FETÖ itirafçısı Burak Akın vurulma anını anlattı

Düzenleyen:
FETÖ itirafçısı Burak Akın vurulma anını anlattı

GÜNDEM Haberleri

Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Yaşar Güler'in, itirafçı olan eski koruma subayı Yüzbaşı Burak Akın, 'Terör örgütü üyeliği' suçlamasıyla yargılandığı davada, ilk kez hakim karşısına çıktı. FETÖ ile ortaokulda tanıştığını anlatan Akın, görev yaptığı farklı yerlerde örgütün kendisiyle irtibata geçtiğini söyledi. Nişanlısının FETÖ içerisinde biri olmadığı için ayrılması konusunda da baskı yapıldığı belirten Akın, "Örgüt içinden biri ile evlenmemi istediler” diye konuştu.

Ankara 16. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya tutuksuz sanıklar Burak  Akın, Fuat Söylemez, Ayşe Söylemez, Mustafa Çopuroğlu ve Hüseyin Çetinkaya ile  avukatları katıldı.Burak Akın, savunmasında, FETÖ ile 1996'da ortaokul yıllarında  Adana'nın Seyhan ilçesinde Ali isimli bir üniversite öğrencisinin okul önüne  gelip "Derslerinize ücretsiz yardım edebiliriz." demesi üzerine tanıştığını  söyledi.

Daha sonra o dönem üniversite öğrencisi olan sanıklardan Mustafa  Çopuroğlu'nun kendileriyle ilgilendiğini belirten Akın, Kuleli Askeri Lisesini  kazandıktan sonra da Çopuroğlu'nun ayda bir kez Adana'dan İstanbul'a gelip bir  örgüt evinde kendisiyle dini konularda sohbet ettiğini, FETÖ elebaşı Fetullah  Gülen'in kitaplarını okuyup vaazlarını dinlediklerini anlattı.

Daha sonra sanık Hüseyin Çetinkaya'nın kendilerinden sorumlu olduğunu  dile getiren Akın, Çetinkaya'nın askeri okulda devresi olan Serdar Tekin'den de  sorumlu olduğunu belirterek, "Tekin'i 1997'den beri tanımama rağmen FETÖ/PDY  mensubu olduğunu 2005'te Çetinkaya'nın sorumluluğunda aynı grupta yer alınca  öğrendim. Birlikte İstanbul'un Kartal ilçesinde ev kiraladık. Burada 2 haftada  bir sohbetler düzenleniyordu. Daha sonra Fuat Söylemez bize dahil oldu. Kuleli  Askeri Lisesinde aynı kısımdaydık. Samimi arkadaşımdı. Buna rağmen bu yapıdan  olduğunu bilmiyorum." diye konuştu.

Örgütle 2010-2011 yıllarında irtibatını kopardığını dile getiren Akın,  şöyle devam etti:

"Özel Kuvvetler Komutanlığına geçtim. Örgütle irtibatımı kopardım. Bir  şekilde yine karşıma çıktılar ve üstü kapalı şekilde mesleğimi kaybetmeyle tehdit  ettiler. Bu yapıdan olmadığı için eşimle boşanmamı dahi istiyorlardı. Bu yapıda  kaldığım sürece anladım ki ne yaparsan yap kurtulamıyorsun. Kaç kez telefonumu  değiştirdim. Bir şekilde size ulaşıyorlar. Özel kuvvetlerde çalıştığım dönemde  çok sevdiğim bu görevden alınma korkusu ile devam ettim.

Darbede gerçek yüzlerini gördüm. Darbeden 4-5 ay sonra devrem  Abdülkadir Koçyiğit aracılığıyla bana ulaşmak istediler. Koçyiğit bana yapının  benimle görüşmek istediğini söyledi. Ben de görüşmek istemediğimi belirttim.  Bunun dışında başka görüşmem olmadım. WhatsApp üzerinden Almanya numarasıyla  arandım. Telefondaki sesin benden sorumlu Serkan isimli kişi olduğunu fark ettim.  Bana, 'Kusura bakma, seninle ilgilenemedik, hakkını helal et.' dedi. Daha fazla  konuşmasına müsaade etmeden telefonu kapattım. Üzülerek söylüyorum, TSK'da bu  yapıyla alakalı kişiler hala çıkar, çıkacaktır. Bu örgütün kullanmadığı başka  şifreli programlar veya yöntemler vardır ama benim şu an bildiğim bir kişi yok.  Söyleyeceğim tek şey, samimi itirafçılık teşvik edilsin."

"NEDEN BEN YAPMIYORUM" DİYE KENDİMİ SORGULADIM

Akın, amiriyle konuşarak, "geçmişte bir dönem bu yapı içerisinde  bulunduğunu ancak kendisinin FETÖ'cü olmadığını" söylediğini ifade etti.

