriyor.

Gülçin Coşkan İSTANBUL
Medikal Teknik Dergisi, Türkiye’nin en fazla okumuş insanını sizin için buldu. Mehmet Görgülü yedi diplomaya sahip. Uzmanlık alanı en zor bölümlerin başında gelen tıp. Bunun dışında ise Sosyoloji, psikoloji, adalet gibi diplomaları var ve hâlâ okumaya araştırmaya devam ediyor. 
“Biz doktorlar, dünyanın en zor mesleğini yapıyoruz. En ağır eğitimi alırız fakat hiçbir savunmamız yok. Ne silahımız vardır, ne de hukuken bir korumamız. Avukatın hakimin savcının var, olmasın demiyorum, ama biz onlardan daha ağır eğitim alıyoruz. Bu derece büyük bir eğitimden geçmiş olan biz doktorlar savunmasızız. O yüzden herkes bize rahatça saldırabiliyor. Öldürülenlerin yanı sıra, bu mesleğin ağırlığına dayanamayıp intihar eden meslektaşlarım da var ne yazık ki!”
Bunlar merhaba demeden önce Mehmet Bey’den duyduklarım! Bu konuda haklı sitemleri var... Şimdi röportajımıza başlayalım:

Öncelikle sizi biraz tanıyabilir miyiz?
 Cerrahpaşa Tıp Fakültesinden mezun olduktan sonra Trabzon Numune Hastanesinde mecburi hizmet yaptım. Tıp Fakültesini bitirmek diploma almak bu iş için yeterli değil. Hiçbir meslekte olmayan bir şey var, mecburi hizmet yapıyoruz, ondan sonra diplomamızı alıyoruz. Daha sonra Cerrahpaşa Tıp Fakültesinde genel cerrahi alanında uzmanlık eğitimimi tamamladıktan sonra Almanya’ya gittim. Döndükten sonra özel hastanelerde çalışmaya başladım. Okumayı ve araştırmayı çok seviyorum. Bu yüzden ne yapabilirim diye düşünürken insanın biyolojik tarihini öğrenme arzusu oluştu. İstanbul Arkeoloji Müzesine gittim ve orada eski insan kemiklerini incelemeye başladım. Açıktan Kamu Yönetimi Bölümünü okudum. Daha sonra İstanbul Üniversitesi, Adli Tıp Enstitüsünde Adli bilimler doktorasına başladım. Yenikapı Marmaray’da yürütülen kazı çalışmasına dâhil oldum. Buradan çıkan Bizanslılara ait iskeletlerin kimliklendirilmesi çalışması tezimi hazırlayıp sundum ve doktoramı tamamladım. Açıktan Sosyoloji okudum ve bu arada İstanbul Aydın Üniversitesinde öğretim üyeliği görevim başladı. Öğretim üyeliği görevini sürdürürken Adalet okudum ve psikoloji alanında mastır yaptım. Bu çalışmaları yaparken ülkemizin beş bölgesinde kazılarda adli antropolog olarak çalışıp insan iskeletlerini inceledim. Şu anda İstanbul Altınbaş Üniversitesinde öğretim üyesi olarak çalışıyorum.

Tıp, her insanın yapabileceği bir bölüm mü? 
 Kendi içerisinde oldukça sıkıntılı yanları var. Gittiğiniz yere güzel hayallerle gidersiniz, insanlara faydalı olmak istersiniz ama her zaman öyle olmaz. Zorlu yanlarını kaldıramayan pek çok meslektaşımın intihar etti. Tıp eğitimi dünyanın en ağır eğitimdir. Sahip olduğumuz bilgi ve donanımla, tıbbın bize verdiği imkanlarla bir şeyler yapmaya çalışıyoruz. Hastaları tedavi ediyoruz ancak bazen tedavi istediğimiz gibi gitmiyor, bu durumda da suçlu biz oluyoruz. Sonuçta dayak yiyoruz, saldırıya uğruyoruz, öldürülüyoruz ve hakaretlere maruz kalıyoruz.

Antik DNA Araştırma Merkezi kuruyorsunuz. Amacınız nedir? 
 Yakın zamanda İstanbul Altınbaş Üniversitesi’nde bu merkezi kuracağız. Hedefimiz, kazılarda çıkan insan iskeletlerinin DNA’larını elde etmek ve edineceğimiz bazı sonuçları günümüz insanlarının DNA’ları ile karşılaştırmak. Bu da bizi insanın ve hastalıkların değişim ve dönüşümleri konusunda aydınlatacak, belki de farklı tedavi yöntemleri geliştirebileceğiz.  

