"Bu devir müritlik devri değil; muhiplik devridir. Bugün için, Allahü tealanın sevdiklerini sevenler kurtuluşa ermiştir..."
Otuzlu
yaşların henüz başlarındadır, Enver Ağabeyler. Mübarek Hocaları, 70'li
yılların başında, ancak iki elin parmakları sayısı kadar bir gönüldaş
grubu ile istişare eder. Onlara bir gazete çıkarmanın zaruretini
anlatır. Bu devirde; her türlü hizmetin, en iyi şekilde basın yoluyla
yapılabileceğini vurgular. Basınla (buldozerlerle) yıkılanın,
kazma-kürekle tamir edilemeyeceğini ve onlarla aynı silahla (basınla)
mukabelede bulunmak gerektiğini ifade etti.
Etti etmesine de,
elde-avuçta kuruş yok; hangi parayla gazete çıkarılabilecekti?! Akla,
mantığa uyanların hepsi, çok arzu etmelerine rağmen, bunun imkânsız
olduğunu söylediler. İçlerinden yalnızca Enver Ağabey; Şah-ı Nakş-i Bend
Buhari'nin talebesine, "Git; karşılaşacağın nehrin önünü bentle çevir" emrini hatırlayıp; aksi halde olacak felaketleri düşünüp; tereddüt etmeden "Peki efendim! Siz nasıl emrediyorsanız; çıkarın deyin, çıkaralım!" dedi.
Hocası, birden daldı; yıllar öncesine gitti ve; kendi Hocasının (Abdülhakim Arvasi) ona: "Hilmi sen söz dinlersin!" deyişini ve bu dinlemenin maddi ve manevi bereketlerini düşündü ve Rabbine hamd etti. Düşünün, Şayet Enver Ağabey'in o "peki"si olmasaydı, bütün bu hizmetler (kitaplar, gazete, televizyon.. bütün bir İhlas Holding) olmayacaktı!
Enver Ağabey; "Bu
devir müritlik devri değil; muhiplik devridir. Bugün için, Allahü
tealanın sevdiklerini sevenler kurtuluşa ermiştir. Biz ve bizim
kitaplarımız, diğerlerine benzemeyiz. Bizim farkımız; onlar, bize gelin
sizi kurtaralım diyorlar! Biz ise, hep beraber el ele verelim, birlikte,
Ehl-i Sünnet âlimlerinin kitaplarını okuyalım, tatbik edelim ve
kurtulmaya çalışalım, diyoruz! Bu zaman; insanlara kızacak, onları
incitecek zaman değildir. Görüyorsunuz; insanlar bölük bölük ateşe doğru
koşmaktadırlar. Bu zaman, şefkatli olunacak ve insanlara acınacak
zamandır!" buyururdu.
Enver Ağabey'in çıkardığı
gazete, mevcut gazetelere hiç benzemiyordu; onların ak dediğine, kara;
kara dediklerine ak diyordu. Böyleyken çıkardığı gazete ile Bab-ı ali'de
satış rekorları kırdı: Bir milyon dört yüz yirmi dokuz bin..
Gazetecilikte, bardağın boş tarafı gösterilir, yazılır çizilir; O ise,
bardağın hep dolu tarafını gösterdi; böylece "huzur veren gazete" oldu!
Gazeteye kimler gelmedi ki.. Kenan Evren, Turgut Özal, Süleyman Demirel, Necmettin Erbakan, Alpaslan Türkeş, Erdal İnönü, Tayyip Erdoğan...
Siyaset, sanat, iş ve medya dünyamızın önemli simaları, Enver Ağabey'i
ziyaretten büyük keyif alırlardı. Bunlardan Erdal İnönü ile Necmettin
Erbakan'ın ziyaretlerini unutmam mümkün değildir.
Çünkü;
birisi, anlatılanları ilk defa duyuyor, hayretini gizleyemiyor ve
haykırıyor, bir diğeri ise, çok iyi bildiğini sandığı şeyin, ne yaman
şey olduğunu anlıyor ve her ikisi de; yüzleri al-al, mor-mor
huzurlarından ayrılıyor! (Haftaya)