Ekmek elden su gölden

Ekmek elden su gölden

YAŞAM Haberleri

İstanbul kartpostalları köpeksiz olmazdı, dört ayaklı dostlar daima başrol oynardı.

İrfan Özfatura

Batılı, kanlı bıçaklı göstermeye çalışsa da Türkler munis tabiatlıdırlar. Konukseverdirler, mazlumu kollar, hayvanları hoş tutarlar. Orta Asya steplerinde bile koyunları açıkta bırakmaz, çadırlarda barındırırlar. Sürüsüne dalan kurtları dahi hoş görür, yavrularını kırıp soyunu kurutmazlar. Sahibi ölen atlara yetim gibi bakar, olmadı gümrah meralara salarlar.
Selçuklular devlet binalarına mutlaka kuş evi ekler, hayvanlar için su yalağı koyarlar.
Osmanlıda eti için beslenmeyen hayvanların (kedi, köpek, at, eşek) öldürülmeleri suçtur. Kasaplar mahir olmalı, bıçaklar itina ile bilenmeli, hayvanların gözleri bağlanmalıdır mutlaka.
Padişah, Süleymaniye Külliyesi inşaatında çalıştırılan hayvanların “makul yüklenmesi hakkında” ferman çıkarır (Kanuni- 1550). Tersanedeki mandalar terhis edilir, maaşa bağlanır hatta.
Bilahare hayvanların cuma günleri dinlendirilmesi ilan edilir (1856). Zabıtalar hayvanların karınlarını yoklar, iyi beslenip beslenmediklerine bakarlar.
Hasılı Osmanlı topraklarında rahatları yerindedir. Gurebahane-i Laklakan (garip leylekler) için bakımevleri açan ecdat ne serçeye, kumruya kıyabilir; ne martıya, kargaya…   
ŞAŞKIN SEYYAHLAR
İstanbul’a inen ecnebilerin öncelikle iki şey dikkatini çeker. Çok az kadın görünür ve pek çok köpek dolanır ortalıkta.
Asitane sakinleri hayvanlarla iç içe yaşar. Evinizden sebeplenen hayvanlar, yolunuzu bekler, ayağınıza dolanırlar. Gelir kapınıza yavrular, himmetinize sığınırlar. Dedelerimiz yemek artıklarını onlarla paylaşır, nimetin bir kursaktan daha geçiyor olmasından haz duyar. Henüz ekmek atmak gibi bir garabet yoktur ortalıkta.
Müslümanlar hesap gününe inanır, kul (velev ki gayrimüslim olsun) ve hayvan hakkından çok korkarlar. Ruz-i mahşerde hesaplaşmak istemeyen, mahlukatı incitip hırpalamayacaktır asla!
Namaz kılanlar necaset hususunda hassastır malum, köpekleri evin içine almasalar da sokakta bakarlar. Hayvanlar diledikleri yere yatar, gönüllerince dolanır, çoğalırlar. Geceleri havlıyor, hırlıyormuş kimin umurunda. Bu yüzden “gericilikle” itham ediliriz Batılılarca.
Şehir hayvanları bir şekilde yiyecek bulur, karnını doyurur, peki ya dağda bayırda yaşayanlar? Onları da düşünür kara kışta et taşırlar kurda, kuşa… Karnı doyan yırtıcılar da ahırlara dadanmaz, iki taraf da karlı çıkar. Bu vakıflar teberru ile ayakta kalır. Servetini kedilere köpeklere vasiyet edenlerin malı ve emlaki ile bizzat kadı ilgilenir, adam tutar, gereğini yapar.
Kendilerini kedilere vermiş yaşlıları bilirsiniz bunlar kasap kasap dolanıp manca toplar, belli yer ve saatlerde minik dostlarıyla buluşurlar. Zamanla muhabbet ilerler, yaralanan, berelenen, pirelenen... Alır götürür baytara. Bir tekaüt için ne manalı iş ama.

ALEYHTE PROPAGANDA

Avrupalılar bizi anlayamaz, sokak köpeklerini kafesinden kaçmış aslan gibi abartırlar. Gelse baksalar ki; sevimli, oyunbaz, boynu bükük hayvancıklar…  
Bakın  Theophile Gautier  ne diyor: “Çukurun dibinde iri bir köpek dört beş yavrusunu büyük bir rahatlık içinde emziriyor, atlıları yayaları hiçe sayıyordu âdeta”  (Ne var yani bunda?)

