Kut'ül Amare Zaferi Tarihi | Kutül Amare Kelime anlamı, Kutül amare nedir özet

Düzenleyen:
Kut'ül Amare Zaferi Tarihi | Kutül Amare Kelime anlamı, Kutül amare nedir özet

EDİTÖRÜN SEÇTİKLERİ Haberleri

Kut'ül Amare dizisi TRT 1 ekranlarından seyirciyle buluşunca, Kut'ül Amare zaferi tarihi sorgulanmaya başladı. Milyonlar şu an için Kut'ül Amare ne demek, Kut'ül Amare kelime anlamı, Kut'ül Amare nediz özet bilgi gibi konuları araştırıyor. Peki Kut'ül Amare nedir, Kut'ül Amare zaferinin önemi, kelime anlamı nedir? İşte detaylar...

Kut'ül Amare zaferi tarihi, önemi, kelime anlamı ve Kut'ül Amare zaferi özeti ile ilgili aradıklarınız burada. TRT 1'de Mehmetçik Kut'ül Amare dizisi başladı. diziyi takip edenler ise Kut'ül Amare nedir, Kut'ül Amare hakkında kısa özet, Kut'ül Amare'de neler oldu ve Kut'ül Amare'nin kelime anlamı nedir gibi soruların cevaplarını arıyor. İşte Kut'ül Amare tarihi zaferinin özeti Kut'ül Amare kelime anlamı ve Kut'ül Amare hakkında detaylı bilgi...

Kut'ül Amare tarihi zaferin anlamı ve Kut'ül Amare kısa özet

Yeni kurulan Osmanlı 6. Ordusu'nun Komutanlığı'na atanarak 5 Aralık'ta Bağdat'a varan Mareşal Colmar Freiherr von der Goltz Paşa'nın emriyle Irak ve Havalisi Komutanı Miralay (Albay) 'Sakallı' Nurettin Bey'in birlikleri 27 Aralık'ta Kut'u kuşattı. İngilizler Kut'u kurtarmak için General Aylmer komutasındaki kolorduyla hücuma geçti ancak, 6 Ocak 1916 tarihli Şeyh Saad Muharebesi'nde 4.000 askerini kaybederek geri çekildi. Bu muharebede 9. Kolordu Komutanı Miralay 'Sakallı' Nurettin Bey görevinden alındı ve yerine Enver Paşa'nın kendisinden bir yaş küçük olan amcası Mirliva Halil Paşa (Kut) getirildi.

İngiliz Ordusu, 13 Ocak 1916 tarihli Vadi Muharebesi'nde 1.600, 21 Ocak Hannah Muharebesi'nde 2.700 askeri kaybederek geri püskürtüldü. İngilizler mart başında tekrar taarruza geçti. 8 Mart 1916'da Sabis mevkiinde Miralay Ali İhsan Bey komutasındaki 13. Kolordu'ya hücum ettilerse de 3.500 asker kaybederek geri çekildiler. Bu yenilgiden dolayı General Aylmer azledilerek yerine General Gorringe getirildi.

Türk, Kürt, Arap aynı cephede

Yüksel, Kut'ül Amare Zaferi kutlamalarının 1951'den sonra kaldırılmasında Türkiye'nin NATO'ya girmesi, Bağdat Paktı ve Nuri Sait Paşa'nın olduğunu belirterek; “Nuri Sait Paşa karşı tarafta yer alıyordu ve o sırada Adnan Menderes ile arasında bağ oluştu.'' diye konuştu.

Yüksel, Kut Zaferi'nin kazanılmasında Türk askerinin yanı sıra Kürt ve Arap aşiretlerinin de önemli rolü olduğunu söyleyerek, “Kürtler Sarıkamış ve diğer cephelerde savaştılar, fakat Kut-ül Amare'de özellikle Kürt aşiretlerin önemli rolü oldu. Bir kısım Arap aşiretleri, hatta Şii Arap aşiretlerinin de. Önemli Şii aileleri Osmanlı'yla ortak hareket etti.” dedi.

