Yapılan dinlemeler amaç dışı kullanılmış

/ Kaynak: AA
Yapılan dinlemeler amaç dışı kullanılmış

GÜNDEM Haberleri  / AA

Paralel yapı operasyonundaki kararda, "Yargıya eksik ve yanlış bilgi verilmek suretiyle yapılan dinlemeleri amaç dışı kullandıkları anlaşılmıştır" denildi.

Mahkemenin paralel yapı operasyonuna ilişkin kararında, "Yargıya eksik ve yanlış bilgi verilmek suretiyle yapılan dinlemeleri amaç dışı kullandıkları anlaşılmıştır" denildi.

Emniyetteki "paralel yapı" iddialarına ilişkin yürütülen "casusluk" soruşturmasında tutuklanmaları istemiyle İstanbul 1. Sulh Ceza Hakimliği'ne sevk edilen 49 kişiden, eski İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürü Yurt Atayün'ün de aralarında bulunduğu 11'i, "devlet güvenliği açısından önem arz eden, gizli kalması gereken ve temin edilmesiyle siyasal ve askeri casusluk suçunu oluşturan dinleme verileriyle ilgili içeriklerde imzalarının bulunduğu ve delilleri karartma şüpheleri olduğu" gerekçesiyle tutuklandı.

İstanbul 1. Sulh Ceza Mahkemesi Hakimi İslam Çiçek, savunmasını aldığı 32 şüpheli ve dosya üzerinden işlem yaptığı 17 şüpheliyle ilgili kararını açıkladı. 49 şüpheliden, eski İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürü Yurt Atayün'ün de aralarında bulunduğu 11'i tutuklandı.

Hakimlik, 8 şüphelinin denetimli serbestlik şartıyla serbest kalmasını kararlaştırdı. Bu kişiler hakkında yurt dışına çıkış yasağı konuldu. 30 şüpheli de serbest bırakıldı.

Tutuklanma gerekçeleri

İstanbul 1. Sulh Ceza Mahkemesi Hakimi İslam Çiçek, savunmasını aldığı 32 şüpheli ve dosya üzerinden işlem yaptığı 17 şüpheliyle ilgili hazırlayıp, gece yarısı tüm şüphelilerin yüzüne karşı okuduğu 115 sayfalık sorgu zabtı ve kararında, Yurt Atayün, Erhan Körtek, Ensar Doğan, Aytekin Koçak, Ali Fuat Altıntaş, Abdulkadir Ağır, Yunusemre Uzunoğlu, Şahin Akdeniz, Serdar Bayraktutan, Muhammed Kaya ve Mehmet Örs'ün tutuklanmasına karar verildiğini bildirdi.

Tutuklama nedeni olarak 4 sayfa ifade bulunan gerekçe yazıldığı görülen kararda, yürütülen soruşturma kapsamında çok sayıda siyasetçi, akademisyen, gazeteci, yazar, iş adamları, devlet kurumlarındaki görevliler, vakıf, dernek ve buna benzer kuruluşların başkan ile görevlilerinin soruşturmaya dahil edildiği belirtildi.

Soruşturmaya dahil edilen siyasetçiler

Soruşturmaya, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Danışmanı Mustafa Varank, eski AK Parti Milletvekilleri Hayrettin Çakmak ve Seracettin Karayağız ile Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Haydar Baş'ın da aralarında bulunduğu bazı siyasetçilerin dahil edildiği aktarılan kararda, Hüseyin Avni Yazıcıoğlu'nun eşi Kamile Yazıcıoğlu'nun 4 Mart 2011'de verdiği ifade sonrasında AKABE grubu adı altında bir soruşturma başlatıldığı ve bu kapsamda birçok gazeteci, akademisyen ve yazarın öz geçmiş bilgilerinin kaydedilerek soruşturmaya dahil edildiği, 238 kişi hakkında iletişimin tespiti kararı, bazı şüpheliler hakkında da teknik araçla izleme kararı alındığı, 13 vakıf, dernek, kültür merkezi, sosyal tesisler, cami, TV kanalı olmak üzere çeşitli yerlere de teknik araçlarla izleme yapıldığı dile getirildi.

Başbakanlık İdari ve Mali İşler Daire Başkanlığı, Dışişleri Bakanlığı, Adalet Bakanlığı Özel Kalem Müdürlüğü, TRT Genel Müdürlüğü, Anadolu Ajansı Genel Müdürlüğü, İran İslam Cumhuriyeti Büyükelçiliği, İstanbul Üniversitesi, Ortadoğu Teknik Üniversitesi, Muş Alparslan Üniversitesi ve Kağıthane Belediye Başkanlığı gibi kurumlara ait telefonların iletişiminin, hedef şahıs üzerinden tespit edildiği kaydedilen kararda, bunlara ilişkin çok sayıda tape ve çözüm tutanağının dosyada mevcut olduğu dile getirildi.

"Başbakan Erdoğan'ın gizli kalması gereken görüşmeleri kaydedildi"

Kararda, Başbakan Erdoğan'ın başmüşaviri olarak görev yapan Sefer Turan'ın konumu itibariyle çok sayıda yabancı görevliyle yaptığı görüşmelerin dinlenildiği ve Turan'ın yaptığı görüşmelerden dolayı soruşturmaya dahil edildiğine dikkati çekilen kararda, Turan'ın kullandığı telefonların Kudüs Ordusu örgütü ile irtibatlı olup olmadığının tespiti, bağlantılarının ortaya konulabilmesi ve örgüt içindeki hiyerarşik yapının deşifre edilebilmesi amacıyla iletişimin tespitinin yapıldığı aktarıldı.

