Salih Aleyhisselamın devesi

Düzenleyen:
Salih Aleyhisselamın devesi

YAŞAM Haberleri

Rabb’in şu kayadan kızıl tüylü bir deve çıkarsın ve hemen oracıkta yavrulasın. Sütü bitmesin, herkese yetsin, yazın serin olsun, kışın sıcak…

Hazreti Salih o gün ibadet ve tefekkür için sakin bir köşe aramaktadır. Dağlara tırmanır, bakar misk kokulu bir mağara. İçeri girer kandiller yakılmış, yaygılar yayılmış. Tam ibadet edilecek mekân. 
Namaza hazırlanıyordur ki içi geçer, Eshâb-ı kehf gibi uyuyakalır bir kenarda. 
Müminler onu çok arar ama bulamazlar. Ertesi günde yok, sonra da… Aradan yıllar geçer kimi yaşlanır, kimi vefat eder, kimi mescitten kopar.
Salih aleyhisselam uyanır, bir şey olmamış gibi namazını kılar. Lakin dönüp geldiği şehir değişmiştir, simalar başka başka. Mescide gelir bakar harap, tanıdıklarının isimleri mezar taşlarında. 
Cebrail aleyhisselam Hazreti Salih’e Âdem aleyhisselamın elbisesini giydirip, asasını verir. Hazreti İdris'in yüzüğünü parmağına takar. Nuh aleyhisselamın kılıcını beline asar. Bir heybet bir vakar!..
Allahü tealaya sığınıp yola çıkar. Yeni bir gayretle tebliğe başlar. 
O gün şenlik vardır, mihrican. Eşraf giyinmiş kuşanmış süslü kürsülere kurulmuşlar. Reisleri Cenda’nın altında altından taht, başında yakutlu taç. 

EY SEMÛD EHLİ

Salih aleyhisselam “Ey Semûd ehli!” der, “Size daha evvel de peygamber olarak gönderilmiştim. Şimdi ikinci defa vazifelendirildim. Biliniz ki…”
Ve anlatır büyük bir sabırla. 
Reisleri Cenda “Sahi sen Salih misin” der, “neredeyse 40 yıl geçti aradan.” 
İçlerinden Hedil bin Lakim kalkar: “Ey Salih” der, “seni tanıdık tamam. Lakin nasihatine ihtiyacımız yok, uğraşma boşuna!”
Hazreti Salih ona döner; “Ama birazdan can vereceksin, çoluk çocuğun ise falan saatte hayatlarını kaybedecekler. Eğer imanla ölürsen Allahü tealadan seni diriltmesini isterim. Ömrünün sonuna kadar kalırsın aramızda, sıkıntı da çekmezsin mahşer meydanında.” 
Kâbul eder, buna hayır demek ahmaklık olur zira. 
Hedil hakikaten vefat eder. Alır evine götürürler, denildiği gibi çocuklarının cesetleri de sağda solda.
Ertesi gün defnedeceklerdir Salih aleyhisselam sorar: “Hedil’i nasıl bilirdiniz?” 
-Biz sever, sayar, kendisine güvenirdik. 
-Peki Allahü teala onu diriltse iman eder misiniz?
-Ederiz.
Hazreti Salih Allahü tealaya duadan sonra, Hedil’e ismiyle hitap eder. Meyyit; “Buyur ey Allahü tealanın nebisi” deyip kalkar,  kelime-i şehadet getirir açıkça. Lakin sözlerinde durmazlar “bu bir sihir” derler, “göz boyama!”

NE İSTİYORSUNUZ BAŞKA? 

Mübarek “bu güne kadar çok işaret gördünüz. Nasıl bir mucize istiyorsunuz başka? Rabbim her şeye kadirdir, söyleyin aklınıza ne geliyorsa? 
El-Katibe isminde büyük bir kaya vardır. Oraya gidelim derler, senin ilahın o kayadan kızıl tüylü, bir deve çıkarsın ve hemen oracıkta yavrulasın. Yavrusu da anasına benzesin. Sütü bitmesin, herkese yetsin, yazın serin olsun kışın sıcak…
-Peki dedikleriniz olursa inanacak mısınız?
-Evet inanacağız. Söz veriyoruz sana. 
Kolay söz verirler, böyle bir şeye ihtimal vermezler de ondan. 
Salih aleyhisselam yine dua eder, yine sığınır Allahü tealaya. Kaya büyümeye gerilmeye başlar. Gebe bir deve şeklini alır âdeta. Sonra çatlar ve içinden bir deve çıkar. “La ilahe illallah Salih Nebiyyullah” der sarih bir tonla. 
Ve istenildiği gibi doğurur oracıkta. Bilirsiniz deve yavruları sürmeli gözleri,  pembe burunları, çırpı bacakları ve kıvır kıvır tüyleri ile pek şirin olurlar. Bu çok daha sevimlidir mutlaka.  

