Reklam arası

A -
A +

Memleket gündemine baktıkça şöyle bir hisse kapılıyorum... Bir reklam arası verseniz de, hani nefes alsak, ihtiyaçları gidersek?

Geçtiğimiz birkaç gün, yeni yıl koşuşturması, hani evde 6 yaşında ikizler olunca falan... İnsan mecburen ihtiyaç molası veriyor... Bu molaların birinde bir sergi gezdim. Işık Okulları mezunlarının fotoğraf sergisi... Okulun 128 yıllık tarihi süresince insanları etkileyen, dünya ve Türkiye'de yaşanmış olaylar konu edilmiş...  İki çalışma aslında her ne kadar reklam arası desem de asıl filmi anlatıyor bize... Birinci proje Beşiktaş Kulübü Başkanı Fikret Orman ve modacı İdil Tarzi'nin... 'Şike'den yola çıkarak Temiz Spor'u işlemişler. İdil Tarzi projeyi şöyle anlatmış: ''Tarih, insanların Antik çağlardan beri ferdî ya da toplu sportif faaliyetlerde bulunduklarını yazar. Sporun genel esasları ise ne olursa olsun kazanmayı gerektirmeyen ahlak kurallarına dayanır. İnsanların ruhi, fiziki ve düşünme kabiliyetleri ile kendi kendine ya da rakiplere karşı mücadelesidir. Spor, din, dil, ırk fark etmeksizin toplumları birleştirebilir, dostluk ve sevgi bağlarını kuvvetlendirebilir.''Bu söylenenlerin en güzel örneği Olimpiyatlar değil midir aslında?5 halka 5 kıtayı temsil etmez mi?Tüm sporcular aynı yemini ederler..."Olimpiyat Oyunlarında ülkemin şerefi ve sporun zaferi için kurallara uyarak dürüst yarışacağımıza ve gerçek sportmenlik ruhu içinde mücadele edeceğimize and içeriz."Kazananların coşkusu kaybedenlerin hüznüne karışır...*İkinci proje ise Musevi Cemaati Başkanı olan Silvio Ovadyo ve heykeltıraş Tina Varon'un imzasını taşıyordu... Struma'yı(*) hatırlatmak istemişler.... Unutmak istediğimiz, hatta hiç olmamış gibi davrandığımız insanlık ayıbını... Yaptıkları metalden kırık dökük gemiye bakarken suçu işleyenler kadar suça sessiz kalanların da günahkâr olduğunu düşündüm... Hatta daha ağır hissettim ''sessiz'' kalmayı... Şöyle yazmışlardı proje sahipleri...''Dışlama doğal olarak dışlanmayı getirmektedir. 20. yüzyılın ortalarında doruğa çıkan dışlanma olgusu maalesef 21. yüzyılda da ortadan kaybolmamıştır. Dışlama'yı toplumlar oluşturabileceği gibi, siyasi görüşler ve hükümetler de oluşturabilmektedir. Gezmekte olduğunuz sergide dışlanma olgusu 2. Dünya Savaşı öncesinde ve sürecinde muhtelif ülkelere doğru yol alan sayısı bir hayli fazla mülteci gemisiyle anlatılmaya çalışılmıştır...''*Çocuklarla daha çok vakit geçirince insan, hayatının dersini alıyor... Oyunlarında, kavgalarında, sevgilerinde, rutinlerinde dahi şeffaf, bir o kadar da sahici insanoğlu... Ne ötekileştirme var. Ne bilinçli dışlama, ne de dışlanma... Yarışlar adil, oyunlar temiz, kıskançlıklar bile sahici... Kavgalarında bile biz büyüklerin korumayı beceremediğimiz raconlara sahipler. Saf kötülük yok, asla yok... Ne oluyor da böyle doğanlar, büyüyenler, bizler, son hızla kirlenip, acı vermeye başlıyoruz ötekine bilinmez... Sahi aşağı yukarı kaç yaşında su bulanıklaşmaya başlıyor? Yedi sekiz yaşına kadar olan olur da hep o yedi sekiz yılı halletmek için mi çırpınır dururuz psikologlarda, temiz toplum kampanyalarında, hak arayışında, Yaradan'a daha çok sığınarak...Reklam arasından ana filme döndüğümde tam da o ruh lazım bize diye düşünüyorum, o katıksız, hilesiz, ötekileştirmeyen çocuk ruhu... Bir bilebilsek, ah bir görebilsek........(*)Struma Olayı,  2. Dünya Savaşı sırasında Nazilerden kaçan  Yahudileri Filistin'e götürmek üzere Romanya'dan yola çıkan Struma gemisinin İstanbul açıklarında bir Sovyet denizaltısı tarafından batırılması. İstanbul açıklarında motoru bozulan ve yolcularının karaya çıkmasına izin verilmeyen geminin batırılması sonucu 768 kişi hayatını kaybetti. Struma'nın batışı, II. Dünya Savaşı'nın denizde en fazla sivil kayıba yol açan olayı olarak tarihe geçti.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.