Mevlid Kandilinde yapılacak ibadetler neler? Mevlid Kandilinde okunacak dualar ve yapılması gerekenler (Mevlid Kandilinde Oruç Tutulur Mu?)

Düzenleyen:
Mevlid Kandilinde yapılacak ibadetler neler? Mevlid Kandilinde okunacak dualar ve yapılması gerekenler (Mevlid Kandilinde Oruç Tutulur Mu?)

EDİTÖRÜN SEÇTİKLERİ Haberleri

Mevlid kandili gecesi yapılacak ibadetler neler? Mevlid kandili için okunacak dualar nelerdir? Mevlid Kandilinde yapılması gerekenler nelerdir? Mevlid Kandilinde oruç tutulur mu? Mevlid Kandilinde namaz kılınır mı? Mevlid Kandiline özel namaz var mı? Tüm araştırdıklarınızı haberimizde derledik. Peygamber Efendimiz Hazreti Muhammed aleyhisselâmın doğduğu gece olan Mevlid kandili ile ilgili tüm dini bilgilere en detaylı şekilde buradan ulaşabilirsiniz.

Mevlid Kandili Peygamber Efendimizin dünyayı gelmesi ile şereflenen kutlu bir gündür. Her kim ki Peygamber Efendimizin dünyaya gelişine sevinirse günahları affolur. Bu mübarek günü en verimli şekilde geçirebilmek sevaplarımızın  misliğiyle karşılığını bulacağı bugünde Mevlid kandili gecesi nasıl ibadet edilmelidir? diye merak ediyorsanız haberimizde. Mevlid Kandili müslümanların için bayram günüdür. azreti Muhammed efendimiz aleyhisselâmın doğduğu zamanlarda görülen hâlleri, mucizeleri okumak, dinlemek, öğrenmek çok sevaptır. Bu gecede ibadet yapanlar büyük sevap işlerler. Mevlid Kandilinde Yapılacak İbadetler Neler? Mevlid Kandilinde Okunacak Dualar ve Yapılması Gerekenler, Mevlid Kandilinde oruç tutulur mu? tüm merak edilenler haberimizde. Mevlid Kandilinde namaz kılınır mı? Mevlid Kandiline özel namaz var mı?  sorularınızın cevabı en detaylı şekilde haberimizde.

MEVLİD KANDİLİ YAPILACAK İBADETLERİ ÖĞRENMEK İÇİN TIKLAYIN

Mevlid gecesi
Sual: Mevlid nedir, bid’at midir?
 
CEVAP
Mevlid, doğum zamanı demektir. Mevlid gecesi, Rebiul-evvel ayının 11. ve 12. günleri arasındaki gecedir. Peygamber efendimizin doğum günü, bütün Müslümanların bayramıdır.
 
Resulullah dünyaya gelince, amcası Ebu Leheb’in cariyesi Süveybe, (Kardeşin Abdullah’ın oğlu oldu) diyerek kendisine müjde getirince, sevinmişti. (Ona süt vermek şartıyla, seni azat ettim) demişti. Bunun için, Ebu Leheb’in, her mevlid gecesinde, azabı biraz hafifler. Mevlid gecesi sevinen, o geceye kıymet veren müminler pek çok sevab kazanır. Hâfız Muhammed ibni Cezeri Şafii diyor ki: (Ebu Leheb’e rüyada hali sorulduğunda, çok azap çekiyorum. Ancak, Resulullahın dünyaya gelişini müjdeleyen cariyemi sevincimden azat ettiğim için, her yıl, Rebiul-evvel ayının 12. geceleri, azabım hafifliyor) dedi. Ebu Leheb gibi azgın bir kâfirin azabı hafifleyince, O yüce Peygamberin ümmetinden olan bir mümin, Onun doğduğu gece sevinir, malını uygun yerlere dağıtır, ziyafet verir, böylece, Peygamberine olan sevgisini gösterirse, Allahü teâlâ onu Cennetine sokar. (M. Nasihat)
 
Resulullah efendimiz, mevlid gecelerinde Eshab-ı kirama ziyafet verir, dünyayı teşrifindeki ve çocukluk zamanındaki şeyleri anlatırdı. Hazret-i Ebu Bekir de, halifeyken, Eshab-ı kiramı toplar, Resulullah efendimizin doğumundaki olağanüstü hâlleri konuşurlardı. Bu gece, Resulullahın doğum zamanında görülen hâlleri, mucizeleri okumak, dinlemek, öğrenmek çok sevaptır. Bugün veya ertesi gün oruç tutmakta mahzur yoktur. Tutmak iyi olur, sevab olur. İslam âlimleri mevlid gecesine çok önem vermişlerdir. Hazret-i Mevlana, (Mevlid okunan yerden belalar gider) buyurmuştur. Mevlid gecesi, Kadir gecesinden sonra en kıymetli gecedir. Hatta Mevlid gecesi Kadir gecesinden de kıymetlidir diyen âlimler de vardır.
 
El-mukni, el-miyar ve Tenvir-ül-kulub kitaplarında Mevlid gecesinin Kadir gecesinden kıymetli olduğu bildiriliyor. (Ed-dürer-ül-mesun)
 
(Allah, bir kimseye söz ve yazı sanatı ihsan ederse, Resulullahı övsün, düşmanlarını kötülesin) hadis-i şerifine uyularak, asırlardır mevlid kitapları yazılmış ve okunmuştur. Resulullah efendimizi öven çeşitli mevlid kasideleri vardır. Meşhur olan ve Türkiye’de her zaman okunan Mevlid kasidesini Süleyman Çelebi, 15. asırda yazmıştır. Bunların asr-ı saadetten sonra yazılması, bid’at olmasını gerektirmez. Çünkü Resulullahı övmek ibadettir. Her zaman Onu övücü kasideler, yazılar yazılabilir. Onları da okumak bid’at değil, sevap olur. Mevlid-i şerif okumak, Resulullahın dünyaya gelişini, miracını ve hayatını anlatmak, Onu hatırlamak, Onu övmek demektir. Her müminin, imanı gereği Resulullahı çok sevmesi gerekir. Çok sevmek kâmil müminin alametidir. Buhari’deki hadis-i şerifte, (Beni ana baba, evlat ve herkesten daha çok sevmeyen, mümin olamaz) buyuruldu. Mevlid okumak değil, mevlidde dine aykırı şeyler yapmak günahtır.
 
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
 
(Bir şeyi çok seven, elbette onu çok anar.) [Deylemi] (Resulullahı seven de onu çok anar.)
 
(Peygamberleri anmak, hatırlamak ibadettir.) [Deylemi] (Bu ibadeti, şiir olarak söylemek daha tesirli olur. Resulullah efendimizin şairleri, camide, Resulullahı öven ve kâfirleri kahreden şiirler okurlardı.)
 