Akın, şöyle konuştu:

"Bu yapının ağına 13 yaşında düştüğümü, bildiklerimi savcılık makamına  anlatmak istediğimi beyan ettim. Beni buna sevk eden sebep, Başçavuş Hüseyin  Gürler ile tanışmamdır. Geçmişte onun da bir dönem bu yapıda bulunduğunu, darbe  girişiminden sonra resmi makamlara giderek bildiklerini anlattığını öğrendim.  'Neden ben yapmıyorum' diye kendimi sorguladım. Ben bilerek ve isteyerek FETÖ/PDY  içinde bulunmadım. Tamamen dini duygularla, bize yardımcı olmaları adına  bulundum. Evet, yaptığım bir hatadır."

Akın, darbe girişiminden haberdar olmadığını kaydederek, "Komutanı  korumak adına görev yapmaya çalışırken vuruldum. Bu yapı beni soyutlamasaydı,  öyle ya da böyle bir şekilde benim de haberim olurdu. Adnan Arıkan tarafından,  yakın mesafeden, öldürmek amacıyla ateş edildi. Mermi başımı sıyırarak dizime  saplandı" diye konuştu.

VURULMA ANI

Darbe girişimi sırasında Kara Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral  Salih Zeki Çolak'ın koruma ekibinde bulunduğunu anımsatan Akın, Genelkurmay  Karargahına ulaştıklarında, silahlar patladığı sırada hiçbir yere saklanmadığını,  koşmaya başladığını, bu sırada kendisine ve makam aracına arkadan ateş edildiğini  söyledi.

Akın, şöyle devam etti:

"Bana arkadan ateş eden şahıs da muhtemelen Adnan Arıkan'dı. 'Kuvvet  komutanımıza ne yapıyorsunuz.' demem üzerine bir itiş kakış yaşandı. Halit  Kazancı ilk başta uzaklaştı. Daha sonra yanıma gelirken, tabancasını tam  dolduruşa getirdi. Ramazan Gözel müdahale talimatı verdi. Beni öldürmeme kastıyla  ateş ettiyse, sıyırma amacıyla neden bacağımın dış kısmına ateş etmiyor?  Yaralarımı inceleyen doktor, iki santim yana mermi saplansaydı, atar damarın  zarar göreceğini ve kan kaybından 5 dakikada öleceğimi söyledi. Kendisi bana ateş  ettiğini dahi kabul etmiyor. Adnan Arıkan da etmiyor."

Yapı içerisinde yer aldığı dönemde ByLock veya başka bir kriptolu  telefon kullanmadığını, Bank Asya'ya para yatırmadığını anlatan Akın, "Bu yapının  terör örgütü olduğunu bilseydim, MİT Müsteşarlığına giden O.K. gibi bildiklerimi  anlatırdım. Bu yapının hiçbir zaman terörist bir eylemde bulunacağını  düşünmemiştim. Ta ki 15 Temmuz'a kadar. O zaman bu yapının terörist bir yapı  olduğunu anladım. Bu yapının içinde bulunduğuma pişmanım. Keşke daha önce gidip,  adli mercilere yardımda bulunsaydım." dedi.

DİĞER SANIKLARIN SAVUNMALARI

Sanık Ayşe Söylemez de FETÖ ile üniversiteye hazırlandığı sıralarda  tanıştığını, üniversite döneminde de örgütün Eskişehir'deki bir yurdunda  kaldığını anlattı.

2015' başlarında örgüt ile bağını kopardığını öne süren Söylemez,  "Örgüt içerisinde en son görüştüğümüz 'Recai' olarak bildiğim kişi ve onun eşi,  dini konulardan çok siyasi konulardan konuşmaya başladı. Hükümeti kötüleyen  konuşmalar yapmaya başlamışlardı. Bundan dolayı biz yavaş yavaş soğumaya  başlamıştık. Eşimle birlikte örgüt ile bir daha görüşmeme kararı aldık ve bir  daha görüşmedik." diye konuştu.

Mahkeme Başkanının "Eşinle katalog yöntemiyle evlendiğiniz  belirtiliyor. Evliliğiniz nasıl oldu?" diye sorduğu sanık Ayşe Söylemez,  "Eskişehir'de okuduğum sıralarda örgüt içinde tanıştığım bir kişinin  yönlendirmesiyle eşim (Sanıklardan) Fuat Söylemez ile tanıştım. Bana eşimin  fotoğrafı gösterilmedi. Eskişehir'deki kişi, Ankara'da bulunan Melek adlı bir  kişinin numarasını verdi. O kişi bana eşimden bahsetti, bizi tanıştırmak  istediklerini, evlilik düşüncem varsa bunu değerlendirebileceklerini söylediler.  Bu şekilde tanıştık ve 1 yıl sonra da evlendik. Bizi tanıştıranlar eşimin örgüt  içerisinde olduğunu söylediler." dedi.

Örgüt içerisinde bulunmasını bir "hata" olarak nitelendiren Söylemez,  kendisini ve eşini "örgüt" noktasında suçlu bulmadığını söyledi. Söylemez, 15  Temmuz darbe girişiminin ardından örgütün eşi ile irtibata geçmeye çalıştığını,  örgüt mensubu kişilerin birkaç kez eşini aradığını bildiğini anlattı.

