Seçimin kısa bir tahlili

A -
A +

Tayyip Erdoğan'ın karşısındaki birleşik cephenin hedefi; kendi adaylarını Köşk'e çıkarmak değildi. Onlar da bunun olmayacağını biliyordu...
Ülkemizde siyaset, ağır aksak da olsa mecraına oturuyor. Kanaatimizce; doğruya en yakın siyasi sistem; başkanlık ya da yarı başkanlık modelleridir. Bu durumun, tipik ve en güzel örneği de ABD'de mevcuttur. Cumhurbaşkanını, doğrudan halka seçtirerek; bu modele doğru önemli bir adım atılmış Malum; şimdiye kadar bize hep dışarıdan modeller dayatıldı. Bunların hepsi de; dayatan ülkelerin çıkarları doğrultusunda dizayn edilmişti. Ülke olarak; ilk defa kararlarımızı; AK Parti iktidarları ile vermeye başladık! Bu ise, hem dışarısını ve hem de içerideki işbirlikçilerini çok, ama çok rahatsız etti.
Gezi Olayları ile başlatılan ayaklanma; çeşitli vesilelerle olduğu gibi, mahalli seçimlerle ve cumhurbaşkanlığı seçimleri ile ısrarla sürdürüldü! En sağdaki partilerden en soldakilere değin; irili ufaklı on dört parti birleşip ortak 'çatı adayı' çıkardı. Tek hedefleri Recep Tayyip Erdoğan'dı.
Recep Tayyip Erdoğan; içeride ve dışarıda el ele veren ortaklara karşı tek başına 'meydan muharebesine' girişti. Savaş, iki tez arasında sürdürüldü: Devlet ve millet olarak hakkımızdaki kararları biz mi vermeliydik; yoksa, şimdiye kadar olduğu gibi başkaları mı vermeliydi?!
Milli mücadeleyi 'Milletin Adamı' Recep Tayyip Erdoğan kazandı.
Araştırma şirketleri, anket sonuçlarını; % 55-57-58 ve hatta 59 bandında gösteriyordu. Seçim sonuçlarından sonra anlaşıldı ki, bu şirketlerin hemen hepsi manipülasyon yapmıştı. Gayeleri, AK Parti seçmenine, yüksek oran gösterip; onları rehavete kaptırmak ve sandığa göndermemekti. AK Parti kalelerindeki düşük katılım bu tezimizi güçlendirmektedir.
Tayyip Erdoğan'ın karşısındaki birleşik cephenin hedefi; kendi adaylarını Köşk'e çıkarmak değildi. Onlar da bunun olmayacağını biliyordu. Bütün emelleri, Tayyip Erdoğan'ı birinci turda seçtirmemek ve onun gücünü, kısmen de olsa kırmaktı! Zira, asıl hedefleri; 2015 seçimleri idi ve o seçimlerde Recep Tayyip Erdoğan AK Parti'nin başında olmayacaktı. Akılları sıra, onu bertaraf edip, meydan yerini kendilerine bıraktırmaktı! Bu yüzden, hemen hepsinin zoru AK Parti değil, bizzat Tayyip Erdoğan'dı!
Bunu başaramadılar; Tayyip Erdoğan, girdiği bu dokuzuncu 'meydan muharebesi'nden zaferle çıktı.
Dikkat edilirse, iş, olacağına varıyor ve su yatağını buluyor: Türkiye siyaseti de, sağlıklı demokrasilerde olduğu gibi; iki buçuk partiye doğru yönelmiş oldu. Vaktiyle merhum Turgut Özal'ın dillendirdiği şekliyle; 'siyasi istikrar için iki buçuk partili bir demokrasiye ihtiyacımız var.'
Cumhurbaşkanlığı seçimlerine de, işte bu iki buçuk partilik bir kompozisyonla girmiş olduk.
Bu arada seçime tek başına girip; %10'a yaklaşan oyları ile HDP, Türkiye partisi olduğunun ispatını yapıp, ilerisi için umut vadetti. Bu umut, hem kendileri ve hem de ülkenin geneli için çok gereklidir.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.