Bunlardan Hassan bin Sabit hazretlerinin şiirlerini çok beğenirdi. Resulullah sallallahü aleyhi ve sellem, mescide bu şair için bir minber koydurdu. Hassan bin Sabit hazretleri minbere çıkar, düşmanları kötüler, Resulullahı överdi. Resulullah efendimiz de buyurdu ki:
(Hassanın sözleri, düşmanlara ok yarasından daha tesirlidir.) [M. Nasihat]
 
Bu husustaki hadis-i şeriflerden ikisi de şöyle:
(Allahü teâlâ, Resulünü övmek ve müdafaa etmek hususunda Hassanı, Ruh-ül-kuds [Cebrail aleyhisselam] ile takviye etmektedir.) [Buhari]
 
Peygamber efendimiz, şairin söylediği şiiri beğenip (Dişlerin dökülmesin) diye dua etmiştir. (Hakim)
 
Şiir hakkında hadis-i şeriflerden birkaçı da şöyle:
(Şiir, öyle bir sözdür ki, güzeli daha güzel, çirkini daha çirkindir.)[Buhari]
 
(Büyüleyici sözler gibi, hikmetli şiirler de vardır.) [Ebu Davud]
 
(Bazı şiirler elbette apaçık bir hikmettir.) [Buhari]
 
Vehhabiler, mezhepsizler, Resulullah efendimizi öven ve ondan şefaat isteyen Müslümanlara müşrik damgasını basıyorlar. Bunu açıkça söyleyemedikleri için, mevlide bid’at diyorlar. Resulullahı övmek bid’at olmaz. Bu övgüden ancak, Allah’ı ve Resulünü sevmeyen rahatsız olur; çünkü Allahü teâlâ Onu övmektedir. Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Biz seni âlemlere rahmet olarak gönderdik.) [Enbiya 107]
 
(Biz seni bütün insanlara müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik.) [Sebe 28]
 
(Senin için bitmeyen, sonsuz ecir vardır. Elbette sen, en büyük ahlak üzeresin.) [Kalem 3-4]
 
Rabbin sana [çok nimet] verecek, sen de razı olacaksın!) [Duha 5]
 
(Allah ve melekleri, Nebiye salevat getiriyor, iman edenler, siz de salevat getirin.) [Ahzab 56]
 
Erkek kadın karışık olmadan, çalgı ve başka haram karıştırmadan, Allah rızası için mevlid okumak, salevat-ı şerife getirmek, tatlı şeyler yedirip içirmek, hayrat ve hasenat yapmak, böylece, Mevlid gecesinin şükrünü yerine getirmek müstehabdır. (Nimet-ül kübrâ, Hadika, M. Nasihat)
 
Doğum gününe önem vermeyi hristiyanlar, müslümanlardan öğrenip almışlardır.
 
Mevlid okumanın kıymetli bir ibadet olduğunu bildirmek için İslam âlimleri çeşitli dillerde kitaplar yazmışlardır. Bunlardan on tanesi, Keşf-üz-zünunda bildirilmektedir.
 
İbni Hacer-i Hiytemi hazretlerinin En-Nimet-ül-kübra isimli mevlid kitabı ile imam-ı Süyuti hazretlerinin Erreddü ala men enkere kıraetel mevlid-in-Nebi kitabı meşhurdur.
 
Resulullah efendimizi çok övmek, mahlûkların en üstünde olduğunu söylemek, Allahü teâlânın, sevgili Peygamberine verdiği üstünlükleri saymak ve Ondan şefaat istemek, büyük ibadettir. Buna karşı koymak, koyu bir cahillik, pek çirkin bir inattır. Resulullahı övmek, anmak lazım geldiğine delil olarak, Ahzab suresinin (Allah ve melekleri, Nebiye salevat getiriyor, iman edenler, siz de salevat getirin) mealindeki 56.âyet-i kerimesi yetmez mi?
 
İslam âlimleri buyuruyor ki: 
 
Mevlid gecelerinde toplanarak, mevlid kasidesi okumak, tatlı şeyler yedirip içirmek, hayrat ve hasenat yapmak, böylece, o gecenin şükrünü yerine getirmek müstehaptır. Salihlere elbise ve benzeri hediye vermek, bu geceye hürmet etmek olur. Bunları Allah rızası için yapmak çok sevap olur. (İbni Battal maliki)
 
Mevlid cemiyetinde, salihleri toplayıp, salevat okumak, fakirleri doyurmak, her zaman sevaptır. Fakat, bunlara çalgı gibi haram karıştırmak büyük günah olur. (Allame Zahirüddin bin Cafer)
 
Mevlid cemiyetinde, sadaka, hediye vermek, neşe ve sevinç göstermek, haram karıştırmadan mevlid kasidesi okutmak çok sevap olur. (Allame Nasirüddin)
 
Haram şeyler karıştırmadan mevlid cemiyeti yapmak müstehaptır. (S.ibni Mace şerhi)
 
Pazarlık etmeden, sırf Allah rızası için hatim veya mevlid okuyan hâfızın, okutanın verdiği hediyeyi alması caiz olur. Kur'an okuyup hediye almayı meslek haline getirmemelidir! Zira âdet haline gelen hediye, şart edilen ücret gibidir. (Dürr-ül muhtar)
 
Ücretle okunan Kur'andan ölüye sevap hasıl olmaz. (Hidaye)
 
İŞTE EN GÜZEL MEVLİD KANDİLİ MESAJLARI
 
Mevlid gecesi, Kadir gecesinden sonra en kıymetli gecedir; hatta Mevlid gecesinin Kadir gecesinden de kıymetli olduğunu bildiren âlimler de vardır. El-mukni, El-miyar ve Tenvir-ül-kulub kitaplarında Mevlid gecesinin Kadir gecesinden kıymetli olduğu bildiriliyor.
 
EN GÜZEL MEVLİD KANDİLİ MESAJLARI / RESİMLİ KANDİL MESAJLARI
 
Mevlit kandiliniz mübarek olsun.
 
Bu gece peygamberimiz Peygamberimiz Muhammed Mustafa SAV 'in dünyaya şereflendirdiği gecedir O peygamber ki insanların sapıklıkta sınır tanımadığı, cehalette en üst seviyelere ulaştığı, küfür ve şirkin kölesi olduğu bir zamanda dünyaya şeref vermiş ve dünyaya ilahi bir nur, rahmani bir şifa olmuştur Dularımız bu gece eksik olmasın, kalplerimiz imanla dolsun, kandiliniz mübarek olsun!
 
Bugün ellerini semaya gönlünü Mevlaya aç, bugün günahlardan olabildiğince kaç, bugün en gizli incilerini onun için saç çünkü bugün kandil, kandilin mübarek olsun.
 
Varliği ebedi olan, merhamet sahibi, adaletli Yüce Allah kendisine dua edenleri geri çevirmez. Dualarinizin Rabbin yüce katina iletilmisine vesile olan Mevlüt kandiliniz mübarek olsun.
 
Allah"ın rahmeti, bereketi sizinle olsun, gönül güneşiniz hiç solmasın, yüzünüz aydın olsun, kabriniz nur dolsun, makamınız Firdevs, dualarınız kabul olsun. Kandiliniz kutlu olsun..
 
Avuçların açıldığı, gözlerin yaşardığı, ilahi esintilerin kalpleri okşadığı anın bir asra bedel olduğu bu gece dualarda birleşmek dileğiyle kandilinizi kutlarım.
 
