Efendimizin sütannesi Halime-i Sa'diye, Resûlullahı evladı gibi korudu

Efendimizin sütannesi Halime-i Sa'diye, Resûlullahı evladı gibi korudu

RAMAZAN 2013 Haberleri

Kureyş eşrafı yeni doğan çocuklarını sütannelere verirler. Onlar havası güzel, suyu serin yaylalarda yetiştirilirler. Bu yüzden vücutları kavi, ciltleri pürüzsüz olur.

Hazret-i Halîme anlatır: Kabîlemden bir grup kadınla sütanneliği yapmak için Mekke'ye doğru yola çıktık. Aslında benim de sütüm azdı. Oğlum Abdullah doymaz geceleri ağlardı. Merkebimiz ağır aksak yürüdüğü için Mekke'ye geç geldik ki vardığımızda paralı ailelerin çocukları çoktan kapışılmışlardı.Abdülmuttalib ise torununu emzirtecek kadın bulamamıştı, zira yetim çocuk cazip değildi, dişe dokunur bir ücret alamayacakları belliydi.
Bana da teklif etti, kocama danıştım, "bana sorarsan eli boş dönmeyelim" dedi, "belki bu çocuk yüzünden Allahü teâlâ bize bolluk bereket verir!"
Abdülmuttalib'e "tamam kabul ediyorum" dedim, nasıl da sevindi.
Âmine Hâtun beni hoş karşıladı. "Biliyor musun, üç gece önce bir kimse geldi, oğlunun sütannesini Benî Sa'd kabîlesinden Züveyb oğullarından seç dedi."
Tuhaf dedim, beni tarif ediyordu sanki. nbsp;Muhammed "sallallahü aleyhi ve sellem" yeşil bir ipek üzerinde uyuyordu, beyaz yünden bir kundağa sarılmıştı, yaklaştım mis gibi kokuyordu. Elimi sînesi üzerine koyunca kirpikleri aralandı, bana baktı, gülümsedi. Gözlerinden çıkan nûr semâya yükseldi. Hemen yüzünü örttüm, bunu annesinden bile gizledim. Onu kucaklayıp sağ mememi verdim emdi, sol mememi verdim, almadı. O günden sonra sol taraf Abdullah'a kaldı. Hazret-i Muhammedi emzirmeye başlayınca, sütüm çoğaldı, oğlum da doymaya başladı. Sa'd yurduna giderken merkebe bindim. Merkep Kâ'be'ye doğru secde etti. Yolda konakladığımız menziller yeşeriyor, dallar körpe filizlerle donanıyorlardı.
AKRANLARININ FEVKİNDE
Muhammed Aleyhisselam hızla gelişti, iki aylık iken oturur ve emeklerdi. Üç aylık iken ayakta durdu. Altı aylık iken seri yürüdü, Yedi aylık iken koşardı. Sekiz aylık iken berrak bir şekilde konuşmaya başladı. Dokuz aylıkken karşılıklı oturup konuşurduk, on aylık iken çocuklarla oynardı, pek de güzel ok atardı.
Sütten kesilince alıp Mekke'ye götürdüm. Onsuz neşemiz azalacak, evimiz ocağımız boşalacaktı. Ki o yıl Mekke'nin havası aşırı sıcaktı, vebâ salgını vardı. Biraz daha yanımızda kalması için annesine yalvardım, müsaade etti, bize dünyaları bağışladı.
Bir gün Habeş Nasrânîleri ile karşılaştık. Muhammede dikkatli dikkatli baktılar. Sırtında iki küreği arasındaki nübüvvet mührünü gördüler, Mubârek gözlerinin kırmızılığı dikkatlerini çekti. nbsp;Sordular
"Senin bu oğlun göz ağrısından şikâyet eder mi?"
-Hâyır, o kırmızılık bildim bileli vardır.
-Ne kadar mal istersen verelim, bu çocuğu Habeşistan'a götürelim. Onun şanı yüce olacak, o ahir zaman nebisi! Onlardan korkmuştum, o gece gözüme uyku girmedi.
Bir ara ise Yahudiler geldi, bu yetim midir diye sordular, "hayır babası var" dedim, ha o zaman aradığımız değil deyip döndüler geri.
EMANETİ YERİNE
Muhammedin "sallallahü aleyhi ve sellem" hâlleri komşularımıza garip geliyordu. Bana çocuğu bir kâhine götür dediler, belki cinnîlerin te'sîrinde kalmıştır. Onu bir kâhine götürdüm. Adeta yerinden fırladı: "Ey Arablar! Bu çocuk yeni bir din getirecek, onu öldürünüz" diye avaz avaz bağırmaya başladı.
Muhammedi elinden çekip aldım. "Deli mi ne" dedim, "asıl seni baktırmak lâzım!"
Ancak bu hâdiselerden sonra endişem arttı. Emaneti sağ salim sahibine teslim edememekten korkmaya başladım.
Halime Hatun zaman zaman Mekke'ye gelirdi. Efendimiz "benim annem, benim annem" der, oturması için atkısını yere sererdi. Efendimizin evlendiği sene Ben-i Sa'd yurdunda ciddi bir kıtlık yaşanmıştı, ellerinde avuçlarında bir şey kalmamıştı. Efendimiz Hazret-i Hatice ile evlendiğinde davetliler arasında Fahr-i Kâinatın sütannesi Halîme hatun da vardı, taaa Ben-i Sa'd yurdundan çıkmış gelmiş oğulcuğunun mürüvvetini görme bahtiyarlığına ermişti. Hayber'in fethedildiği günlerde Halime Validemizin kız kardeşi gelmişti. Fahr-i âlem annelerini sordular. Söylemesi zor ama dedi nbsp;"O vefat etti!"
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...