Başsız devletçikler!

A -
A +
İslam İşbirliği Teşkilatı Üyesi Ülkeleri Parlamento Birliği Konferansı, hafta içinde İstanbul'da toplandı. Toplantıda bir konuşma yapan Cumhurbaşkanı Sn. Erdoğan, İslam ülkelerine serzenişini dile getirdi ve cümleden olarak: "...İslam dünyasının üzerinde ciddi operasyonlar yapılmaktadır. Müslümanlar birbirine kırdırılmaktadır. Akan kan, dikkat edelim Müslüman kanıdır. Ölenler ve öldürenler Müslümanlardır. Bu, bir şeyi ortaya koymaktadır; biz demek ki her hâlde değerlerimizden uzaklaşıyoruz...  İslam İşbirliği Teşkilatında 56 üyeyiz. BM'de sözümüz geçiyor mu? 5 konsey üyesi arasında İslam ülkesi var mı? Sesinizi çıkartmazsanız, onlar seslerini çıkartacak..." dedi.
İslam ülkelerini iki bakımdan irdelemekte fayda var: Birincisi yöneticileri, bir diğeri ise, halklarıdır. Hemen hemen hiçbir İslam ülkesi, kendisi kurulmamıştır; başkaları tarafından kurdurulmuştur. İşte, tüm bu ülkelerin başları, kurucu devletlerine sadakatle bağlıdır. Dolayısıyla hiçbir İslam ülkesi kendisi değildir ve şahsiyetini müdrik değildir.
Başsız devletçiklerin halkları ise, korkunç derecede erozyona uğratılmış ve kültür emperyalizmi ile kendi değerlerinden koparılmış ve hatta onlara düşman hâle getirilmiştir.
Her bir İslam ülkesinin lideri, koltuğundan ziyade; kendisine bu imkânı tanıyan ağa-devletlerin kucağında oturmaktadır. Yalnızca fakir ülkeler, mecbur kaldıkları için değil; zenginleri de böyle.. Dolayısıyla; bu elli altı ülkenin adı 'birlik'; gerçekte ise, her biri ayrı telden çalıyor. Daha doğrusu çaldırılıyor.
Sahiplerinin sesleri konumunda olan bu ülkelerle birlik kurulamayacağı gibi, onlarla bir yere de varılamaz. Zira bu zillet içindeki hallerinden hiçbirisi şikâyetçi değildir. Hemen herkes, rahatını kendince bir tesellide bulup; kene misali hayatını sürdürmektedir. Dolayısıyla, bu İslam ülkeleri; sömürgeci güçlerinin elinde oyuncak olmaya ve Batılı efendilerinin her türlü melanetlerini sergiledikleri 'tecrübe arenaları' olmaya, daha çok devam ederler. En sert ve tesirli söz bile bunlara fayda etmez.
Cenab-ı Hak, İbrahim suresinin 7. Âyet-i kerimesinde mealen:  "Verdiğim nimetlere şükrederseniz  (yerli yerinde kullanırsanız!) onları arttırırım. Kıymetini bilmez, nankörlük ederseniz, ellerinizden alır ve sizlere şiddetli azap yaparım" buyuruyor. Ayrıca; her bir hususun üstünü çizerek; 'elbette' ve 'muhakkak' ifadelerini kullanıyor.
Şimdi; bu ilahi ikaz doğrultusunda bakalım: Hangi İslam ülkesi, kendisine verilen nimetleri, Cenab-ı Hakk'ın arzuladığı istikamette kullanıyor? Hiç biri değil mi? Her bir İslam ülkesi, zenginliğinin derecesine göre verilen nimetlere nankörlükte yarışıyor. Şu halde; bunların azaba gark olmasından daha tabii ne olabilir?
Halklarına zulmeden bu zorba takımı, kurtuluşa ereceğini mi zannediyor?
Erdoğan'ın da işaret ettiği gibi; bu kafayla yapılan toplantılarda konuşulur ve dağılınır.. Acizane önerimiz şu ki; bu toplantıları yapıp da kendinizi ve efkar-ı umumiyeyi boş yere uğraştırıp kandırmayın!
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.