Gül sevginin tacıdır, her bahar bir gül taçlanır. O gül ki Muhammet"i hatırlatır. Onu hatırlayana gül koklatır. Gül kokulu sevgi dolu nice kandiller.
 
Mevlid okuturken
Sual: Tam İlmihâl’de, Mektubat-ı Rabbânî’den alınan bir mektupta, (Zamanımızın Müslümanları, farzları bırakıp, nafile ibadetlere sarılıyor. Nafile ibadetleri yapmaya [mesela, kadın erkek karışık olarak mevlid okutmaya, cami yapmaya, sadaka ve hayrat yapmaya] ehemmiyet verip, farzları hafif ve ehemmiyetsiz görüyorlar) deniyor. Kadın erkek karışık mevlid okutmak günah iken, niye nafile ibadetler arasında sayılıyor?
CEVAP
Nafile ibadetler arasında sayılmıyor. S. Ebediyye’nin birçok yerinde, kadın erkek karışık mevlid okumanın günah olduğu bildiriliyor. Burada, farzın önemi anlatılırken, mevlid okutmanın nafile ibadet olduğu bildiriliyor. Farzı bırakıp nafileyle meşgul olmanın yanlışlığı açıklanırken, üstelik bir de kadın erkek karışık yapılarak, haram karıştırıldığı vurgulanıyor. Yani haram işlemeye nafile ibadet denmiyor.
 
Sual: Mevliddeki (Habibim sana aşık olmuşam) ifadesi caiz mi?
CEVAP
Evet. Şimdi nefsin şehvani arzularına aşk deniyor. Dinde ise, fazla sevgiye denir.
 
Sual: Kadın kadına mevlid okur mu?
CEVAP
Evet. Erkekler duyarsa caiz değildir. 
 
Sual: Mevlidde (Doğdu ol saatte...) denirken ayağa kalkılır mı?
CEVAP
Mahzuru olmaz.
 
Sual: Yılbaşı gecesi, toplanıp mevlid okumak uygun mu?
CEVAP
Uygun değil. Bu gecede de, her gece ne yapılıyorsa aynı şeyler yapmalı, farklı bir şey yapmamalı.
 
Sual: Mevlid münasebetiyle Peygamber aşırı övüldü. “O da bir beşer [insan] idi, Kur’anı getirmekle görevi bitti. Aşırı övmek şirk değil mi?
CEVAP
O, ilah değildi, elbette beşer idi, ama “Seyyid-ül-beşer” idi, bütün insanların efendisi idi. Hiç kimse Onu Allahü teâlânın övdüğü kadar övemez. Bu övgüden de ancak başka dinde olan rahatsız olur.
 
Hatırlatma: Bazı Hristiyan fırkaları, doğum günü kutlamazlar. Doğum günü kutlamasına yaratıklara tapınmak derler. Selefiyeciler de doğum günü olan mevlidi bid’at sayar, Peygambere tapmak derler. Bunların, Hristiyanlarla bu benzer inanışlarında bir sebep olması gerekir.
 
Sual: İslamiyet’in emretmediği bir şeyi ibadet olarak, sevab kazanmak niyetiyle yapmak bid’at olduğunu göre, mevlid okumak bid’at değil midir?
CEVAP
Hadis-i şerifte, (Beni övmek ibadettir) buyuruluyor. Resulullahı övmek, bid’at değil ibadettir. Mevlid kandilinde, Peygamber efendimizin doğum zamanlarında görülen halleri, mucizeleri okumak, dinlemek çok sevabdır. Kendisi de anlatırdı. Eshab-ı kiram da bir yere toplanıp, okurlar ve birbirlerine anlatırlardı.
 
Mevlid okunurken bid’atler işlenmesi, mevlidi ibadet olmaktan çıkarmaz. Bugünkü şekliyle yapılan Mevlid cemiyetlerinin çoğu bid’attir. Kadın erkek karışık oluyor, hatta teganni yapılıyor. Mevlide Kur’an-ı kerimden daha çok öncelik tanınabiliyor. Çalgı eşliğinde okuyanlar da var. Bunları ibadet olarak görmek yanlıştır. Bu yanlışlara bid’at denecek yerde, mevlidin aslına bid’at demek yanlış olur.
 
Nitekim devir-iskat işine de bid’at diyenler oluyor. Bugünkü yapılış şekli uygun değil diye, devir-iskat yapmaya bid’at denemez.
 
Mevlide bid’at diyenler, (Bugünkü mevlidlere çok bid’at karıştırılıyor) deseler doğru olur, ama Vehhabiler işin aslını inkâr ediyorlar. Peygamber efendimizin övülmesine tahammül edemiyorlar.
 
Doğum ve vefat günü
 
Sual: Peygamber efendimizin doğum günü olan Mevlid kandili biliniyorsa da, vefat ettiği gün genelde bilinmiyor. Sebebi nedir?
CEVAP
Doğum sevinç günüdür, Mevlit kandili yapıldığı için, çok kimse doğum gününü biliyor. Vefat, üzüntü günüdür. Dinimizde matem yoktur. Vefat gününü anlatıp üzülmeye sebep olunmadığı için çok kimse vefat gününü bilmiyor.
 
Resulullah efendimiz, 571 senesi Nisan ayının yirmisine rastlayan, Rebiül-evvel ayının on ikinci pazartesi gecesi, sabaha karşı, Mekke’de doğdu. 632’de Rebiül-evvel ayının on ikinci pazartesi günü öğleden evvel 63 yaşında vefat etti.
 
Mevlid gecesi sevinen, o geceye kıymet veren müminler pek çok sevab kazanır. Bir mümin, onun doğduğu gece sevinir, malını uygun yerlere dağıtır, ziyafet verir, böylece, Resulullah'a olan sevgisini gösterirse, Allahü teâlâ onu Cennetine sokar. (M. Nasihat)
 
Mevlid gecesinde, Peygamber efendimiz doğduğu için sevinenlerin günahları affedilir. Mevlid gecesinde, Resulullah’ın doğduğu zaman görülen hâlleri okumak, dinlemek, öğrenmek çok sevabdır. Kendisi de anlatırdı. Eshab-ı kiram da, toplanıp anlatırlardı. (S. Ebediyye)
 
Mevlid okumak ibadettir
 
Mevlid okumak demek, Resûlullah efendimizi hatırlatmak, Onu övmek demektir.
 
