Diyarbakır bana iyi geldi, nefes aldım!

A -
A +
Memleketin yoğun, basık, nefes aldırmayan havasından kaçmak için iyi fırsattı Diyarbakır...
İyi de geldi ne yalan söyleyeyim, havasıyla, suyuyla, insanıyla, toprağıyla...
Şöyle derin derin oh çektim, kasetlerden tapelerden, gün geçtikçe daha da acılaşan dillerden uzakta... Bir pazar sabah çok ama çok erken saatlerde turlarken dar sokaklarda, çocuklara rast geldim. Annesinin topuklularını kaçırmış, çok da yürüyemeden ayağından atıp kız arkadaşıyla evcilik oynayan kızlara... Uzaktan el sallayan, köpek kovalıyorlar diye cansiperane araya girdiğimde sesini yükseltip sonradan sorup öğrendiğime göre, Kürtçe ''Kadın birden araya girdi köpek kaçtı, anlamadım'' diye isyan eden erkek çocuklarına.... Bir kez daha Ulu Cami... Restorasyonu bitmiş Surp Giregos Kilisesi, Hasan Paşa Hanı derken, yine ve tekrar Diyarbakır turu... Bu kentin genlerinde hareket var. Bir tarafta kadınlar toplanmış, Ciğerhun Kültür Merkezi'nde projelerini anlatıyorlar... İçeri adım attığımda kalabalıklaşıyoruz, kadın her yerde kadın, sorunlar hep aynı... Çıkışta yüreğim aklım 'Jin Amed'le(*) ve ceplerim hediyelerle dolu... Taşmış gönlüm coşkudan boynumda yöresel rengârenk şallar... Dedim ya hareket genlerde diye... Biraz uzakta, Hevsel Bahçeleri'nin orada gençler nöbet tutuyor... Ağaçları bekliyorlar, tıpkı Gezi'deki gibi... Neden mi? Anlatayım...
Dicle Üniversitesi'ni atıkları ve sorunlu kanalizasyonu yüzünden Hevsel Bahçeleri'nin yaklaşık 3 bin metrekarelik bölümü bataklığa dönmüş. İddiaya göre Orman İdaresi bunu fırsat bilip, ağaçları kesmeye girişmiş ve yüzlerce ağaç balta yemiş... Diyarbakırlı gençler de her ne kadar çadır kurmalarına izin verilmese de, gece gündüz dönüşümlü olarak nöbet tutuyorlar. Bir bilgi daha vereyim, Büyükşehir Belediyesi Dicle Üniversitesi'yle bir protokol yapmış ve atık sistemini yenilemeyi üstlenmiş...
                    *         

                                                        
Bir pazar günü, hava güzel mi güzel... Basketbol oynayanlar mı dersiniz, parklarda şarkı söyleyenler mi? Bir tenis turnuvasının başlama atışı için Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkan adayı Gültan Kışanak'ın hazırlandığını görünce gülümsedim. Ayağında topuklular, üstünde şık kırmızı bir ceket. Hayatında hiç tenis oynamamış ama ortaya çıkan fotoğraflar ilgi çekici... Bir ara gülümsediğimi görünce ''İnsanın sokakta, sahada daha rahat kıyafetlerle olası geliyor, seçim sokakta olur aslında...'' dedi... Haklı, haklı olmasına ama seçim sadece sokakta kazanılmıyor elbette...
Nefes almaya kaçtım ya, dönmeyeceğim öbür mevzulara....
Seçime çok az kaldı ama nasıl memleket seçim havasına giremediyse Diyarbakır da girememiş... genel siyaset, bolca da İmralı-Kandil mektup trafiği, Rojawa'da yaşananlar konuşuluyor.
Hepsini yazacağım da, önce yazar Şeyhmus Diken'den dinlediğim hikâyeyi anlatasım var.
Şehri Amed 14 yüzyıl önce Kraliçe Meryeme Dara tarafından yönetiliyormuş. O gün bugündür hiç kadın lideri olmamış. Dalıp gittiğimi görünce Gültan Kışanak araya girdi: ''Ama ben tek olmayacağım ki, kazanırsak, Fırat Anlı ile Büyükşehir Belediye Başkanlığı'nı paylaşacağız.''
Mümkün mü?''En çılgın projemiz'' dedi ve anlattı...Yarına........(*) Jin Amed (Diyarbakır Kadınları)


UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.