Devlet ve millet

A -
A +

İlk defa; Cumhurbaşkanını millet seçerek; tüm olumsuzluklara dur denilecek ve devletle millet ve hükümet, bir ve bütün olarak birleşip kaynaşacak...
Rejim, millete rağmen işletilirse; devletle milletin arası ister istemez açılır! Daha kurulduğu günden beri; özellikle bürokrasi marifetiyle millet, horlandıkça horlanmış ve devletin gözünde sinek kadar değeri olmamıştır. Dolayısıyla; o gün bugündür; devletle millet ayrı istikametlerin yolcuları olmuştur.
Bu hâl, devletin bilerek ve isteyerek yapageldiği ve bununla milleti hizaya getirdiğini sandığı, metodu idi. Bu hâlde millet hep suçlu idi ve devlete karşı hesap verir konumda idi. Devletle hiç işi olmayan ve şehir nedir tanımayan dağdaki vatandaş bile, ağaç çalmaktan orman suçlusu olarak, devletin karşısında el-pençe divan hâlinde idi.
Faşist Avrupa devletleri, demokrasiye geçerek milletlerine döndüler ve on senede, bilemediniz yirmi senede halklarının refahını temin ettiler. Biz ise, devlet olarak; halkın refahından ürktük. Refah içindeki halkın özlem ve beklentilerine nasıl cevap veririz diye; hop oturup hop kalktık. Çünkü hemen hepsini yasaklamıştık. Yasakladıklarımızı, ne yüzle istetebilirdik?!
İletişim hepsinin hakkından geldi; hiçbir şey gizli kalmadı ve kralın çıplaklığı herkesçe görüldü!
Zorba takımı, eskiden yorganlarının kalınlıklarına güvenirdi. İletişim araçları, onların çanlarına ot tıkadı; artık, yerin dibine de girseler; tüm melanetleri ile gözler önündeler. Ve, ister istemez; şimdiye
dek sıkı sıkıya tutup bırakmadıkları ipin ucunu, millete -işin asıl sahibine- vermek zorundalar!
Daha düne kadar; utanmadan, devletle milleti ayırırlardı. Cumhurbaşkanı ile valilerin devleti temsil ettiklerini; Başbakan ile belediye başkanlarının hükümeti temsil ettiklerini söylerlerdi. Tepedeki bu ayrılık (devlet-hükümet ayrılığı), millete doğru geometrik büyüklükteki ayrışmalara sebep oldu ve olmaya devam ediyor.
Devletle hükümetlerin ayrıştığı yerde; her ikisinin de bekası için elzem olan istihbarat birimlerinin bile her birisi ayrı telden çalıyor ve bildiklerini okuyorlardı! Bu yüzden; ülkedeki oligarşik yapı, hükümetin aleyhine darbe düzenlerken; bundan, Başbakanların haberi olamıyordu!
Milletin olmayan devletin, kimin ya da kimlerin devleti olduğu bilinmiyordu!
Bütün bu olumsuzluklar, gelip geçen onca siyasetçiler tarafından görülüyor ama, hiç kimse; o çarpık ve faşizan yapıdan dolayı, düzeltilmesine gayret sarfedemiyordu: Ettiklerinde ise, başlarına neyin geleceğini, (Menderes örneğinden) biliyorlardı!
İlk defa; Cumhurbaşkanını millet seçerek; tüm bu olumsuzluklara dur denilecek ve devletle millet ve hükümet, bir ve bütün olarak birleşip kaynaşacak.. Ve, ondan sonra bakın bakalım; bu Türkiye'yi kim tutabilecek?!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.