Sual: Mevlid okunmasına, çeşitli bahanelerle karşı çıkanlar oluyor. Mevlid okumak, Peygamberimizin hatırlanması, anılması sebebiyle bir ibadet değil midir?
Cevap: Mevlid okumak demek, Resûlullah efendimizin dünyaya gelişini, miracını ve hayatını anlatmak, Onu hatırlatmak, Onu övmek demektir. Her müminin, Resûlullah efendimizi çok sevmesi lazımdır. Hadîs-i şerifte;
(Bir kimse, beni çocuğundan, babasından ve herkesten daha çok sevmedikçe, iman etmiş olmaz) buyuruldu. Yani imanı olgun olmaz. Allahü teâlâyı sevenin, Onun Resûlünü de sevmesi vaciptir.
Resûlullah efendimizi çok seven, Onu çok anar, çok söyler, çok över. Deylemînin bildirdiği hadîs-i şerifte;
(Bir şeyi çok seven, onu çok anar) buyuruldu. Resûlullah efendimizi çok sevmenin lazım olduğunu bütün İslâm âlimleri uzun yazmışlardır.
Mevlid okumanın bir ibadet olduğunu, nasıl okunması lazım geldiğini ve faydalarını bildirmek için, İslâm âlimleri, her dilde kitaplar yazmışlardır. Bu kitaplar, Kâtip Çelebî hazretlerinin Keşf-üz-zünûn kitabında ve zeylinde yazılıdır. Mesela Süleymân Çelebî'nin Türkçe mevlid kasidesi çok şöhret kazanmıştır. Ayrıca Ahmed Sa’îd-i müceddidînin İsbât-ül-mevlid kitabı ve allâme Muhammed Zerkanînin Şerh-ul-Mevâhib-il-ledünniyye kitabında, mevlid okumanın ibadet olduğu vesikalarla ispat edilmektedir. Seyyid Abdülhakîm Efendinin, Türkçe Mevlid kıraatinin fazileti de çok kıymetlidir.
Resûlullah efendimiz, Medine şehrine gelince, Yahudilerin, muharrem ayının onuncu gününde oruç tuttuklarını görür ve sebebini sorunca onlar;
-Bugün, Allahü teâlâ, Firavun'u boğdu, Musa aleyhisselamı kurtardı. Bunun için, sevincimizden oruç tutarak Allaha şükrediyoruz derler. Peygamber efendimiz de;
-Musa aleyhisselam kurtulduğu için, ben daha çok sevinirim, buyurarak, oruç tuttu ve Müslümanlara da, Aşûre günü oruç tutmalarını emretti.
Bir nimet geldiği, bir sıkıntıdan kurtulunduğu zaman, Allahü teâlâya şükredildiği gibi, her sene, o gün yine şükretmek lazım olduğu, bu hadîs-i şeriften anlaşılmaktadır. Allahü teâlâya şükretmek, secde etmekle, sadaka vermekle, Kur’ân-ı kerim okumakla ve bunlar gibi, her ibadeti yapmakla olur. İhsan sahibi, rahmeti bol olan yüce Peygamberin dünyaya gelmesinden daha büyük nimet var mıdır?
 
Mevlid kasidelerini okumak, dinlemek
 
“Mevlid günü ve gecesi, mübecceldir, mukaddestir, mükerremdir. Şerefi, kıymeti çoktur..."
 
Sual: Peygamber efendimizin hayatını, doğum zamanındaki hâlleri, anlatan şiir şeklindeki kasideleri okumanın, okutmanın ve dinlemenin, dinimiz açısından bir mahzuru var mıdır?
Cevap: Dünyanın her tarafındaki Müslümanlar, her sene, Peygamber efendimizin dünyayı şereflendirdiği geceyi, mevlid kandili olarak kutlamakta, bu gece ve her zaman Mevlid kasideleri okunarak Resûlullah efendimiz hatırlatılmaktadır. Hadîs-i şerifte;
(Allahü teâlâ bir kuluna yazı ve söz sanatı ihsan ederse, Resûlullahı övsün, düşmanlarını kötülesin!) buyuruldu.
İslâm memleketlerinde mevlid kasidelerinin okunması, bu hadîs-i şerifteki emre uygun bir ibadet olmaktadır. Mevlid okumaya karşı gelen bir kimse, Resûlullah efendimizin ve Eshâb-ı kiramın yaptıkları bir şeyi beğenmemiş olduğu gibi, bu hadîs-i şerife de karşı gelmektedir. İbni Battâl mâlikî hazretleri buyuruyor ki:
“Mevlid gecesinde sadaka vermek, Müslümanları toplayıp caiz olan şeyleri yedirmek, caiz olan şeyleri okutup dinletmek, salih kimseleri giydirmek, bu geceye hürmet etmek olur. Bunları Allah rızası için yapmak caizdir ve çok sevap olur. Bunları yalnız fakirler için yapmak şart değildir. Fakat, muhtaç olanları sevindirmek daha sevap olur. Zamanımızda olduğu gibi, toplantıda sarhoş edici şeyler kullanılırsa, kadın erkek karışık olursa ve şehveti tahrik eden şiir ve şarkılar okunursa, çalgı, ney, dümbelek gibi lehv aletleri çalınırsa, çok günah olur.”
Böyle haram şeyleri, ibadet olarak ve ibadet arasında yapmanın günahı kat kat ziyade olur. Böyle haramlara, "İslâm müziği" diyenlere aldanmamalıdır. Abdil-Melik Kettânî hazretleri de buyuruyor ki:
“Mevlid günü ve gecesi, mübecceldir, mukaddestir, mükerremdir. Şerefi, kıymeti çoktur. Resûlullah efendimizin varlığı, vefatından sonra, Ona tabi olanlar için, kurtuluş vesilesidir. Onun mevlidi, doğumu için sevinmek, Cehennem azabının azalmasına sebep olur. Bu geceye hürmet etmek, sevinmek, bütün senenin bereketli olmasına sebep olur. Mevlid gününün fazileti, cuma günü gibidir. Cuma günü, cehennem azabının durduğu, hadîs-i şerifte bildirildi. Bunun gibi, mevlid gününde de azap yapılmaz. Mevlid geceleri sevindiğini göstermeli, çok sadaka, hediye vermeli, davet olunan ziyafetlere gitmelidir.”
 