Söz konusu soruşturmada Başbakan Erdoğan'ın çok sayıda başka ülke devlet büyüğüyle yaptığı ve devlet güvenliği açısından gizli kalması gerektiği düşünülen birtakım görüşmelerin tespit edildiği vurgulanan kararda, Erdoğan'ın başmüşaviri Sefer Turan'ın Başbakan Erdoğan, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Somali Büyükelçisi Cemalettin Kani Torun, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker ile yaptığı, devlet politikaları açısından önem arz ettiği düşünülen birtakım görüşmelerin kayıt altına alındığı ifade edildi.

"MİT Müsteşarı Fidan, terör örgütü üyesi gibi gösterildi"

Kararda, Başbakan Erdoğan'ın danışmanı Mustafa Varank'ın konumu itibariyle yaptığı çok sayıda görüşme olduğu belirtilerek, Varank'ın kullandığı telefondan Başbakan Erdoğan'ın "İsmail" isimli şahıs ve Cübbeli Ahmet Hoca olarak bilinen Ahmet Mahmut Ünlü ile görüşmesinin kayıt altına alındığı, Varank'ın o dönem Başbakanlık Müsteşarı olan Efkan Ala, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ve dönemin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin ile yaptığı çeşitli dönemdeki, devlet politikası açısından önem arz ettiği düşünülen birtakım görüşmelerin tespit edilerek kayıt altına alındığı anlatıldı.

Yine eski AK Parti milletvekili iş adamı Faruk Koca'nın Kudüs Ordusu terör örgütü ile irtibatlı olup olmadığının tespiti ve bağlantılarının ortaya çıkarılması için kullandığı telefonların dinlenildiği belirtilen kararda, bu bağlamda Koca'nın Bakan Taner Yıldız, MİT Müsteşarı Fidan ve özel kalemi Edip Ali Yavuz ile olan birtakım iletişimlerinin tespit edilip kayıt altına alındığı ve bunlardan bir kısmının da tape dökümleri yapılarak yazılı hale getirildiğine vurgu yapıldı.

Söz konusu iletişimlerin bir kısmının içeriğinin devlet güvenliği açısından önem arz ettiği ve gizli kalması gerektiği düşünülen görüşmeler olduğu kaydedilen kararda, tapelerin dökümlerinde Hakan Fidan'ın terör örgütü üyesi gibi gösterildiği ve Fidan'a "Emin" kod adı verildiğinin tespit edildiği aktarıldı.

Kurtulmuş'un "Mısır darbesi" görüşmesi de kayda alınmış

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Numan Kurtulmuş'un danışmanı Furkan Torlak'ın bulunduğu konum itibariyle soruşturmaya dahil edildiği ve Kudüs Ordusu terör örgütü ile irtibatlı olup olmadığının tespiti için telefonuyla mail adresinin 19 Eylül 2012'den itibaren teknik takibe alındığı bilgisi verilen kararda, Torlak'ın Kurtulmuş'un danışmanı olması nedeniyle devlet politikası açısından önem arz ettiği düşünülen görüşmeleri bulunduğu, Kurtulmuş ile Mısır darbesine ilişkin konuşmasının kayıt altına alınarak tape haline getirildiği ve Kurtulmuş ile çeşitli tarihlerde yaptığı çok sayıda görüşmenin de kayda alınıp tape dökümlerinin yapıldığı vurgulandı.

"Tutuklanan şüphelilerin imzaları, dinleme evrakında"

Kararda, eski Adalet Bakanı Sadullah Ergin'in danışmanı Adnan Boynukara'nın da dinlenildiği ve Boynukara'nın telefonundan Ergin ile HDP Iğdır Milletvekili Pervin Buldan'ın yaptığı çok sayıda telefon görüşmesinin tespit edilip kayda alındığı anlatılarak, haklarında tutuklama kararı verilen şüphelilerin soruşturma kapsamında bulunan, çeşitli tarihli çok sayıda evrak, doküman ve inceleme tutanağında imzaları bulunduğuna işaret edildi.

Kararda, "Sonuç olarak terör örgütü üyeliği ve yöneticiliği ile ilişkilendirilerek haklarında telefon dinleme, teknik fiziki takip kararları alınan kişilerden bir kısmının, kamuoyunda da tanınan siyaset adamı, gazeteci, yazar, akademisyen, iş adamı, devlet yönetiminde görevli üst düzey bürokrat, bir kısmının da dernek, vakıflar gibi sivil toplum kuruluşları temsilcileri olduğu ve terör ile ilişkilendirilebilecek herhangi bir faaliyetleri olmadığı için haklarında takipsizlik kararı verildiği anlaşılmıştır" denildi.

