Ya devlet başa!.. -1-

A -
A +

Belli ki, 'Çözüm Süreci'ni; çözülme sürecine döndürmek isteyen güçler var. Üstelik bu güçler; dışarıdakilerle içeridekilerle el ele çalışmakta ve vatanımızın ve milletimizin birlik ve bütünlüğünü hedef almaktalar. Bu gayretlere hayret etmemek gerekir; zira, aynı şeytani emeller dün de mevcuttu.

Toplumun büyük kesimi dillendirmiyor ama; bu ülkede ayrılık tohumları, Cumhuriyet'in ilanı ile olmuştur. TBMM'nin açılışı ile (23 Nisan 1920) Cumhuriyet'in ilan tarihi olan 29 Ekim 1923 arasında geçen 3-3.5 yıllık bir dönemde; başta milletimizin geneli ile hususiyle Kürt vatandaşlarımıza verilmiş sözler var.

Bu sözleri, sıradan insanlar değil; rejimin banileri, başta Mustafa Kemal olmak üzere bizzat verdiler.

Maddede ve manada verilen bu sözler çerçevesinde millet, mahut zevatın ardına takıldı ve malum; Milli Mücadele başlatılıp ve yine malum neticeye ulaştırıldı. Ama; yeni devletin ilanından tutun; peş peşe yapılan bir dizi devrimlerden milletin kahir ekseriyeti memnun olmadı.

Çünkü; bütün bu devrimler, millete rağmen yapıldı. Üstelik, en zecri (zorlama) tedbirlerle uygulama cihetine gidildi. Milletin memnuniyetsizliğine; üstüne üstlük baskı, dayatma ve zorbalık eklenmişti.

İstiklal Savaşı'na katılan komutanların büyük kısmı ve milletin kahir ekseriyeti; bu denli uygulamaları yersiz ve bir kısmı da zamansız buldu. Komutanlar; 150'lilikler listesine dahil edilip yurt dışına çıkmaya icbar edildi; millet ise, Takrir-i sukün ve İstiklal mahkemeleri ile susturulup sindirildi!

Bütün bu zulümler Türk milliyetçiliği adına yapıldı ve Türk olmayan koca bir imparatorluk bakiyesi insan toplulukları horlanıp dışlandı.

Devrin Adalet Bakanı Mahmut Esat Bozkurt, yapılan icraatlarının gereğini şöyle özetliyordu: "Türk, bu ülkenin yegane sahibi, yegane efendisidir. Saf Türk soyundan olmayanların bu memlekette tek hakları vardır; hizmetçi olma hakkı, köle olma hakkı. Dost ve düşman ve hatta dağlar, bu hakikati böyle bilsinler!"

Verilmiş onca sözlere karşılık yapılan bu denli icraatlar karşısında; yine millet suçlandı, aşağılandı. Düzmece onca bahanelerle; sözde muhakeme edilip; binlercesi darağaçlarında sallandırıldı.

Hepsinden önemlisi; millet, devlet düşmanı addedildi. Oysa; millete karşı düşmanlığı yapan bizzat o günkü devlet idarecileri idi!..

Çözüm Süreci ile devlet, milletle barışmak istiyor ve bu cümleden olarak; bir dizi demokratik paketleri Meclis'ten geçirip yürürlüğe sokuyor.

Milletimiz, çektiği onca kahırlara rağmen, devletin uzattığı bu şefkat elini tutuyor ama; bu kez de milletten olmayan; yine millete rağmen, milleti temsile yeltenen bölücü örgüt PKK ile uğraşmak zorunda kalıyor!

PKK'nın ipleri; öyle sanıldığı gibi yalnızca, Abdullah Öcalan'ın elinde değil. Başta, Kürtlerin hamiliğine soyunan ABD olmak üzere, onunla birlikte PKK'ya yardım edip destek olan onlarca dış güçlerin elinde!

Bütün bu dış güçler ise, Türkiye'ye karşı sinsi oyunlar peşinde! (Yarın devam..)

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.