KUTLU MEVLİD HAFTASI
 
Bugün, TC vatandaşıyla TC Diyanet İşleri Başkanlığı arasında Sevgili Peygamberimizin -aleyhisselam- doğum gününün kutlanmasına dair görüş farklılığı doğmuştur:
Dînî hassasiyet sahibi çok büyük bir vatandaş kitlesi "Kutlu Doğum Haftası"nın da diğer birçok kandırmaca ve aldatmacada olduğu gibi FETÖ Örgütünün bir tahrif ve saptırma teşebbüsü olduğu kanaatindedir.
Buna mukabil bir kısım Diyanet mensupları, bu haftayı Diyanet'in ihdas ettiğini ileri sürmekteler. Diyanet camiası müsterih olmalıdır. Bu talepteki vatandaşların Diyanet İşleri Başkanlığımıza karşı incitici bir düşüncesi yoktur. Bizim mevzua dair bir fikrimiz var. Şimdi burada da tekrarlıyoruz. Ama; bunları dememiz Diyanet'i zora sokmak için değil, yardımcı olmak maksadına matuftur. Diyanet'in onlarca mes'elesini dile getirmişliğimiz ve Başkanın protokoldeki yerinin layık olduğu mevkie çekilmesi için tekliflerde bulunmuşluğumuz vs var...
İşte şu da yeni bir teklifimizdir:
Sn Cumhurbaşkanı Erdoğan, yeni ve yerinde bir uygulama olarak icap eden seyahatlere Genelkurmay Başkanını da almaktadır. Hindistan Seyahati bunun son misalidir. Bunun gibi lazım geldiğinde Diyanet İşleri Başkanı da bu seyahate dahil edilmelidir. Mesela Hindistan seyahatine sn Mehmet Görmez de davet edilebilirdi.
MEB, MİT, TSK, Emniyet ve benzerleri nasıl olmazsa olmaz müesseselerimizse DİB/Diyanet İşleri Başkanlığımız da öyle bir müessesemizdir.
Diyanet camiası çok iyi bilir ki kul günah işlerse tevbe eder, hata işlediğinde de özür diler. Hatadan dönmenin fazilet olduğunu hocalarımız vaaz kürsülerinde sürekli dile getirirler. Diyanet'in rücû etmesi gereken birkaç temel hatası mevcuttur.
Birçok kişi ve kurum gibi Diyanet de oyuna getirilmiştir. Şu son yayınlanan KHK dahi gösteriyor ki FETÖ Örgütü, yargı, emniyet, asker, eğitim vs teşkilatlarımızla beraber Diyanet'e de çok tehlikeli şekilde sızmıştır.
Yalnızca Mevlîd-i Nebî hususunda değil aşağıda bahsedeceğimiz tasarruflarda da Diyanet karar mercilerinin ustalıklı bir şekilde aldatıldığını tahmin etmekteyiz. Mes'eleye bir de bu pencereden bakılırsa hissilik aşılıp aklıselimle hareket edilmiş olur.
Mevlid-i Nebi, 15 asırdır Hicri Takvimle Rebi'ül Evvel Ayı'nın 12’sinde kutlana gelmektedir. Hâl böyle iken adı geçen örgütün tırmanışa geçtiği dönemlerde bir de "Kutlu Doğum" Haftası diye bir başka anma programı büyük bir şaşaa ile gündeme geldi. Üstelik programlarda çalgı-çigan da yer almakta. Bugün halk arsında Kutlu Doğum Haftası'nın Hıristiyanların yortusuna ve FETÖ örgütü elebaşının doğum gününe denk getirildiğine dair inanç yaygındır. Buna göre Peygamberler Peygamberi bahanedir. Asıl kutlanan "Mesih" kabul ettikleri proje şahıs içindir.
Atalar "bir şeyin şüyuû, vukuundan beterdir" demişlerdir. Bu kutlama gününü FETÖ’cülerin ihdas ettiği ve sözünü ettiğimiz maksatların güdüldüğü halk arasında yerleşmiştir. Bu sebeple mesleki ısrara lüzum yoktur.
Aşağıda zikredeceğimiz şu günlerin de aynı örgütün oyunu olma ihtimali çok yüksektir:
Diyanet, asırlar ve asırlar sonra 1980'lerden itibaren birdenbire namaz vakitleri ve imsak temkiniyle oynamıştır. Böylece mü'minlerin namaz ve oruçları tehlikeye düşürülmüştür. Tek Parti devrinin projesi olan camilere sıra ve sandalye yerleştirilmesi de aynı örgütün tezgâhı olabilir. Diyanet İşleri Başkanlığı, bütün samimi gayretine rağmen sandalye ve sıraları camilerden çıkartamamaktadır.
Bunun gibi Diyanet tamim üstüne tamim yayınladığı, talimat üstüne talimat verdiği hâlde müezzinleri de şerefeye çıkartamamaktadır.
28 Şubat ortamında malûm örgüt, gazete ve tv'lerinde "Diyanetin Cemaatlere devri" propagandası yapmaktaydı. Diğerleri gibi bunu da gayet ustalıkla işliyordu. Bütün bunların tesadüf olması muhaldir.
Diyanet, Şeyh'ül İslamlığın mirasçısı olduğunu unutmadan bütünleştirici, kaynaştırıcı ve her vatandaşı kucaklayan bir müessesemiz olmalıdır. Şüphesiz ki bu niyette. Ancak bazı gerçekler de mevcut.
Yapılacak olan vatandaşla kavga veya onu hiçe saymak değil, makûl bir çözüm bulmaktır. Hicri takvimdeki Mevlid-i Nebiler yani Mevlid Kandili haftalarına "Kutlu Mevlid Haftası" adını vererek Peygamberler Peygamberini hürmet ve muhabbetlerle yâd etmeye devam etmemiz mümkündür. Bu defa bir gece değil, diğer bâzı İslâm memleketlerinde olduğu gibi hafta boyunca anma ve sohbetler icra edilir.
Diyanet hiç dert edinmesin. Bu örgüt kimleri oyuna getirmedi ki! Cumhurbaşkanı bile "aldatıldık" diyerek özür diledi.
Bütün bu sebeplerden dolayı bu yanlışlıktan da zikrettiğimiz sonradan çıkartılma diğer uygulamalardan da vazgeçilmelidir.
Şu ne kadar acı bir tablodur:
Bu milletin namaza durma vaktinde, oruca başlama vaktinde, camideki ibadetinde, müezzinin şerefeye çıkıp asli şekliyle ezan okumasında ve Sevgili Peygamberimizin anılmasında ihtilaflar, ikilikler, farklı uygulamalar vardır.
Ne îmânda ve ne de amelde 15 asırdır var olan, yaşanan ve inanılan doğrular nevzuhur müdahalelerle değiştirilemez. Fazla uzağa gitmeye gerek yok. Bütün bunlar,  Sultan Abdülhamid Hân zamanında nasıl yapılıyorduysa Diyanet ona yani asla dönmeli ve böylece milletin ibadeti kurtarılmalıdır.
 
Mevlid kandili
Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî hazretleri buyurdu ki: “Mevlid okunan yerden belalar, sıkıntılar gider.”
 
Sual: Mevlid kandilinin dinimizdeki yeri nedir ve niçin kutlama yapılmaktadır?
Cevap: Mevlid gecesi; Rebî'ul-evvel ayının 11. ve 12. günleri arasındaki gecedir. Dünyadaki bütün insanlara Peygamber olarak gönderilen, Muhammed aleyhisselamın doğduğu gecedir. Bu gece, Kadir gecesinden sonra, en kıymetli gecedir. Bu gece, Peygamber efendimiz doğduğu için sevinenler affolur. Bu gece, Resulullah efendimizin doğduğu zamanlarında görülen hâlleri, mucizeleri okumak, dinlemek, öğrenmek çok sevaptır. Kendileri de anlatırdı. Bu gece, Eshab-ı kiram da, bir yere toplanıp, okurlar, anlatırlardı. Bütün Müslümanlar da, her sene, bu geceyi, mevlid kandili olarak kutlamakta, Mevlid kasideleri okunarak Resulullah efendimiz hatırlatılmaktadır.
Mevlid, doğum zamanı demektir. Peygamber efendimiz, nübüvvetten sonra, her yıl, bu geceye ehemmiyet verirdi. Her Peygamberin ümmeti, kendi Peygamberinin doğum gününü bayram yapmıştı. Bugün de, Müslümanların bayramıdır, neşe ve sevinç günüdür.
Âdem aleyhisselam ve her şey, Onun şerefine yaratılmıştır. Arş ve gökler, Cennetler üzerine, mübarek ismi yazılmıştır. Ona Muhammed adını, dedesi Abdülmuttalib koydu. Onun adının yeryüzüne yayılacağını, herkesin Onu medhedeceğini rüyada görmüştü. Muhammed, çok medholunan demektir.
Resulullah efendimiz, mevlid gecelerinde Eshabına ziyafet verir, dünyaya teşrif ettiği ve çocukluğu zamanında olan şeyleri anlatırdı. Hazret-i Ebû Bekir, halife iken, mevlid gecesinde, Eshab-ı kiramı toplayıp, Resulullah efendimizin dünyaya teşrifindeki olağanüstü hâlleri konuşurlardı.
Doğum gününe önem vermeyi Hristiyanlar, Müslümanlardan öğrenip almışlardır. Dünyanın her yerindeki Müslümanlar, Peygamber efendimizin ve Eshab-ı kiramın yaptıkları gibi, mevlid gecesinde, Resulullah efendimizi anlatan kitapları okurlar ve bu gecede şenlik yapar, sevinirlerdi. İslâm âlimleri, bu geceye çok önem vermişlerdir. Bu geceyi bütün mahluklar, melekler, cin, hayvanlar ve cansız maddeler, birbirlerine müjdelemekte, Resulullah efendimiz dünyaya teşrif etti diye sevinmektedirler. Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî hazretleri;
“Mevlid okunan yerden belalar, sıkıntılar gider” buyurmuştur. Mevlidi, şiir olarak okumanın, daha tesirli ve faydalı olduğu kitaplarda yazılıdır.
 