"Siyasal ve askeri casusluk suçu oluştu"

Soruşturmaya dahil edilen önemli kişilerin, şüpheliler tarafından, iletişime müdahale edilmek suretiyle, bilinçli ve gerçeğe aykırı bir şekilde konuşmalarının dinlenilmesi ve kayda alınmasının sağlandığı anlatılan kararda, şu ifadeler yer aldı:

"Ayrıca bu konuda gerçeğe aykırı belge düzenledikleri, bu belgelerin resmi belge niteliğinde olduğu, zira görevi gereği düzenlemeye yetkili olduğu resmi bir belgenin sahte olarak düzenlenmesi, gerçek bir belgenin başkalarını aldatacak şekilde değiştirilmesi ile resmi belgede sahtecilik suçunun oluşacağı, bu dinlemelerin kod adı verilmek suretiyle yapıldığı, dinlemeler sonucu elde edilen verilerin içeriklerinin devlet güvenliği açısından önem arz ettiği ve gizli kalması gereken bilgiler olduğu, bu haliyle bu bilgilerin temini ile siyasal ve askeri casusluk suçunun oluşacağı, zira üke başbakanının diğer ülke cumhurbaşkanları ve başbakanları ile onlarca dakika görüşmelerinin dinlenilmesi ve kayıt altına alınmasının tesadüf olamayacağı, bu dinlemelerde gerçek kişilerin kimliklerinin mahkemelerden saklanarak yargıyı yanılttıkları, eksik ve yanlış bilgi verilmek suretiyle yapılan dinlemeleri amaç dışı kullandıkları, bizzat dinlemeyi yapan kişilerin dinlemelerin içeriği ve hangi amaç için kullanılacağı konusunda bilgilerinin olmayabileceği, ancak sorumluluk noktasında rütbeli görevlilerin ham dinlemelerin hangi kısmının çıkarılıp hangi kısmının çıkarılamayacağına karar verdikleri, bu noktada içeriğine vakıf oldukları anlaşılmıştır."

"Kayıtların içeriğini bilmemeleri olası değil"

Kararda, "devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal ve askeri casusluk amacıyla temin etme" ve "resmi belgede sahtecilik" suçları yönünden, şüphelilerin emniyette rütbeli oldukları, uzun süre çalıştıkları ve çok sayıda dinlemeyle takip kararının altında imzaları bulunduğu belirtilerek," Dolayısıyla içeriklerinden haberdar olmamalarının olası olmadığı, böylece suç işledikleri yönünde kuvvetli suç şüphesinin var olduğu, tutuklama verilen suçlar için yasada ön görülen ceza miktarı, suçun nitelikli ve önemli suçlardan olduğu, devlet sırlarına karşı suçlardan sayıldığı, nbsp; bu sebeple tutuklama nedeninin var olduğu kanaatine varılmıştır" denildi.

Söz konusu suçlar için kanunda düzenlenen cezanın alt ve üst miktarlarına göre şüphelilerin kaçma, soruşturma devam ettiği için delilleri yok etme, gizleme, tanık ve mağdurlar üzerinde baskı oluşturma şüphelerinin bulunduğuna vurgu yapılan kararda, "Verilmesi beklenen ceza veya güvenlik önlemi değerlendirildiğinde adli kontrol tedbiri uygulanmasının bu aşamada soruşturmaya konu suçlara, şüpheliler açısından yetersiz kalacağı kanaatine varılarak, şüpheliler ve müdafilerin serbest bırakılmaları isteminin reddi ile şüphelilerin üzerine atılı suçlardan Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 100 ve devamı maddeleri uyarınca ayrı ayrı tutuklanmalarına karar verilmiştir" ifadesi kullanıldı.

Serbestlik gerekçesi: "Yeterli delil bulunsa da ceza sınırları az"

Hakim Çiçek'in kararında, serbest bırakılan 29 kişinin, "devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal veya askeri casusluk amacıyla temin etme" suçundan, bu suçu işlediklerine dair tutuklamayı gerektirir sorumluluk noktasında yeterli delil bulunmadığı, "hukuka aykırı olarak kişisel verileri kaydetmek", "özel hayatın gizliliğini ihlal etmek", "resmi belgede sahtecilik" ve "suç uydurma" suçlarından da yasada ön görülen cezanın alt ve üst miktarları, delil durumu, suç vasfının değişme ihtimali gözetilerek serbest bırakıldığını dile getirildi.

"Devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal veya askeri casusluk amacıyla temin etme" suçundan tutuklanması istenen şüpheli Samet Sincar'ın bu suçu işlediğine dair tutuklamayı gerektirir sorumluluk noktasında yeterli delil bulunmadığı için serbest bırakıldığı belirtilen kararda, "hukuka aykırı olarak kişisel verileri kaydetmek, özel hayatın gizliliğini ihlal etmek, resmi belgede sahtecilik ve suç uydurma" suçlarını işledikleri gerekçesiyle tutuklanmaları istenen şüpheliler Yurt Atayün, Ömer Köse, Erhan Körtek, Ensar Doğan, Aytekin Koçak, Ali Fuat Altuntaş, Abdulkadir Ağır, Yunusemre Uzunoğlu, Şahin Akdeniz, Serdar Bayraktutan, Muhammed Kaya, Mehmet Örs, Erkan Ünal, Selman Yuyucu, Ramazan Bolat, Osman Özgür Açıkgöz, Oğuzhan Ceylan, Kazım Aksoy ve Gafur Ataç'ın, bu suçu işledikleri yönünde sorumluluk noktasında yeterli delil bulunsa da suçların kanunda ön görülen cezaların alt ve üst sınırları dikkate alınarak tutuklanma taleplerinin reddedildiği ifade edildi.