DERVİŞLİK DEDİKLERİ 

Reis Cenda tahtından inip Hazreti Salih'i alnından öper. Kavmine dönüp; “Bu kadar körlük yeter” der, “Ben ona inandım. Eşhedü enlâ ilahe illallah ve enne Salihan Nebiyyullah! Onunla birlikte yüz kişi daha imanla şereflenir. Sayı artacaktır ama puthaneci Darid’in tehditlerinden çekinirler. Cenda’nın kardeşi Şihab iman etmek üzereyken vazgeçip şekaveti seçer. Darid tacı Cenda’dan alır onun başına koyar.
Taht, taç melikin umurunda değildir, imanın lezzetini almıştır bir defa. Evindeki putları kırıp atar,  mallarını müminlere dağıtır ve o günden sonra dervişçe yaşar. 
Deve hakikaten çok şirindir, sabah yavrusuyla birlikte dağlara çıkar, ağaçlar dallarını eğer, körpe yaprakları sunarlar. Akşam kendiliğinden gelir, fasih bir lisanla; “Kim süt isterse alsın” der. Sağmaya gerek yoktur, çeşme gibi akar. Sütünden içenler sıhhat ve neşe bulurlar. 
Münkirlere yaramaz o başka... 
Şirin deve geceleri mescit civarında uyur, yavrusu da sokulur yanına. Vaktini zikirle geçirir, sabah kalkar yine rızkını aramaya… 

BİLE BİLE İNADINA 

Deve halkın sevgilisi olmuş, hesapları bozulmuştur. İnadi münkirler deveyi katle kalkışırlar. Bu işi iki kadın planlar. Biri Saduf binti Müheyya’dır ki hem zengin hem güzeldir. Gözü kara bir âşığı vardır, Misda! 
Onu kullanmak kolaydır: “Git deveyi öldür, gel yanıma!” 
İkinci müşrike ise Uneyze binti Ganem’dir. Kendi suratsızın biridir ama kızları gençleri yakar. “Kim onlarla evlenmek istiyorsa deveyi halletsin” deyince talipler birikir kapıda. 
Kaddâr, Heril, Düayr, Darid, Reyyan, Lübeyd, Mesred adlı bedbahtlar çırak olurlar Misda’ya. 
Şirin deveye önce kement atarlar, üzerlerine yürür. Bu sefer okla vurup çökertir, koşup ayaklarını koparırlar. Sonra Kaddâr kılıcını gerdanına sokar, bıçaklarla kargılarla üşüşürler başına. Marifet gibi oracıkta parçalar, pişirir millete sunarlar. 
Devenin yavrusu (canım benim) ürküp dağa kaçar. Peşine düşerler baltalarla nacaklarla. 
Kuşlar bile ağlaşır “Semûd kavmi felah bulmaz bundan sonra!” 
Hazreti Salih hadiseyi duyunca çok üzülür, gözyaşları mübarek sakalını ıslatıp düşer toprağa. Yine de “Ya Rabb’i kavmime hidayet ver” der yana yakıla. 
Ve haber gelir. 
Üç gün ömrünüz var, ilk gün yüzleriniz sararacak, 2. gün kızaracak, 3. gün kararacak ve 4. gün helak. 
-Yok daha neler, inanacağımızı mı sandın bunlara? Gadapmış helakmiş. Buradayız işte, hadi bekliyoruz merakla! 

AKIBETLERİ HAYROLMAZ 

O gecenin sabahında acayip hâller zuhur eder. Devenin bastığı yerlerde kan izleri, ağaçlar kızıl, sular kızıl, yüzlerde sararmalar. Sanki safranla boyanmışlar.
-Ey Salih! Bunlar da neyin nesi? 
-Alametler belirdi. Azap kapıda! 
Deveyi katleden 9 eli kanlı “oldu olacak Salih’i de öldürelim” derler gece mescide gelirler ancak melekler onları taşlar. 
İkinci gün müşriklerin yüzleri kanla sıvanmış gibidir. Artık, azabın geleceği aşikâr. Ağıtlar, feryatlar… 
Üçüncü gün yüzleri katran karası. Meyus olup; sağa-sola bakarlar. Azap hangi cihetten gelecektir acaba? 
Hatta meşin kefenlere dolanır, sarısabır ile kendilerini mumyalarlar.
Allahü teala Cebrail aleyhisselamı gönderir ve “sayha!” 
O ses, diyarlarını duvarlarını titretir, duyan dayanamaz, kalkamaz bir daha.
Müminler sağ salim ayaktadır, Medâinüssalih’den çıkar yürürler Remle üzerinden Şam’a…

Düzenleyen:  - YAŞAM
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...