Şahsiyet erozyonu!

A -
A +

Bütün şahsiyetleri ayaklar altına alan şey, menfaattir. Menfaat, şahsiyetin 'eğe'si gibidir; törpüler törpüler, kül-ufak eder, bitirir ve hiçbir şey bırakmaz!
 
Ta 'Tanzimat-ı şerriye'den (1839) beri, en büyük eksikliğimiz kaht-ı ricaldir. Yani, adam gibi adamlardan yoksun olmamız.. Cemiyet olarak; o gün bugündür bir türlü istikametini bulamamış; bir oraya bir buraya savrulup durmaktayız.
Cemiyete ve özellikle gençliğe yön veren, ideal, öncü (kılavuz) şahsiyetlerden mahrumuz.
Düşünüyorum da; ne talihsiz zamanlarda yaşayan nesilleriz?! Onca ruhi çöküntüden sonra; yalnızca 'şeklen' geçtiğimiz demokrasiyi bile hazmedemiyor, milletin seçtiklerini yönetici koltuğuna layık göremiyoruz. Onları alaşağı ediyor; kurduğumuz 'engizisyon'a, utanmadan Yüksek Adalet Divanı diyerek; sözde yargılıyor ve bütün bu kepazeliklerin neticesini 'idam' olarak tüm dünyaya ilan ediyoruz.
Alçaklığımız bu kadarla da kalsa, bir dereke; bunlarla da yetinmeyip, yargıç geçinen o katiller güruhunu, mahut yüksek mahkemelerin başkan ve üyeliklerine getiriyor. Darbeyi yapan ve destekleyen, esfel-i safilleri ise, kayd-ı hayat şartıyla (yaşadıkları müddetçe) 'temelli senatör' yapıyor; darbenin teorisyenlerini de (bunların yekûnu ilimsiz, esersiz, meselesiz ve çilesiz cühela takımıdır) doktorasız profesör ve hatta ordinaryüs ilan ediyoruz.
Böylesine kokuşturulan bir cemiyette; dün ve bugün nefes alınmış ve elan da nefes alınmaya devam edilebiliyorsa şükretmek lazımdır!
Allah'ın hikmetinden elbette ki sual olunmaz. O, karanlığın içinden aydınlığı çekip çıkardığı gibi; bunca zulümattan hidayet ışıklarını da çıkarabilir! Bizler, kendi bahtsızlığımıza ve derdimize yanalım! Yanalım ki; kimleri büyük, öncü ve lider bilip peşlerinden gitmişiz?! Onca nesillerimizin talihsizliğine bakın ki, ne kadar 'cüce' şahsiyet varsa, hemen hepsini 'dev' bellemişiz.
İyilik yaptıklarınızın şerrinden (zararından) sakınınız, diye boşuna buyurulmamış. Şayet, iyilik yapılan, o iyiliğe layık değilse, iyilik yapana mutlaka zarar vermek ister. Şu halde, öncelikle iyilik yaptıklarımızın zararlarından sakınmanın yollarını bulmalıyız.
Yeri gelmişken; burada, Hazreti Ömer efendimizin bir sözünü hatırlatmak isterim: "...İnsanların namaz kılmaları, oruç tutmaları; şu veya bu şekildeki ibadet ve taatleri, Müslümanlıkları konusunda sizi aldatmasın! (onların nasıl insan olduklarına dair, yalnızca ibadetlerine bakmayın) Onları dirhem ve dinarla deneyin! Yani az para ve çok para ile imtihan edin; deneyin!"
Evet, hemen bütün şahsiyetleri ayaklar altına alan şey, menfaattir. Menfaat, şahsiyetin 'eğe'si gibidir; törpüler törpüler, kül-ufak eder, bitirir ve hiçbir şey bırakmaz! Ondan sonra da tıpkı bir pinpon topu gibi; kim, nereye ve ne miktar vurursa oraya gider; hem de ardına bakmadan, bakamadan...
Bu şahsiyet fukaralarına 'bizimkiler' diyeceğiz ama, bu, öyle gözüktüklerinden dolayıdır. Bu cümleden olarak; ah bizimkiler, vah bizimkiler! diyor, devamını yarına erteliyoruz...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.