Mark Twain de köpeklerimize sataşmadan duramaz (1862).  “Öyle lakayıttırlar ki, padişah geçse kıpırdamazlar. Onlar şehrin resmî çöpçüleridir, kavun kabuklarını bile ortadan kaldırırlar.”

Türkler mahlukatla barış içinde yaşar, ister kuş, köpek, ister ağaç olsun Allah’ın yarattıklarına saygılı davranırlar. Bizde terk edilen ya da zulüm gören türleri de kucaklar, sokaklara su kapları bırakırlar.
Alphonse de Lamartine 1833

Sokaklar boyunca hasır kulübeler görürsünüz, soğuk havalarda hayvanlar birbirlerine sokulup uyurlar. Mahalle halkı bu kibar dilencileri boş çevirmez, bir şeyler bulur onlara. Atlarla gezen Türkler çiğnememek için aşırı dikkat etseler de köpekler keyiflerince yatarlar yollara. Uşaklarımız Fransız Sarayı’na varana kadar sık sık arabaları durdurarak onları kovmak zorunda kaldılar.
Julia Pardoe 1836

ŞEHİR ONLARLA İSTANBUL
“Galata ve Pera sakinleri ise köpekten hoşlanmaz. Hayvanlara zehirli yem atarlar, zavallılar çırpınarak can verir, döne döne, ciyaklıya, ciyaklıya...”
Edmando de Amicis

“Köpekler âdeta temizlik memuru gibi çalışır esnafı atıklardan kurtarırlar. Şunu da söyleyeyim burada ne pudel, mops, spitz, daks, pinşer ne de tazı vardır. Sadece o iğrenç (hiç te bilem) cins hâkimdir sokaklara. Köpekler Frenklere mesafeli dururlar!”  
Helmut von Moltke 1837

“Yüzlerce köpek Topçu Kışlasının etrafına toplanmış bağırıyorlardı. Az sonra omuzlarındaki uzun sırıklarla kazanları taşıyan askerler çıktı. Hayvanlar sevinç içinde hoplayıp zıplamaya başladılar. Bir İtalyan “Şanslı yaratıklar” demekten kendini alamadı. İstanbul’da köpekler itibarlıdır, vakıflar rahat su içsinler diye cami kenarlarına kurnalar koyar.” Gerard de Nerval 1843

“Sokak köpekleri,  Frenk mahallelerine değil muhafazakâr semtlere sığınırlar. Yaygaracı, tehditkâr, kapışmaya meyilli gibi görünseler de kimseye zararları dokunmaz.”  Paul de Regla 1893.

“İstanbul bir köpek harasıdır; şehrin ikinci nüfusunu oluştururlar! Alabildiğine hürdürler; ne kulübe tanırlar, ne zincir, tasma...”
Edmond De Amicis

Ve “köpek muhalifi” Şinasi eline kalemi alır (1864- Tasvir-i Efkâr) sokak hayvanlarının ülkeyi kötü gösterdiğini, bunların azaltılarak yok edilmesi gerektiğini yazar. Kendince bir çare bulmuştur. Erkeklerle, dişiler ayrı bölgelere dağıtılabilir mesela.

İNGİLİZ TURİZ
Köpeklerimizin başı ilk defa bir yabancı yüzünden belâya girer. Avrupa’nın köpeksiz köylerinde değneksiz gezen bir İngiliz gece yarısı Galata’da dolanmaya çıkar. Hayvanlardan tedirgin olur, kaçmaya başlar. Derler ya köpek dünya gibidir kaçanı kovalar, adam panikler. Çıktığı duvardan düşer aşağıya. Majestelerinin hükûmeti de ültimatom verir Osmanlıya.
2. Mahmud Han “Tamam, gereğini yaparız” der oyalayıp, unutturur kibarca.
2. Abdülhamid Han müşfik bir sultandır, hayvanların itlafına katiyen sıcak bakmaz, lakin muhtemel kuduz vakalarına karşı Pastör Enstitüsünü kurdurur İstanbul’da.
Derken Padişah haledilir (1908), memlekete hürriyet (!) gelir.
Yeni rejimin hışmına sadece insanlar uğramaz, sokak köpekleri de paylarını alırlar.
Evet bildiniz, Hayırsız Ada macerası.
    Artık o da bir sonraki yazıya.

Düzenleyen:  - YAŞAM
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...