Semûd kavmi neden helak oldu?

Semûd kavmi neden helak oldu?

YAŞAM Haberleri

Taşçılar, resim suret derken işi heykele dökerler zamanla. İçlerinden birkaçı gider kaş göz işler sarp bir yamaca.

Tarihçiler Arap kavimlerini ikiye ayırır. Eski devirlerde yaşamış, yok olmuş Araplara Arab-ı baide derler (Âd, Semûd, Medyen, Tasm, Amâlika, Câsim, Abdi Dahm, Ubeyl, Hadûra, Cedîs ve Cürhüm).
Soyları devam edenlere ise Arab-ı bâkiye.   
İşte Salih aleyhisselam Arab-ı baideden Semûd kavmine peygamber olarak gönderilir ki Şam Hicaz arasındaki Hicr mevkiinde yaşarlar. Eshab-ı Hicr, Ad kavminin halefidir, Ad-ı sani (ikinci Ad) diye de anılırlar.
Maldan mülkten yana sıkıntıları yoktur. Vadiler dolusu davar, bereket taşan bağlar... Kervan yolları üzerinde oldukları için ticaretleri de canlıdır ayrıca.
Allahü teâlâ onlara uzun ömür verir. İçlerinde bin yıl yaşayan çoktur, 900’lüklere “senin çocukluğunu bilirim” diye takılırlar.
Mimariye pek meraklıdırlar, bilhassa taş işçiliğinde hayli ustalaşırlar. Vadi-ül Kura’da dağları deler, şaşırtıcı meskenler yaparlar. Duvarları dantel gibi oyar, yabancıları hayran bırakırlar.

KAŞ YAPAYIM DERKEN
 Taşçılar resim suret, derken işi heykele döker zamanla. İçlerinden birkaçı gider kaş göz işler sarp bir yamaca. Sığır gibi göğüs, at gibi toynaklar yakıştırır, bir de taç oturturlar başına. Kavmin ileri gelenlerini davet ederler açılışa.
Onlar da mücevherler, ipekliler bağışlar, kandiller yaktırır, bekçiler, bakıcılar yollarlar. Mekân puthaneye döner âdeta.
Semûd kavmi uzun yıllar bunlara tapınır, değerlerini unutmaya başlar. Kul hakkı hesap günü gibi mefhumlar kaybedilince kargaşa başlar. Fuhuş artar, gasp, cinayet, yağma...
İçlerinde Hazreti Hud’a inanan müminler vardır hâlâ. Yapmayın etmeyin der, Ad kavminin nasıl helak olduğunu anlatırlar. Muhatapları alaycı bir tavırla “Rüzgâr her zaman çıkabilir” derler, “demek ki sağlam ev yapamamışlar. Biz cılız çomaklara çadır çekmiyor, gevşek topraklara çardak çakmıyoruz. Aksine kayaları deliyor, sığınıyoruz demir kapıların ardına. Bir rüzgâr ne kadar güçlü de olsa dağı yıkamaz asla!”

MÜJDE
Muharrem ayıdır, nurlu bir cuma gecesi Ubeyd oğlu Salih (aleyhisselam) doğar. Rahmet melekleri yeryüzüne iner, Semûd’un putları yüzüstü kapaklanırlar.
Puthane bekçisi Darit telaşla saraya koşar. Ekabir toplanır gelir ve şaşırıp kalırlar. Bunu biri yapmış olamaz, devirmeye gücü yetmez zira. Yoksa?
Derken ağaçlar dile gelir; “Ey Semûd kavmi! Allahü teâlâ size yılda iki mahsul vermedi mi? N’oldu inkârdasınız hâlâ!”
Çok öfkelenir ağaçları kırarlar.
Bu defa koyunlar başlar, onları da keser kavururlar.
Yabani hayvanlar da aynı ikazda bulununca ok atar, sürerler sahraya.
Salih’in aleyhisselam hoş simalı mütebessim bir çocuktur, kavmi bayılır ona. Büyüdükçe hayrı hasenatı artar, yaşlıların muhtaçların yardımına koşar. İlim, hikmet ehlidir, iyi de sanatkârdır, fevkalade çantalar yapar.