Sorgulama yapılmadığından adli kontrolle serbest bırakılanlar

Sorgu sürecinde yaşanan karışıklık nedeniyle dosya üzerinden karar verilmesi yönünde hüküm kurulan şüpheliler Erkan Ünal, Selman Yuyucu, Ramazan Bolat, Ömer Köse, Osman Özgür Açıkgöz, Oğuzhan Ceylan, Kazım Aksoy ve Gafur Ataç'ın, "devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal veya askeri casusluk amacıyla temin etme" ve "resmi belgede sahtecilik" suçlarını işledikleri yönünde haklarında dosyada yeterli delil bulunduğu belirtilen kararda, bu şüphelilerin hakimlikçe sorgulamaları yapılmadığı için serbest bırakıldığı aktarıldı. Kararda, 8 şüpheli hakkında bu nedenle "yurt dışına çıkış yasağı" konulmasına karar verildiği de vurgulandı.

Hakim Çiçek, sorgu sürecinde yaşanan sıkıntıları da yazdı

Şüphelilerin avukatları ile mahkeme arasında yaşanan sorgu sıkıntısının da dile getirildiği görülen kararda, bir kısım şüphelilerin savunmaları alınmamış olduğu hatırlatılarak, tabi hakim ilkesi gereğince 4 günün üzerinde kesintisiz sorgu yapıldığı ve süreçte tüm iyi niyet çabalarına rağmen şüpheli avukatlarının savunma yaptırmama konusunda sorgu hakimliğine direnç gösterdiği ifade edildi.

Avukatların sürekli taleplerde bulunduğu, reddedilmesine rağmen taleplerin sonunun gelmediği, sağlıklı ve güvenli sorgu ortamının kalmadığı, sorgunun gereksiz uzaması için her türlü yolun denendiği ve bu sürece kadar sorgu hakimliği tarafından taleplerin sabırlı bir şekilde karşılandığı belirtilen kararda, ilk iki gün şüpheli ve avukatlarının savunmasına hiç müdahale edilmediği, talep üzerine zabıtların katipler tarafından yazıldığı, ancak bazı şüphelilerin gereksiz uzunlukta, 20 sayfaya yakın ifade vermesi nedeniyle sürecin uzadığına işaret edildi

"Avukatlar savunma hakkını kötüye kullandı"

Kararda, 49 şüphelinin her birinin üçer avukatı olduğu ve toplamda 196 kişinin savunmasının saatlerce uzayabileceği belirtilerek, şu ifadelere yer verildi:

"Bunun da savunma hakkının kısıtlanması değil, savunma hakkının kötüye kullanılması olabileceği, sorgunun yargılama işlemi olmadığı, delillerin tartışılmasının yargılama sırasında mahkemeler tarafından yapılabileceği, yine şüpheli avukatlarının sorgu sırasında 100 klasörün üzerindeki dosyalardan sürekli sayfalar dolusu delil ve belge istedikleri, bu taleplerinin dahi iyi niyet kuralları içerisinde değerlendirilemeyeceği, sorguya genelde belli müdafilerin girdikleri ve sorguyu uzatmaları konusunda fikir birliği içerisinde hareket ettikleri anlaşılmıştır."

Şüpheli avukatları

Emniyetteki "paralel yapı" operasyonu kapsamındaki şüpheli polislerin avukatlarından Kemal Şimşek, 11 şüpheliyle ilgili çıkan tutuklama kararına itiraz edeceklerini belirterek, "Ümitliyiz, büyük ihtimalle adalet tecelli eder ve bu arkadaşlarımız da serbest kalırlar" dedi.

"Casusluk" soruşturmasında tutuklanmaları istemiyle İstanbul 1. Sulh Ceza Hakimliği'ne sevk edilen 49 kişiden, eski İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürü Yurt Atayün'ün de aralarında bulunduğu 11'inin tutuklanmasının ardından avukatlar, Çağlayan Adliyesi önünde gazetecilere açıklama yaptı.

Avukat Kemal Şimşek, mahkemeye sevk edilen 49 kişiden yalnızca 11'i hakkında tutuklama kararı verildiğine dikkati çekerek, "Dağ fare doğurdu" ifadesini kullandı.

İfadesi alınamayan şüphelilerin de ifadeleri alınamamış olduğu için tutuklanmadığını söyleyen Şimşek, "Onlarla ilgili nasıl bir yol izlenecek onu bilmiyoruz" dedi.

Şüphelilerden Erhan Körtek, Ensar Doğan, Aytekin Koçak, Ali Fuat Altuntaş, Abdülkadir Ağır, Yurt Atayün, Yunus Emre Uzunoğlu, Şahin Akdeniz, Serdar Bayraktutan, Muhammed Kaya ve Mehmet Örs'ün tutuklandığını bildiren Şimşek, "Tutuklananlar için de kesinlikle hala arkasındayız, hala kendilerine somut isnat edilmiş bir delil yok. Savunmaları doğru düzgün şartlar altında alınmadı. Ağır şartlar altında gözaltında tutuldular. Savunma hakları her türlü kısıtlandı. Psikolojik işkenceye maruz kaldılar" diye konuştu.

Tutuklama kararına itiraz edeceklerini belirten Şimşek, "İtirazı yapacağız. Ümitliyiz, büyük ihtimalle adalet tecelli eder ve bu arkadaşlarımız da serbest kalırlar" dedi.

