05.07.2012 - 01:00 | Son Güncelleme: 05.07.2012 - 01:00
Abdüllah Bitûşî
Buyurdu ki: Sefer ve matar gibi özür olunca, öğle ve ikindiyi ve akşam ile yatsıyı birlikte kılmak Şâfiîde câizdir. Hanefîde câiz değildir.
Abdüllah Bitûşî hazretleri, Şâfiî âlimlerindendir. 1796 (h.1211) senesinde Basrada vefât etti. (Hadîkatüs-serâir) kitâbı meşhûrdur.
Bu mübarek zat, vefatından kısa bir zaman evvel buyurdu ki:
Bir işi, ibâdeti yaparken mezheplerin kolaylıklarını araştırıp, bunlara göre yapmak bâtıldır. Meselâ abdestli kimsenin derisinden kan aksa, Şâfiî mezhebinde abdesti bozulmaz. Hanefîde bozulur. Yabancı kadının derisine, derisi değse, Şâfiîde bozulur. Hanefî mezhebine göre bozulmaz. Abdest aldıktan sonra derisinden kan akan ve derisi yabancı kadının derisine değen bir kimsenin bu abdestle kıldığı namaz sahih olmaz... Bunun gibi, bir işi bir mezhebe göre yaparken, ikinci bir mezhebe de uymak söz birliği ile bâtıldır. Şöyle ki: Şâfiî mezhebine uyarak, başının az bir yerini mesh eden kimseye köpek sürtünse, bu kimsenin Mâlikîyi de taklîd ederek, burasını yıkamadan kıldığı namaz sahih olmaz. Çünkü Şâfiîde köpek sürtünenin namazı sahih olmaz. Mâlikîde, köpek necis değil ise de, başının hepsini mesh etmesi lâzımdır...
Yine bunun gibi, ikrâh ile, yâni korkutularak yaptırılan talâk, Hanefîde sahih olur. Diğer üç mezhepte sahih olmaz. Bu adamın, Şâfiî mezhebine uyarak, boşadığı kadın ile ve Hanefîyi taklîd ederek, bu kadının kız kardeşi ile, aynı zamanda evli olması câiz değildir. Çünkü, bir iş yaparken mezhepleri (Telfîk) etmek yâni kolaylıklarını arayıp bunlara göre yapmak, söz birliği ile sahih değildir. Dört mezhepten, hiçbirine uymadan bir şey yapmak da câiz değildir...
MEZHEB TAKLİDİ...
Sefer ve matar gibi özür olunca, öğle ve ikindiyi ve akşam ile yatsıyı birlikte kılmak Şâfiîde câizdir. Hanefîde câiz değildir. Bir hanefî, seferî iken, meşakkat olmadığı hâlde, öğleyi ikindi vaktinde kılsa haram olur. İkindiyi öğle vaktinde kılsa hiç sahih olmaz. Şâfiî mezhebinde ise, ikisi de sahih olur. Kendi mezhebine göre haraç, yâni meşakkat olduğu zaman, kendi mezhebindeki ruhsatla amel etmesi câiz olur. Ruhsat ile de yapmakta meşakkat olursa, başka mezhebi taklîd etmek câiz ise de, o mezhepte, o ibâdet için farz ve vâcib olan şeyleri de yapması lâzımdır...
Bir işi, bir ibâdeti yaparken başka bir mezhebi taklîd eden kimse, kendi mezhebinden çıkmış olmaz. Mezhep değiştirmiş olmaz. Yalnız o işi yaparken diğer mezhebin şartlarına riâyet etmesi lâzımdır...