Kimsenin bilmediği bir başarıya imza attınız? Bunu bizimle paylaşır mısınız?
National Geographic tarafından yürütülen Genographic projesinin Anadolu sorumluluğunu aldım. Bir gün Doğu Anadolu’dan bir parmak kemiği geldi. Kökeninin araştırılması istendi. O dönem henüz bu testleri yapamıyorduk. Genographic projesi sayesinde tanıdığımız ve birlikte çalıştığımız Avustralya’da bir merkeze gönderdik. Sonucu aldığımızda bu kişinin Avrupa kökenli olduğu ortaya çıktı. Sonra dedik ki biz burada yapamaz mıyız? Bir ofis ayarladık ve orayı laboratuar haline getirdik. DNA bulaşma riskini minimuma indirmeye çalıştık. Küçük bir ultraviyole cihazla aletleri, bulaşmış DNA açısından sterilize ettik. Bu aletler yardımı ile kemik tozları elde ettik. Bu tozları özel bir laboratuvar inceledi, sonuçları bize verdi. Biz bu yolla Yenikapı kazısından elde ettiğimiz Bizanslılara ait 20 iskeletin anne soylarının nereye dayandığını ortaya çıkardık. Şimdi İstanbul Altınbaş Üniversitesinde kuracağımız merkezde bu çalışmaları sürdüreceğiz.

Çalışmalarınızda size destek veren oldu mu? 
Arkamda hiçbir güç yoktu. Hepsini kendi çabamla gerçekleştirdim. Bu yüzden kimseye göbek bağım yok. Kendi aracımla kazılara gittim. Çalışmalarımda masrafları cebimden karşıladım. Özel hastanelerde ve kliniklerde çalışırken bu işleri ve eğitimi yaptım. Ülkemi seviyorum, faydalı olmak, kültür mirasına fayda sağlamak beni mutlu ediyor. 

Son olarak sizce dünyaya yön veren güç nedir? 
 Her ülkenin kendine göre bir eğitim sistemi vardır. Ama önemli olan şudur: Alınan eğitimin niteliği nasıl? Eğitimde ileri seviyede olan ülkeler, dünyayı yönetir. Tarihte de böyle olmuştur. Bilgi kimin elindeyse, güç onda olmuştur. Günümüzde de baskın ülkelere baktığımızda, yüksek nitelikli eğitim uygulamaktadır. Böylece elde ettikleri bilgi ile dünyaya hükmetmektedirler. Soran, sorgulayan, araştıran bir eğitim sistemi olmazsa, o ülkenin kalkınması çok zordur, eğitim seviyesi yüksek ülkelerce sömürülmeye ve kullanılmaya mahkûmdur. Nasıl sanat, sanat içinse, bilim de bilim için olmalıdır. Her türlü siyasi yapının dışında, bağımsız bir karaktere sahip olmalıdır. Aksi hâlde o ülkenin çocuk ve gençleri nitelikli olamazlar. 
Bilgi kimin elindeyse, hükümdar odur. 

Az kalsın kolumu kaybediyordum
Başarılı bir kariyeri olmasına rağmen, hiçbir zaman kendini beğenmiş birisi olmadığını dile getiren doktor Mehmet Görgülü şunları söyledi: Aristokrat bir aile çocuğu, kolej çocuğu değilim.  Üniversiteye hazırlanırken dershaneye gitmedim, ailemin ekonomik durumu iyi değildi. Üniversite imtihanına girdiğim yaz tatili dâhil, sürekli çalıştım. Hatta iplikten yumak yapan bir makinede çalışırken az daha sağ kolumu kaptırıyordum. Türkiye’de benim kadar okumuş başka bir örnek yok. Fakat bu, kendimi diğer insanlardan üstün görmem için bir sebep değil. Herhangi bir okul mezunu olmayan birisiyle sohbet ettiğimde keyif alıyorum. Ayrım yapan insanlarda eksik bir şeyler vardır. Mütevazı olmak kaybettirmez, aksine kazandırır.”

 

 

Düzenleyen:  - SAĞLIK
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...