MAHKEME BAŞKANINDAN SANIĞA TEPKİ

Sanık Fuat Söylemez de savunmasında, Tokat'ın Turhal ilçesinde 1996'da  Anadolu Lisesinde öğrenciyken arkadaşı vasıtasıyla, derslerine yardımcı olacağını  söyleyen bir kişiyle pastanede tanıştığını, ailesiyle görüşmesinin ardından bu  kişinin yanında ders çalışmaya gittiğini söyledi.

1997'de askeri lise sınavlarını kazandığını, askeri lise döneminde  kendisini ders çalıştıran kişiyle irtibatının sürdüğünü anlatan Söylemez, harp  okuluna başladığı zaman bu kişinin kendisini başka bir kişiye devrettiğini  bildirdi. 3. sınıfta Ümitköy'deki bir örgüt evine gidip Gaziosmanpaşa  Üniversitesinde öğrenci olan bir kişinin sohbetine katıldıklarını bildiren  Söylemez, örgüt içinde Serdar Tekin ve Burak Akın ile aynı sohbet grubunda yer  aldıklarını anlattı ve bu döneme ilişkin bilgi verdi.

Sanık, eşiyle örgüt içi katalog evliliği yaptığını belirterek,  "Üsteğmenliğimin son döneminde örgüt mensuplarının aracılığıyla görüştük ve  evlendik. İkimizin de aynı cemaat içinde yer aldığı hususu kabul gördü ve  evliliğimize karşı çıkılmadı." dedi.

Söylemez, 2015'te örgütle bağlantısını kopardığını, kendisini arayan  Recai kod adlı kişiye bu durumu açık biçimde beyan ettiğini söyledi.

Mahkeme Başkanının, "Burak Akın itirafçı olmadan önce neden adalete  teslim olmayı düşünmedin?" diye sorduğu Söylemez, "Hatalarım oldu. Bu örgütün ne  olduğunu daha önceden fark etmem gerekiyordu. Görüşme sıklığımız görev yoğunluğu  dolayısıyla çok azdı. Görüşmemiz sık olsaydı belki daha önceden fark ederdik.  Burak Akın'ın ifade verdiğini medyadan duydum. Irak'ın kuzeyindeydim. Art niyetli  biri olsam kaçardım, kaçmadım. Çantamı hazırladım ve beni teslim almalarını  bekledim. Adalete güveniyorum. Darbeden haberdar değildim. Biz bağımızı  kesmiştik. Hatalıyım, kabul ediyorum ama ben tam anlamıyla onlardan olduğumu  değerlendirmiyordum." diye konuştu.

Mahkeme Başkanı Sabahattin Sarıdoğan, Söylemez'in başka bir "örgüt  ağabeyine" bağlanmasına sürekli "devretti" ifadesini kullanmasına tepki gösterdi.  Başkan Sarıdoğan, "Bu devretti kelimesi de nedir? Nasıl bir jargon bu? Mal mı  devrediyorsun?" dedi. Sanık, Mahkeme Başkanına, bunun örgüt içi bir tabir  olduğunu söyledi.

"BENİM GÖZETİMİMDE ÇOCUKLAR DİYE DÜŞÜNDÜM"

Sanıklardan Mustafa Çopuroğlu da üniversite yıllarında örgüt ile  tanıştığını belirterek, "Adana'da makina mühendisliği okuyordum. Devlet yurdunda  kalıyordum. Örgütle 1995 yılında devlet yurdundan arkadaşlar vasıtasıyla  tanıştım. Yemek var diye bizi bir yurda götürdüler. Yurdu beğendim. Kalmak  istediğimi söyledim. Beni bir eve yönlendirdiler. Evde kalmaya başladım. Ortaokul  öğrencilerine ders anlatmam istendi. Abdülkadir Koçyiğit ve Burak Akın'a ders  anlattım. Bunlar benim gözetimimde çocuklar diye düşündüm. Aileleriyle aynı  samimiyetle görüştük. Askeri sınavlara girdiler, kazandılar.  2. sınıfa kadar  çocukların yanına İstanbul'a gittim. 3'üncü sınıfta derslerim kötüydü. Bana ev  sorumluluğu da teklif etmişlerdi. Kabul etmedim. Teyzemin yanına çıktım.  Çocukları Hüseyin Çetinkaya'ya devrettim ve ayrıldım. Daha sonra iş hayatına  atıldım. Örgütle bir bağlantım kalmadı." diye konuştu.

Sanık Hüseyin Çetinkaya da maddi imkansızlıklar nedeniyle örgüte ait  bir okulda eğitim gördüğünü, üniversite yıllarında Abdülkadir Koçyiğit ve Burak  Akın'dan sorumlu olduğunu anlattı.Mezun olduktan sonra örgüte bağlı kurumlarda öğretmenlik yaptığını  belirten Çetinkaya, bu dönemde örgütteki görevleri ve örgüt mensubu olduğunu  bildiği kişiler hakkında bilgi verdi.İfadelerin ardından mahkeme heyeti duruşmayı 11 Temmuz'a erteledi.

Düzenleyen:  - GÜNDEM
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...