Kut'ül Amare zaferinin önemi nedir

Kût (kef ile) veya 1939’dan evvelki ismiyle Kûtülamâre, Irak’ta Dicle kenarında 375 bin nüfuslu bir şehir. Herkes onu, I. Cihan Harbinde İngilizlerle Türkler arasında cereyan eden muharebelerden tanır. Irak cephesindeki bu muharebeler, Çanakkale ile beraber Cihan Harbi’nde Türk tarafının yüz akı sayılır. Her ikisinde de güçlü düşmana karşı emsalsiz bir muvaffakiyet elde edilmiştir.

Neye niyet

28 Nisan 1916’da General Townshend (1861-1924) kumandasındaki 13 bin kişilik İngiliz ve Hind askerlerinden müteşekkil tümenin bakiyesi, 143 günlük bir muhasaradan sonra Türklere teslim oldu. 7 ay evvel parlak bir şekilde başlayan Irak seferi, Basra’nın fethiyle ümit vermişti. Gereken destek verilmeden, tecrübeli asker Townshend’den Bağdad’a hücum etmesi istendi.

Bağdad Fatihi olmayı umarken, 888 km. yürüdükten sonra 25 Kasım 1915’de Bağdad’a 2 gün mesafede Selmanpak’da miralay Nureddin Bey kumandasındaki Türk ordusuna yenilip müstahkem kalesi bulunan Kût’a geri çekildi. 2-3 hafta sonra takviye geleceğini umuyordu. Büyük bir hata yaparak, şehirdeki 6000 Arabı dışarı çıkarmadı. Hem bunları beslemek zorunda kaldı; hem de bunlar Türklere casusluk yaptı.

 Kût'a tramvayla asker sevkiyatı

İş uzayınca, 6. ordu kumandanı Mareşal Goltz, Nureddin Bey’in yerine Enver Paşa’nın 2 yaş küçük amcası Halil Paşa’yı tayin etti. Kût’u kurtarmak için Aligarbi’de tahkimat yapan General Aylmer üzerine yürüdü. Aylmer önce nisbî üstünlük kazandıysa da, taarruzu 9 Mart’ta Kût’un 10 km yakınında Ali İhsan Bey tarafından püskürtüldü.

Lüks Esir

Zamanla Kût’ta kıtlık baş gösterdi. Hergün vasati 8 İngiliz ve 28 Hindli ölüyordu. Hindliler, at eti yemeği reddediyordu. Hindistan’daki din adamlarından bunun için cevaz alındı. İngilizler şehri kurtarmak için büyük bir taarruza daha geçtiler. 22 Nisan’da bu da püskürtüldü. Kurtarma ümidi kırıldı. Goltz Paşa tifüsten öldü, Halil Paşa yerine geçti. Townshend, serbestçe Hindistan’a gitmesine izin verilmesi mukabilinde 1 milyon sterlin teklif etti. Reddedilince,  cephaneliği yok ederek 281 subay ve 13 bin askerle teslim oldu. Kendisine hürmetkâr davranıldı. Adı ‘Lüks Esir’e çıktı. İstanbul’a gönderildi. Sonradan kendisine sahip çıkmayan memleketine küskün olarak ömrünü tamamladı.

Böylece Kûtülamâre’de 3 muharebe olmuştur. İngilizlerin kaybı, esirlerle beraber 40 bin; Türklerinki 24 bindir.  Amerikan istiklâl harbinde bile 7000 esir veren İngiltere, bu hezimete çok içerledi. Az zaman sonra Bağdad’ı, ardından da Musul’u ele geçirip, kayıpları telafi ettiler. Kût zaferi, bunu bir sene geciktirmekten öte işe yaramadı.

