Başbakan'dan TUSİAD'a: 'Biz şirket değil devlet yönetiyoruz'

Başbakan'dan TUSİAD'a: 'Biz şirket değil devlet yönetiyoruz'

GÜNDEM Haberleri

Başbakan Davutoğlu: "TÜSİAD Başkanı bütün olumlu mesajlarıma rağmen hükümete dönüp kutuplaştırıcı dilden bahsediyorsa burada bir yanlışlık var."

Ceren KENAR
Başbakan Ahmet Davutoğlu, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti dönüşünde gündeme ilişkin çarpıcı değerlendirmelerde bulundu. Ada'da çözüm için Türkiye'nin hazır olduğunu ancak Rum tarafının ayak dirediğini belirten Davutoğlu, yıl sonuna kadar iyi bir noktaya gelinecebileceğini söyledi. New York Times gazetesinde yayınlanan ve hükümeti IŞİD'e destek veriyormuş gibi gösteren skandal fotoğrafın önce Today's Zaman'da çıktığına dikkat çeken Başbakan, iğrenç bir oyun sergilendini ifade etti. "Muazzam bir kutuplaşma var. Bu Türkiye'nin önünü tıkıyor" diyen TÜSİAD Başkanı Haluk Dinçer'e, "Kimse bizi suçlu psikolojisine sokamaz" şeklinde cevap veren Başbakan, patronlar kulübünün önce CHP'nin yaptıklarına bakmasını istedi. nbsp;