Mevlid okumak ibadettir
 
Mevlid okumanın bir ibadet olduğunu ve faydalarını bildirmek için, İslâm âlimleri çok kitap yazmıştır. 
 
Sual: Mevlid okunmasına, çeşitli bahanelerle karşı çıkanlar oluyor. Mevlid okumak, Peygamberimizin hatırlanması, anılması sebebiyle bir ibadet değil midir?
Cevap: Mevlid okumak demek, Resulullah efendimizin dünyaya gelişini, miracını ve hayatını anlatmak, Onu hatırlatmak, Onu övmek demektir. Her müminin, Resulullah efendimizi çok sevmesi lazımdır. Hadis-i şerifte;
(Bir kimse, beni çocuğundan, babasından ve herkesten daha çok sevmedikçe, iman etmiş olmaz) buyuruldu. Yani imanı olgun olmaz. Allahü teâlâyı sevenin, Onun Resulünü de sevmesi vaciptir.
Resulullah efendimizi çok seven, Onu çok anar, çok söyler, çok över. Deylemînin bildirdiği hadis-i şerifte;
(Bir şeyi çok seven, onu çok anar) buyuruldu. Resulullah efendimizi çok sevmenin lazım olduğunu bütün İslâm âlimleri uzun yazmışlardır.
Mevlid okumanın bir ibadet olduğunu, nasıl okunması lazım geldiğini ve faydalarını bildirmek için, İslâm âlimleri, her dilde kitaplar yazmışlardır. Bu kitaplar, Kâtip Çelebî hazretlerinin Keşf-üz-zünûn kitabında ve zeylinde yazılıdır. Mesela Süleymân Çelebî'nin Türkçe mevlid kasidesi çok şöhret kazanmıştır. Ayrıca Ahmed Sa’îd-i müceddidînin İsbât-ül-mevlid kitabı ve allâme Muhammed Zerkanî'nin Şerh-ul-Mevâhib-il-ledünniyye kitabında, mevlid okumanın ibadet olduğunu vesikalarla ispat etmektedirler. Seyyid Abdülhakîm Efendinin, Türkçe “Mevlid kıraatinin fazileti” de çok kıymetlidir.
Resulullah efendimiz, Medine şehrine gelince, Yahudilerin, muharrem ayının onuncu gününde oruç tuttuklarını görür ve sebebini sorunca onlar;
-Bugün, Allahü teâlâ, Firavun'u boğdu, Musa aleyhisselamı kurtardı. Bunun için, sevincimizden oruç tutarak Allaha şükrediyoruz, derler. Peygamber efendimiz de;
-Musa aleyhisselam kurtulduğu için, ben daha çok sevinirim buyurarak, oruç tuttu ve Müslümanlara da, Aşûre günü oruç tutmalarını emretti.
Bir nimet geldiği, bir sıkıntıdan kurtulunduğu zaman, Allahü teâlâya şükredildiği gibi, her sene, o gün yine şükretmek lazım olduğu, bu hadis-i şeriften anlaşılmaktadır. Allahü teâlâya şükretmek, secde etmekle, sadaka vermekle, Kur’an-ı kerim okumakla ve bunlar gibi, her ibadeti yapmakla olur. İhsan sahibi, rahmeti bol olan yüce Peygamberin dünyaya gelmesinden daha büyük nimet var mıdır?
Mevlid-i Şerif
Allah adın zikredelim evvela,
Vacib oldu cümle işte her kula.
 
Kim ki, Allah adını önce ana,
Her işi kolay eder Allah ona.
 
Allah adı olsa her işin önü,
Asla ebter olmaz o işin sonu.
 
Bir kez Allah dese aşkla lisanın,
Kalmayıp dökülür bütün günahın.
 
Zikri tekrar eyle mütemadiyen!
Her murada erişir Allah diyen.
 
Haramı bırakıp, helal yemeli,
Şükredip her zaman Allah demeli.
 
Kerimdir, rahimdir, O ilâhımız,
Bize rahmet kıla yüce şahımız!
 
Varlığına, birliğine şek yoktur,
Ne yazık, üç tanrı diyen pek çoktur.
 
Varlığına edilse de çok hayret,
Cümle âlem yokken O vardı elbet.
 
O varken yok idi, insan, cin, melek,
Arş, dünya, güneş, gezegen ve felek.
 
Bunların hepsini, O var eyledi,
Birliğine hepsi ikrar eyledi.
 
Kudretini göstererek O Celil,
Birliğine kıldı bunları delil.
 
Ol dedi bir kere var oldu cihan,
Olma derse, mahvolur hemen o an.
 
Resulullah’tır bu varlığa sebep,
Onun rızasını, aşkla et talep!
 
Resulullahın nuru
 
Hak teâlâ yaratınca Âdem’i,
Âdem’le süsledi bütün âlemi.
 
Mustafa nurunu alnına koydu,
Habibimin nuru, bil bu nur dedi.
 
Kıldı o nur, onun alnında karar,
Kaldı onun ile nice zamanlar.
 
Daha sonra Havva alnına geçti,
Ondan oğlu Şit’e bu nur nakletti.
 
Erdi İbrahim’e, İsmail’e hem,
Söz uzayıp gider, hepsini dersem.
 
Doğunca O rahmeten lil-alemin,
Vardı nur onda karar etti hemin.
 
Doğumu
 
Âmine hatundur onun annesi,
O sedeften doğdu O dürdanesi.
 
Rebiulevvel ayının nicesi,
On ikinci pazartesi gecesi.
 
O gece ki doğdu, O hayr-ul beşer,
Annesi onda neler gördü neler.
 
Dedi gördüm, O Habib’in annesi,
Bir acep nur ki, güneş pervanesi.
 
