''Biz gariban çocuklarız zengin olsaydık asker olmayabilirdik!''

A -
A +
Ne ben alışkınım o koridorlarda dolaşmaya ne de onlar benim gibi gazetecilere... Perşembe günü hayatımda ilk defa Genelkurmay Başkanlığı'nın o görkemli kapısından girdim.
Ankara temsilciliğim döneminde bir devir-teslim törenine katılmışlığım var ama o kadar... Ankaralı meslektaşlarımın burun kıvıracağından çok da emin olarak, pek bir acemiyim bu diyarlarda...
Kayıt cihazım, cep telefonum da girişte alındı... Eee ben ne yazacağım ya unutursam, ya sonra bunları yanlış yazdın derlerse endişesi içinde kıvranırken tanıştım Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Yaşar Güler ile... Öncelikle şunu söyleyeyim, o kadar net, düz lafı çevirmeden konuştu ki, bazı noktaları şaşırarak dinledim. Yeni bir dönem başlamış TSK'da... Şeffaf bir dönem... ya da bana geçirilen his o oldu...
İyisi mi baştan anlatayım, örneğin ne işim var benim Genelkurmay'da?
Bu köşeyi takip edenler bilir geçtiğimiz hafta intihar eden askerlerle ilgili bir yazı yazmış ve sormuştum; ''Neden canlarına kıyıyor bu insanlar ve gerçekten de TSK özellikle astsubayları ötekileştiriyor mu?'' diye... Sanırım bu ''öteki'' kelimesi hassas nokta... Çok ama çok alınmış, üzülmüşler. Bir astsubayı ötekileştirmek kendi bacaklarından birine kurşun sıkmak gibi zihniyetindeler. O kadar ki, ''Bakın'' diye söze başladı Orgeneral Güler: ''Bana dair ne varsa her şeyi astsubayım bilir banka şifrelerimden mal varlığıma özel hayatımın detaylarına kadar, ben bilmem o bilir.'' Aklım almadı tabii... Dayanamayıp, ''Bence dikkat edin, bunca dava, bunca iddianname hep bu detaylardan çıktı'' diye takılacak oldum... Bir anda sessizleştik.... Diyorum ya ben bu diyarlara yabancıyım diye... Teamüllere aykırı soruyorum, konuşuyorum...
''Güven'' dedi... ''O güveni sağlamazsak TSK diye bir şey kalmaz...''
        *
Önce intiharlarla başlayalım... Sadece biz değil TSK da dert etmiş ölümleri, nasıl etmesin? Orgeneral Yaşar Güler anlattı: ''Her ölüm bizim için felakettir. Ama intihar vakalarına ayrıca dertleniriz, üzülürüz. Sırf bu yüzden intihar edenin ailesini yakınlarını getirtip askerimizin yakın arkadaşlarıyla görüştürüyoruz, her şeyi sorsunlar, anlasınlar, hiçbir şey gizli kalmasın, her şey şeffaf olsun diye... Memleketteki intihar oranlarına kıyasla TSK'dakiler daha az ve nedenleri buraya özgü değil. Çok önemli nedenlerin başında psikolojik sorunlar ve madde bağımlılığı geliyor. Bizim zamanımızda bir elin parmaklarını geçmezdi bu vakalar ama şimdi toplumun genelinde nasıl arttıysa buraya gelenlerin arasında da maalesef çok yaygın...''
Aklıma geleni soruyorum... Madem girdik içeri bir kere...
Peki bu insanları niye askere alıyorsunuz? Yani psikolojik sorunları olan madde bağılılığı bulunandan size yarar gelir mi? Sanırım kanayan bir yaraya parmak bastım. Öncelikle şunu anladım ki TSK'dan çürüğe ayrılmak kolay iş değil. Geleni rehabilite etme, sorunlarla baş etme gibi bir misyonu da üstlenmiş TSK... Gelen herkes testlere tabi tutuluyor ve büyük bir çoğunluğu belki de hayatlarında ilk defa psikolojik kontrolden geçiyor. Bütün bu testlerin sonuçları da istatiksel olarak ortada...

