Türk milleti darağacındaki Menderes'i unutmadı

Türk milleti darağacındaki Menderes'i unutmadı

YAŞAM Haberleri

“Türkiye’de Siyasal Hafıza” isimli anket çalışmasının sonuçlarına göre, insanların hafızasında “Adnan Menderes’in idamı” en çok yer edinen siyasi olaylar arasında üçüncü sırada yer alıyor.

Bahçeşehir Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nilüfer Narlı’nın “Türkiye’de Siyasal Hafıza” isimli anket çalışmasıyla, Türkiye’nin siyasal hafızasının portresi çıkarılarak hatırlanan olaylar kataloglandı.
Katılımcılardan, Türkiye ve dünya olayları hafızasını araştırmak için kendilerine sorulan açık uçlu sorulara üç olay adı vererek cevap vermeleri istendi. Anket sonuçlarına bakıldığında, aradan yarım asırdan uzun süre geçmesine karşın “Adnan Menderes’in idamı”nın, insanların hafızasında derin izler bıraktığı görülüyor. Olaylar bahsedilme sıklığına göre sıralandığında “12 Eylül askeri darbesi” ilk sırayı alırken bunu “Taksim Gezi Parkı Olayları”, “Adnan Menderes’in idamı”, “28 Şubat süreci” gibi olaylar takip ediyor.

1960 DARBESİ İLK 5’TE
Katılımcılar tarafından sıklıkla hatırlanıp bahsedilen ilk beş olay arasında “12 Eylül”, “28 Şubat”, “1960 darbesi/ihtilali”, “darbeler”, “darbe davaları” yer alıyor. Katılımcıların geçmişte yaşanan olayları bilip bilmeme, haberdar olma olmama durumu incelendiğinde, “Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan’ın idamlarını” katılımcıların yüzde 78,4’ünün bildiği, yüzde 21,6’sının bilmediği ortaya çıkıyor. Darbeler, katılımcılar tarafından genelde olumsuz duygular ile hatırlanırken, darbeleri olumlu karşılayanların sayısının oldukça düşük olduğu gözleniyor. Katılımcıların, Deniz Gezmiş ve Adnan Menderes’in idamını hafızalarında “suikast” olarak kurgulaması dikkati çekiyor.

15 TEMMUZ HAFIZA SİYASETİNİ DEĞİŞTİRDİ
Prof. Dr. Nilüfer Narlı “15 Temmuz’dan sonra hafıza siyasetinde değişiklik oluştu. Önceleri darbelerin unutulması yönüyle yapılan yaklaşım, 15 Temmuz darbesinden sonra bu girişimi anma şeklinde değişti” ifadelerini kullandı. 28 Şubat’ı travma olarak hatırlayanların büyük bölümünün dindar kesimden insanlar olduğunu belirten Narlı, basından 2 bin 547 haberin analizini yaptıklarını, basında 1980 darbesinin “antidemokratik güçlere ve terörizme karşı bir eylem”, darbeyi yapanlar da “kurtarıcı” olarak tanımlandığını belirtti. Narlı, Türkiye’nin en büyük meselesinin geçmişteki olaylarla yüzleşmemesi olduğunu ifade etti.

Darbenin yolunu NATO döşedi
Kara Kuvvetleri Komutanlığında Öğretmen Kıdemli Yüzbaşı olarak vazife yaparken 28 Şubat sürecinde rütbesi piyade ere düşürülüp ordudan ihraç edilen İbrahim Keleş, 27 Mayıs 1960 darbesinde NATO’nun önemli rolünün olduğunu söyledi. NATO’nun yeraltı örgütlenmesinin 1960 darbesine giden yolu döşediğini savunan Keleş, 27 Mayıs’ta ABD’nin darbecilere ekonomik olarak destek sağladığını ifade etti. Keleş “Darbeciler yönetime el koyduktan sonra 7 bin 200 subayı, askerî personeli emekli etti. Bunlara emekli ikramiyesi, emekli maaşı ödenmesi lazım. Para yok. Nereden buldular parayı biliyor musunuz? ABD’den 150 milyon dolar aldılar. ABD’nin desteği sayesinde o Millî Birlik Komitesi yerleşmiş oldu” dedi.

Halk sokağa çıksa başbakan asılmazdı
Muş Alparslan Üniversitesi (MŞÜ) İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı ve Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Prof. Dr. Abdullah Kıran, “15 Temmuz’da olduğu gibi 1960 darbesinde de halk sokaklara çıksaydı darbeyi gerçekleştirenler en azından başbakanı ve bakanları idam etme cesaretini asla kendilerinde bulamazlardı” dedi. Başbakan ve bakanların asılması anlamında 27 Mayıs 1960 darbesinin Türkiye tarihinin en sistematik ve trajik darbelerinden biri olduğunu ifade eden Kıran “1960 darbesinin Türkiye siyasetine bıraktığı en kötü miras, 27 Mayıs darbesinden sonra siyaseti dizayn edenler ve yön verenler, hemen bütün temel meselelerde ordunun fikrinin önemli olduğunu söyler. Bu, siyasi anlamda vahim bir hatadır. Asıl yapılması gereken ordunun tamamen bu işlerin dışında tutulmasıdır” diye konuştu. 1960 darbesinden sonra siyasilerin de iyi bir sınav vermediğini gördüklerini ifade eden Kıran, şu ifadeleri kullandı: “15 Temmuz darbesinden hemen sonra siyasiler askerleri ödüllendirme yoluna değil, bu darbeye kalkışanların o gece en ağır cezalarla karşılaşacakları yönünde cesur siyasi beyanatlarda bulunmuşlardır. 15 Temmuz sürecinde Türkiye’deki hiçbir siyasi hareket ve parti, darbecilerle hareket etme yanlışı içerisine girmemiştir. Tabii siyasiler kararlı şekilde darbenin karşısında durunca, halk da siyasilerden aldığı cesaret ve destekle darbecilerin üzerine yürümüştür. 15 Temmuz’u 1960 darbesinden ayıran en önemli özellik bence budur.”

Giydiği kefenin parasını istediler
27 Mayıs 1960 askeri darbesinin ardından Yassıada’da yargılanan Menderes, 17 Eylül 1961’de idam edildi. İdam haberiyle sarsılan Menderes ailesi, kısa bir süre sonra evlerine gelen icra mektubuyla ikinci bir acı daha yaşadı. 27 Mayıs cuntacıları, Menderes’in darağacında boynundaki ipin, kefeninin ve celladın parasını dahi ailesinden istedi. Öte yandan 27 Mayıs’tan itibaren infazların gerçekleştiği 17 Eylül 1961’e kadar Menderes’in cezaevinde yediği yemeklerin parası da aileden talep edildi. Gazeteci yazar Seda Şimşek “Darağacındaki ipin ve giydirilen kefenin parası da onun ailesinden istendi. Hukuk neredeydi o zaman? Neden bu gayrimeşru durumu meşrulaştırmak için hukuk, bilim alet edildi?” dedi.

 

 

Düzenleyen:  - YAŞAM
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...