Fırlayıp evimden çıktı nagehan,
Göklere dek nur ile doldu cihan.
 
Gökler açıldı, yok oldu karanlık,
Üç melek gördüm, elinde üç ışık.
 
Biri doğu biri batıda onun,
Biri damında, dikildi Kâbe’nin.
 
İndiler göklerden melekler saf saf,
Kâbe gibi kılındı evim tavaf.
 
Yarılıp çıktı duvardan nagehan,
Geldi üç huri bana oldu ayan.
 
Bu hususta derler o üç dilberin,
Asiye’ydi biri o mehpeykerin.
 
Biri Meryem hatun idi aşikâr,
Birisi hem hurilerden bir nigâr.
 
Çevre yanıma gelip oturdular,
Mustafa’yı birbirine muştular.
 
Dediler oğlun gibi hiçbir oğul,
Yaratılalı cihan, gelmiş değil.
 
Bu senin oğlun gibi kadri cemil,
Bir anaya vermemiştir O Celil.
 
Ulu devlet buldun, ey Âmine sen,
Doğacaktır senden O hulk-i hasen
 
Bu gelen ilm-i ledün sultanıdır,
Bu gelen tevhid-i irfan kânıdır.
 
Bir adı Mahmud, bir adı Ahmed’dir,
Varlığı cümle âleme rahmettir.
 
Âmine eder vakit oldu tamam,
Ki vücuda gele O hayr-ül enam.
 
Susadım gayet hararetten katı,
Sundular bir cam dolusu şerbeti.
 
Şerbeti karşımda tuttu huriler,
Bunu Rabbimiz gönderdi dediler.
 
Kardan ak idi ve hem soğuk idi,
Lezzeti dahi şekerde yok idi.
 
İçtim onu oldu, cismim nura gark,
Edemedim kendimi ben nurdan fark.
 
Geldi bir ak kuş kanadıyla revan,
Arkamı sıvadı kuvvetle heman.
 
Doğdu o saatte O sultan-ı din,
Nura gark oldu, semavat ü zemin.
 
Kim olmak isterse ateşten necat,
Aşk ile, şevk ile etsin salevat!
 
Essalatü vesselamü aleyke ya Resulallah!
Essalatü vesselamü aleyke ya Habiballah!
Essalatü vesselamü aleyke ya Seyyidel-evveline vel-âhirin.
 
Mahlûkatın hepsi sevindi o an,
Dirilip âlem yeniden buldu can.
 
Kâinattaki her şey edip seda,
Çağrışarak dediler ki, merhaba!
 
Merhaba, ey âl-i sultan merhaba!
Merhaba, ey kân-i irfan merhaba!
 
Merhaba, ey sırr-ı furkan merhaba!
Merhaba, ey derde derman merhaba!
 
Merhaba, ey rahmeten lil-âlemin!
Merhaba, sensin şefial müznibin!
 
Bütün dertlilerin dermanı sensin,
Cümle âlemlerin sultanı sensin.
 
Çünkü nurun ruşen etti âlemi,
Gül cemalin gülşen etti âlemi.
 
Âmine hatun artmış idi hayreti,
Bir zaman aklı gidip geldi geri.
 
Gördü gitmiş huriler hiç kimse yok,
Görmedi oğlunu yalvarırdı çok.
 
Bir an şöyle düşünceye dalmıştı,
Huriler onu götürdü sanmıştı.
 
Dört tarafa bakıp edince nazar,
Gördü ki bir köşede hayrül-beşer.
 
O ulu, Kâbe’ye karşı duruyor,
Yüzün yere koymuş secde ediyor.
 
Secdede diliyle tahmid ediyor,
Kaldırmış parmağın tevhid ediyor.
 
Dudaklar kıpırdardı, söylerdi kelâm
Anlayamazdım, ne derdi o hümam
 
Kulağım ağzına verdim, dinledim,
Söylediği sözü o an anladım.
 
Derdi ki, ya Rab yüzüm tuttum sana,
Ya İlahi ümmetimi ver bana!
 
Ümmetim dedi sana, O Mustafa,
Ver salevat sen de ona, bul safa.
 
Essalatü vesselamü aleyke ya Resulallah!
Essalatü vesselamü aleyke ya Habiballah!
Essalatü vesselamü aleyke ya Seyyidel-evveline vel-âhirin.
 
Miraca gitmesi
 
Dinle miracını o şahın ayan,
Âşıksan aşk ateşine durma yan!
 
Pazartesi gecesi gerçek haber,
Leyle-i kadirdi o gece meğer.
 
O mübarek bahtı, o kadri yüce,
Ümmühanin evine vardı gece.
 
Orda iken nagehan o yüzü ak,
Cebrail Cennete git dedi Hak.
 
Bir sırmalı taç ve bir hulle kemer,
Hem dahi al bir burak-ı muteber.
 
Habibime ilet de, ona binsin!
Arşımı seyreylesin, beni görsün!
 
Cebrail cennete olunca revan,
Gördü ki, kırk Burak otluyor o an.
 
İçlerinden bir Burak ağlar katı,
Yiyip, içmez, kalmamış hiç takati.
 
Gözlerinden yaşlar eylemiş revan,
Ciğerini dertle etmiş perişan.
 
Dedi Cebrail, niçin ağlıyorsun?
Hüzünle ciğerini dağlıyorsun?
 
Arkadaşların yiyip içip gezer,
Sen inliyorsun, canını ne üzer?
 
Dedi, kırk bin yıl vardır ki ya emin,
Aşktır bana yemek ve içmek hemin,
 
Nagehan bir ses işitti kulağım,
O zamandan bilemem sağı solum.
 
Nedense yüksek sesle bağırdılar,
Ya Muhammed diyerek çağırdılar.
 
O andan beri bilemem, n’olmuşam,
O adın ismine âşık olmuşam.
 
Yüreğim içinde eridi yağım,
Âşık oldu görmeden bu kulağım.
 
Cenneti başıma bu aşk, dar eder,
Gece gündüz işlerimi zâr eder.
 
Gerçi cennet içinde duruyorum,
Hep cehennem azabı görüyorum.
 
Hazret-i Cebrail der ki, ey Burak,
Ağlama hep, verdi muradını Hak.
 
Bir kimsede, aşkın nişanı olur,
Akıbet maşuk, er geç onu görür.
 
Gel beri maşukuna götüreyim,
Yarana merhem vurup bitireyim.
 
Aldı Cebrail Burak’ı o zaman,
Resulullaha ulaştırdı o an.
 
Hak selam etti sana ey Mustafa,
Ki mübarek hatırın bulsun safa.
 
Buyurdu gelsin misafirim olsun,
Arşımı seyreylesin, beni görsün!
 
Bu gece zahir olur esrar-ı Hak,
Gösterecektir sana didar-ı Hak.
 
Zemzemle doldu bütün âlem o an,
Arşa varır dediler Fahr-i Cihan.
 
Hem sekiz cennet kapısı açtılar,
Âlemin üstüne rahmet saçtılar.
 
Gel gidelim Hazrete, ya Mustafa!
Şu anda bekliyor eshab-ı safa!
 