Sorgu hakiminin kuvvetli bir suç şüphesi varsa ona göre tutuklama kararı verdiğini vurgulayan Şimşek, "Şu anda delillerin dolu dolu takdir edilerek verildiği bir karar değil bu. Bu bir hüküm de değil. Sonuç olarak insanların tutuklanmalarına karar verilse bile bu, suçlu oldukları anlamına gelmiyor" şeklinde konuştu.

Kararın ilan edildiği gibi niye 21.00'de değil de gecikmeli olarak açıklandığını bilmediklerini dile getiren Şimşek, koridorda yüzlerce polisin arasında bekletildiklerini söyledi.

"Biz savunma avukatları olarak, dosyada hala kendilerini suçlamaya yetecek, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil olmadığını düşünüyoruz" diyen Şimşek, sonuna kadar bu davanın arkasında olacaklarını ifade etti.

Mahmut Tanal

CHP İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal da sosyal medyada hakkında ortaya atılan "cemaatçi" iddialarına yanıt vererek, CHP İstanbul Milletvekili ve TBMM İnsan Hakları Komisyonu Üyesi olarak Ergenekon, Balyoz ve Oda TV'nin de aralarında bulunduğu birçok sosyal davada aynı duyarlılığı gösterdiğini söyledi.

Maddi gerçeğin, hukukun, adil yargılanma ve adaletin tecellisinin peşinde olduğunu belirten Tanal, avukatların duruşmadan çıkarılması ve şüphelilerin ifadelerinin alınmamasını eleştirdi.

Tanal, avukatların duruşma hakimine dilekçe vermesinin de koridorlarda görevli polislerce engellendiğini öne sürerek, "Adalete erişim, hakime ulaşım engelleniyor. Anayasanın 74. maddesi 'dilekçeyi almak zorundasın', Ceza Kanunu'nun 121. maddesi 'dilekçeyi almayan cezalandırılır' diyor, bugün 2014'te, 6. katta sorguyu yapan yargıç, barikatı kuruyor, avukatın dilekçesini almıyor. Bu düşünceyi lanetliyorum" diye konuştu.

"Halkın vekiliyim. Bir milletvekili, bir parlamenterim, duruşmaya milletvekilini sokmaktan imtina ettiler" diyen Tanal, şunları kaydetti:

"Milletvekilini duruşmaya almıyorlar. Aynı şekilde onların sopası olan emniyet mensupları sizin vekiliniz, milletvekili Mahmut Tanal'ın üzerine yürüyüp darp etmeye çalışıyorlar. nbsp; Ben burada hukukun peşindeyim, adaletin peşindeyim, insan haklarının ihlal edilip edilmediğinin peşindeyim. Bugün üzerime yürüyen emniyet mensupları yarın yargılandıkları zaman, onların da hakkı yendiği zaman onların da hakkını savunmuş olacağım."

Şüpheli yakınları kararı alkış ve ıslıklarla karşıladı

Öte yandan, ellerinde Türk bayrakları bulunan şüpheli yakınları, kararı adliye önünde heyecanla bekledi. Pankart açan şüpheli yakınlarının olduğu gruptan bazıları, slogan atılmaması yönünde uyarıda bulundu.

Kararın açıklanmasının ardından şüpheli yakınları, alkış tuttu ve ıslık çaldı.

Polis ekipleri, adliye önünde yoğun güvenlik önlemi aldı. Çevik kuvvet ekiplerinin yanı sıra adliye yakınında iki TOMA bekledi.

Karar açıklanmadan önce çevik kuvvet ekipleri adliyenin C Kapısı girişinde kalkanlarla barikat kurdu. Adliyenin önüne demir bariyerler konuldu.

Şüpheli yakınlarının adliye önündeki bekleyişi sürüyor.

Soruşturmada serbest bırakılanlardan açıklama

"Casusluk" soruşturmasında 1. Sulh Ceza Hakimliği'nce serbest bırakılanlardan bazıları, Çağlayan Adliyesi önünde basına açıklamalarda bulundu.

"Casusluk" soruşturmasında tutuklanmaları istemiyle İstanbul 1. Sulh Ceza Hakimliği'ne sevk edilen 49 kişiden serbest bırakılan 38'i, Çağlayan Adliyesi önünde yakınları tarafından sevgi gösterileriyle karşılandı.

Adliye önünde basın mensuplarına açıklama yapan şüphelilerden eski İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürü Ömer Köse, "Sıkıntılı bir süreçten geçtik. Yanlış bir işin altına imza atmadık. Bugün olsa yaptıklarımızı tekrar yaparız" dedi.

"Özür dilenecek bir şey varsa da özür dilemesini bildik" ifadesini kullanan Köse, "Fakat bu yürüttüğümüz soruşturmada özür dilenecek bir mevzu yok. Bugüne kadar herkes konuştu biz sustuk, bugün biz konuşacaktık fakat ifade veremedik" diye konuştu.

Serbest kalan şüphelilerden emniyet amiri Gafur Ataç da "Yapılanlar kanuna uymuyor. Psikolojik baskı gördük" dedi.

Kürşat Durmuş ise kendilerine destek verenlere teşekkür ederek, "İnşallah hukuk bundan sonra kurallarıyla, kanunlarıyla tam bir şekilde uygulanır. Verilmeyecek hesabımız yok. Allah hesap gününde bize hesap sorabilir, adalet huzurunda hesap sorabilir ama biz hepsine her türlü cevap vermeye hazırız. İfademi ben de veremedim. Veremeyeceğimiz hesabımız yok, alnımız ak, başımız dik" diye konuştu.

