PKK-HDP KADINLARI VE MAZOŞİST KATILIM

A -
A +
Artık biliyoruz ki siyaset ve savaş, kadınların erkeksileştirilmesinde dönüştürücü bir rol oynuyor. Özellikle baskıcı ve faşist rejimlerle terörist-devrimci örgütlenmelerde.
Kadınlardaki böylesi bir değişimin mutlaka psikolojik, travmatik arka plânı ya da geçmişi vardır. Bu ayrı. Kadınlar asıl örgütsel ilişkilere girdiği andan itibaren tavırlarındaki sertlik ve soğuklukla sizi şaşırtabilirler. Şüphesiz kadınların söylem ve tavrındaki ölüm-intikam birlikteliğini kabul etmek o kadar kolay değil. Ama bilinebilir tarih bunun örnekleriyle dolu.
Bu anlamda İran'da hemcinslerini tartaklayan Pasdaran kadınlarıyla, elinde Kalaşnikof, Fransız moda dergisi Marie Claire'e poz veren gerilla üniformalı PKK'li güzelim genç kızlar ya da Avrupa'daki seküler yaşamını terk edip IŞİD saflarına katılan ve gördüğümüzde "vah vah" dediğimiz genç kızların arasında bir fark yok.
PKK-HDP çizgisinde siyaset yapan Aysel Tuğluk, Pervin Buldan, Gültan Kışanak, Selma Irmak, Ayla Akat Ata, Figen Yüksekdağ gibi politik kadın figürlerini bu bakımdan ilgiyle izliyorum.
Aslına bakarsanız Post-Modern 28 Şubat darbesinin iki ünlüsü Nur Serter ile Necla Arat (bugün onları Aylin Nazlıaka ve Birgül Ayman Güler gibileri temsil ediyor) ile 1990'larda Kürtlere yönelik yok edici savaşın başlatıldığı dönemin Başbakanı olan Tansu Çiller de aynı kategoride. Keskin soğukluğuyla yeni fark ettiğimiz HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ ile tarihin en büyük cellatlarından Beşar Esad'a güzellemeler düzen Ceyda Karan ya da adanmış cemaatçi kadın da bu örneklerden bağımsız değil.
Bu isimler ve tüm diğer örneklerde kadın imgesi iki aşırı uç arasında gelip gelir. Kendi şehitlerine 'tapınmaları'nda, ağıtlarının, andlarının yırtıcı ezgilerinde, karizmatik şefe onları bağlayan sloganlarında kadından çok korkusuz bir militan görürüz. Şehitlerin anası, dul, yaslı, iffetli ve acısı yüzünden erişilmez kadın gibi çeşitleri de vardır.
İşin en kötü yanı şu. Kadın bu misyonla doğasındaki hayatı devam ettirme arzusunu terk etmekte, savaşı yani ölümü kutsamaya başlamaktadır. Düşünürler, kadınların doğalarına aykırı olarak faşist ve baskıcı rejimlerde görev üstlenmelerini ve terör örgütlenmelerindeki yeralışlarını "mazoşist katılım" olarak açıklamakta.
Elliye yakın insanımızı kaybettiğimiz 6-7 Ekim katliamının sonuçlarını "Bu öfkeyi anlamalıyız" diye açıklayabilen HDP'li kadın vekillerin hayattan vazgeçişleri bu nedenle sizi şaşırtmasın. Hele bu kadınlardan bazıları Gültan Kışanak gibi 12 Eylül döneminin korkunç Diyarbakır Cezaevi'nin işkence şartlarından geçip bilenmişlerse onları "hayatla barıştırmak" o kadar kolay olmayacaktır.
Keşke bu kadınlar "erkekleşmek" yerine kavgacı, şiddet yanlısı erkekleri dönüştürebilseler. O vakit dünya daha yaşanabilir hale gelebilir.

MÜLTECİLERE 1500 BATTANİYE

Sözcülüğünü benim bir sosyalist vatansever olarak tanımladığım Mehmet Çek'in yürüttüğü bir kampanyayı duyurmak istiyorum size. Facebook üzerinden pek çok insani projeyi de örgütlüyor Mehmet Çek "Birlik ve Dayanışma" adını verdiği grubuyla. Kampanyanın adı "Misafirlerimiz var-1 Battaniye" ismini taşıyor. Toplanan 1500 battaniye 2 Kasım günü bir yardım TIR'ı ile  Suruç'a gidiyor. Bu arada mültecilere sırt vermek ve hükümetin mülteciler politikasını konuşmak üzere yarın saat 14.00'de Üsküdar Belediyesi Bağlarbaşı Kongre ve Kültür Merkezi'nde bir toplantı yapıyorlar. Grubun sözcüsü Mehmet Çek bana gönderdiği mektupta şöyle diyor:
"Biz yıllardır bir yandan demokrasi mücadelesinin bir öznesi olmaya çalışırken diğer yandan da yaralara anında merhem olma adına, insanımıza sahip çıkma adına sosyal yardımlaşma projeleri gerçekleştiriyoruz. Mülteciler sorunu da böyle bir yara. Ama ilginçtir hükümet yalnız bırakılmış durumda. Biz Birlik ve Dayanışma Grubu üyeleri olarak üzerimize düşeni yapmak istiyoruz."

ÇOCUKLAR İÇİN DÜSSELDORF'TA UMUT EYLEMİ

Alman devletinin Gençlik Daireleri (Jugendamt) eliyle Türkiye kökenli çocukları ailelerinden koparıp Hıristiyan ailelere vererek uyguladığı asimilasyon politikasının sonucu tam olarak bilinemiyor. Ancak elde edilen verilen yaklaşık 100 bin çocuğun bu yolla dil, din ve kültüründen uzaklaştırıldığını ortaya koyuyor.
Düseldorf'taki Umut Yıldızı Derneği Devlet Bakanı olduğu dönemde Bekir Bozdağ sayesinde Türkiye hükümetinden destek görüyordu ama son yıllarda tamamen yalnız bırakıldı. Ama buna rağmen müthiş bir mücadele veriyor. Şimdi Düsseldorft'taki meclis bahçesinde yürüttükleri çadır eylemleriyle tüm Almanya'nın gündemine oturdular. Verdikleri talepler listesi de Federal Meclis ve eyalet meclisleri tarafından görüşülmek üzere kabul edildi. Çadır eylemi yarın bitiyor ama bu eylemi bir mitingle taçlandıracak Umut Yıldızı Derneği. Ab Düsseldorf HBF'de Almanya saatiyle13.30'da başlıyor yürüyüş. Bunu da duyuralım. Çocuğunuz varsa bu yürüyüşte size ait de bir yer var.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.