Bu harbin kahramanlarından biri Halil Paşa, Enver Paşa’nın amcası olduğu için; diğer ikisi Nureddin ve Ali İhsan Paşalar ise cumhuriyet devrinde iktidar ile ters düştüğü için yakın tarih hafızasından ustaca silindi. 12 Eylül darbesinden sonra Ankara’da yaptırılan devlet mezarlığına da gömülmeyen yalnız bunlardır.

Binlerce insanın kaybedildiği savaş iyi bir şey değil. Bir savaşın yıldönümünün kutlanması ne kadar doğru, bu bir yana, Türk-İslâm tarihinde dönüm noktası olan çığır açmış nice hâdise ve zafer varken, önce Çanakkale, ardından da bir Kûtülamâre efsanesi inşa edilmesi dikkate değer. Kahramanları, yeni rejime muhalif olduğu için, Kûtülamâre yıllarca pek hatırlanmadı. Gerçi her ikisi de sonu ağır mağlubiyetle biten bir maçın, başındaki iki güzel gol gibidir; skora tesiri yoktur. Hüküm neticeye göre verilir sözü meşhurdur. Buna şaşılmaz, biz bir lokal harbden onlarca bayram, yüzlerce kurtuluş günü çıkarmış bir milletiz.

Neden böyle? Çünki bu ikisi, İttihatçıların yegâne zaferidir. Modernizmin tasavvur inşası böyle oluyor. Dini, hatta mezhebi kendi inşa edip, insanlara doğrusu budur dediği gibi; tarihi de kendisi tayin eder.  Zihinlerde inşa edilen Yeni Osmanlı da, 1908 sonrasına aittir. İttihatçıların felâket yıllarını, gençlere ‘Osmanlı’ olarak sunar. Bu devrin okumuş yazmış takımı, itikadına bakılmadan, münevver, din âlimi olarak lanse eder. Böylece öncesi kolayca unutulur, unutturulur.

3 Kut Kahramanı

Müşir İbrahim Edhem Paşa’nın oğlu Sakallı Nureddin Paşa (1873-1932), sert bir askerdi. Irak’ta paşa oldu. Temmuz 1920’de Ankara’ya katıldı. Fakat karakterini bilen M. Kemal Paşa, kendisine aktif vazife vermek istemedi. Merkez kumandanı iken Samsun’daki Rumları iç mıntıkalara sürgün ettiği esnada çocuk, ihtiyar, kadın demeden katliâma uğramasına göz yumdu. Bu, milletlerarası mesele oldu. Yunanlılar, bu sebeple Samsun’u bombaladı. Nureddin Paşa azledildi; M. Kemal sayesinde muhakemeden kurtuldu. Sonradan Kürtlerin de iç kısımlara göçürülmesini müdafaa edecektir. Batı cephesinde, kendisinden kıdemsiz İsmet Bey’in maiyetinde vazife kabul etti. İzmir’e girdi. Bazı kaynaklarda İzmir’i ateşe verdiği yazar. I. ordu kumandanı olarak bulunduğu İzmit’te, Sultan Vahîdeddin’in maarif ve dahiliye vekili gazeteci Ali Kemal Bey’i, sivil giydirdiği askerlere linç ettirdi; padişaha da aynısını yapacağını söyledi. Ayağına ip takılarak yerlerde sürüklenen cesed, Lozan’a giden İsmet Paşa’nın göreceği şekilde yol kenarına kurulan bir darağacına asılarak teşhir edildi. Mustafa Kemal Paşa, İstanbul’da bir fedainin vursa kahraman olacağı bir insanı, vuruşma veya mahkeme kararı olmaksızın öldürmeyi cinayet olarak vasıflandırıp kınadı. M. Kemal’e gazi ve müşirlik unvanı verilmesine içerleyen Nureddin Paşa iyice muhalefet kanadına geçti. 1924’de Bursa’dan müstakil milletvekili seçildi. Asker olduğu gerekçesiyle seçim iptal edildi. İstifa edip, tekrar seçildi. Anayasa ve insan haklarına aykırılık cihetinden şapka kanununa muhalefet etti. Bu sebeple antikemalist kesimler tarafından kahraman olarak alkışlanır. Nutuk’ta da kendisine sayfalarca ağır ithamlarda bulunulur, ‘zaferin şerefine en az iştirake hakkı olanlardan biri’ diye anılır.