Kazım Aksoy da içerideki şartlar ağır olsa da manevi olarak huzurlu ve mutlu olduklarını söyledi.

Aksoy, 17-25 Aralık'tan sonra önce tayininin Gaziosmanpaşa'ya çıktığını, sonra müdüriyete alındığını, iki kez açığa alınıp, iki kez de meslekten ihraç edildiğini anlatarak, "8 gündür de gözaltındayım. Yani bu rüşvet ve yolsuzluk operasyonunu yaptık diye af edersiniz pişmiş tavuğun başına gelmeyen her şey neredeyse bizim başımıza geldi" diye konuştu.

Hukuksuz hiçbir şey yapmadıklarını söyleyen Aksoy, "Somut delil olmadığı için bir şey gösteremediler. Biz kanunsuz şeyleri soruşturuyorduk ama şu anda hukuki olan durumlar soruşturuluyor. Paralel yapı ile ilgili bir şey yok, öyle bir şey de sorulmadı" dedi.

Selman Yuyucu da kendisi teslim olmasına rağmen hastaneye götürülürken kelepçe takıldığını belirterek, şöyle konuştu:

"8 gün orada bir eşya olarak kaldık. Bu süre zarfında ifadem alınmadı. Pazar günü alınacağı söylendi, yine alınmadı. İfade için çağırdılar, o sırada hakim hastalanmış, bu şekilde beklemeye devam ettik ve serbest kaldık. Mutlu olup olmadığı sorarsanız, mutlu değilim. Hiçbir delil yokken arkadaşlarım içeride kaldı. Bu hukuksuzluk bittiğinde yüzüm gülecek."

nbsp;Oğuzhan Ceylan ise son 2 yıldır Şırnak'ta, öncesinde de 12 yıl İstanbul'da terörle mücadelede görev yaptığını kaydederek, "Tayinimin çıktığı Zonguldak'a ev tutmak için gittiğimde öğretmen evinden apar topar gözaltına alındım. İstanbul'da gurur duyduğum şubeme gittiğimde kelepçe takmaları ve beni o nezarete atmaları zoruma gitti. Ben kaçan göçen biri değilim. Çocuklarıma, aileme vermem gereken mesaiyi işime verip çalışan biriyim. Yapılanları unutmayacağım" diye konuştu.

Öte yandan, haklarında tutuklama kararı verilen 11 kişi, çevik kuvvet otobüsüyle Metris Cezaevi'ne gönderildi.

Adalet Bakanı Bozdağ

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Yozgat'ın Aydıncık ilçesinde partisinin ilçe teşkilatı tarafından düzenlenen bayramlaşma programı öncesinde, gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Bozdağ, bir gazetecinin "emniyetteki paralel yapı operasyonu kapsamında gözaltındaki polislerin ifadesinin alınmadığı yönündeki iddiaları" sorması üzerine, bazı suç isnatları nedeniyle İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturmaların olduğunu söyledi.

Bu soruşturmalar kapsamında gözaltılar olduğunu ve tutuklama kararları çıktığını anlatan Bozdağ, şunları kaydetti:

"Bazı şüphelilerin de serbest yargılanmasına karar verildi. Soruşturmaların nasıl olacağı bizim hukukumuzda açıktır. Usul yasamız bunun usulünü ortaya koymaktadır. Tabi bunun usul yasaları çerçevesinde yürütülmesinde her daim esastır. Ancak Türkiye'de maalesef medya çevreleri soruşturma üzerinden bir algı operasyonu yürütüyor. Bunu hep beraber görüyoruz. Gerçek olmayan bazı hususları gerçek gibi göstererek farklı olan bazı konuları çarpıtarak, kamuoyunun gündemine getiriliyor ve soruşturmanın usulsüz ve kanunsuz olduğu iddialarını güçlendirmek için bilerek ve isteyerek yanlı bir algı yönetimi yapıldığını bütün Türkiye gibi biz de takip ediyoruz."

Algı operasyonları

Yargı süreçlerinde yapılan bütün işlemlerin denetimi olduğunu vurgulayan Bozdağ, "Kim denetler, tabii itiraz yolları vardır, temyiz yolları vardır, yargının kendi içerisinde bunları denetleme ve karar verme mekanizmaları vardır. Bunlar zaten bu mekanizmalardan geçecektir" diye konuştu.

Bozdağ, bu olayda bir algı operasyonu olduğunu çok yakınen gördüklerini dile getirerek, geçmişte de bazı dava ve soruşturmalarla ilgili başka çevreler tarafından benzer algı operasyonu yapıldığını kaydetti.

"Daha önce de ifade ettim. Bu dinlemeler hukuku kullanarak, hukukun dışına çıkmalar bizim Anayasamız ve hukukumuz tarafından himaye edilmez, himaye edilmesi de mümkün değildir" diyen Bozdağ, şöyle devam etti:

"Bir ülke düşünün ki Başbakanı dinleniyor, Cumhurbaşkanı dinleniyor Meclis Başkanı dinleniyor ve Başbakanın çalışma ofisine, ikametine dinleme cihazları konuluyor, kriptolu telefonları dinleniyor Dışişleri Bakanlığının ülke güvenliği ile ilgili yaptığı toplantılar dinleniyor ve pek çok insanımız da kendilerinin de dinlendiğine dair şüpheler var. İnsanlar otururken telefonlarını yanlarına koymaktan imtina ediyor. Böylesi iddialar, çok ciddi şeyler var. Böyle bir noktada adam kim dinliyorsa dinlesin, neden dinliyorsa dinlesin diyebilir mi bir hukuk devleti, elbette demez."

