Boğaziçi Elektrik işin kolayını bulmuş!

A -
A +

Mayıs 2014'te Yakuplu Beylikdüzü'nde yeni bir iş yerine taşındık. Boğaziçi Elektrik Beykent Hizmet Merkezinde sözleşmemizi yaptık. Eylül 2014'te bir fatura geldi. İlk okuma tarihi 14.10.2012-Son okuma tarihi 8.9.2014-Fatura tutarı 481,50 TL. Tam iki yıllık. Biz taşınalı dört ay olmuş, iki yıllık fatura geliyor.
İşi gücü bırakıp Boğaziçi Elektrik Beykent Hizmet Merkezine gittik. Ne deseler beğenirsiniz!
"Bu adres 2012 yılından beri kaçak elektrik kullanan olarak görülüyor. Mal sahibiniz; tapu, önceki kiracı kontratı vs. ile Cevizlibağ Kaçak Elektrik Bölümüne gidecek."
Oradaki yetkiliye "bunda bizim ne suçumuz var, biz sizinle zamanında sözleşme yapmışız. Mal sahibi bu faturayı ödemezse bizim elektrik ne olacak vs." dedik ama tabii görevli "bizim görev alanımız dışında" deyip bizi gönderdi.
Hangi devirde nasıl bir teknolojik ve yönetim anlayışıyla yaşıyoruz siz düşünün. Sen alacağını takip etme, sonra kimi yakalarsan onu maşa olarak kullan! Bu anlayış değişsin artık. Beni boş yere meşgul eden Boğaziçi Elektrik bu meşguliyetin maddi ve manevi bedelini nasıl ödeyecek bana bildirmesi temennisiyle...
Sözleşme Abone No: 7142450-İşletme Kodu: 212 04 50  Diğer bilgiler Boğaziçi Elektrik'te mevcuttur. Saygılarımla
Boğaziçi Elektrikzede-İstanbul

Eşim doğruyu söyleyince zulme uğradı

Eşim KGM'de İnşaat Mühendisi olarak çalışırken 3 yıl önce, isimleri bende mahfuz bazı yöneticiler tarafından dönemin Sayın Başbakanı aleyhinde ağır hakaretler içeren bildiriler dağıtılmıştı. Haberin yayılması üzerine açılan idari soruşturmada olayın inkâr edilmesi için eşime de yoğun baskı uygulandı. Ancak eşim doğruyu söyleyince "suç sabit" görülerek disiplin cezası verilip yöneticilikten alındı. Bu tavrı hazmedemeyen ilk amiri eşimi kara listeye almış ama yardımcı amiri, gerçekleri görerek eşimin arkasında durunca ses çıkartamadı.
Ancak 2013 yılı başında bu yardımcı amir emekli olunca eşimin sürgün edileceği söylentileri çıktı. Bir hayli stresli geçen süreç sonunda eşim 22 Ağustos 2013'te yazılan gizli bir yazı ile sürgün edildi. Eşim dava açıp görevine döndüğünde ise asıl zulüm başladı. Personeli doldurup üzerimize salmalar, psikolojik baskı ve hakaretler gırla gitti.
Eşim bu durumdan üst yönetimi haberdar etmek için 24.10.2013 tarihinde 190306 kayıt no'lu gizli ibareli yazıyla tüm bu olup bitenleri yazılı olarak idareye bildirdi. Hiçbir işlem yapılmadığı gibi cevap dahi verilmedi. Çünkü olayın savunulacak tarafı yoktu. Dışarıdan görevi başındaki eşime saldırı düzenleniyor, hakaretler ve küfürler havada uçuşurken saldırgan hakkında değil de eşimin aleyhinde soruşturma açılıyor. Başbakana hakaret edenler ve onları destekleyip yalancı şahitlik yapanlar terfi ettirilip ödüllendirilmiştir.
Şimdi "Başbakana hakaret ettiysek sana ne" deyip alay ediyorlar. Kanser tedavisi gören ve morale çok muhtaç olduğum bir dönemde Allah'tan korkmadıkları gibi kuldan da utanmadılar, vicdanları da sızlamadı. Artık dayanacak gücümüz kalmadı. Sesimizi duyuramadık. Allah'tan, sizlerin sayesinde sesimizi yetkililere duyurup bu zulme son verilmesini, gerekiyorsa Başbakanlık teftiş kurulunca olaya el konulmasını talep ediyoruz. Sayın Recep Tayyip Erdoğan sayesinde üst makamlara gelip Başbakanımıza hakaret ettirenler mutlaka bedelini ödemeli. Hakaret edenlere terfi, karşı çıkan ve doğru ifade veren eşime sürgünler, soruşturmalar ve zulümler. Ayrıca konu yargıya da intikal etmiş olup ceza davası da devam etmektedir. Konu ile ilgili elimizde her türlü bilgi ve belge mevcut olup talebiniz halinde fakslanacaktır. Saygılarımla.
         N.Ş.-Ankara

DSİ yetkililerine: "Su boşa akıyor, toprak çölleşiyor"

Sevgili Feridun Ağabey ben Burdur'un Bucak ilçesinin Gündoğdu köyündenim. Köyümüz Antalya'ya 60, Burdur'a 50 km uzaklıkta. Su olmadan profesyonel anlamda meyve yetiştirilen belki de tek bölge, toprak inadına verimli.
Fakat Ağabey artık tehlike çanları çalıyor, toprak gittikçe çölleşiyor. Dağların tam ortasında kalan bu toprakların 10 km kuzeyinde bulunan Kestel köyünde ise ne yazık ki su, boşa akıyor. Bundan birkaç yıl önce köylülerden su istendi fakat köylü vermedi suyu. Tam Kemal Sunal filmlerindeki gibi bir durum yaşandı.
Bizim köyler içecek su bulamazken karşımızdaki köyde su boşa akıyor. Daha önceleri Kestel'de göl vardı ve bu göl sayesinde bizim oralarda su kuyular vardı. Fakat gölü devlet kuruttu. Kurutulan bu yere de biraz daha ilerde bulunan Onaç barajından su getirdi devlet. Bizim oraları ne arayan ne soran var.
Feridun Ağabey, artık insanlar ağaçlarını köklemeye başladı. Halk bıktı. Derdimize bir çare olursanız size minnettar oluruz. Selam ve dua ile.
          Mehmet İnce-Burdur

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.