Halil Kut (1882-1957), Enver Paşa’yı İttihatçıların arasına sokan adamdır. Sultan Hamid’i tevkife memur idi. Askerî tecrübesi çete takibinden ibaretken Libya’da bulundu. Yeğeni harbiye nazırı olunca, İran içine harekâta memur edildi. Irak’taki muvaffakiyeti üzerine paşa oldu. Bakü’yü işgal etti. İttihatçı olduğu için tutuklanacakken, kaçıp Ankara hareketine katıldı. Rusya ile Ankara arasında aracılık yaptı. Sonra kendisinden şüphelenilince, Almanya’ya kaçtı. Zaferden sonra memlekete dönüp köşesine çekildi. Politikaya karışmadı.

Ali İhsan Sâbis (1882-1957), Sultan Hamid’i tahttan indiren Hareket Ordusu zâbitlerindendi. Çanakkale, Kafkasya’da bulundu. Irak’ta paşalığa terfi etti. İttihatçı olduğu için Malta’ya sürüldü. Kaçıp Ankara hareketine katıldı. I. batı cephesi kumandanı oldu. Cephe kumandanı İsmet Bey ile anlaşmadı; azledilip tekaüde sevkolundu. M. Kemal’e muhalif oldu. Nazileri öven yazılar yazdı. 1947’de devlet adamlarına yazdığı imzasız mektuplar sebebiyle 15 seneye mahkûm oldu. 1954’te DP’den milletvekili seçildi. Hatıraları, Nutuk’un antitezi gibidir.

KUT’ÜL AMARE HEYECANIYLA AFRİN HAREKÂTI!

15 Temmuz darbe teşebbüsü öncesinde  PKK/PYD terör örgütü, 911 kilometrelik Türkiye-Suriye sınırının yarıdan fazlasını ele geçirmişti. Böylece Fırat’ın doğusuna hâkim olmuşlardı. Sırada batı yakası vardı. Buranın da işgal altına alınmasıyla Afrin’le buluşacaklardı. Bir adım sonrası Akdeniz’e inmekti. Eğer; darbe  başarılı olsaydı. Bu hayal, teröristlere hakikat olmuş olarak altın tepside sunulacaktı. TSK, 2016 Temmuzunda birçok yaralar aldı. Bu vaziyet, terör örgütüyle onun sahiplerini ümitlendirdi. Ankara, öteden beri "Fırat’ın doğusuna çekilsinler!" ihtarını yapmaktaydı. Ancak ordusu kan kaybetmiş, bir darbe ile kurumları sarsılmış bir devleti kim dinlerdi?

PYD/YPG yaşadıklarımızdan cesaret alarak rahatsızlık vermeye devam edince Türk Ordusu, Hür Suriye Orduyla ittifak ederek 25 Ağustos 2016’da Fırat Kalkanı Harekâtı’nı yaptı. Harekât, ihanetten bir ay gibi bir zaman sonra olmasına rağmen destanlar yazılmıştı. Böylece Cerablus-Azez hattı düşmandan arındırıldı. 2017’de de El-Bab ve İdlib temizlenerek güvenli bölge kuruldu. Bunun devamındaysa Afrin ve Menbiç’in terör unsurlarından temizlenmesi mevzubahisti. Bu ihtiyaç, tâ Fırat Kalkanı’ndan bu yana zaman zaman dile getiriliyordu. Bazen alevleniyor, bazen ses çıkmaz oluyordu. Niyetimizin vazgeçilmesi mümkün olmayan bir karara dönüşmesini hızlandıran sebep, ABD’nin güya DEAŞ saldırılarına karşı Suriye ve Irak hudutlarını kontrol için 30 bin kişilik bir YPG ordusu kurma hazırlık haberi oldu. Durduk yerde ortaya çıkan ve asıl bahanesi başka olan bu haberin dayanağı da çürüktü çünkü DEAŞ pek de kalmamıştı.