Önce asker intiharlarının nedenleri...


Diyorlar ki: ''Asker hastanelerinin psikiyatri polikliniklerine bakıldığında, küçük yaşlarda uyuşturucu madde ile tanışmış, 20 yaşına kadar sorumluluk almamış, kendini ifade etmeyi taşkınlık yapmak, kendini kesmek ve çevreye zarar vermek olarak bellemiş, sağlıklı bir aile yapısına sahip olamamış bir yığın genç gözükmektedir. Yakın dönemde intihar girişimi sonrası GATA'ya yatırılarak değerlendirilen 30 vakanın ikisi askeri ortama ilişkin sorun tanımlamışken, 26 vaka ise tamamen sivil yaşantılarına ait uzayıp giden sorun yumaklarını davranışı tetikleyen etken olarak ileri sürmüşlerdir. Muvazzaf personelin intihar davranışlarında benzer yaş grubunun ve sosyo ekonomik düzeyin eğilimleri görülmektedir. Ruhsal hastalık, ödenmeyen borç, aile içi ayrılıklar ve çatışmalar hep ön sıraları tutmaktadır.''
TSK'da ''Can Dostum'' diye bir uygulama başlatmışlar. Sorunlu gördükleri askerlere onlardan sorumlu olacak, can dostluğu yapacak başka askerler görevlendiriyorlar... Kanımca "can dostu" olanların işi daha zor. Sorumu yineledim: Niye bu insanları ille de rehabilite edeceğim diye ısrar ediyorsunuz? Ellerine silah vermek, örneğin hududa göndermek ne kadar doğru?
Orgeneral Yaşar Güler belki de bütün militer-antimiliter, çözüm sürecinde paralı asker tartışmalarının tam da göbeğine oturacak birkaç cümle söyledi...
''Sözleşmeli asker denildi biliyorsunuz, ayda 3600 TL almaları öngörüldü. Hudutta 5 yıl görev yapacak, işi bitince 63 bin TL tazminat alacak. Hiçbir masrafı yok, küçük bir hesaba göre 250-300 bin TL kazanacak. 3 yıl boyunca çağrı yapıldı... Peki kaç kişi başvurdu? 2300... Benim orada 100 bin askerim var. Paralı asker diyorlar. Maaşı iki katına da çıkarsanız sayı artmayacak. Paralı asker bulamıyoruz diye ne yapacağız? Hududu boş mu bırakacağız?''
Diyorum ya, içeri girdim bir kere, sor Balçiçek...
''İnsanlar paralı asker olmak istemiyor, onca bakaya var, 'vicdani retçi'lerin sayısında artış var. Kanımca vicdani ret de bir haktır... Hudut diyorsunuz... Peki nasıl olacak?''
Genelkurmay 2. Başkanı şöyle anlattı: ''Vicdani ret hak değildir. Ama muhatapları ben değilim zaten. Ben de isterdim tabii İsviçre Genelkurmay 2. Başkanı olayım elimde kahvem, pipom rahat edeyim. Geçenlerde Norveç Genelkurmay Başkanı geldi sorunlardan bahsetti, gel yer değiştirelim diye takıldım, 'yok hiç almayayım' dedi. Bizim kolay işimiz yok, kolay bölgede değiliz. Üstelik size bir şey söyleyeyim mi? Biz gariban çocuklarız, aramızda sosyete falan yoktur, Anadolu'nun bağrından gelen çocuklarız hepimiz. 'İnsanlar asker olmak istemiyor' lafını kabul edemem çünkü nasıl bir vatanperverlikle askere geldiklerini görüyorum ben. Ha sonrasına gelince... Zengin olsaydık meslek olarak askerliği seçmeyebilirdik. Ben bile asker olmayabilirdim o zaman. Ama buradayız ve elimizdeki imkânlarla en iyisini yapmak zorundayız. Sizinle bütün samimiyetim ve içtenliğimle konuşuyorum. Durum budur!..''

Yarın: Astsubay taleplerinde haklı mı? TSK onları ötekileştiriyor mu?

 
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.