"Olayları çarpıtmak için büyük bir gayretin içerisine giriliyor"

Vatandaşının hukuksal güvenliğini temin edecek hukuk mekanizmalarının işletilmesinin gerektiğinin altını çizen Bozdağ, şöyle konuştu:

"Şu anda İstanbul'da devam eden soruşturmalar bu noktada ortaya atılan ciddi iddiaların aslının olup olmadığının araştırılması eğer deliller olur ve bunlara dair güçlü şeyler ortaya çıkarsa tabii hukukun emrettiği şekilde bunun gereğinin yapılması için yürütülen bir soruşturmadır. Sonuçta bunun mahkeme aşaması var ve orada kararlar çıkacaktır, ne yönde olacağını kararların hep beraber göreceğiz. Geçen de ifade ettim bugüne kadar paralel yapı 'bu dinlemelerle bizim irtibatımız yok. Hukuksuzluğu yapan kamu görevlileriyle bizim hiç irtibatımız yok, hukuku çiğneyenlerle bizim hiç irtibatımız yok. Bizi bununla yan yana koymak bize yapılmış büyük bir iftiradır, haksızlıktır' diye defalarca paralel yapı ile irtibatlı olan veya olduğu bilinen kişilerden açıklamalar geldi. Ama şimdi bu soruşturmalar sürecinde ortaya çıkan fotoğrafa baktığınızda bu değerlendirmelerin asılsız olduğu da ortaya çıkıyor. Madem sizlerle bir alakası yok o zaman neden bu olayları çarpıtmak için büyük bir gayretin içerisine giriliyor. Olayları doğru bir biçimde haberleştirmek ve kamuoyuna ulaştırmak varken, her olayda bir cümlenin düzgün kurulmamasındaki yanlışlığı bile istismar edecek şekilde her hadiseyi çarpıtma gayreti içerisine giriyorlar. Bütün bu olaylar karşısında bazı medya organlarının, bazı kesimlerin bazı çevrelerin takındığı tutum esasında bu hadiseleri yapanlarla olan yakınlık ve uzaklıkları bakımından çok önemli ipuçları vermektedir. Bütün bunları milletimiz yakından takip etmektedir."

Bozdağ, "ifadelerin uzatılmasının soruşturmayı etkilediği yönünde iddiaların" hatırlatılması üzerine, "Şu anda devam eden soruşturmalar üzerinde kim ne hesap yapıyor bilemem, ifadeleri uzatarak veya orada hukuksuz haksız görüntüler oluşturmak için gayretler çabalar sarf ederek, uğraşanlar olabilir ona dair kati bir bilgim yok. Ama sonuçta hukuk işleyecektir" yanıtını verdi.

Ayak oyunlarıyla mahkemenin kararları değişmez

Bu süreç içinde hukukun gereği ne ise onun olacağını vurgulayan Bozdağ, "Bugüne kadar ülkemizde başlatılmış herhangi bir soruşturma adli bir karar olmadan sonuçlanmamıştır. Şu anda devam eden soruşturmalar da ancak adli kararlarla sonuçlandırılabilir. nbsp; Adli kararlar ne zaman çıkacak, nasıl olacak bunun usulü nbsp; hukukumuzda mevcuttur. Algı operasyonlarıyla ayak oyunlarıyla veya gerçekleri çarpıtarak, iftira atarak, mahkemenin kararlarının değişmesi veya soruşturma süreçlerinin hukukun dışına taşması söz konusu olamaz" ifadelerini kullandı.

Milli Savunma Bakanı Yılmaz

Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz, Sivas'ta bir otelde düzenlenen kahvaltının ardından basın mensuplarının gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.

Bir basın mensubunun "Emniyetteki operasyonlardan bazı kesimler memnun, bazıları şikayetçi. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusu üzerine Yılmaz, herkesin yapılan eylem hakkında aynı şeyi düşünmesinin işin doğasına aykırı olduğunu söyledi.

Operasyondan mağdur olduğunu düşünenlerin farklı, operasyonun yapılması gerektiğini söyleyenlerin farklı tepkiler verdiğini dile getiren Yılmaz, şunları kaydetti:

"Bundan ziyade, operasyon niçin yapıldı, konusu, amacı nedir? Burada iddia edilen şu; 'MİT'in elemanları dinleniyor' deniyor. Bir adam MİT'in elemanlarını dinlerse burada bir karşı istihbarat, casusluk faaliyeti olduğundan şüphelenilir ve inceleme yapılır. Burada iddia edilen nedir? 'Siz ülkenin Başbakanını, Dışişleri Bakanını dinliyorsunuz.' Kalkıp da 'Başbakan dinlenmedi' diyen var mı, söz söyleyen var mı? 'Dışişleri Bakanı dinlenmedi' diyen hiç kimse var mı? Dışişleri Bakanlığında, Genelkurmay İkinci Başkanı, Dışişleri Müsteşarı, Dışişleri Bakanı ve MİT Müsteşarının da dahil olduğu ve bütün kamuya açıklanan bir konuşma 'deşifre edilmedi' diyen var mı? Bunlar hukuka uygun şeyler mi? Devletin istihbarat örgütünü ve en gizli kalması gereken toplantıları deşifre edenlerin mutlaka bir hukuki süreçten geçirilmesi gerekmez mi? İşte biz bugün yapılanları bu olaylar kapsamında değerlendiriyoruz. Yargıya güveniyoruz. İnşallah, süreç içerisinde en doğru kararı verecektir."

