Tecrübelerimizi İslam ülkeleriyle paylaşmamız gerekir

A -
A +

Arap Baharıyla başlayan demokrasiye geçiş sürecinde, Libya'nın eski lideri Muammer Kaddafi kendi halkına savaş açarak, binlerce Libyalı Müslümanı katletti. Suriye Devlet Başkanı Esad da kendi halkına silah çevirdi ve binlerce insanı katletti, katletmeye de devam ediyor. Eski Irak Devlet Başkanı Saddam Hüseyin de yıllarca kendi halkından binlerce insanı katlettiği gibi, Amerika'nın ülkesini işgaline zemin hazırladı; kendisinin yaptığı zulüm yetmezmiş gibi, halkının Amerikalılar tarafından katledilmesine de sebep oldu. Son olarak Mısır'da seçimle başa gelen Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi, kendi ordusu tarafından yapılan darbe sonucu tutuklandı. Bu darbeye karşı direnen, meydanlara, sokaklara inerek sesini duyurmaya çalışan binlerce Mısırlı, kendi ordusu tarafından, cuntacılar tarafından katledildi.

Kendi halkını sindirmek ve saltanatlarını devam ettirmek için yıllardır her türlü zulmü yapmaktan çekinmeyen bu zalim diktatörler, uçaklarıyla, tanklarıyla, tüfekleriyle hatta ve hatta kimyasal silahlarıyla binlerce insanı katletti.
Bu liderler, ülkelerindeki binlerce insanı katletmekle kalmamış, ülkelerinin yeraltı zenginliklerini ve bütün kaynaklarını da kendi saltanatları için batıya peşkeş çekmiş, halklarını adeta köleleştirmişlerdir.
Görülüyor ki buralarda, ülkesindeki inanç gruplarını kucaklayacak, demokrasiye geçişi sağlayacak, halkının refah ve selameti için çalışıp mücadele edecek, liderlik vasfına sahip liderler yetiştirilmemiş, eğitim ve sanayiye önem verilmemiş.
Arap Baharı'yla başlayan olaylarda ve daha önce yaşanan gelişmelerde hep dış güçleri, batılı ülkeleri suçluyoruz. Çifte standart yapmakla, kışkırtıcılıkla veya taraf tutmakla suçladığımız batı dünyası, II. Dünya Savaşı'nda, kendileri Hristiyan olmalarına rağmen, milyonlarca Hristiyan'ı katletti. Sonra baktılar ki savaşlar, insan öldürmekle kazanılmıyor. Bu sebeple birleşmeye ve beraber hareket etmeye karar verdiler. Devletler topluluğunu kurarak, bunu hayata geçirdikleri gibi, bunu bütün dünya ülkelerini kapsayacak şekilde, Birleşmiş Milletler adı altında genişleterek, dünyayı kontrol etmeye ve kendi çıkarlarına göre dizayn etmeye başladılar.
Bugünün batı dünyasının geçmişi bu. Yüzyıllarca birbirlerini katlederek savaşlar yapan bu ülkeler, kalkınma hamlesi ile sanayilerini kurdular, halklarının eğitim seviyesini yükselttiler.
İslam ülkeleri bunu başaramadılar; kalkınmada, sanayileşmede ve eğitim seviyesini yükseltmede geri kalarak, ellerinde bulunan büyük coğrafyanın yer altı ve yer üstü zenginliklerini kullanamadılar. Bu zenginlikler batı dünyasının iştahını kabarmıştır.
Türkiye yıllardır terör belasından çok çekti, binlerce insanımızı şehit verdik. Sonunda uzlaşma çabaları, bugünkü Hükümet'in ve Başbakan'ın kararlı duruşu sayesinde sonuç verdi, Ülkemiz rahat bir nefes aldı. Bu tecrübelerin diğer İslam ülkeleri ile paylaşılması gerekir. Hatta bu konuda bir bilim adamları topluluğu oluşturularak, ülkelerin sosyal, kültürel ve politik yapılarına uygun çözümler bulunmalı; İslam dünyasındaki bu geri kalmışlığa, kalkınma, eğitim ve liderlik problemine el atılmalı.
Savaşlarla, zulümle, baskıyla ülkelerin uzun süre yönetilmesi mümkün olmadığı gibi, bu durum İslam ülkelerine de yakışmaz. Hüseyin Aksu


Memur alımlarında, önlisansı lisanstan üstün kılan nedir?
6500 önlisans kadro içinde 4000 civarında Genel İdari Hizmetler (GİH) kadrolu memur var. 10.000 lisans kadrosu içinde iibf+4001, toplam 3000 civarında GİH kadrolu memur var! Soralım sayın yetkililere, önlisansı lisanstan üstün kılan nedir? Aynı işler için daha fazla okumak mı, yoksa daha az okumak mı avantajdır?
O zaman bizi neden 4-5 sene okuttunuz? Bizden daha fazla harç ve kitap parası aldınız, daha fazla zorladınız, hayata 2 sene geç başlattınız, ailemizden uzak sefil bir öğrencilik hayatı yaşattınız. Neden her kulvarda (ÖSS, LYS, YDS, KPSS vs.) daha üstün olan lisans mezunlarını, önlisansların gerisine itiyorsunuz? Bizim önlisans mezunlarından eksiğimiz! nedir? 930.000 lisans mezunu ne yapsın şimdi? Bunları bir açıklayın da ona göre biz de işin rengini bilelim..
İnşallah bir yetkili çıkar da bu çağrımıza samimi bir cevap verir. İsmi mahfuz

Bunları da düzeltin
Sayın Başbakan'ın dikkatine;
Yaptığınız birçok hayırlı icraat sebebiyle fakir-fukaranın, garip-gurebanın duasını almaktasınız. Ama daha yapılacak çok şey bulunmakta, inşallah onları da düzeltirsiniz.
Bankadan taşıt kredisi aldım. Taksitlerimi aksatmadan, zamanında ödedim. Borcum bitince, haczi kaldırmak için, temiz kağıdını ücret karşılığı verdiler.
Emekli aylığımı aldığım banka, başka şehirde kendi şubesinden emekli aylığımı alırken, benden ayrıca ücret alıyor. Bu insafsızlık değil mi?
Daha sonra verdikleri ilanlarla kârlarının yüksekliğini belirtiyor, bununla övünüyorlar. Oysa daha makul davransalar, garibanın hakkına, hukukuna riayet etseler daha iyi olmaz mı? Varsın kârları bu kadar yüksek olmasın, ama vatandaşın memnuniyeti, duası, desteği bulunsun. Bu daha iyi değil mi?
Lütfen ölçüyü kaçıran bu sorumsuzluklara da sınır getirin, bunlara da dur deyin.
Hilmi Arıcan - SİLİVRİ 

 Adres: İhlas Medya Plaza 29 Ekim Cad. No:23 Yenibosna/ 
İSTANBUL Tel: (0212) 454 38 22 Faks: (0212) 454 31 00
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.