04.01.2013 - 01:00 | Son Güncelleme: 04.01.2013 - 01:00
28 Şubat Soruşturması
Türk demokrasisi 28 Şubatın hesabını sorabilseydi biz 2002-2009 yılları arasında maruz kaldığımız muhtıra ve darbe girişimlerini yaşamayacaktık.
Türk demokrasisi 28 Şubatın hesabını sorabilseydi biz 2002-2009 yılları arasında maruz kaldığımız muhtıra ve darbe girişimlerini yaşamayacaktık. Sarıkız, Ayışığı, Yakamoz, Balyoz, Andıç vs. girişimlerine kimse cesaret edemezdi. Eğer yarın, bir gün derin yapı kalıntılarının, yer altına çekilen bürokratik oligarşinin tekrar aynı haltlara cesaret etmesini istemiyorsak geç de olsa 28 Şubat post modern darbesini enine-boyuna sorgulamalıyız. 28 Şubat darbesiyle yeni bir millet, yeni bir din anlayışı, yeni sermaye ve güç sahipleri oluşturmak için yürütmeye, yargıya ve hatta transferlerle yasama organına müdahale edenlere, bunu neden yaptıklarının hesabı mutlaka sorulmalıdır.
Dün bu soruşturma kapsamında eski Genelkurmay Başkanı Emekli Orgeneral İ. Hakkı Karadayı savcılık talimatı ile gözaltına alındı. Açıkçası bu gözaltı bizler için çok da sürpriz olmadı. 28 Şubat sürecinde Karadayı Genelkurmay Başkanıydı. İkinci Başkan Çevik Bir, Karadayı hakkında suç duyurusunda bulundu. Dedi ki Ey savcılar biz her ne yaptıysak Komutanın emri ile yaptık. Yapanlara hesap soran yargının bu emirleri verenleri, bu soruşturmanın dışında bırakması zaten beklenemezdi.
Karadayının Meclis Darbeleri Araştırma Komisyonuna verdiği bilgileri okudum. Karadayı diyor ki; 28 Şubat darbe değildir. Hükümet bütün kararları kabul etmiştir. Her şey Cumhurbaşkanı Süleyman Demirelin bilgisi dahilindeydi. Doğrudur, 28 Şubat darbesinin baş mimarlarından birinin Sayın Demirel olduğu söylenmektedir. Meclis Darbeleri Araştırma Komisyonunun raporunun 28 Şubatla ilgili kısımları savcıların elinde. Komisyonun bilgilerine başvurduğu dönemin bazı siyasetçilerini, STK temsilcilerini, bazı iş adamlarını, gazete patronlarını ve o dönemin etkin bazı gazetecilerini savcılar da herhalde çağırıp dinleyecek. Geçmişteki demokrasi ve hukuk dışı uygulamaların hesabını yargı soruyor. Bu Türkiyenin normalleşme belirtileridir. Eskiden emekli dahi olsa bir Genelkurmay Başkanını bu ülkede hiçbir güç tanık veya sanık-veya şüpheli sıfatıyla ifadeye çağıramazdı.
28 Şubat sürecinin en önemli sonuçlarından birisi büyük sermaye hareketlerinin transferiydi. 28 Şubatta rahmetli Özal ile birlikte palazlanmaya başlayan Anadolu Sermayesinin elinden her şeyi alındı. Bazı iş adamlarının bankalarına el konuldu. İthalat-ihracat yapmaları zorlaştırıldı. Bankalardan kredi kullanmaları, teşviklerden yararlanmaları engellendi. Bu sermaye sahiplerinden ekonomik olarak batması için ne gerekiyorsa yapıldı. Bu dönemde tam tersine bazı gruplar ve aileler servetlerine servet kattılar. Çayın taşı ile çayın kuşunu vurdular. Kamu bankalarından kendilerine verilen kredilerle en büyük özleştirme ihalelerini almaları sağlandı.
Toplum vicdanı o dönemin aydınlatılmasını, yapılan haksızlıkların hesabının sorulmasını istiyor. Ancak bunu yaparken hiç kimse adalet duygusundan ayrılmamalı. Bu süreci yönetenler siyasi hınç duygusuna kapılmamalı, soğukkanlı davranmalı. Ama suç işleyenlere, haksızlık yapanlara da mutlaka hesap sorulmalı. Hiçbir şeyin üstü örtülmemeli.