Rusya'daki yalnız adamlar

A -
A +
Rusya Ukrayna'ya tam anlamıyla savaş açınca, ABD ve Avrupa 'durmazsan yaptırımlar gelir' dedi. Rusya ise 'Yaptırım gelirse misliyle karşılık veririm' cevabıyla rest çekti... Ve iki taraf da dediğini yaptı. ABD ve Avrupa, Rusya için yaptırıma, finansal kısıtlamalarla başladı, peşinden yenileri geldi. Rusya Devlet Başkanı Putin karşı ambargoda gecikmedi; Avrupa'dan başta gıda maddeleri olmak üzere milyarlarca liralık ithalatı durdurduğunu açıkladı. Bu kararla Çin'den İran'a, Orta Doğu'dan Türkiye'ye kadar birçok ülke Rusya'ya başta gıda olmak üzere ürün satabilmek için kapıları aşındırmaya başladı. Doğal olarak şansı en yüksek ülkelerden biri de Türkiye idi. Çalışmalar başladı, karşılıklı bakan görüşmeleri yapıldı. İhracatı Rusya ile öğrenen Türk gıda üreticileri de 15 Eylül 2014 günü kapılarını açan Moskova Gıda Fuarı'na koştu. Şirketler koşunca, Rusya'ya giden uçaklar, ülkedeki lüks oteller, restoranlar Türklerle canlandı. Havaalanından tutun kafelere kadar her yerde bir Türk'e rastlanır oldu. Birçok Rus "Merhaba Turkıya" seviyesinden çok daha fazla Türkçe öğrendi. Yani her şey yolunda... Heyecanla diyor ki insan; "biz bu işten kazançlı çıkarız..."
Ama fuar alanına geldiğinizde her şeyin o kadar da 'güllük gülistanlık' olmadığını görüyor ve hüzünleniyorsunuz ister istemez... Türkiye'den 36 gıda firması katılmış fuara. Hepsi bu dev pazarda bir yer için çabalıyor. Ama hem onlar hem biz bakıyoruz sağımıza solumuza... Gördüğümüz gerçek şu: Yalnızız... Evet, yalnızız. Gözler, ihracatçının "Konusunda bir numara" dediği Tarım Bakanımız Mehdi Eker'i de arıyor, "İhracatçının derdini en iyi o anlar" dediği Ekonomi Bakanımız Nihat Zeybekci'yi de... O yalnızlığın üzerine bir de İran ile Rusya arasında sebze ve meyvede gümrüklerin sıfırlanıp kotaların ardına kadar açıldığına dair anlaşma duyulunca "Biz bunu neden yapamıyoruz?" diye sormadan edemiyor insan. "Ürün var, pazar var, ne oluyor da olmuyor?" diye... İstanbul Hububat, Bakliyat, Yağlı Tohumlar ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Başkanı Zekeriya Mete'ye soruyoruz bunu... Belli ki çok şey söylemek isteyip yutkunuyor ama, "Evet, keşke daha hızlı hareket edebilsek. Hiçbir bakan yavaş hareket etmek istemez. Zaten başarı da hükümetin ve bakanlarımızın olacak. Ama bir aksaklık var. Aksaklık nerede bilmiyoruz. Çünkü bu mevzu ortaya çıktığında bakanımız hemen bizimle görüştü. İşlerin yavaş olması bürokrasiden mi bilmiyoruz" şeklinde cevaplıyor sorumuzu. Yani bu, 'resmî görüşleri' sadece...
Evet, Türk ihracatçısı hızlı, değişime kolay ayak uyduruyor. Avrupalının bugün verdiği siparişi, haftaya teslim edebilecek kadar, Avrupalıyı kendisine hayran bırakabilecek kadar hızlı. Ama yalnız... İhracatçılarımızın bu yalnızlığına bir son versek keşke...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.