Hiç durma, acele Hoşab'a git!

A -
A +
Abdülhakîm Efendi, Seyyid Fehim hazretlerinin talebesiydi.
Bir gün atına bindi.
Ve Başkale'den çıkıp Arvas'a gitti.
Maksadı, üstadını ziyaret etmekti.
Lâkin Seyyid Fehim hazretleri onu görür görmez "Hiç durma, acele Hoşab'a git!" buyurdu.
"Niçin?" diye sormadı.
"Başüstüne" dedi.
Ve at değiştirip koşturdu Hoşab'a...
Ama merak etmişti.
Yolda giderken;
"Büyüklerin her işi hikmetlidir. Hoşab'a gitmemin de bir hikmeti olsa gerek. Gidince anlarım" diye düşündü.
Nihayet köye vardı.
Gördü ki bir hareket var.
İşkillendi hâliyle...
Sorup soruşturdu.
Öğrendi ki ağanın damı çökmüş. Hayvanları ölüp yirmi koyun "leş" olmuş.
Ağa, kendi kendine;
"Bu işi halktan gizleyip ölen hayvanlarla köylüye bir ziyafet vereyim. Hem leşler değerlenir, hem de itibarım artar" diye düşünmüş.
Çabucak yüzdürmüş leşleri.
Ve yaktırmış ocakları...
Henüz halk toplanmamıştı ki Abdülhakîm Efendi geldi vaka yerine.
Vaziyete vâkıf olup toplattı etleri.
Hoşab deresine döktürdü yemekleri.
Sonra gitti zaptiyeye.
Durumu ihbar edip ağayı hapse attırdı.
Hoşab'a acele gelmesinin hikmeti anlaşılmış oldu böylece.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.