Sık temas ettiğimiz o gerçeğe bir kere daha dokunuyoruz. PYD/YPG hem Moskova ve hem de Washington için vazgeçilmezdir. İki başkentin ayrı hesapları var. Sonuçta hesapların çakıştığı nokta, bölgeye tutunup burada kalabilmektir. Bu da buralı bir unsura dayanmakla olur. Moskova’nın esas müttefiki Beşar Esad ve Nusayri Baas rejimidir. Moskova, adı geçen terör örgütünü her ihtimale karşı lâzım olur diye el altında tutmaktadır. Washington ise başta Kerkük olmak üzere Irak petrolünü İsrail’deki Hayfa limanına akıtmak, Ceyhan’ı devre dışı bırakmak ve bölgede kendisine sadakatle bağlanmış, güdeceği bir devlet peşindedir. Önce sınır boyunca uzanan bir terör koridoru. Sonra Suriye, Irak, İran ve Türkiye’den koparılacak parçalarla Büyük Kürdistan’ın kurulması. Ardından da Büyük Kürdistan’ın yerine Büyük İsrail!

Bu ham hayal, 30 bin kişilik YPG sözde ordusuyla bir kere daha görülünce Türkiye, çok sert tepki verdi ve müdahale için bütün hazırlıklarını tamamladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, üst üste yaptığı 
konuşmalarla harekâtın ân mes’elesi olduğunu açıklayınca Amerika, ortada kararlı ve güzü pek bir Türkiye duruşu olduğunu okuyabildi. Bundan dolayı Koalisyon Güçleri Sözcüsü Albay Ryan Dillon 
dün "Afrin, Amerika’nın operasyon alanında değil, bu sebeple Pentagon engel olmayacak!" diye beklenmeyen bir beyanda bulundu. "Bize ne" diye de tercüme edilmesi mümkün bu sözü isteyen, 
"cesaretleri yemeyince yiğitlik bizde kalsın havasındalar" diye yorumlasın isteyen, "Kürtleri sattılar" desin.

Sahaya gelince:
Esas harekât hedefi Afrin, Haleb’in ilçesidir. Güneyinde Haleb, batısında Hatay, kuzeyinde Kilis bulunmaktadır. Kürtçü eşkıya, zaman zaman buradan Amanos Dağlarına sızarak topraklarımızda terör 
çıkartıyor. Türkiye’nin harekâtı, bu defa da Hür Suriye Ordusu’yla yani rejim muhalifleriyle birliktedir.   

Darbe ve ihanet sürecine düşürülmüş, yaralı TSK, 25 Ağustos 2016’da Fırat Kalkanı Destanı’nı yazmıştı.

Bu defa çok daha büyük bir zafer beklemekteyiz.

Bugün ordumuzun kuvve-i mâneviyesi yüksek, silahı noksansız ve siyâsi irade eksiksiz şekilde yanındadır. Kut’ül Amare’nin nisyândan, unutulmuşluktan ekran yoluyla şuurlara taşındığı günle çakışan Afrin ve Menbiç Hârekatı burada kalmayacaktır. Fırat’ın doğusu da bizi beklemektedir. Kıbrıs Zaferindeki eksiklik tekrar edilmemeli. Kıbrıs’ın tamamını almak varken üçte birinde kalmak; O’nu halli zorlaşmış bir mes’ele olarak bugüne dek taşıdı.

Milletin duası, Mehmetçik’le beraberdir...

Dualar, Kut’ül Amare şühedasının torunları içindir.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...