'Yazarken yaratıcıyı tefekkür ediyorum'

Murat Öztekin

Sisyu diye tanınıyor ama gerçek ismini ve hayatının detaylarını bilen yok... Sırlı bir kişiliğe sahip Japon Sisyu, dünyanın en tanınmış kaligrafi sanatçılarından biri... 6 yaşında yazı sanatına başlayan sanatçı, ‘şodo’ denilen Japon kaligrafi sanatını, yeniden yorumladı. Sisyu, geçtiğimiz hafta Türkiye’ye gelerek Boğaziçi Üniversitesinde canlı kaligrafi tasarımı performansına imza attı. Japonya’da sulara gömülen Osmanlı fırkateyninin hikâyesinin anlatıldığı ‘Ertuğrul 1890’ filminin afiş tasarımını da yapan dünyaca meşhur sanatçı, Boğaziçi Üniversitesi Asya Çalışmaları Merkezi ve Japon Çalışmaları Derneği iş birliğiyle yapılan performansın ardından sorularımızı cevapladı...

Bir sanatçı olarak gerçek isminizi ve hayatınızın detaylarını neden saklı tutuyorsunuz?
Kaligrafi yapmaya başladıktan sonra ben adeta yeniden doğdum. Bu yüzden Sisyu beni anlatan bir isim oldu. Artık aklıma ilk ailemden aldığım isim değil, Sisyu geliyor.

Bir şeyler yazmaya başlarken nasıl bir yol izliyorsunuz?
Yazmadan önce devamlı alıştırma yaparım. Fırçayı tutma hususunda koluma dönük egzersizlerle hazırlanırım yazmaya... Kaligrafi yaptığımda, bir fırça darbesiyle çizgi çekerken, sürekli nereye gittiğimi anlamaya çalışıyorum. Bir yandan da yaratıcıyı düşünüyorum. Çünkü kaligrafide ruhani bir yön de var.

EN SEVDİĞİM KELİME: 'İYİLİK'
Yazacağınız şeyleri neye göre seçiyorsunuz?
Aslında bu sanatı insanlara iyi gelsin diye yapıyorum. Çünkü bir şey çizdiğimde ondan iyilik dolu bir gücün yayıldığını hissediyorum. Bir eseri ortaya çıkarırken de başka bir canlıya zarar veremem. Söz misali koluma bir sivrisinek bile gelse, onu öldüremem. Çünkü hayatın gücüne çok inanıyorum.

BAZI KELİMELER HİÇ UNUTULMASIN
Ne tür kelimeleri kaligrafiyle yazmaktan hoşlanıyorsunuz?
“İyilik” kelimesini yazmayı çok seviyorum. Çünkü bu kelimenin bütün kâinat için çok mühim olduğuna inanıyorum. Ebeveynler ile çocuk arasındaki sevgiyi de yazmak hoşuma gidiyor. Unutulmaması gereken kelimeleri yazıyorum.

Japon kaligrafisine kattığınız modern dokunuşlarlara ne gibi bir ihtiyaç vardı?
Bir gün Venedik Bienali’nde kağıdın üzerine bir karakteri çizdikten sonra çok alkış aldım ve bu alkıştan sonra çok mutlu oldum. Bunun üzerine Japonya’da kağıdın üzerine karakteri yazma kültürünün henüz Uzak Doğu’yu aşmadığını fark ettim. Tiyatro ve resim gibi sanatlarda Şodo dediğimiz kaligrafi sanatında iyi bir şeyi karşı tarafa rahatlıkla aktarabildiğinizi anladım. Bunu yapabilmek için, yani kültürü sanat noktasına taşımak için, elime fırçayı alıyorum. Japonca bir şey çizerek istediklerimi anlatabiliyorum.

Modern insan büyük bir kaos ve stresin içerisinde yüzüyor. Kaligrafi bu kaosa ne vadediyor?
Üst düzey bir odaklanma gerektiren kaligrafi sanatı, insanı iyi hissettiriyor. Bazen geleceğe dair endişeleri ve maziye dair pişmanlıkları kafaya takabiliyoruz. Odaklanmanın bu sıkıntılara büyük faydası var. İnsanların kaligrafi sanatını yapması kalplerini rahatlatıyor ve huzur veriyor.  

HAT SANATINDAN ÇOK ETKİLENDİM
Türkiye’de de tıpkı Japonya’daki gibi güçlü bir hat sanatı geleneği var. Hat sanatını nasıl buluyorsunuz, ilham adlığınız şeyler arasına giriyor mu?
Evet, hat hakikaten çok güzel bir sanat. Malezya’da İslam sanat Müzesine gittiğimde de çok etkilenmiştim. Benim yaptığım Japon kaligrafisi ile hat sanatı birbirine çok benziyor. Her ikisi de tek fırça darbesiyle yazılıyor. Bu dünyada oldukça ender bir durum. Hat sanatlarındaki bu özellik ciddi bir odaklanma ihtiyacı gerektiriyor tabii...