Bir gazetecinin "(Şüpheliler) Mağdur olduklarını iddia ediyorlar" demesi üzerine Yılmaz, "Doğrudur, kendileri böyle iddia edebilirler. Milletin çoğunluğuna bakmak lazım. Milletin çoğunluğu ne diyor? Mağduriyet çoğunlukla da belli olmaz. Şimdiye kadar yapılanlara, kendilerinin yaptıklarına, kendilerine yapılana bakmak lazım" dedi.

Türkiye'nin demokratik standartlarının ve sanıklara-şüphelilere yapılan muamelenin gittikçe üst seviyeye yükseldiğini belirten Yılmaz, bu konudaki şikayetlerin azaldığını ifade etti.

Gözaltılara Hakkari'den, televizyonlardan, gazetelerden, milletvekillerinden itirazlar geldiğini dile getiren Bakan Yılmaz, "Yani her yapılan haksızlığa veya böyle mağdur olma iddiasına aynı tepkiyi gösterseniz o zaman anlarız ki sizin Türkiye'deki genel bir uygulamaya doğru bir şikayetiniz var ama 'bizim bunlarla hiç bağımız yok' diyorsunuz, ondan sonra da en ufacık bir diken, öyle diyelim, toplu iğne batırıldığında ise hemen orada bulunup, kendinizi arzı endam ediyorsunuz. Milletim bunu da görüyor" diye konuştu.

"İşte hukuk budur"

Yılmaz, "Bazı polisler tutuklandı, bazıları serbest bırakıldı, bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusu üzerine şunları söyledi:

"İşte hukuk budur. Yani muhakkak ki ellerinde bir dosya var. O dosyanın içeriğine göre kimin asli fail, kimin feri fail, kimin daha etkin, kimin yardımcı olduğu… Dosya içeriğini biz biliyor muyuz? Yok, bilmiyoruz. Dolayısıyla bilenler herhalde hepsinin serbest bırakılması ya da hepsinin tutuklanması gerektiğini söylüyor ama hukuk o değildir. Hukuk bakar, hangisinin tutuklanması gerektiğini... Olayın vahameti önemli. Olayın vahameti, Türkiye devletine karşı bir istihbarat çalışması olarak görülüyor ve değerlendiriliyor. Başbakanı, Bakanı ve MİT Müsteşarlığının elemanlarını dinlendiğiniz yerde ve onlara operasyon yaptığınız yerde sizin karşı bir casusuluk şebekesi lehine çalışmadığınızı iddia etmeniz pek kolay gözükmez."

Bakan Yılmaz, "Operasyonların devamı gelecek mi?" sorusunu ise "Hukuka aykırı her işlem belli bir süreç içerisinde mutlaka yargı önüne getirilecektir" diyerek yanıtladı.

Orman ve Su İşleri Bakanı Eroğlu

Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, bayramlaşma törenlerine katılmak üzere geldiği Afyonkarahisar'da, Başmakçı ilçesini ziyareti sırasında, emniyetteki "paralel yapı" operasyonuna ilişkin bir soru üzerine, devlet memuru olan herkesin, kanuna, mevzuata uygun hareket etmesi gerektiğini dile getirdi.

Devlet memurunun, kanun dışı birtakım işler yapmasının kabul edilemeyeceğini anlatan Eroğlu, şöyle konuştu:

"Casusluk dinlemesi yapılıyor. Başbakanımız, Cumhurbaşkanımız ya da herhangi bir bakanın görüşmeleri kayda alınıyor. Bunları kimlere servis yapıyorlar, bilemiyoruz. Bunların pek çoğu, bilerek ya da bilmeyerek yabancı istihbarat teşkilatlarının piyonu durumuna düşmüşlerdir. Bu bir casusluk hadisesidir. Mahkemeye intikal ettiği için bizim fazla bir şey söylememize gerek yok. Keşke olmasaydı diyoruz. Ama neticede devlet, paralel bir yapıya asla müsaade etmez. Bunu herkes böyle bilsin. Herkes ayağını denk alsın. Türkiye Cumhuriyeti devleti güçlüdür. Bir kaç tane çapulcuya pabuç bırakacak yapıda değildir. Dolayısıyla burada, alt kademede samimi insanlar var, onların da bu hadiseleri görüp uyanmaları gerekiyor. Onların da bu derin uykudan, paralel uykudan uyanmalarını rica ediyorum. Alt kademe, tabandakiler, samimi insanlar. Onlar bu şekilde istismar ederek, kendilerini insan üstü göstermek isteyenlere karşı uyanık olsunlar. Devlet, mahkemeler gereğini yapacaktır. Suç işleyen varsa bunun cezasını görür. Masum insanlar varsa beraat eder."

GÜNDEM
Kaynak: AA
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...