İşte Başbakan'dan salvolar:
RUMLARA: NE DERSEK YOK DİYORLAR
Hep ümitleri şuydu: 12 senedir Türkiye zayıf düşer, biz Avrupa Birliği üzerinden taviz koparırız. Ama ne Türkiye zayıf düştü, ne de AB, böyle bir baskı uygulayacak psikolojik üstünlüğü elde etti. KKTC'de ekonomik refah arttı, Rumlar krize girdi. Su hattıyla Türkiye'nin kudreti ortaya çıktı. Her türlü açılımı biz yaptık. 7 Yunan bakan gördüm 4 sene içinde. Her birine 'Gel radikal bir şey yapalım. Sabah kahvaltısını güneyde yapalım, geçelim akşam yemeğini de kuzeye yiyelim" dedim. Cesaret edemediler. "Eroğlu size gitsin, Anastasiadis bize gelsin" dedik, yok! "Dışişleri bakanı size gitsin, dışişleri bakanı bize gelsin" yok. "Müzakereci gitsin, müzakereci gelsin" yok. "Peki ben kabul edeyim" yok! Bu konuda KKTC ve Türkiye'nin bir vebali yok. Ne kadar yol gideceğiz bakacağız... (KKTC'ye boru hattı ile taşınacak) Su Anadolu suyu. Rumların zerre hakkı yok! Diyoruz ki Rumlar'a da bu su verilebilir, barışa teşvik olsun diye. Yani vermesek vermeyiz. Oradan çıkacak petrol ise bütün Kıbrıslıların. Çözüm bizim elimizde olsa yarın mümkün. Ama nihayet bu yeni bir şey, birlikte inşa ediliyor. Türkiye olarak prese devam edeceğiz. Bu sene sonuna kadar eğer bir noktaya doğru gidersek inşallah hayırlı bir sonuç elde ederiz.
PARALEL YAPIYA: HACI BAYRAM'IN KEMİKLERİ SIZLAR
nbsp;Türkiye'de 'paralel' dediğimiz yayın organı, eşzamanlı haber yapıyor. Başbakan olarak adımın zikredildiği gün, Cumhurbaşkanımızla birlikte Hacı Bayram'da cuma namazı kıldık. Namazdan çıkarken çekilmiş bir resim. Bu paralel yayın (Today's Zaman) o fotoğrafı birinci sayfadan basıp diyor ki: "Türkiye'de 1000 küsür IŞİD'li Türk var." O kadar ilginç ki aynı resimle New York Times, manşet yapıyor: "Davutoğlu ile Erdoğan IŞİD'in elemanlarının yetiştirildiği camide namaz kıldılar.' Bakın algı operasyonuna. Sadece buna bakmak bile oynanan oyunu görmek açısından yeterli. El insaf ya! Hacı Bayram'ın kemikleri sızlar. Bu bile meselenin IŞİD değil, bir algı oluşturmak olduğunu ortaya koyuyor. Hemen gerekli her şeyin yapılması için talimat verdim büyükelçiliğe. Bu basın özgürlüğü falan değil. IŞİD'in öldürdüğü Amerikalı ve İngiliz gazetecilerden 1 yıldır haberimiz vardı. Amerika da 1-1.5 sene önceden biliyordu. Amerikan yönetimi rehineleri riske etmemek için 'bunu yayınlamayacaksınız' dedi ve bütün Amerikan basını buna uydu. Aynı Amerikan gazeteleri, böyle yayınlarla bizi IŞİD hakkında açıklama yapmaya zorluyor. Bizim rehineleri tehlikeye atmamızı istiyorlar. Biz, yayın yasağı getirdiğimizde basını yasaklamış oluyoruz, Amerika'da ise olmuyor. Çıkacağız diyeceğiz ki şöyle şöyle.. Peki bu insanlar (49 Türk rehine) öldürülürse bunun sorumlusu kim? İngiliz gazeteleri Türk IŞİD'cilerden bahsediyor da onları öldüren, İngiliz aksanıyla konuşan İngilizi niye konuşulmuyor? Çünkü dikkat dağıtmak istiyorlar. Burada mesele AK Parti iktidarına vurmak. Rehineler zarar görse ellerine kına yakacaklar. Biz açıklamada bulunmazsak, "IŞİD'i eleştirmiyorlar, demek ki arkalarında Türkiye var"a getiriyorlar. Bu iğrenç bir oyun.
ABD'YE: SÖZÜMÜZÜ DİNLEMEDİLER IŞİD KAZANDI
Amerikan yönetimiyle IŞİD konusunda üç aşağı beş yukarı paralel düşünürüz. İki senedir biz bunların olacağını anlatıyoruz. Ya Özgür Suriye Ordusu'nu destekleyelim diyorum ya da no fly-zone (uçuşa yasak bölge) ilan edelim diyorum. Çünkü no fly zone ilan edilmemesidir IŞİD'i güçlendiren. Suriye uçakları Özgür Suriye Ordusu'nu tepeden vurdu, IŞİD'e tek bir mermi atmadı. Sünnilerin hepsi IŞİD'e gitti. Peki kim kazandı? IŞİD!
KILIÇDAROĞLU'NA: SANA HAKARET EDECEK VAKTİM YOK
Her zaman diyoloğa hazırız diye mesajlar verdim, muhattabınınız benim dedim. Verdiği cevaba bak sen: 'Bağımsız davranmayacağını gösterirsen muhatap olursun'. Sanki ben onunla muhatap olma peşindeyim. Kendini o kadar yukarıda görüyor ki. Kim akıl verdiyse... Benim meşruiyetimi, otoritemi tartışmak; kriter koymak Kılıçdaroğlu'nun hakkı da haddi de değil. Gidiyorsun imza topluyorsun, 200 kişi sana destek vermiyor. Sen git önce 204 delegenin muhatabı ol, sonra karşıma gel. Senin meşruiyetin tartışılır. Kılıçdaroğlu'na hakaret edecek vaktimiz yok. Biz iktidar partisiyiz ve çalışmak zorundayız.
TÜSİAD BAŞKANINA: nbsp;ŞİRKET Mİ YÖNETİYORUZ?
Geçen hafta TÜSİAD başkanı bizimleydi. Gayet iyi bir görüşme yaptık. Davetini kabul ettim, yanıma geldi. Açık bir şekilde konuştuk. Cumhurbaşkanımız onların yüksek istişare kurula gitme kararı aldı. Ocak ayındaki genel kurul toplantısına davetini prensipte kabul ettim. TÜSİAD Başkanı çıkıp bütün olumlu mesajlarıma rağmen hükümete dönüp kutuplaştırıcı dilden bahsediyorsa burada bir yanlışlık var. Kimse bizi suçlu psikolojisine sokamaz. Biz desteği halktan aldık ve halka döneriz. Ne Kılıçdaroğlu ne TÜSİAD, ne benim ne cumhurbaşkanımızın meşruiyetini tartışma hakkına ve haddine sahip değildir. Burada TÜSİAD'ın istikrara katkı vermesi, kutuplaşan bir dil yokken kutuplaştırıcı bir dilden bahsetmemesi lazım. Bizim bu topluma kazandırdığımız en büyük şey özgüvendir. Bu ifadeler özgüvenini sarsmaya dönük. Kusura bakmasınlar onlar şirket idare ediyorsa biz de devlet idare ediyoruz.
YARGIYA: PARALEL YAPI HUKUKU YOK ETTİ
HSYK seçimlerinin Türkiye'nin geleceğini belirleyecek bir cumhurbaşkanlığı seçimi, bir genel seçim gibi telakki edilmesi ve bu derecede onun üzerine yığınak yapılması, bizatihi sorgulanmalı. Birileri yargı üzerinden Türk siyasetini kontrol etmek, topluma şekil vermek gibi bir amaç gütmemiş olsaydı, HSYK seçimleri herhangi bir mesleki seçim sayılabilirdi. 2010 referandumunu yaparken ben de o metni hazırlayanların içindeydim. Beni heyecanlandırmıştı. Neden biliyor musunuz? Yargı uzun bir dönem Ankara'daki dar bir çevrenin arasında el değiştiriyordu. Biz hakimlere ve savcılara güvendiğimiz için, 'herkes oy kullansın ve kendi idarecilerini seçsin' dedik. Bu kadar demokratik bir prensip neredeyse dünyanın hiçbir yerinde yok. Ne oldu? Anayasa Mahkemesi kanunda bir hakimin bir kişiye oy vermesini iptal etti. Blok listelere oy versinler, dedi. Blok liste ne demek? İki liste çarpışacak, biri kazanacak ve tümüyle egemen olacak yargıya. Demek ki belirli yerlerde demokrasi olmaması gerektiği kanaatine varılmış.
Yargıda problem ne biliyor musunuz? Paralel yapı dediğimiz olgunun yargıyı yok etmesi. Hakim bir netlog'ta karar vermeye ve 'bana yakın- bana karşı' veya 'sempatizan' gibi kategoriler kurmaya başladığında, orada hukuk kalmaz. Eğer yargı bir grubun egemenliğinde olursa en büyük darbeyi o grubu desteklemeyen veya o grubu kendinden görmeyen yargıçlar ve savcılar yer. Dolayısıyla inşallah seçimler suhuletle yapılır ve Türkiye'nin bütün renkleri HSYK'ya yansır.

nbsp;Başbakan'dan TUSİAD'a: 'Biz şirket değil devlet yönetiyoruz'
Davutoğlu, Cumhurbaşkanlığının "TC-TUR" uçağında sorularımızı cevapladı.


UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...