Maskeli baloya devam!

A -
A +

Cumhurbaşkanı Sn. Tayyip Erdoğan anayasal hakkını kullanıp, Bakanlar Kurulu'nu toplayıp başkanlık edince; A'dan Z'ye tüm muhalefet kesimleri hop oturup hop kalktı! Hepsi birden; Tayyip Erdoğan'da padişahlık gücü vehmedip, ondan, aslandan kaçar gibi kaçıyorlar! Bilmiyorlar ki; padişahlık, geçen asrın başlarında tarih oldu ve geçen bir asırlık süreden sonra; kaybedilen değirmenin gürültüsünün peşinde koşmak beyhude gayretlerdir.

AK Parti'ye gelinceye kadar, Türkiye'de hükümetlerin ortalama ömrü 16 aydı. Siyasi istikrarsızlığın hüküm sürdüğü, onca koalisyon dönemlerinde; devlet bankaları kapanın elinde kalıyor; hortumlanıp iç edilen ekonominin kurtuluşunu IMF'nin kapısında döviz dilenerek arıyorduk.

Dilenci konumunda olarak IMF ile yapılan hiçbir anlaşmanın sonunu getiremedik. Yani battıkça avuç açtık, avuç açtıkça emir aldık ve battık. Bunlar, yeni nesillere hikâye gibi gelebilir ama; bu ülke, dışarıdaki elçilik mensuplarının maaşları için döviz bulamadığı gibi; içerideki memurların maaşlarını da toplanan deprem fonlarından ödedi!

Ekonomisi dışarıya bağımlı olan ülkenin siyasi bağımsızlığından söz edilebilir mi? Laf ola, beri gele kabilinden edildi ama; lafla peynir gemisi yürümüyordu! Zira, ülkenin başbakanları 70 sente muhtaç olduğumuzu haykırıyordu!

61 anayasası ile kuşa çevrilen halkın egemenliği, 82 anayasası ve takip eden değişikliklerle; yamalı bohça hâlinde aynı egemenliğe halkı, dürbünün tersinden baktırmıştır! Dolayısıyla, şimdiki parlamenter sistemle, tek başına bir siyasi partinin iktidarı da, siyasi istikrarı sağlamaya yetmiyor. Nitekim; 1965 ve 1969 seçimlerinden sonra tek başına iktidar olan Demirel'in neler çektiği ve iktidardan nasıl, zorla uzaklaştırıldığı malumdur.

Şu andaki siyasi istikrarı ise, Sn. Erdoğan'ın liderlik karizmasına borçluyuz. AK Parti'nin başında o değil de, bir başkası olsaydı, parti, birliğini ve bütünlüğünü şimdiye kadar sürdüremezdi.
Sn. Erdoğan, halkın doğrudan seçtiği bir cumhurbaşkanı olduğuna göre; fiilen yarı başkanlık sistemine geçilmiş demektir. 2015 seçimlerinden sonra ilk yapılması gereken iş, süratle anayasayı değiştirip; başkanlık ya da yarı başkanlık sistemine uyarlamaktır.

Biz, şimdiki parlamenter sistemimizi Fransa'dan aldık; onlar, 50'li yıllarda bu sistemi bırakıp yarı başkanlık modeline geçti; biz ise hâlâ aynı sistemde ısrar ediyoruz. Ayrıca bize mahsus olarak; sistemin tıkanıklığını darbelerle açmaya çalışarak; kel başa şimşir tarak yeğledik!

Onca acı tecrübelerden sonra da, aynı yanlışta ısrar etmek ve kurtuluşu bu kez de; 'paralel' darbelerde aramak, dünya üzerinde yalnızca bizdeki mahut muhalefetin şiarıdır. Bunun sebebi ise gayet açıktır; halktan kopup; halkın desteği ile iktidara gelmekten ümidini kesenler, dün olduğu gibi bugün de tüm ümitlerini darbelere bağlamışlardır.

Mahut muhalefet anlayışı için, darbenin kendisi önemlidir; yani iktidarın alaşağı edilmesi.. Darbenin askerî ya da 'paralel' olması hiç önemli değildir. Değil ki, dün, askerî vesayete bel bağlayanlar, bugün 'paralel' vesayetin ardına takılmışlardır.

Onlar, maskeli baloya devam diyorlar ama; 'gün ışıdı ve geceyi kiminle geçirdiğin belli oldu!'

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.