TALİ'DEN EKMELEDDİN BEYE

A -
A +
Bir bayram sabahı televizyon karşısında otururken değişimi, dönüşümü atlamamak ve hep hatırlamak gerektiğini düşündüm.
Devlet radyolarından ilk kez Kur'an-ı kerimin okunduğu 8 Temmuz 1950'den bu yana epey geçti.
TRT'de Tasavvuf Müziği Korosu da kurulamıyordu. Ankara Radyosunun ilk tasavvuf müziği korosu şefi Ahmet Hatipoğlu hazırlıklar sırasında TRT'de seslendirilecek ilahileri spiker odasında gizlice kaydettiklerini, sansüre uğramaması için eserde geçen Allah, peygamber lafızları yerine "can" ve "canan" gibi sözcükleri kullanmak zorunda kaldıklarını anlatır anılarında.
Ramazanlar baştan savma programlarla geçiştirilir, Muharrem Orucu'nun adı bilinmezdi. Rumlar ve Ermeniler bazı Türk filmlerinde kırık Türkçeleriyle hizmetçi, meyhaneci ya da hafif meşrep, biraz da femme fatal kadınlardı.
Aleviler, Kürtler, Çerkesler, Lazlar, Boşnaklar yoktu. Adları zinhar yasaktı.
Çingeneler mi? Buçuktu onlar. Onlardan alay ederek, aşağılayarak bahsedebilirdiniz ancak.
Ama laikliğin, cumhuriyetin sarsılmaz prensipleri, sınırları, memnu mevzuları vardı. Yukarıda adları geçenler bunlara dâhildi.
Ankara ve İstanbul radyoları, daha sonra Ankara televizyonu ve nihayet TRT...
Tüm bu "prensipler"in kalesi olacaktı.
1960'lı yıllarda Ankara Radyosu Genel Müdürü Mahmut Tali Öngören'di. Daha sonra Ankara televizyonunun kuruluşunu da gerçekleştirmiş, "özerk" TRT sayesinde Adalet Partisi hükümetiyle, yaptığı her yayınla, her haberle didişmişti.
Bürokratik bir devlet olarak kurulan Türkiye Cumhuriyeti'nde bir bürokratik hanedan da vardı. Devlet aygıtının "güvenilir" elemanlarının "güvenilir çocukları" da en kilit mevkilere getirilir, çok partili sisteme geçilmesinden dolayı halkın "abuk sabuk siyasi seçimler" yapması ve iktidara İslâmi renkleri olan hükümetleri getirmesi ihtimaline karşı vesayet alanı genişletilmeye çalışılırdı.
Mahmut Tali Öngören de o hanedan mensuplarından biriydi. Onu size Yıldıray Oğur'un 22 Haziran 2014 tarihli yazısında uzun uzun anlattığı İbrahim Tali Beyin bilinmeyen hayatı ile hatırlatabiliriz. Hani şu Dersim'de ilk "katliamdan başka çıkış yok" raporunu yazan bürokrat. Tıbbiyeli, albay, müfettiş, milletvekili... Her görevin adamı. İbrahim Tali 6 Mayıs 1934 yılında da Trakya raporunu vermiş ve bu raporun ardından da oradaki Yahudilere yönelik saldırılar başlamıştı. Sonuçta binlerce Yahudi iş yerlerini, evlerini terk etmek ve kaçmak zorunda kalmışlardı. Mustafa Kemal Atatürk de ona yazdığı "öngörülü raporlar" nedeniyle Öngören soyadını vermişti. Mahmut Tali Öngören de onun oğluydu.
Bu ülke kurulduğundan beri tüm Tali'ler askerî bürokrasiden, siviline dek kritik mevkilerde olacaklardı. Sağcı ya da solcu olmaları önemli değildi. Yeter ki bürokratik vesayet alanı genişletilsin, "kale"ler muhafaza edilsin. TRT Genel Müdürünü ve bürokratik devlet aygıtının kilit elemanlarını atayacak olan Cumhurbaşkanlığı makamı da o kalelerden biriydi ve şimdi halk tarafından ele geçirilmek üzereydi.
Uluslararası bir ayağı da olan bir projenin adayı olan Ekmeleddin İhsanoğlu müktesebatıyla özellikle 12 Eylül darbesinden sonra ortaya çıkan tipik sağcı bir sistem adamı bir bürokrat olarak karşımıza dikiliyor. Yaşar Nuri Öztürk bile onun din istismarı yaptığı kanısında ve oyunu bu yüzden Tayyip Erdoğan'a vereceğini açıkladı.
Son olarak bir televizyon programında "Efendim, bizdeki Alevilik ile Suriye'deki Nusayrilik çok farklı. İsim benzerliğinden başka bir şey değil, onlar Nusayri, bizim Alevi kardeşlerimiz ise Ehlibeyt sevgisiyle..." diyebildi. Nitekim CHP Adana milletvekili Ümit Özgümüş çok kızdı Türkiye'de sayıları bir milyonu aşan Nusayri olarak da bilinen Arap Alevilerinde Peygamber sevgisi olmadığını belirterek ötekileştiren İhsanoğlu'nu cehaletle ve mezhepçilikle suçladı.
Ekmeleddin Beyin bu tarz siyasi patavatsızlıklarına gaf demek aslında yanlış. Çünkü dediğim gibi, ağzından ister istemez çıkan laflar fikir yapısının sonucu. Zaten "Kürtçe ile anadil eğitimi olamaz, çünkü Kürtçe bilim dili değil" gibi laflarının, Türkiye'nin Filistin meselesinde tarafsız kalması gerektiğini söyleyip sonradan çark etmesinin sebebi de bu.
Ne var ki hızla deşifre oluyor. Gözaltına alınan polisleri savunup Ergenekon davalarına "hakimlerin takdiri" demesi, onu aday gösteren Kılıçdaroğlu'nun kuzeni ve CHP Tunceli milletvekili Hüseyin Aygün tarafından "Cemaat geçmişi işte böyle ortaya saçılıyor" diye yorumlandı.
Bu müktesebat daha çok devam eder.
Bayram sabahınızı Ekmeleddin Beyin incileriyle şenlendirmekti biraz da amaç.
İyi bayramlar.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.