Sana cennetten getirdim bir Burak,
Davet-i Rahmandır edesin idrak.
 
Çekti o anda Burak’ı Cebrail,
Önüne düştü ona oldu delil.
 
Göz açıp kapamadan Kudüs’e vardı,
Etrafını bütün nebiler sardı.
 
Enbiya ervahı karşı geldiler,
Mustafa’ya izzet ikram kıldılar.
 
Geçerek mihraba O hayr-ül-enam,
Enbiya ervahına oldu imam.
 
Gece durmadı yola oldu revan,
Bütün göklerden geçip etti seyran.
 
Her birinde türlü hikmetler gördü,
Cebrail’le varıp Sidre’ye erdi.
 
Cebrail’in durağıdır o makam,
Yerle gök ta ki tutalıdan nizam.
 
Gelip Cebrail makamında durdu
Rahmeten lil-âlemin ona sordu:
 
Bilemem, bu yolları ben nideyim,
Burada garibim, nere gideyim?
 
Cebrail dedi, sen ki Habibsin,
Sanma bu yerlerde öyle garipsin,
 
Burada bitti benim seyrangâhım,
İlerisinden dahi yok âgâhım.
 
Eğer geçsem zerre kadar ileri,
Yanarım hemen ey Hakkın serveri.
 
Dedi Cebrail’e o şah-ı cihan:
O halde sen yerinde kal bir zaman.
 
Söyleşirken Cebrail ile kelam,
Geldi Refref önüne, verdi selam.
 
Aldı o şah-ı cihanı o zaman,
Sidre’ye giderek getirdi heman.
 
Gördü gök ehli ibadette hepsi,
Her biri bir türlü taatte hepsi.
 
Hep gök ehli cümle karşı geldiler,
Mustafa’ya izzet ikram kıldılar.
 
Merhaba ya Muhammed dediler,
Ey şefaat kân-ı Ahmed dediler.
 
Her biri kutladı miracını,
Dediler giydin saadet tacını.
 
Yürü artık meydan senin bu gece,
Sultan ile sohbet senin bu gece.
 
Hepsi ile görüşüp geçti öte,
Varıp erişti O ulu hazrete.
 
Rabbimiz harfsiz, kelimesiz ve sessiz
Konuştu Mustafa ile şüphesiz.
 
Dedi ki mahbub-u matlubun benim,
Sevdiğin can ile mabudun benim.
 
Gece gündüz durmayıp istiyordun,
Bir kez görsem cemalini diyordun.
 
Gel Habibim sana âşık oldum ben,
Cümle halkı sana köle kıldım ben.
 
Ne muradın var ise kılam reva,
Eyleyem bir derde bin türlü deva.
 
Mustafa dedi ya Rabbel-âlemin.
Ey affı ve hediyesi çok kerim,
 
O zayıf ümmetimin hali ne ola,
Hazretine nice onlar yol bula?
 
Ya İlahi hazretinden hacetim,
Şu dur ki, ola en makbul ümmetim.
 
Hak tealadan duyuldu bir nida,
Ya Habibim ben sana kıldım atâ.
 
Ümmetini sana verdim ey Habib,
Cennetimi onlara kıldım nasib.
 
Ey Habibim nedir, o ki diledin,
Bir avuç toprağa minnet eyledin.
 
Zatıma ayna edindim zatını,
Beraber yazdım adımla adını.
 
Ya Habibim anlıyorum ben seni,
Görmeğe hiç doyamazsın sen beni.
 
Tez varıp davet et kullarımı,
Ta gelip de göreler didarımı.
 
Göz açıp kapamadan Fahri cihan,
Ümmühanın evine geldi heman.
 
Her ne gelmişse Mirac’da başına,
Cümlesin haber verdi eshabına.
 
Dediler ey kıble-i İslam-ı din,
Kutlu olsun sana Mirac-ı güzin.
 
Hepimiz kullarız, sen ise şahsın,
Gönlümüzde daim parlayan mahsın.
 
Bize, ümmet olmak devleti yeter,
Müslüman olmanın izzeti yeter.
 
Süleyman Çelebi
 
Kelimeler:
 
Ebter: Güdük, neticesiz, kısır
Mütemadiyen: Devamlı
Felek: Gök
Rahmeten lil-âlemin: Âlemlere rahmet olan Resulullah
Necat: Kurtuluş
Dürdane: İnci
Hayrülbeşer: İnsanların en iyisi
Nagehan: Hemen
Dilber: Güzel
Mehpeyker: Ay yüzlü
Nigâr: Güzel yüzlü sevgili
Muştu: Müjde
Hulk-i hasen: Güzel ahlak
İlm-i ledün: Bâtın ilmi
Kân: Menba, kaynak
Şefi-ül-müznibin: Günahlara şefaatçısı
Revan: Akan, uçan
Heman: Hemen
Semavat ü zemin: Yer ve gökler
Furkan: Kur’an-ı kerim
Ruşen: Parlak aydın
Gülşen: Gül bahçesi
Tahmid: Hamd
Tevhid: La ilahe illallah demek
Hümam: Himmetli
Hulle: Cennet elbisesi
Burak: Resulullahı miraca götüren hayvan
Burak-ı muteber: Uygun bir burak
Hayrülenam: İnsanlarını en iyisi
Seyrangah: Gezme yeri
Agâh: Haberdar
Mahbub: Sevilen
Matlub: İstek
Rabbelâlemin: Âlemlerin rabbi
Hacet: İstek
Atâ: Hediye
Güzin: Seçilmiş, beğenilmiş
Mah: Gökteki ay, mahveden, peygamberlik nuru. Küfür karanlıklarını mahvettiğinden, Resulullah’a mah da denmiştir
 
Kandil geceleri uydurma değildir
Sual: Mübarek gün ve gecelerin aslı yoktur, bunlar sonradan çıkmıştır deniyor, bu doğru mu?
CEVAP
Hayır, kesinlikle doğru değildir. Hepsini Peygamber efendimiz bildirilmiştir.
 
Mübarek geceler, İslam dininin kıymet verdiği gecelerdir. Allahü teâlâ, kullarına çok acıdığı için, bazı gecelere kıymet vermiş, bu gecelerdeki, dua ve tevbeleri kabul edeceğini bildirmiştir. Kullarının çok ibadet yapması, dua ve tevbe etmeleri için bu geceleri sebep kılmıştır. (S. Ebediyye)
 
İmam-ı Gazali hazretleri buyuruyor ki:
Ahiret yolcusunun, ibadetle ihya edilmesi kuvvetle müstehab olan mübarek geceleri boş geçirmesi uygun değildir; çünkü bunlar hayır mevsimleri ve kârı bol olan gecelerdir. Kazançlı mevsimleri ihmal eden tüccar, bir kâr sağlayamadığı gibi, mübarek geceleri gafletle geçiren ahiret yolcusu da maksada ulaşamaz. (İhya)
 
MEVLİD GECESİ:
Mevlid, doğum zamanı demektir. Mevlid gecesi, Rebiulevvel ayının 11. ve 12. günleri arasındaki gecedir. Peygamber efendimiz nübüv
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...