TEBLİĞ
 Hazreti Salih’e 40 yaşında peygamber olduğu bildirilir. Nuh aleyhisselamın şeriatini kuvvetlendirmek üzere tebliğe başlar.
Hazreti Cibril o gün yeşil bir cennet elbisesi giydirir ona. Sağ eli üzerine nübüvvet mührünü basar, Adem aleyhisselamın asasını da verir ayrıca.
Salih aleyhisselam önce kavmin reisi ile konuşur. “Ey Cenda” der. “Allahü teâlâ beni Semûd kavmine peygamber olarak gönderdi. Seni ve tebaanı davet ediyorum felaha.”
-Bunlar senin peygamberliğine inanmaz.  Ama ben yine de kendilerine aktaracağım, bilmem ne diyecekler acaba?
Hakikaten eşrafı toplar, Hazreti Salih’in sözlerini nakleder onlara.
“Gelsin kendi söylesin” derler, “konuşalım anlaşalım bağlayalım bir karara.”
Salih aleyhisselam gelir, güzelce anlatır. İçlerinden pek azı inanır, çoğu dalalette kalır. “Daha evvel sana güveniyor, bize lider ve müsteşar olmanı bekliyorduk. Ama sen bizi babalarımızın tapındığı ilahlardan vazgeçirmeye kalkıştın. Hem ne gibi üstünlüğün var ki tabi olalım sana?

MUCİZELER
Civarda hamt diye bilinen meyvesiz ağaçlar vardır. “Eğer gerçekten peygambersen bu ağaçlar meyve versin” derler. Salih aleyhisselam dua eder. Dallar meyveyle bezenir biiznillah.
Ardından gelir “tek bir kuyu yetmiyor” derler, “söyle Rabbine de su çıkarsın şu taştan” Salih aleyhisselam Allahü teâlâya dua eder. Taştan göz göz sular akmaya başlar. Bununla arazilerini sular, mahsul alırlar lâkin yine inkârda kalırlar. İnansalar dünyaları da ahiretleri de mamur olacaktır oysa.  
Salih aleyhisselamın bir miktar koyunu vardır. Senenin bazı ayları yaylaya çıkar. Münkirler bir gece çadırını yakarlar. Alevler onun çadırına bir şey yapmaz ama diğerlerine sıçrar. Kendileri eder kendileri bulurlar, güzel mekânlarından olurlar.
Salih aleyhisselam kavmine çok üzülür. Bir defasında yalvarır “Ya Rabbi! Bir sefere çıksam da halis kullarınla konuşup ferahlasam.”
Hak teâlâ izin verir. Tenhalarda kendilerini ibadete vermiş kimselerle karşılaşır. Sohbete otururlar.

İKİ MÜMİN
 Bir beldeye gelir ki sadece iki mümin vardır orada. Baş edilmez bir yırtıcı musallat olmuştur, geceleri kimse çıkamaz dışarıya. Salih aleyhisselam Allah’ın izni ile onları bu dertten kurtarır. Millet nesi var nesi yoksa getirip önüne yığar. O da malları iki mümine bağışlar. O iki mümin “biz malı mülkü ne yapalım” der sahiplerine dağıtırlar.
Bu asil tavır çok itibar görür o mıntıkada.
Salih aleyhisselam sefer sonrası yurduna döner, bir mescit yapar. Müminlerle burada buluşurlar.
O gün yine müşrikler alay ediyorlardır ki garip bir sesle irkilirler putlar yüzüstü yıkılır toprağa. Kalabalık Hazreti Salih’in üstüne yürür, ancak Adem aleyhisselamın asasını kaldırınca kalplerine korku düşer, dağılırlar.
Sonraki yıllarda da müminleri bunaltırlar, baskı, tecrit, kuşatma...
Allahü teala da Semûd kavmine kıtlık verir, biri hariç bütün kuyuların suyu çekilir, ağaçlar kurur, koyunlar kuzulamaz, inekler buzağılamaz olur. Çocuk sesine de hasret kalırlar.

 

Düzenleyen:  - YAŞAM
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...