Herkes alışacak!

A -
A +
Herkes, halkın gerçek iktidarına alışacaktır... Adı demokrasi ise, sanı da demokrasi olacak ve herkes; ya alışacak, ya da alışacaktır!

Herkes ama herkes alışacak! Üç büyük seçimin ve hele; bunlardan birisi cumhurbaşkanlığı seçimi ise; öncelerinde fırtınalar koparılması beklenen şeydi. Bugüne kadarki uygulamalar, millete rağmen olduğu için, millet; psikolojik savaşlarla sindirilip, istenilen şekilde yönlendirilebiliyordu. Ve; alışılacak kişi ve kişiler de, böylelikle belirleniyordu!
Tayyip Erdoğan'ın liderliğindeki AK Parti iktidarları ile birlikte; millete rağmen iş gören 'zorba takımları', ister istemez havlu atmış ve meydan yeri; gerçek demokrasilerde olması gerektiği şekliyle milletin kendisine terk edilmiştir! Artık bundan böyle; milletin belirledikleri iktidar, hem de gerçek iktidar olacaktır. Dolayısıyla herkes, halkın gerçek iktidarına alışacaktır.
Adı demokrasi ise, sanı da demokrasi olacak ve herkes; ya alışacak, ya da alışacaktır!
Aziz milletimize sittin senedir demokrasicilik oyunu oynatılıyor. Ve, bu sahtekârların sultasında bedel üstüne bedel ödetiliyor. AK Parti'nin yaptığı en büyük inkılap, cumhurbaşkanını doğrudan milletin kendisinin seçmesidir. Cumhurun, cumhurbaşkanını seçmesinden daha tabii ne olabilir değil mi? Kazın ayağı öyle değil işte!
Bu durum; 60'lı yılların başında Meclis'te dillendirildiğinde; dillendiren Meclis'ten silahla kovulmuş ve Meclis kürsüsüne çıkan İnönü; 'cumhurbaşkanını millete seçtirelim de; Atatürk'ün makamında Said Nursi'yi mi görelim?!' demişti. 
Bu yüzden olsa gerektir ki, milletten tiksinen bu zihniyet; Atatürk'ün makamına (cumhurbaşkanlığı) hep askerleri seçtirmişti!
Yeri gelmişken, burada bir anekdotu tarihe not düşmeliyim. 
70'li yılların başında; yine sancılı bir cumhurbaşkanlığı seçimi tartışmaları sürüp giderken; sağdaki ve soldaki partilerin adayları yine askerlerdi. Tuhaf olan ise, Erbakan liderliğindeki MSP'nin, soldaki adayı (Muhsin Batur) desteklemesi idi. Erbakan, İsviçre'den; sağı bölüp sola iktidar yolunu açmak adına; Muhsin Batur tarafından ikna edilip getirilmişti. 
Partili vekil arkadaşlarını bile ikna demeyen Erbakan; bu tuhaf halini, daha tuhaf bir gerekçe ile savunmuştu. Hem de bu savunmasını ömrü boyunca sürdürmüştü: 'Biz hakkı temsil ediyoruz. Hak gelince batıl zail olur. Milli Görüş anlatıldığında kabul edilmemesi imkansızdır. Bir farkla; bazısı bir seansta ikna olur, bazısı iki, bazısı ise üç seansta... Neticede, mutlaka yola gelir. Biz, Muhsin Bey kardeşimizi üç seansta ikna etmiştik ve bu yüzden kendisi adayımızdı!' 
Bu durumun, entelektüel manada tartışıldığı bir anekdot ise, başka bir yazının konusu. Bugün, geldiğimiz nokta itibariyle, bütün bunlardan ibret alıyor ve şükürden aciz olduğumuzu ifade ediyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.